İklim değişikliğine karşı bireysel olarak yapılabilecekler

İklim değişikliğine karşı bireysel olarak yapılabilecekler
İklim değişikliğiyle mücadele için bireysel olarak neler yapılabileceği konusunda uzmanların önerilerinin başında az tüketim geliyor.

Dünya genelinde öğrenciler iklim değişikliği ve küresel ısınmanın getirdiği tehlikelere dikkat çekme amacıyla Mart ayında geniş çaplı gösteriler düzenledi. 'Yokoluş İsyanı' eylemcileri ana yolları ve sokakları kapatıp çevre sorunlarını meydanlara taşıdı. Peki iklim değişikliği nedir ve nasıl bireysel önlem alınabilir?

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM SAĞLANIR MI?

Bazı ülkeler şimdiden iklim değişikliğine uyum sağlamak için adımlar atmaya başladı. Güney Kore'nin Jeju Adası'ndaki çiftçiler artan hava sıcaklıklarıyla beraber daha önce bölgede yetişmeyen, kahve çekirdeği, papaya, hindistan cevizi, şeker kamışı ve avokado gibi mahsuller ekmeye başladı.

İngiltere'nin başkenti Londra'da da Thames nehrinin taşma ihtimaline karşı bariyerler yükseltildi.

Birleşmiş Milletler de, küresel olarak sıcaklık artışının önüne geçmek için önlemler almasının yanı sıra iklim değişikliği stratejisini de uygulamaya koyuyor.

Paris İklim Değişikliği Anlaşması uyarınca, zengin ülkeler, iklim değişikliğine uyum sağlamalarında yardımcı olma amacıyla yoksul ülkelere 'iklim finansmanı' sağlamayı kabul etti.



BESLENME TARZIMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ

Kırmızı et ve süt ürünleri tüketiminden kaçınmak, çevreye yarattığınız etkiyi büyük oranda düşürecektir. Oxford Üniversitesi'nin bir araştırmasına göre bu ürünlerin tüketimini kısarak, bireysel olarak gıdalar üzerindeki karbon ayak izlerini üçte iki oranında azaltabilirsiniz.

KARBON AYAK İZİ NEDİR?

Karbon ayak izi, karbondioksit (CO2)cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür.

Karbon ayak izi, iki ana parçadan oluşur: Doğrudan/birincil ayak izi ve dolaylı/ikincil ayak izi. Birincil ayak izi, ev içi enerji tüketimi, ulaşım (araba, uçak), dahil olmak üzere fosil yakıtlarının yanmasından ortaya çıkan, doğrudan CO2 emisyonlarının ölçüsüdür.

İkincil ayak izi, kullanılan ürünlerin tüm yaşam döngüsünden bu ürünlerin imalatı (şişe suyu tüketimi, et tüketimi, uzak ülkelerden gelen yiyecek içecek, kıyafetler, fazla ambalajlanmış ürünler) ve en sonunda bozulmalarıyla ilgili olan dolaylı CO2 emisyonlarının ölçüsüdür. Dana eti ve kuzu eti, besi hayvanlarının sindirim sistemleri, güçlü bir sera gazı olan, metan gazı ürettiği için çevreye en çok zararı olan yiyeceklerin başında geliyor. BM, yerli üretim gıdaların daha çok tüketmemiz gerektiğini ve yiyecek artıklarını azaltmamız gerektiğini söylüyor.

Gıdalarımızın nerede ve nasıl üretildiği de önemli, zira aynı gıdanın üretildiği yer ve yönteme göre doğaya etkileri de çok farklı olabilir. Örneğin, ormansızlaştırılmış bir bölgede yetişen bir sığır, doğal ortamında yetişen ineklere kıyasla 12 kat daha fazla gaz emisyonu yaratıyor.

BM Hükümetler arası İklim Değişikliği Panel'i (IPCC), bireysel adımlar atılmadığı sürece dünyanın gaz emisyonu hedeflerine ulaşmasının mümkün olmadığını söylüyor.

IPCC yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

  • Daha az kırmızı et, süt, peynir ve tereyağı satın alıp daha çok yerli üretim gıdalar tüketin, gıda atıklarını azaltın
  • Seyahat yöntemlerinizi değiştirin. Elektrikle çalışan otomobiller kullanın ama kısa mesafeyse yürüyün veya bisiklete binin. Uçaklar yerine trenleri, otobüsleri kullanın
  • İş için seyahat etmek yerine, video konferansla iletişim sağlayın
  • Yıkanan çamaşırları kurutma makinesine atmayın, çamaşır ipinde kurutun
  • Evlerinize yalıtım sistemi kurun
  • Her tüketim ürününde düşük karbon talebinde bulunun
  • IPCC ayrıca, ışıklandırmanın enerji tüketimini azaltmaya etkisinin genelde düşünüldüğünden daha az olduğunu, su ısıtmak için kullanılan enerjinin etkisinin de tahmin edilenden daha fazla olduğunu ortaya koydu.
  • IPCC raporunda, insanların bir ürün satın alırken yaktığı enerjinin doğaya etkisinin ne olacağı konusunda çok düşünmediğini de ifade etti.

ARTAN DÜNYA NÜFUSUNUN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE ETKİSİ NE?

İklim değişikliğine insanların bireysel etkisi doğrudan oluyor. BM'nin tahminlerine göre 2005'ten bu yana dünya nüfusu yaklaşık bir milyar arttı.

Dünyanın neresinde yaşadığınıza ve yaşam tarzınıza göre gaz emisyonuna etkiniz de değişiyor. IOP Science'ın bir araştırmasına göre de nüfus artışının etkisi var ama nüfus artsa da, bireyler kendi etkilerini kontrol altında tutabilir.

DÜNYA NE KADAR ISINDI NE KADAR ISINACAK?

Küresel sıcaklık 'sanayi öncesi döneme' kıyasla artıyor. Birçok araştırmacı bu dönemi, sera gazının küresel olarak yayılmaya başladığı 1850-1900 yılları arasında değerlendiriyor.

IPCC verilerine göre dünya o dönemden bugüne 1 C derece daha sıcak.

Yıllar boyunca araştırmacılar küresel sıcaklıkların artışının, felaketlerden kaçınılması için bu yüzyıl sonuna kadar 2 C derecenin altında tutulması gerektiğini savunuyordu.

Ama şimdi bilim insanları bu sınırı 1,5 C dereceye çekti.

Dünyanın daha ne kadar ısınacağını tam olarak kestirmek zor. Ama eğer bu ivme devam ederse, Dünya Meteoroloji Örgütü'ne göre sıcaklıklar 2100 yılına kadar 3-5 C derece artabilir.

YAŞAM TARZIMI DEĞİŞTİRECEK BÜTÇEM YOKSA?

İklim değişikliği farkındalığıyla yaşamak ve yaşam tarzını buna uyumlu hale getirmek maliyetli olabilir. Bu, beslenme alışkanlıklarından, elektrikle çalışan araç kullanmaya kadar bütçeyi zorlayan değişiklikler olacaktır.

Ama yine de kırmızı et yerine ucuz sebzeler tüketmek, işe toplu ulaşımla veya yollar ve mesafeler uygunsa bisikletle ya da yürüyerek gitmek de atılabilecek adımlardan olabilir.

Diğer yandan evde tüketilen enerjide tasarrufa gitmek de kabarık faturaları azaltabilir. (BBC Türkçe) 

Öne Çıkanlar