Sınır Tanımayan Doktorlar mülteci noktalarını haritaladı
Fatma YÖRÜR
Uluslararası tıbbi insani yardım kuruluşu Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Missing Maps projesi kapsamında Humanitarian OpenStreetMap Team (HOT) desteğiyle, mülteci yerleşimleri haritaladı. Sınır Tanımayan Doktorlar Türkiye Temsilcisi Aitor Zabalgogeazkoa, Artı Gerçek’in sorularını yanıtladı.
MSF ve diğer insani yardım kuruluşlarının Uganda’daki Güney Sudanlı mültecilere ve yerinden edilmiş topluluklara daha hızlı ve etkin bir şekilde tıbbi ve insani yardım ulaştırmalarına katkıda bulunmak amacıyla İstanbul’da toplanan 38 gönüllü, haritalama çalışması sonunda Boroli, Olua ve Ayilo mülteci yerleşimlerinde 2 bin 550 noktayı haritaladı ve seçilen bölgenin yüzde 75’ini tamamladı.
UGANDA İNSANİ KRİZİN EŞİĞİNDE
Halihazırda Afrika kıtasında en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda olan Uganda, topraklarına sığınan 900 binden fazla mülteciyle büyük bir insani krizin eşiğinde. Bu durum, Avrupa ülkelerinin tamamının 2016 yılında sığınma hakkı tanıdığı mülteci sayısından daha fazla mültecinin tek bir ülkede, Uganda’da bulunduğu anlamına geliyor.
Temmuz 2016’da Güney Sudan’da tekrar baş gösteren kabileler arası çatışma ve sivillere yönelik şiddet olayları nedeniyle Uganda’ya kaçmak zorunda kalan 600 binden fazla mülteci, uzun süredir en temel hijyen, gıda, su, barınma ve sağlık hizmetlerine erişmekte güçlük çekiyor. Her gün yaklaşık 2 bin Güney Sudanlı’nın giriş yaptığı Uganda’da, son dönemde ülkeye gelen mültecilerin % 85’ini kadınlar ve 18 yaş altı çocuklar oluşturuyor.
22-23 Haziran’da Kampala'da düzenlenecek olan Mültecilerle Dayanışma Zirvesi öncesinde bölgeye yönelik yardımların artırılması için uluslararası topluma çağrı yapan MSF, Temmuz 2016’dan bu yana Uganda’da sağlık, su ve sanitasyon hizmetleri veriyor.
Halihazırda ülkenin kuzeybatısında bulunan dört mülteci yerleşiminde (Bidi Bidi, Imvepi, Palorinya ve Rhino) ayakta ve yatarak tedavi, anne sağlığı, beslenme, toplum sağlığı izleme, su ve sanitasyon hizmetleri veren MSF ekipleri, yalnızca Palorinya’da her gün Nil Nehri’nden sağlanan 2 milyon litre suyu arıtarak 100 binin üzerinde insana su dağıtımı yapıyor. Bu bölgeye sığınan mültecilerin ve ev sahibi toplulukların tamamının, MSF tarafından sağlanan içme suyu dışında başka bir seçeneği yok. Bu nedenle MSF, yalnızca Nisan ayında yine Palorinya’da tam 52 milyon 519 bin litre temiz su temin etmek için bölgede çalışmalarını artırdı.
MİSSİNG MAPS PROJESİ NEDİR?
MSF, Kızıl Haç ve HOT tarafından geliştirilen Missing Maps projesi; insani krizler karşısında yerel ve uluslararası yardım kuruluşları ile bireylerin daha hızlı ve etkili bir biçimde harekete geçebilmeleri için henüz haritalanmamış bölgeler hakkında coğrafi veri toplanması ve haritalar oluşturulmasına dayanıyor.
Dünyanın en savunmasız bölgeleri, genellikle düşük gelirli kırsal veya kentsel alanlar olduğundan ve çoğu zaman yeterli düzeyde haritalanmadığından Missing Maps, dünya çapındaki gönüllülerle ve bölgeyi iyi bilen bölge halkıyla birlikte çalışarak görmezden gelinen bu bölgeleri ve insanları haritaya yerleştiriyor. Gönüllü bireyler tarafından desteklenen Missing Maps kapsamında OpenStreetMap (OSM) üzerinde toplanan tüm bilgiler açık lisans kullanımıyla ücretsiz olarak erişime açılıyor.
Dünya Mülteciler Günü’nde buluştuğumuz Sınır Tanımayan Doktorlar Türkiye Temsilcisi Aitor Zabalgogeazkoa, Artı Gerçek’in sorularını yanıtladı.
Yörür: Sınır Tanımayan Doktorlar olarak zorla yerinden edilme ve kriz bölgelerinde aktifsiniz. Kaç yıldır sahadasınız ve yıllar içinde artan bu nüfus ve durumu nasıl gözlemlediniz? Periyodlara ayırmanızı istesem eşik hangi yıllar olur?
Zabalgogeazkoa: Uluslararası tıbbi insani yardım kuruluşu Sınır Tanımayan Doktorlar, 1971’den bu yana savaştan kaçan veya doğal afetlerin ardından yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kalan mültecilere ve yerinden edilmiş topluluklara, dil, din, ırk, toplumsal cinsiyet ve siyasi görüş ayrımı gözetmeksizin tıbbi ve insani yardım ulaştırıyor.
Zorla yerinden edilmenin önemli etkileri olan dönemler her zaman dünya savaşları gibi büyük ihtilafların etrafında olmuştur. Hindistan'ın bölünmesi onlardan biriydi. Son 25 yılda, Ruanda'daki soykırım, Balkanlardaki savaşlar, Afganistan'daki bitmeyen çatışma ve Irak'taki savaş ve son olarak Suriye savaşıyla bu oran zirve yaptı.
Yörür: Sınır Tanımayan Doktorlar olarak önce savaş ve kıtlık bölgelerine gidip müdahaleler yapıyordunuz? Şimdi mültecilerin aslında dünyanın dört bir yanına dağılmasıyla çalışmalarınız nasıl evirildi?
1971’den bu yana göç temel çalışma alanlarımızdan biri. Kurulduğumuz tarihten bu yana projelerimizi ihtiyaçlara göre şekillendirdik ve adapte etmeye çalıştık. Ayrıca MSF, yine tarihinde ilk kez Avrupa’da bu kadar çok tıbbi insani yardım projesini devreye sokmak durumunda kaldı. Çünkü insanlar sınırlarda mahsur kaldı.
"Engeller ve riskler insanları durdurmuyor. Başka seçenekleri yok. Çözüm, yasal yollar"
Akdeniz'i geçerek Avrupa'ya ulaşmaya çalışan insanların sayısı her geçen gün arttı ve savaş bölgelerinde gördüğümüzle karşılaştırılabilir hale geldi.
Birleşmiş Milletler Göç Örgütü (IOM) 2016’da en az 5,079 ölümü rapor etti. Gerçek ölüm sayısı çok daha yüksek. Dolayısıyla, bu bölgelerde faaliyetlerimizi değiştirmek zorunda kaldık.
Bu nedenle Avrupa'daki projelerimizi de genişletmek zorunda kaldık. Bu ciddi yer değiştirme dalgasında insanların ihtiyaçlarını karşılamak için gezici ekipler ve klinikler kurmaya odaklandık; çünkü Yunanistan, Fransa, İtalya gibi Avrupa ülkelerinin sınırlarında ve Avrupa’nın kalbinde insanlar kamyonların arkasında, şişme botlarda ve kamplarda kabul edilemez koşullarda hayatlarını kaybediyorlar.
Her ne kadar mülteciler uluslararası hukukta korunsalar da bazı politikalar mültecilerin sığınma talep etmemesi için vahşice tasarlanmış. Yetersiz işleme tabi tutan veya sadece mültecileri uzaklaştırmak üzerine kurulu politikalar bunlar.
Akdeniz'de ölenler böylesine büyük ölçekte iken uluslararası toplum ve hükümetler acil olarak insanların sığınma talep edebilmeleri için zemin hazırlamalı ve güvenli ve yasal yollarla geçiş kanalları oluşturmalı, yasal göç yolları yaratmalıdır.
Uygulamada ise, küresel yer değiştirme krizine karşı, Avrupa ve G7 liderleri yalnızca ulusal güvenlik merciiyle, hareket halindeki kişileri cezalandıran ve suçlu hale getiren uygulamaları ele alıyorlar.
Bu politikaların dünyaya zararını, yardım ettiğimiz insanlar üzerindeki sonuçlarını birinci elden görüyoruz: Devasa bir mezarlığa dönüşen Akdeniz'de, Libya'daki korkunç gözaltı koşullarında, Suriyeli mültecilerin insani ihtiyaçlarında ya da Orta Amerika göç rotası boyunca aşırı düzeyde şiddete tanığız.
Bu, tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor ve insan haklarına ve temel insani ilkelere saygısızlık devam ediyor.
Hayatları pahasına kaçan insanlar sayılar ve istatistikler gibi okunuyor. Yine de anneler ve babalar, çocukları için mümkün olan en iyi geleceği istiyorlar. Engeller ve riskler başka seçeneği olmadığı için insanların ülkelerinden kaçmalarını engellemez.
"GÜNÜMÜZDE 65 MİLYONDAN FAZLA İNSAN ÇATIŞMA YA DA ZULÜMDEN KAÇIYOR."
Dinleri, ırkları veya uyrukları nedeniyle, insanların evleri artık yaşamak için güvenli değil. Ekiplerimiz psikososyal destek, hayat kurtarma, beslenme, bakımına kadar mültecileri ve ülke içinde yerinden edilmiş insanlara ihtiyaç duydukları şeyleri sağlamak için dünya çapında çalışıyorlar.
Mülteci yerleşimlerinde hastaneler inşa ediyoruz,kadınların bebeklerini güvenli bir şekilde dünyaya getirmelerine yardımcı oluyoruz, salgın hastalıkları engellemek için çocuklara yönelik aşı kampanyaları koordine ediyor ve temiz/güvenli içme suyuna erişim imkânı sunuyoruz.
Mültecilere yönelik tıbbi ve insani yardım programlarımız Akdeniz'in kurtarma operasyonlarından, Ürdün, Türkiye, Irak ve Lübnan gibi komşu ülkelerdeki ruhsal sağlık ve rekonstrüktif / acil cerrahi programlarına kadar uzanıyor.
MSF, kritik tıbbi bakım sağlamanın yanı sıra, hastaların yaşadıkları acılara ve sağlık sorunlarına da tanıklık ederek savunuculuk faaliyetleri yürütüyor.
Dünya benzeri görülmemiş sayıda mülteciyle karşı karşıya, milyonlarca insanın daha fazla empatiye ihtiyacı var.