Çetin Gürer
SPD: ‘daha çok adalet zamanı’
Martin Schulz liderliğindeki SPD, ‘daha çok adalet’ vaadiyle seçmen karşısına çıkıyor. Schulz, bu sloganı, seçim öncesi yaptığı Almanya turundaki halk buluşmalarından çıkarmış. Seçmenlerin Schulz’dan isteği, eskisi gibi adil bir toplumsal düzen olmuş.
Schulz, rakibi Merkel gibi sempatik ve güçlü lider özelliklerine sahip olmasa da, halkın arasından çıkıp siyasette tepe noktaya yükselen biri. Okulunu ortalama ile zar zor bitiren, üniversite mezuniyeti olmayan ve hayatını Aachen’da 1994’e kadar işlettiği bir kitapçıyla kazanan bir isim. Ünlü sosyal demokrat Willy Brandt’tan etkilenip 19 yaşında SPD’ye üyelikle başlayan siyasi hayatı, 1987’de Würselen Belediye Başkanlığı, 1994’te Avrupa Parlamentosu milletvekilliği, AB’nin insan hakları ve iç politikadan sorumlu bakanlığı, 2012’de Avrupa parlamentosu başkanlığına çoğunluk oyuyla seçilmesiyle 2017’ye kadar bu görevi yürütmesi ve nihayet SPD başkanı olarak 2017 seçimlerinde Almanya başbakanlığına aday olması ile devam ediyor.
Seçim kampanyası dönemince Schulz’un Merkel karşısında çok da önemli bir varlık gösterdiği söylenemez. Merkel’i sıkıştırmayı başardığı en önemli çıkışı, katıldıkları TV-Kapışmasındaki Türkiye ve Erdoğan’a ilişkin tartışma oldu. Schulz’un masum Alman vatandaşları keyfi biçimde Türkiye cezaevlerinde rehin tutulurken Merkel’in eli kolu bağlı oturup olup bitenleri sükûnetle izlediği eleştirisi, seçmenlerden büyük destek aldı. Merkel’in Erdoğan karşısındaki sakin ve gereksiz toleranslı tavrına karşı Schulz, seçmenlerine başbakan olması durumunda Türkiye’nin AB üyelik görüşmelerini sonlandıracağını kesin ve açık bir dille ifade etti. Bu manevra Merkel’i hemen harekete geçirdi. Ekim ayında yapılacak AB toplantısında üye ülke bakanlarını Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin durdurulması konusunda ikna çalışmalarını başlattı. TV kapışması sonrası yapılan bir ankette seçmenlerin %54’ü Schulz’u beklenenden daha iyi bulurken, bu oran Merkel için %30’da kaldı (Infratest Dimap).
SPD, sosyal güvence, adil vergi sistemi, aile yardımı, barış ve istikrar ve refah üzerine kurulu bir kampanya yürütüyor.
Aileler için daha fazla kreş, okul, daha fazla zaman ve finansal destek vadeden SPD bunu her aileye aylık 300 Avro aile yardımı, adım adım kreş ücretlerinin kaldırılması, tüm gün okul ve kreş hakkının federal kaynaklarla finanse edilmesi gibi politikalarla yapmayı hedefliyor. Almanya’da çocuklu ailelerin, kreş bulma ve kreş ücretlerini ödeme konusunda yaşadığı zorluk ve güçlükleri düşündüğümüzde, oldukça yerinde vaatler olduğu söylenebilir.
Eğitime ilişkin vaatler arasında ise, nitelikli yeni öğretmen alımı, öğrenci burs ve yardımlarını iyileştirme, ikili mesleki eğitimin kalitesini yükseltme, stajerler için asgari ücret uygulaması ve de üniversiteleri ve üniversite dışı araştırma kurumlarını finansal olarak desteklemek yer alıyor. Fakat bu finansal desteğin hangi kaynaklarla sağlanacağı bilinmiyor.
Neoliberalizm uzun süreden beri Almanya emek piyasalarını dönüştürmüş durumda. Batı Avrupa’da örnek gösterilen Alman refah devletinin sadece belki kırıntılarından söz edilebilir. Parça başı iş, güvencesiz iş, informel sektör, yarı zamanlı iş gibi uygulamalar, Almanya’da alt ve orta sınıfın yaşam koşullarını, gelecek planlarını çoktan değiştirdi. SPD’nin bu dönüşüme karşı ortaya koyduğu vaatler, sosyal demokrat tınılar içerse de bildiğimiz refah devleti politikalarına geri dönmeyi kesinlikle vaat etmiyor. Nedensiz iş akit feshini sonlandırmak, ücretlerde tarife uygulaması, çalışma koşullarını iyileştirmek, kesintisiz çalışmayı yeniden uygulamaya koymak, mesleki eğitim programları yoluyla işsizlikle mücadele etmek gibi öneriler SPD’nin ajandasını oluşturuyor.
Bunun ötesinde SPD, güçlü ekonomi ve yatırımlar için sanayinin geliştirilmesini bir gereklilik olarak görüyor. Ekonomiyi canlı tutacak adımlar olarak seçmene, kara ve demir yollarına daha fazla yatırım ile hızlı internet ve de bürokratik kısıtlamaların kaldırılacağı sözünü veriyor.
SPD adil bir toplum için, sağlık ve sigorta sisteminde, vergi sisteminde ve emeklilik sisteminde bir takım iyileştirmeler öngörüyor. Eşit yurttaşlık sigorta sistemiyle sigortalının tek taraflı yaptığı ek ödemeleri kaldırıp işvereni de bu ödemelere ortak ediyor. Özel ve kamu sigortalı ayrımını bu sistem ile aşmayı hedefliyor.
Almanya’da ortalama bir emeklinin aylık geçimini zor sağladığı bir gerçek. SPD bunu, yasal emekliliği güçlendirip emeklilik düzeyini stabilize ederek vergiden emeklilik fonuna daha fazla para aktararak çözmeyi hedefliyor. Ayrıca mevcut emeklilik yaşının daha fazla yükseltilmeyeceği de vaatlerden bir diğeri. İyi bir emeklilik için iyi bir işin olması gereğinden hareketle, güvencesiz çalışma koşullarını kaldırılmak, kadın ve erkek çalışanların ücretlerini eşitlemek, mesleki eğitim ve meslek gelişimini desteklemek de diğer konular arasında. Vergi konusunda SPD, 2020’ye kadar düşük ve orta gelirlilerin ödediği ‘dayanışma katkı payını’ kaldırmayı hedefliyor. Yıllık geliri 52 bin Avro olanların, bu katkı paylarını ödemeyeceği sözünü veriyor. Schulz iktidara gelirse, vergi kaçakçılığı, haksız kazanç ve kara para aklama konularında da sert önlemlerin alınacağını ifade ediyor.
Masum insanları hedef alan IŞID eylemlerinin Avrupa ülkelerini hedeflemesi neticesinde Almanya’da da geçtiğimiz yıl sonuna doğru bir saldırı gerçekleşti. Saldırganın, Almanya’ya kolay girmesi, bir kamyonu gasp etmesi ve polisin elinden kurtulması gibi konular, Almanya’da önemli güvenlik eksiği, güvenlik güçlerinin yetersizliği ve donanım eksikliği tartışmalarına yol açtı. CDU’dan farksız bir biçimde SPD de, iç güvenlik konusunda iyileştirmeleri ön plana çıkarmakta ve 15 bin yeni polis alımını, suçlarla mücadele için merkezi bir birimin kurulmasını, Avrupa’nın dış sınır kontrol ve güvenliğinin artırılmasını seçmenlere vadediyor.
Son olarak SPD, Almanya’nın kadim mülteci, göç ve uyum sorunları konusunda CDU’ya benzer sayılabilecek bir takım adımlar düşünüyor. SPD iltica hakkının gelecekte de korunması gerektiğini ve Alman Anayasası’nda güvence altına alınan bir hak olduğunu kabul etmekle birlikte dayanışmanın bir gereği olarak mültecilerin AB ülkeleri arasında bölüştürülmesini istiyor. Mülteciler için uyum programlarının geliştirileceği belirtilirken iltica talebi reddedilenlerin ise geldikleri ülkeye geri gönderileceği (Abschiebung) SPD’nin seçim programında tüm açıklığıyla ifade ediliyor.
CDU’dan farklı olarak SPD, çift veya daha fazla vatandaşlık uygulamasını olumlu görüyor. Fakat yeni bir vatandaşlık yasası SPD’nin de gündeminde. Göç yasası konusunda SPD, CDU’dan farklı bir programa sahip değil, Kanada veya ABD modeline benzer bir göç yasasına olan ihtiyaçtan güçlü biçimde bahsediyor.
Almanya’da 1,5 milyona yakın Türkiye kökenli seçmen oy kullanıyor. Bu grup için SPD en çok tercih edilen partilerden biri. Son dönemlerde artık Almanya’daki Türkiyeliler de ‘politik gettolaşma’ nedeniyle seçim ortaklığı kurduğu partilere ‘tulum oy’ verebiliyor. SPD, bu seçimlerde de sosyal demokrat ve CHP eğilimli Türkiyeli seçmenlerin oyunu ve desteğini alacak. CHP sözcüsü Özgür Özel’in geçtiğimiz günlerde Almanya’da yaptığı SPD’ye destek açıklaması da bu seçmenlerin SPD’ye yönelmesinde bir etkiye sahip. Fakat Erdoğan’ın çağrısına uymak isteyen seçmenlerin, bu partiye sırtını dönmeleri de beklenildiği kadar olmayacak. Çünkü SPD içerisinde AKP ve Erdoğan’a oldukça yakın duran Türkiyeli siyasetçiler var. Seçmen, bunların federal parlamentoya girebilmesi için Erdoğan’a rağmen oyunu kullanmaktan geri durmayacak. Fakat Erdoğan’ı ‘kırmamak’ adına bir ara yol olarak ise AKP’nin Avrupa uzantısı UETD, kendi tabanının bir kısmını sandıktan uzak tutma yoluna başvuracak.
Devam edecek…Bir sonraki yazı Linke: ‘sosyal, adil ve barış dolu bir gelecek mücadelesi’
1.BÖLÜM: 2017 Almanya’sında siyaset ve seçim
2.BÖLÜM: CDU/CSU: İyi ve keyifle yaşanabilir bir Almanya için
3.BÖLÜM: SPD: ‘daha çok adalet zamanı’
4.BÖLÜM: Linke: ‘sosyal, adil ve barış için bir gelecek mücadelesi