Mansur Yavaş: Özhaseki ve Çelik hakkında suç duyurusunda bulunacağız
'Millet ittifakı'nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mansur Yavaş, hakkındaki 'görevi kötüye kullanma' ve 'kişilerin huzur ve sükununu bozmak' suçlarından düzenlenen iddianameye ilişkin açıklama yapıyor.
#CHP'nin Ankara Belediye Başkan Adayı Mansur Aday hakkındaki iddialara cevap veriyor: Mehmet Özhaseki, Ömer Çelik, ve haberi yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağız. pic.twitter.com/hssWYy4tgm
— ARTI TV (@ArtiTV_) 12 Mart 2019
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray ve CHP Ankara Milletvekili Haluk Koç'un da eşlik ettiği Mansur Yavaş, AKP'nin ortaya attığı ve iddianame konusu olan iddialara ilişkin açıklama yaptı.
‘SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUCAĞIM’
Haberi yapan gazete, AKP Ankara adayı Mehmet Özhaseki ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirten Mansur Yavaş, seçmen karşısında itibarının düşürülmesinin hedeflendiğini söyledi. Yavaş söz konusu iddiaları ortaya atan kişinin, 'yüzde 80 şizofren raporu' bulunduğunu, belgede sahtecilikten hapis cezasına çarptırıldığını, çocuk istismarından da halen yargılandığını belirtti:
"Anketlerde kendisinin önde olduğunun anlaşılmasından’ sonra hakkındaki iddiaların ortaya çıktığını söyleyen Yavaş, söz konusu haberi yapan gazete, bunları basın toplantısıyla yineleyen AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ve Cumhur İttifakı’nın adayı Mehmet Özhaseki hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi:
"Ankara halkının iradesi arkamızda oldukça hiçbir komplo bizi yolumuzdan alamayacaktır. Gerek haberi yapan gazete, haberlere dayanarak adil yargılamayı etkilemek isteyen Mehmet Özhaseki ve Ömer Çelik hakkında suç duyurusunda bulunacağız."
'RAKİBİM BU KİŞİYİ MAŞA OLARAK KULLANIYOR'
Senet davasının tek mağdurunun kendisi olduğunu savunan Mansur Yavaş, "Davanın En ahlaksızca yürütülen kampanyanın özeti şudur, suçlamayı yönelten kişi resmi evrakta sahtecilik ve şantajdan mahkum biri. Parayı alıp kaçmış ve senette sahte imza attığı tespit edilmiştir. Bu davada mağdur benim. Rakibim bu kişiyi maşa olarak kullanıyor. Hakkımda verilmiş bir ceza kararı yok" dedi.
'ÖZHASEKİ NEDEN MAL BEYANINDA BULUNMUYOR'
Adaylığının kesinleşmesiyle birlikte mal beyanında bulunan Mansur Yavaş, rakibi mehmet Özhaseki'nin henüz mal beyanı yapmadığını da hatırlatarak, "Rakibimin mal beyanı yapmasını istediğim için bu iftirayı başlattılar. Amaçları rakibimin mal beyanı yapması çağrımı engellemek. Temiz siyaset ediyorlar, o zaman Özhaseki neden mal beyanını açıklamıyor?" diye sordu.
'AŞAĞILIK SİYASETİN ARKASINDA KİMLERİN OLDUĞUNU BİZ DE MİLLET DE GÖRDÜ'
Millet ittifakı'nın desteklediği CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mansur Yavaş hakkındaki iddialara karşı şunları söyledi:
"Bugün burada, adeta bir suç makinesi tarafından şahsıma atılmış iftiralara ve bu iftiralardan medet uman haysiyet cellatlarına cevap için toplanmış bulunmaktayız. Söz konusu iftiraları içeren bu yayınlar 2-3 ay önce bir yayın organında yer almış ve muhtemelen bütün basın yayın organlarına da gönderilmişti. Avukatımız aracılığıyla mahkeme kararlarını ve şahsın işlediği suçları tekzip metninde yayınlamışlardı. Dolayısıyla bu iftiraları o zaman gündeme almayıp, anketleri görünce mecburiyetten üzerine atlamaları açık bir çaresizliğin ve ilkesizliğin sonucudur.
Söz konusu iftiraların yeniden ortaya sürülmesi karşısında cevap vermek için birkaç gün beklememizin bir sebebi, bu kumpasın arkasında kimlerin olduğunu görmek ve onları teşhir etmekti. Allah’a şükür ki, aşağılık siyasetin arkasında kimlerin olduğunu biz de gördük, millet de gördü. ‘Hak yerini bulacak’ diye çıktığımız bu yolda, alnımız ak yürüyoruz ve yürümeye de devam edeceğiz. Ankaralının iradesi arkamızda oldukça hiçbir komplo bizi yolumuzdan alıkoyamayacaktır.
İkinci bir sebep ise, Türk Ceza Kanunu’nun 288. Maddesi gereğince "devam eden bir yargılama hakkında davayı etkileyecek yazılı ve sözlü beyanda bulunulamaz. Bulunulursa adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu" oluşmakta ve bu suç basın yoluyla yapıldığı takdirde yarı oranında arttırılmaktadır. Bu nedenle basına yazılı veya sözlü açıklama yapmayı uygun görmedik.
Hal böyleyken, gerek haberi yapan gazete ve bu gazete ve haberlere dayanarak kasıtlı olarak adil yargılamayı etkilemek isteyen başta Özhaseki ve Ömer Çelik olmak üzere haberi yapanlarla ilgili suç duyurusunda bulunacağız.
'SANKİ SUÇMUŞ GİBİ ASLEN MAKEDON OLDUĞUM SÖYLENDİ'
Başkanlık yarışının başlamasından itibaren Ankara seçmeninden gördüğümüz büyük ilgi ve anketlere yansıyan fark, maalesef rakibimiz tarafından olgunlukla karşılanmamış, çeşitli yalan ve gerçeğe aykırı beyanlarla bu gerçeğin önüne geçilmek istenmiştir. Aday olmamdan itibaren türlü asılsız ifadelerle seçmen nezdindeki itibarımız zedelenmeye çalışmış ama hiç birisi tutmamıştır.
Sahadan rakamlar iyi gelmeyince, sanki suçmuş gibi aslen Makedon olduğum söylenerek Ankaralı seçmendeki karşılığımızın azalması hesaplanmıştır.
Soy kütüğümü yayınlamamla amacına ulaşamayan art niyetliler, bu defa "Taksicileri Kızılay’a sokmayacak" yalanına başvurdular. Ağzımdan bu yönde tek kelime çıkmamış olmasına rağmen bu yalanı sürdürmekteki amaç belliydi ama o yalanı da boşa çıkarmayı bildik.
Demokratik ve hilesiz bir yarışta sandıktan çıkamayacağını anlayanlar, sahsımıza olan ilgiyi yok etmek ve belediyeyi radikal örgütlere teslim edeceğimizi ispatlamak için duvarlara ‘Yavaş yavaş devrim’ sloganları yazdırdılar. Derhal şikayetçi olduk.
Bunların hiçbirisi dertlerine çare olmayınca, başkan seçilmemiz durumunda mevcut belediye çalışanlarının işten çıkarılacağı, yerlerine 20 bin PKK’lının işe alınacağı yalanı devreye sokuldu. Bu komik ve adi yalan da çökecekti. Türkiye’de dağlarda toplam 700 PKK’lının kaldığı bizzat İçişleri Bakanı’nın beyanıydı.
Bu kadar yalan ve iftiraya rağmen, anketlere yansıyan fark bir türlü kapatılamayınca, yeni bir algı operasyonuna ihtiyaç vardı. Benim, şeffaflık ilkesi gereği mal beyanında bulunmam, ayrıca rakibimin de mal beyanında bulunmasını istemem, şu an içinde bulunduğumuz iftira kampanyasına sebep olmuştur. Mal beyanından kaçmak için sığınılan bu yöntem, asla bu talebimizden geri adım attırmayacaktır. Biz kendimizi bir hizmet yarışında görüp herkese saygı gösterirken, ilkeli, dürüst ve mertçe yarışmayı umarken, rakibimizin farkı kapatamamanın verdiği eziklikle bundan sonra hangi kumpaslara başvuracağı maalesef meçhuldür. Bunlara da şaşırmayacağımızı ama başımızın hep dik kalacağının bilinmesini isterim.
KOLTUK UĞRUNA BİR ÇOCUK İSTİSMARCISININ ARKASINA SIĞINMAK ACİZLİKTİR'
Sayın Ömer Çelik bu şahıs için saygın bir iş adamı diyor ya, bu şahıs kendisi hukuk fakültesinden ayrılmış zamanında ve afla da geri dönüyor. Staj yaparken okul ÖSYM’den gelen belgesi sahte bir şekilde 100 puan artırarak Gazi Üniversitesi’nde geçiş yaptığını ortaya çıkarıyor. Bunun da mahkeme kararı hepinizin önünüzdedir. Dosyaya intikal eden belgelerden anlaşılıyor ki bu ‘saygın’ iş adamı çocuk istismarından yargılanıyor. Aynı zamanda şizofren raporu var. Hiçbir ilişkim olmadığı demesine rağmen ıslak imzalı ikrarı da orada. Bu sahteci şahıs ne amaçlıyor? Karar onanırsa hapse girecek. Ayrıca diğer istismar dosyasından da ceza alması yüksek.
'BİR SUÇUN MAĞDURUNU SUÇLU İLAN ETMEK HANGİ ÇİRKEF ZİHNİYETİN ÜRÜNÜDÜR'
Siyasi tarihimizin en alçakça ve en ahlâksızca yürütülen kampanyasının özeti şudur: Rakibimizin can simidi gibi sarıldığı bu şahıs, resmi evrakta sahtecilik ve şantaj suçlarından hapis cezası almış bir suçludur. Bu sahteci ve şantajcı şahıs avukatlığını yaptığım şirketin şahsıma yaptığı ödemeyi alıp kaçmış, buna karşılık şahsıma bırakmış olduğu senedi icraya vermemiz sonucunda bu şahsın senetteki imzasının da sahte olduğu ortaya çıkmıştır. Yani burada asıl mağdur olan benim.
Ayrıca avukatlık görevini yaptığım şirketin bu konuda herhangi bir itirazı olmayıp, bu sahteci şahıs hakkında şirketi dolandırdığından dolayı suç duyurusunda bulunmuşlardır.
Bir suçun mağdurunu suçlu ilan etmek hangi çirkef zihniyetin ürünüdür? Avukatlık mesleğini kriminal hale getirip, meşru yaptığı işlemleri suçmuş gibi sunmak ne kadar ahlakidir?
Bu iftiraları atan her iki taraf da birbirini kullanmaktadır. Hükümlü sahteci, yargıdan kaçmak için rakibimi ve onun arkasındaki kamu gücünü kullanmaya çalışırken, rakibim de bana çamur atmak için o sahteci şahsı maşa yapmaktadır.
'İDDİA SAHİBİNİ SİCİLİ ARAŞTIRDIKTAN SONRA DA İŞ TUTMAYA DEVAM ETMİŞLER'
Yakın tarihimizde, örtülü ödeneği dolandırmak için Başbakanları aldatanları görmüştük de, yargıdan kaçmak için siyasileri avuçlarının içine alan bir sahteciyi ve o sahteciden medet uman siyasetçileri ilk defa görmüş olduk.
İddialarda adı geçen hükümlü sahtecinin ahlak seviyesinin nerelere vardığını, sizlere verdiğim dava dosyalarında kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Siyasi rant uğruna sığınılan bu şahsın, burada ağzıma almaktan utanacağım suçların faili olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu dosyayı okuyan namuslu, ahlâklı, şerefli herhangi birinin, ar damarını yitirmemiş birinin, bu şahsın adını ağzına alması, onun iftiralarını yayması, onu referans olarak kullanması mümkün değildir. Özellikle çocuklar konusunda zerre kadar hassasiyet taşıyan birinin, bu şahsa sahip çıktıktan sonra kendi çocuklarının veya ülkemizin çocuklarının yüzüne bakması ahlâkla açıklanamaz.
Şayet o şahsı araştırmadan ilişkiye girdiyseler durum çok kötü. Eğer kendilerini kullanan bu şahsı, iddia ettikleri gibi gerçekten araştırdıysalar, bu çok daha kötü bir durum. Sahteci olduğu anlaşıldıktan sonra derhal ilişkilerini kesmeleri gereken bir şahısla, üstelik sicilini araştırdıktan sonra iş tutmaya devam etmek, acilen tutuklanması gereken birini televizyonlarda gezdirmek, hem adaletin yüzünü kızartmaktır, hem de siyaseti çamura bulamaktır.
'SEÇİM KAYBEDİYOR OLMANIN VERDİĞİ PANİKLE HER AYAK OYUNUNA BAŞVURUYORLAR'
Bir koltuk uğruna, bir belediye başkan adayının böylesine sahteci, sabıkalı ve konusu suç oluşturan ahlaki sıkıntıları savcılık tarafından soruşturulan birinin arkasına sığınması, hele tutuklanması gerekirken onu savunması, onu televizyonlara çıkarması, onu referans göstererek rakibini ‘tehditle para alıyor’ diye karalamaya kalkışması tam bir acizliktir. Seçimi kaybediyor olmanın verdiği panikle her ayak oyununa başvuruyor olması sadece onun adına değil, siyasetin kalitesi adına talihsizliktir.
Açıkça belirtmek isterim ki, yavuz hırsızın ev sahibini bastırmasına, Ankara’yı ve Ankaralı seçmeni bastırmasına asla izin vermeyeceğim. Yakın tarihte şahit olduğumuz eski alışkanlıklardan kalma bu oyunlara paça kaptırmayacağız. Kampanyamı hukuk ve siyasi ahlâk çerçevesinde sürdüreceğiz. Bu, kendimize olan saygının ve Ankaralılara olan borcumuzun bir gereğidir.
Geçmişte Ergenekon davalarında kullanılan itirafçılar gibi bu konuda da hükümlü bir sahteci üzerinden gidilerek, aynı yöntemle hareket edilmektedir.
Bu şahsın şikayeti üzerine hakkımda Savcılık tarafından daha önce kovuşturmaya yer yok denmişken soruşturma savcısı değiştirilmiş ve yeni savcı suç tipini de değiştirerek jet hızıyla bir iddianame düzenlemiştir. Bu iddianameyi düzenleyen savcının da KPSS soruşturmasından dolayı sıkıntılı olması, bu yöntemin nereden miras kaldığı hakkında fazlasıyla düşündürücüdür.
'HİMAYENİZE ALDIĞINIZ BU SUÇLU YARIN CEZA ALIRSA MAĞDURLARIN YÜZÜNE NASIL BAKACAKSINIZ'
Acemice hayata geçirilmiş bu operasyon, dosyadan da anlaşılacağı üzere bir suç makinesi üzerinden yürütülmektedir. Biz, anket sonuçlarını görünce rakibimizin çamur siyasetine yöneleceğini tahmin edebiliyorduk. Ancak, savunmaları durumunda, yarın çocuklarının yüzüne bakamayacakları derecede bir suçluya sığınabilecek kadar düşebileceğini doğrusu düşünmemiştik.
Yaptıkları haberler, siyasilerin yaptıkları açıklamalar açıkça adil yargılamayı etkileme suçu oluşturmaktadır. Kendilerine sesleniyorum: Sahte evraktan, şantajdan, usulsüz görüntü kaydetmekten ve cinsel istismardan devam davalardan bu şahıs beraat ettiği takdirde memnun mu olacaksınız? Bana seçimi kaybettirmek için bir suçlunun sokakta gezmesi, hiç vicdanınız sızlatmayacak mı? Himayenize aldığınız bu şahıs mahkumiyet kararları kesinleştiğinde kaçarsa tüm mağdurların yüzüne nasıl bakacaksınız?
Bir koltuk uğruna düşülen bu siyasî acziyet, bu siyaset cellatlığı, tuzak kuranların ayağına dolanmıştır. Ankaralı vatandaşlarımızın vaktinden ve hak ettiği hizmetten çalan bu aşağılık kampanyaya karşı cevabı, yine Ankaralı seçmen sandıkta verecektir." (HABER MERKEZİ)