'Döndüğümüzde üniversiteler de dönüşecek'
Fatma YÖRÜR
ARTI GERÇEK - Doç. Dr. Gül Köksal, 1 Eylül 2016’da Kocaeli Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edildiğinde yoluna akademik çalışmalarıyla devam etmekte kararlıydı. Ona göre dayanışma akademilerine giden yolu KHK’lardan önce akademik yozlaşma ve sıkışma açtı. "Önce bilimin gerçek amacını hatırlayalım" diyen Gül, "Devlet maaş verdiği için bu işi yapmıyoruz. Biz bu işi yaptığımız için devlet para veriyor" diye vurguluyor.
Barış talebinin ve insan haklarını savunmanın cezalandırılma sürecinde yüzlerce insanın sıkıntılar yaşadığını ancak haklı olduklarını bilmenin gururunu yaşadıklarını dile getiren Gül Köksal, şöyle devam ediyor:
"Yaşananlar bizi medeni ölüler haline getirmeyi amaçlasa da bir arada duruyoruz. İhraçlar başladığında kendimize yeni yollar yaratacağımızdan emindik, buradan Dayanışma Akademileri doğdu. Medeni ölüler haline gelmeden dayanışmayı büyüttük"
Çeşitli kentlerde akademisyenlerin özverisiyle ortaya çıkan dayanışma akademilerinin bir zorlama değil ihtiyaçtan doğduğuna dikkat çeken Köksal, "Kocaeli ve Kampüssüzler’de başladığımız bu çalışmalar tüm kentlerde gelişiyor. İhraç edilen arkadaşlarımızla bir ortam oluştu" diyor.
Gül Köksal’a göre Dayanışma Akademileri’ne ihtiyaç ihraçlardan önce doğmuştu: "80’lerde YÖK’le başlayan akademik çürüme ve bilimin sermayeye açık hale gelmesine karşı yaşanan süreç bugüne kadar gelerek akademide bir sıkışma yaratmıştı. Bilimin topluma açık, kamu yararına üretmek ve bilgiyi toplumsallaştırmak gibi amaçları geri planda kalmıştı."
Barış imzacısı Köksal, bu sürecin Türkiye’ye özgü olmadığının altını çiziyor:
"Bu süreç sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor. Bilim, kamu yararına çalışmayı amaçlar, son dönemde bu amacının sermayenin yararına dönmesine karşı zaten alternatif arayışlar vardı. Dayanışma akademileriyle amaçlanan öğrencileri kışkırtmak değil bilimin gerçek amacını hatırlatarak, disiplinler arası çalışmaların toplumsal yarar için değerlendirilmesini sağlamaktır."
‘KENTİ VE ÖĞRENCİYİ TERK ETMEYECEĞİZ’
İhraçlarla barış yanlılarının, insan hakları savunucularının kriminalize edilerek, yalnızlaştırılmasının amaçlandığı belirten akademisyen şunları söylüyor:
"Kenti ve öğrenciyi terk etmeyeceğiz. Bu süreç yaratıcı olarak gelişiyor. Biz de kendimizi yeniliyoruz. Geri döndüğümüzde üniversiteleri de dönüştüreceğiz. Çünkü bu bizim süreci ayakta tutmak için başlattığımız bir çalışmadan öte, dünyadaki sıkışmışlığa kurucu irade oluşturduk amacı taşıyor.
Gerek akademisyenler, gerek öğrenciler arasında yaratılan rekabete ve yarışa karşı, bilimin sosyal yönü ön planda, kamu yararını gözen yanına sahip çıkıyoruz. Dayanışma akademileri koordinasyonu yeni bir üniversite ve bilimsel üretim alanı olarak var oluyor."
Köksal, son dönemde eğitimin her kademesinde ortaya çıkan mutsuzluk ve tatminsizliğin ardından Dayanışma Akademileri'nin öğrencilerden nasıl bir karşılık gördüğü sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
"Üniversitelerin hali toplumsal sürecin yansımasıdır. Öğrenciler artık neredeyse sadece diploma almak için üniversitelere geliyorlar. Bu yozlaşmada onlar farklı umutlarla girdikleri üniversiteden hayal kırıklıklarıyla ayrılıyorlar. Bunun nedeni öğrenciyi pasifleştiren, toplumsal gerçeklikten uzak yapısal sorunlar. Oysa bunu bilim için üniversiteye çevirebilecek potansiyeldeyiz.
Çok heyecan duyuyorlar. Kocaeli’de yürüttüğümüz çalışmalar iyi bir enerji yarattı. Öğrencileri kışkırttığımız iddia ediliyorsa buna şu denilebilir, öğrencileri eleştirel evrensel bilim yapmaya teşvik ediyoruz... Öğrencinin pasif olduğu değil birlikte kafa yorulan birlikte üretilen çatılar oluşturuyoruz."
"Baskı dünyada pek çok noktada var" diyen Gül Köksal, "Özerk bilim alanları oluşturmak, eleştirel bilgiyi paylaşmak, bilginin toplumsallaşması amaç. Sermayeye terk edilen bir bilgiyle karşı karşıyayız. Biz de geliştiriyoruz kendimizi yeni bir şey yaratma süreci döndüğümüzde üniversiteler de dönüşecek" görüşünde.