İnci Hekimoğlu
T A M A M da B ve C Planı da olmalı
Bütün anket sonuçları bir tarafa en önemlisi, psikolojik üstünlük ilk kez bu seçimlerde muhalefete geçti.
Muhalefetin birlikte hareket etmesi, HDP’nin Millet İttifakı dışında bırakılmasına rağmen, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesini istemesi, bir Kürt Raporu sunacaklarını açıklaması ve anadilde eğitimin meşru bir hak olduğunu söylemesi İktidar blokunun ezberini bozdu.
İktidarın kutuplaşmada en önemli silah olarak kullandığı "bölücü, terörist, hain"le dolu siyasi çemberi kıran ve etkisizleştiren ikinci önemli adım CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin Demirtaş’ı ziyaret etmesi oldu.
Meral Akşener’in bile Kürtlere sempatik mesajlar vermeye çalışması, en azından geldiği ülkücü geleneğin kullandığı literatürü kullanmamaya çalışması muhtemelen iktidarın bütün hesaplarını alt üst etti.
Bunların üstüne sosyal medyadaki TAMAM eylemiyle farklı siyasal eğilimdeki 2 milyon kişinin söz birliği etmesi adeta paniğe neden olmuş ki, iktidar sözcüleri öfkelerini saklayamadıkları gibi seçmenleri tehdit edecek kadar sağ duyularını kaybetti.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, yapacaklarının değil 16 yıllık iktidarında yarattığı enkazın tersten itirafı gibi olan seçim manifestosunu ise yandaş kalemler bile parlatmakta zorluk çekti.
Ama tablo bundan ibaret değil.
Bir de karanlık odalarda yapılan B, C Planları var.
İktidarın A planını "kazanmak için her yol mubah" hedefiyle değiştirilen YSK yasasında gördük, B ve C’yi ise Ankara kulislerinden sızanlarla anlamaya çalışıyoruz.
Tabi bir de deneyimlerimizle!
7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin barajı aşacağı kesinleştiğinde Erdoğan alanlarda "bizim de A, B, C planlarımız var" demiş, Demirtaş’a üç suikast girişimi olmuş, Diyarbakır ve Mersin’de bombalar patlamış, onlarca cana kıyılmıştı. "Ya kaos ya istikrar" söyleminin içi kanla doldurulmuştu.
MHP ile yapılan gizli pazarlıkların, hükümet kurdurmayarak ülkeyi yeniden seçime götürmenin de bu planların parçası olduğu sonra anlaşıldı. Biz sıradan insanlar anlamayabiliriz de CHP’nin anlamaması, hazırlıklı olmaması, karşı hamle yapamayıp ‘istikşafi’de ısrar etmesi ayrı bir tarihi hataydı ya neyse.
Şimdi ise farklı senaryolardan söz ediliyor.
Örneğin Yeniçağ Gazetesi’nden Arslan Tekin, kulis bilgilerine dayanarak şunları yazıyor:
"Herkesin konuştuğu şu: Kesinlikle kaybetmek istemeyecekler. Hatta kaybedecekleri kesinleştiğinde seçimi erteleyecekler. Ve hatta iptalini düşünecekler. Ve hatta ‘tertipler’e girişecekler..."
Yazısında bir de parantez açan Arslan, "İki gün önce imam hatipler meselesini ele aldığımda ‘mücavir mahalle’den bahsetmiştim. Sık girip çıktığımız bir ‘mahalle’ olduğu için, civardan başımızı uzattığımızda hemen ötemizde ne olup bittiğini görüyoruz; nereye varmak istediklerini seziyoruz" diyerek, yazdıklarının tahminden öte olduğuna da işaret etmeyi gerekli bulmuş.
Siyasi yelpazenin sağından gelen bu uyarının bir benzeri HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen’den de geldi.
Bilgen Ahval’e verdiği röportajda, seçim takvimi ilerledikçe yarışın kendileri adına da diğer partiler adına da daha da sertleşeceğini belirterek, dillendirilen senaryoları anlattı.
"Çok ciddi handikaplar var. Dahası, belki OHAL koşullarını da aşan savaş koşullarıyla karşı karşıya kalacağız. Çok kısa bir süre sonra belki dışarıya yönelik yeni bir güvenlik konsepti geliştirilecek. Bütün bunlar Ankara’da konuşuluyor.
Afrin gibi yeni operasyonlardan bahsediliyor. İnsanlarda artık şöyle bir duygu oluşmuş durumda; kaybedeceği bir seçime girmeyecek. Birinci turda Meclis çoğunluğunun ortaya çıkaracağı tablo ve ilk turda Cumhurbaşkanı’nın seçilememesi durumunda yani muhalefet milletvekillerinin sayısının daha fazla olması durumunda ikinci tura gitmeden bir kaosun yaşanacağına dair bir senaryo paylaşılıyor."
Kamuoyuna sızabilenlerin bu kadarı bile seçim sürecinde yaşanabilecekleri tahmin etmeye yeter.
Anlaşılan o ki ihtimallerden biri, sınır ötesinde bir bölgeye savaş açılması ve Anayasa'nın 78. Maddesi’ne dayanılarak seçimlerin belirsiz bir süre ertelenmesi. Gerçi Afrin savaşının beklenen milliyetçi dalgayı yaratmak yerine, ters tepmesi nedeniyle benzer bir girişimi epey düşünmeleri gerekecektir.
Başka ihtimaller de var.
HDP’nin en tepeden en alttaki örgütlerine kadar yaygınlaştırılan operasyonların benzeri diğer partilere de yapılarak muhalefetin enerjisini dağıtmak ve seçim çalışmalarını sekteye uğratmak, bunlardan biri olabilir.
Örneğin Devlet Bahçeli siyasal saldırıları, Meral Akşener’e imza veren yüzbinlerce insanı FETÖ şaibesi altında bırakacak kadar ileri taşıdı.
Bu sözlerin siyasal rekabet içinde kastı aşan cümleler olmadığı, bir ‘haber’ taşıdığı ertesi günkü yandaş manşetlerden anlaşıldı.
İYİ Parti İletişim Sorumlusu Kerim Çoraklık’ın FETÖ gerekçesiyle gözaltına alınmasını "FETÖ’cü Kerim Çoraklık İP’de yalnız değil" başlığı ile veren Star gazetesinin yanı sıra diğerleri de operasyonların devam edeceğini belirten ifadelere yer verdi.
Seçim öncesi operasyonlarının, CHP ve SP’ye de çeşitli bahanelerle uzanması kimseyi şaşırtmaz ama siyasal atmosferi iyiden iyiye kırılgan hatta öngörülemez hale getirir.
İktidar bloku, siyasal gerilimin tırmandığı ve sonuçlarının asla kontrol edilemez olduğu bir toplumsal çatışma ihtimalini göze alır mı?
Vatanseverliği kimseye bırakmayan iktidar ortakları, vatanlarına böyle bir kötülüğü göze almazlar herhalde.
Peki muhalefet partileri bütün ihtimallere karşı hazırlıklı ve dayanışma içinde olacaklar mı? Onların da A’nın dışında B ve C planları var mı?
7 Haziran 2015 deneyiminden sonra, kamuoyu muhalefet partilerinin iktidar blokunun olası hamlelerini önceden hesapladığına ve tüm olasılıklara göre örgütlendiklerine ikna olma ihtiyacı duyuyor.
Yani, kötü sürprizlere bir kez daha hazırlıksız yakalanmamak, farklı siyasal eğilimdeki geniş bir kitleyi aynı heyecan ve umutta buluşturan kazanma olasılığını ‘Tamam’ına erdirmek için muhalefetin hazır olduğuna emin olmak istiyoruz.
T A M A M mı?