Türkiye'nin ilk sosyal sirki Mardin'de

Türkiye'nin ilk sosyal sirki Mardin'de
Portekiz'den Mardin'e gelerek Türkiye'nin ilk ve tek sosyal sirk okulu 'Sirkhane'yi açtı. Pınar Demiral ve arkadaşlarının hedefi çocuklara yaşadıkları coğrafyanın travmalarını unutturmak.

Ayşegül KARAKÜLHANCI DUMAN


ARTI GERÇEK - "Sirkhane", Mardin'de Türkiye'nin ilk ve tek sosyal sirk okulu olarak kurulmuş. Daha sonra 'Her Yerde Sanat Derneği' adını alarak kurumsallaşmış bir sosyal sorumluluk projesi. Hem Mardinli çocuklarla hem de Suriye ve Irak'tan gelen mülteci çocuklarla birlikte çalışıyorlar. Savaş ve zor koşullar nedeniyle büyüklerin çocukların ellerinden aldıkları en temel hakları olan oyun oynama ve eğitim haklarını onlara geri vermek için çalışan bir dernek "Sirkhane".

Portekiz'de sinema ve fotoğraf alanında çalışırken Mardin'de yaptığı bir projeden sonra buraya yerleşen derneğin kurucularından Pınar Demiral, çocuklara yeteneklerini ortaya çıkarabilecekleri bir alan ve imkan yarattıklarını, yapmak istedikleri tek şeyin bir nebze de olsa çocuklara yaşadıkları tüm olumsuzlukları unutturup, çocuk olduklarını hatırlatmak olduğunu vurguluyor.

Dernek kurulduğundan bu yana binlerce çocuk renkgarenk kıyafetleriyle Sirkhane'nin düzenlediği festivalle Mardin sokaklarını renklendiriyorlar. Sirkhane'nin hikayesini derneğin kurucusu Pınar Demiral ile Artı Gerçek okuyucuları için konuştuk.

Sirkhane projesi nasıl doğdu?

2008 yılında bir arkadaşımla birlikte Yunanistan'da gençler ve çocuklar için hazırlanmış, sirk eğitimlerinin yapıldığı bir projeye katıldık. Ben daha önceden sirkle alakalı hiçbir şey bilmiyordum, orada öğrenmeye başladım. İki hafta atölye çalışmaları şeklinde çocuklarla çalıştım. O projeden çok etkilendim ve bunun Türkiye'de de sanata, kültüre, sosyalleşmeye dair bir şey yapılmayan alanlarda yapılması gerektiğini düşündüm. Sonra arkadaşımla beraber uluslararası bir proje yazdık ve bunun kabul edilmesi için uğraştık. Çünkü gerçekten dört, beş kere yazıp başvurduk ve sonunda kabul edildi. Daha sonrasında Mardin'e geldik. İlk projemizi 2011 yılında Kızıltepe'de, Derik'te, Midyat'ta ve Mardin merkezdeki köylerde çocuklara verdiğimiz sirk atölyeleri ve gösteriler şeklinde gerçekleştirdik. Çok iyi geçti, çocuklar çok sahiplendiler, güzel bir enerji oluştu. Sonuç bu kadar güzel olunca, biz de bir proje daha yaptık ve 'bunu devam ettirmemiz gerekiyor' dedik. Bir sonraki yıl 2012'de projemizi Mardin'den yerel bir dernekle birlikte festivale çevirdik. Festivalden sonra kendi felsefemizi, anlayışımızı ve çocuklarla çalışabilecek kendi koruma sistemimizi kuracak bir derneğe dönüşme kararı aldık ve 'Her Yerde Sanat Derneği'ni kurduk. 2012 yılından bugüne kadar hala çalışmaya devam ediyoruz.

Kaç kişilik bir ekibiniz var?

Çekirdek ekibimiz üç kişiden oluşuyordu. Ben ve derneği kurduğumuz iki arkadaşım daha. Ama şimdi ekibimiz otuz kişilik oldu. Onbeşi yerelde yetişen arkadaşlarımız. Bizde eğitim aldıktan sonra Sirkhane çalışanı oldular. Bir de yıl içerisinde Mardin'e hem yurtdışından gelen hem de yerelde olan yüzlerce gönüllümüz var. Geçen seneye kadar yüzde yüz gönüllülük üzerinden yürüyen bir sistemimiz vardı. Geçen sene merkezlerimizin sayısı arttı, buna bağlı olarak çalışma alanlarımız da arttı. Böylece bir insan kaynağı gücümüz de oluştu ve artık çalışan arkadaşlarımız da var.

Toplam merkez sayınız ne kadar?

Mardin merkezde bir yerimiz var, ayrıca İstasyon Mahallesi'nde ve Nusaybin'de var. Bir de çok yeni birşey oldu, Türkiye'nin ilk sirklerinden biri olan Avrasya Sirki bize bir çadırını verdi. O çadırla birlikte yakında bir merkezimiz daha olabilir. Irak'ta çalışma yürüten genç arkadaşlarımız var. Ayrıca bir mülteci kampının içerisinde bizim eğitim verdiğimiz gençler de çok zor koşullarda birşeyler oluşturmaya çalışıyorlar.

Her Yerde Sanat Derneği'nin çalışma tarzını anlatır mısınız?

Derneğimiz kurulduğu ilk yıl uluslararası projeler ve festivaller yapıyorduk. 2013 yılından itibaren ise sosyal sirk okul faaliyetleri yapmaya başladık. Tam da o dönemlerde, 2013 yılında mülteci krizi patlak verdi. Bizler de Sirkhane tamamen çocuklara ait, onların kendi kimliklerini bulabilecekleri, arkadaşlıklar kurabilecekleri, kendilerini güvende hissedecekleri, en temel hakları olan oyun haklarını, eğitim haklarını alabilecekleri bir mekan kurmaya karar verdik. Şimdi kurulduğu günden beri çocuklara hizmet veriyor.

'Sirkhane' dedik çünkü 'Hane' kelimesi bölgede konuşulan Kürtçe, Arapça, Türkçede de aynı anlama geliyor.

Sirkhane’de eğitimini verdiğiniz sirkten kastınız klasik anlamda ki sirk değil, çocukların beden kontrollerini öğrendikleri akrobasi ve jimnastik değil mi?

Evet. Bizim yaptığımız sirkin, klasik hayvanlarla yapılan eğlence sirki ile alakası yok. Biz çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerini sağlayacak çalışmalar yapıyoruz. Akrobasi, hava akrobasisi, tahta bacak üzerinde yürüme, top çevirme, labut çevirme, jonglörlük (hokkabazlık) gibi sirkin bütün alanlarını çocuklar için oyunla birleştirerek, rekabetçi olmayan bir şekilde öğrenmelerini sağlıyoruz. Öğrendikleri herşeyi sanatsal bir faaliyete çevirerek diğer insanlarla paylaşmalarını, toplum önünde sergiledikleri bir araç olarak yapıyor ve uyguluyoruz. Bu yöntemin çocukların fiziksel ve zihinsel gelişmelerinde direk karşılığı var. Örneğin yapamam, edemem dediği şeyi deneyerek yaptığını gören bir çocuğun, hayatı boyunca kendine olan güveni, başarabileceğine olan inancı üzerinde olumlu bir etkisi olacaktır. Mesela tahta bacak üzerinde yürümeye başlayan, bunu başaran bir çocuğun toplum tarafından takdir görmesi, çalışmaları yaparken birbirlerine destek olmaları, güvenli bir ortamda risk almayı öğrenmeleri gibi birçok çocuğun, gencin sağlıklı gelişimine destek olacak bir araç olarak sirk yapıyoruz.

Kullandığınız eğitim yöntemi nedir?

Toplum temelli koruma mantığıyla hareket ediyoruz. Yani yerel insanların bu eğitimleri alıp öğrenip, yine yerel insanlara eğitim vermelerini istiyoruz. Yerelden kastım hem Mardinli hem Suriyeli hem Iraklı ama burada yaşayan insanlar. Şimdi şöyle bir sistemimiz oluştu: 'Sirkus hero' dediğimiz gruplarımız var. Bunlar uzun süredir sirk eğitimine katılan ve artık eğitmen eğitimi de almış, eğitici olmuş ergenlik çağındaki gençlerimiz. Bu gruplar 'sirkus habibi' dediğimiz sirke yeni başlamış küçük yaş gruplarına eğitimler veriyorlar. Böylelikle hem projenin sürdürülebilirliği sağlanıyor, dışarıya bağımlı kalmamış oluyor hem de yereldeki kapasite gerçekten yetişmiş oluyor ve kültürel olarak da, sosyal olarak da sirk yerelleşmiş oluyor. Zaten sosyal sirkin mantığı da budur. Sirkhane'nin kullandığı yöntem sosyal sirk pedagojisi. Bu yöntem dünyanın çok sayıda ülkesinde, özellikle Latin Amerika'da yoğunluklu olarak başladı. Ama şu anda dünyanın birçok yerinde sosyal sirk pedagojisini kullanan dernekler, okullar, üniversiteler, devlet kurumları var. Bu konuyla ilgili artık akademik çalışmalar da yapılıyor.

Sirk pedagojisinin uygulama alanı neye göre belirleniyor?

Her ülkenin, topluluğun kendi sosyal sirki farklı oluyor. O ülkenin kültürel, sosyal yapısına, inancına, göre değişiyor. Afganistan’da da var sosyal sirk Kanada’da da var. Teknikler aynı olsa da kültürel konular çok farklı oluyor. Bizim açımızdan önemli olan sosyal sirk yöntemi ile Suriye’den, Irak’tan ve Türkiye’nin başka yerlerinden gelen çocuklarla Mardin’de yaşayan çocukların birbirlerine uyumları. Ayrıca çocukların benliklerinin, özgüvenlerinin, kişiliklerinin sağlıklı bir şekilde gelişmesini de hedefliyoruz. Bu aynı zamanda çocukların kendi yaş gruplarıyla kızlı-erkekli sağlıklı bir ortamda oyun oynayabilmeleri anlamına da geliyor.

Farklı ülkelerden gelen çocuklarla çalışıyorsunuz. Arapça, Kürtçe, Türkçe konuşulan karışık bir grubunuz var. Bu konu sizleri çocuklarla ve aileleriyle iletişim kurarken zorluyor mu  ?

Sosyal sirkin güzel avantajlarından biri bu! Fiziksel bir çalışma yaptığınız için çoğu zaman dile gerek kalmadan eğitim yapabiliyorsunuz. Ama tabi dil her zaman bir bariyer. Sadece Arapça, Kürtçe, Türkçe'den dolayı değil aynı zamanda yurt dışından gelen gönüllü eğitmenlerimiz de genelde İngilizce konuşuyor, bazıları Fransızca konuşuyor. Bu nedenle dil bariyerini ortadan kaldırmak için eğitimlerin yoğunluklu olarak fiziksel ilerlemesine uygun program hazırlıyoruz. Başlangıçta bu Suriye’den gelen çocuklar içinde çok önemliydi çünkü dil kullanmadan kendini ifade edebildiği bir ortam vardı. Artık uzun süredir burada kalan çocuklarımız bölgede konuşulan her üç dili de öğrendiler hatta İngilizce de öğrendiler.
Başarılı olan Sirkus Hero'lar. Onlar eğitimlerde yurt dışından gelen hocalara asistanlık yapıyorlar, çevirileri yapıyorlar. Bütün dillere çeviri yapılıyor, bu nedenle de toplantılarımız oldukça uzun sürüyor. Ama elbette mükemmel bir iletişim hiçbir zaman olmuyor, fakat bu da işin tatlı yanlarından biri. Bazen çalışma arkadaşlarımızla küçük sorunlar da oluyor "şunu aşağı götürür müsün" dediğiniz bir şeyi yukarıda bulabiliyorsunuz. Ama buna da alıştık tolerans seviyemizi buna göre ayarlıyoruz artık ve hiçbir sıkıntı olmuyor.

Projelerinizi Suriye-Türkiye sınırında da yaptınız. Sınırda çalışmak sizler için tehlikeli değil  mi?

Bizim açımızdan bakarsanız tehlikeli ama bir taraftan da burada hayat devam ediyor, insanlar burada yaşıyorlar. Evet sınırın ötesinde savaş var, çatışma durumları var gerçekten bir karmaşa mevcut ama çocuklar da bu ortamın içerisinde yaşıyorlar. Zaten bizim de ders vermek istediğimiz bu çocuklar. İşin riskli durumuna çok odaklanmadan kendi standartlarımızda, kendi çapımızda kendi güvenliğimizi de alarak belli standartları izleyerek projeleri devam ettiriyoruz. Tabii ki bölgede herşey muhteşem, güllük gülistanlık diyemem ama hayat devam ediyor ve bu hayat içerisinde de bizim çalıştığımız çocuklar bir şekilde var olmaya çalışıyorlar. Bu yaşanan olumsuzluklara her gün tanık oluyorlar, bizim amacımızda onları bunların dışında tutabilmek, onlara çocukluklarını yaşatabilmek.

Sirk dışında hangi alanlarda eğitim çalışmaları yapıyorsunuz?

Sosyal sirk aslında oldukça kapsayıcı bir alan. Bizim de derneğimizin adı Her Yerde Sanat, sanatın bütün alanlarında, bütün disiplerinde çalışma yapmaya açığız. Döneme, eğitmene, projeye uygun olarak içeriklerimiz zenginleşiyor. Örneğin 10 Ekimde Mardin Müzesi'nde çocuklarımızın çektiği ve karanlık odada kendilerinin yıkadıkları fotoğrafların sergisi olacak. Müzik gruplarımız var konserler yapacaklar ya da dans atölyelerimiz oluyor. Daha önceden kadınlarla yaptığımız el sanatları kursumuz oldu. Meslek geliştirme ile ilgili projeler hazırlıyoruz. Sanatın, kültürün her alanından çalışmalar yapılıyor.

Mesela ben de çocuklarla çalışmak için size bir öneri ile gelirsem sizin de konseptinize uygun olursa çocuklarla çalışabilirim. Doğru anlıyor muyum?

Tabii ki! Aynen dediğiniz gibi biri bize bir öneri ile gelince, başvurunca bizde kriterlerimize, çocuk koruma politikalarımıza uygunsa, çocukların yüksek faydasına uygunsa arada bizde kolaylaştırıcı olarak o eğitimin çocuklara ulaşmasını sağlıyoruz.

Çocuklar için zor bir coğrafyada hele de savaş yaşamış veya halen savaş içerisinde olan gençlerle, çocuklarla çalışıyorsunuz. Sirk eğitmenleri veya sanatçılar dışında ortak çalıştığınız psikolog veya pedagog var mı?

İki aydan beri sürekli bir psikoloğumuz var. Kendisi şu anda çocuklarla, ailerle ve ekiple çocuk koruma politikası anlamında birtakım çalışmalar yapıyor. Ayrıca yurt dışından gelen çocuk pedagoglarına çok yer veriyoruz.

Peki yerel halkın size karşı tepkisi nasıl oldu?

Yedi yıldır burada çalışıyoruz. İlk yıllarda tam anlaşılamıyorduk. Bizi çok zengin sanıyorlardı. "Ya bunlar parayı götürüyorlar herhalde yoksa niye burada festivaller yapsınlar, çalışsınlar" diye düşünüyorlardı. Sonra turist rehberi zannedenler oldu yurt dışından sürekli insan getiriyoruz diye. Sonra baktılar görüntümüz, kıyafetlerimiz değişmiyor hep aynıyız, bir güven oluşmaya başladı. Bizleri biraz tanıdıktan sonra yaptığımız işe yöneldiler ve "tamam bunlar çocuklar için sirk yapıyorlar" dediler. Özellikle merkezlerimizin bulunduğu yerlerde sosyal ortamlarda saygı duyulan bir dernek olduğumuzu düşünüyoruz.

Ailerle ilişkileriniz nasıl?

İlişkilerimiz çok iyi ailelerle. Çocuklarını gönderen ailelerin bize güvenmeleri gerekiyor, bunu oluşturmaya çalışıyoruz, çünkü ailelerin güvenlerini kazanmazsak çocukların eğitimlere katılaması da zor oluyor. Aileyi bilgilendiriyoruz, çocuklarla şehir dışına gittiğimiz zaman ekibimizde hem kadın hem erkek eşitliğine dikkat ediyoruz hatta kadın yoğunluğu var diyebiliriz. Bu çok önemli bir gösterge. Kadın ağırlıklı olması toplumsal olarak daha bir güven veriyor ailelere ve çocuklarını daha rahat gönderebiliyorlar. Aile ziyaretleri yapıyoruz, bu güvenin sabit kalması için çabalıyoruz. Şimdiye kadar da hem aileler hem de toplum nezninde negatif birşey yaşamadık.

Yerelde sosyal sirk ile ne yapmaya çalıştığınız yeterince anlaşıldı mı?

Sosyal sirk hala tam anlaşılmış değil. Bir eğlenceymiş gibi bakıyorlar. Ya onlar anlayamıyorlar tam olarak ya da biz anlatamıyoruz, bilemiyorum her ikisi de var sanırım. Ama bir şekilde gönderiyorlar çocuklarını. Çocuklar da yüksek fayda sağlayınca aile çocuk tarafından olumlu değişimi hissedince onlar da saygı duyup bir şekilde destek oluyorlar.

Hiç büyüklerden veya çocukların anne ve babalarından mesela, sirke dahil olmak isteyenler oldu mu?

Çok oldu fakat maalesef bizim ona kapasitemiz ve gücümüz yok. Çok istiyorlar "bize kurs yok mu?" diye soruyorlar. Ama ona fırsat bulamıyoruz çünkü odak noktamız yetişkinler değil. Zaman Zaman atölyeler veriyoruz katılıyorlar.

Bu yılki festivaliniz yeni bitti. Nasıl geçti?

Bu yıl bizim en sevdiğimiz festival oldu. Çünkü yüzde yüz çocuk enerjisiyle yaptık. Uluslararası neredeyse kimse yoktu dört beş sanatçı dışında. Tamamen çocukların kendi kurguladıkları, canlandırdıkları bir ruh oldu. Düşünün on gün boyunca birçok merkezde, binlerce çocuk, yürüyüşlerde rengarenk kıyafetleriyle "Sirkhane Sirkhane" diye bağırıyorlar. Sanki içlerinde oluşmuş olan kötü enerji poztif bir enerjiye dönüşüyor gibiydi. Bize de çok iyi geldi, çok çok iyi bir festival geçirdik.

Sirkhane yedi yıldır var ve çokta güzel işler başarmış. Ama çok az kişi varlığından haberdar. Neden böyle? Siz mi görünür kılmak istemediniz yoksa medyadan kimse ilgi mi duymadı?

Aslında biz kendi imkanlarımız dahilinde elimizden geleni yaptık. Sonuçta tanınmak bizim açımızdan da projelerin devamı için sürekli olmak adına çok önemli. Daha çok destekçi bulabiliriz sürdürülebilirliğimiz için.

Bulunduğunuz coğrafya içinde bu yaptığınız işler çok önemli değil mi? Çünkü bulunduğunuz bölge insanların aklında neredeyse hiç sivil bir yaşam yokmuş da sadece birkaç güç arasında yaşanan bir savaşın olduğu bir coğrafyaymış gibi kurgulanıyor. Oysa orada bir yaşamın olduğunu, bunun da devam ettiğini bir umut olduğunu göstermek açısından da önemli.

Çok doğru. Biz de böyle düşünüyoruz. Biz kendi sosyal medya kanallarımızdan duyuyoruz. Bizler, çocuk bazlı ve onları pozitif, kahramanca etkileyecek onlara eğlenceli gelecek işler yapıyoruz. Paylaştığımız haberler ve görseller de eğlenceli görüntüler. İnsanlar zaten her yerden kötü haber alıyorlar,  bizden iyi şeyler duysunlar, onları gülümseten anlar yaşasınlar istiyoruz.

Pınar hanım, Mardin ve Sirkhane projesinden önce ne yapıyordunuz?

İstanbul'da doğdum büyüdüm ve orada okudum. Sahne ve Gösteri Sanatları mezunuyum. Okuldan sonra da İstanbul'da çalışıyordum. Daha sonra uluslararası projelere katıldıkça farklı ülkelere gitmeye başladım. Erasmus programıyla İngiltere'ye gittim. Farklı ülkeleri görebileceğim bir işte çalışmaya başladım. Marmara İletişim'de yüksek lisans yaptım ama tezimi vermediğim için tamamlamadım. Çünkü tam o sıralarda fotoğrafla sinemayla ilgili iş yaptığım için Portekiz'e gittim. Uzunca bir süre orada yaşadım. Dönmeden önce de Fado müziği ile ilgili bir belgesel çekmek istiyordum ama artık bu fikrimden de tamamen vazgeçtim galiba.

Hayata tesadüfler planladıklarımızdan daha çok yön veriyor galiba. Portekiz'de bir müzik türü hakkında belgesel planlarken Mardin'de Sirkhane'de çocuklarla birlikte üretiyorusunuz. Peki, 2011 yılından beri Mardin'de yaşıyorsunuz. Neden Mardin'e geldiniz? Mardin'de yerleşik misiniz artık?

Mardin'e ilk tek seferlik bir proje yapmak üzere geldim, sonrasını hiç bilmiyordum. O dönem Mardin'e gelmeden önce Portekiz'de yaşıyordum. Sonra burada yapılan çalışma, benim burada olmamın sebebi oldu. Aslında burada öğrendiklerim ve buradaki akış beni içine çekti. Yaşadıklarım burada kalıp burada birşeyler yapmam gerektiğini gösterince adım adım Mardin'de kalıcı oldum. İlk yıllar her ne kadar kendimi yerleşik gibi hissetmiyor olsamda şu anda tam olarak yerleşik hissediyorum. İlk yıllarda zor gelmiyordu burada olmak, artık şimdi biraz zor geliyor. Ama yaptığımız iş için buradayım. Bu iş olmazsa buraya gelir giderdim ama burada yaşarmıydım pek emin değilim. Buralarda yaşamak çok kolay değil. Çünkü fiziki koşulları çok zorlu bir coğrafya. Yazın çok sıcak, kışın çok soğuk, çok kuru... Bana uygun bir coğrafya değil. Ama insanları ve kültürünü çok seviyorum.

Proje bütçelerinizi, derneğin finansmanını nasıl karşılıyorsunuz, sürekli bir destekçiniz var mı?

Projelerimizin sürekli bir destekçisi yok. Ama her sivil toplum kuruluşu gibi biz de her dönem açılan fonlara proje yazarak başvuruyoruz. Dolayısıyla bazen AB’den, bazen Kültür Bakanlığı’ndan, bazen konsolosluklardan, belediyelerden veya Goethe Enstitüsü gibi kurumlardan proje bazında destek alıyoruz. Bizim kurduğumuz sisteme destek olabilecek ve yaptığımız işin ruhuna uygun davranacak destekçilere sürekli başvuruyoruz.

 

Öne Çıkanlar