128 milyar dolar kara cehaletten gitti

Kara cehalet tabirini şu nedenden kullanıyorum, iyi bir iktisat fakültesi ikinci sınıf makroiktisat dersi almışsanız bu üçlemeden yani imkansızlık teoreminden haberiniz vardır.

128 milyar doların buharlaşma nedeni özünde kara cehalet.

2019 ve 2020 senelerinde ekonomiyi yönetenlerin (!!!) hiçbiri anlaşılan ünlü Mundell-Fleming trilemma’sını (üçleme diyelim) hiç duymamışlar, okumamışlar.

Kara cehalet dediğim de bu.

Bugünkü Maliye ve Hazine Bakanı (Lütfi Elvan) ile Merkez Bankası Başkan Prof. Şahap Kavcıoğlu’nun bildiklerinden de emin değilim.

Türkiye gibi bir ülkede bu üçleme teorisini bilmeden ekonomiyi yönetmeye kalkarsanız başınıza ne geleceğini görmek için illaki de 128 milyar doları kaybetmek gerekmiyor idi doğrusu, iyi bir iktisatçıya sormak yeter de artardı bile.

Mundell-Fleming trilemma’sı şu: Bir ülkede hem sermaye hareketlerinin serbestisi, hem sabit kur rejimi hem de para politikalarının bağımsızlığı bir arada olamazlar.

Kara cehalet tabirini şu nedenden kullanıyorum, iyi bir iktisat fakültesi ikinci sınıf makroiktisat dersi almışsanız bu üçlemeden yani imkansızlık teoreminden haberiniz vardır.

2019, 2020 senelerinde yaşananlara bakarsanız bu dönemde ekonomiyi yöneten kadronun bu temel teoremden gerçekten haberi yokmuş.

Eski bir şarkının dediği gibi "Bir ihtimal daha var, o da…" bilip de yapmak yani açık yolsuzluk, kayırmacılık.

Sizce hangisi?

İki ucu pis değnek.

Mantığı sürekli ünlü Mundell üçlemesi (trilemma) üzerinden götürelim, unutmayalım Prof. Mundell Nobel iktisat ödülü (1999) sahibi bir iktisatçı.

Türkiye’de 1989’dan beri 32 sayılı karar yürürlükte yani sermaye hareketlerinin büyük ölçüde serbestisi söz konusu; Trilemma’nın birinci ayağı var Türkiye’de.

32 sayılı karar yürürlükte iken hem kurları kontrol edeceksiniz, hem de bağımsız Merkez Bankası politikaları izleyeceksiniz, bu teorik olarak mümkün değil, hem kuramsal olarak hem de uygulamada kanıtlanmış bir durum.

Faizler (Merkez Bankası politikaları) konusunda Cumhurbaşkanımızın takıntıları var, enflasyonun temel nedeninin yüksek faiz olduğunu zannediyor, gençlik yıllarında ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek’in "Enflasyon faizin piçidir" görüşü ile yetişmiş, yapacak bir şey yok.

Dünyanın hiçbir ciddi makroiktisat kitabında enflasyonun nedeni olarak faiz gösterilemez, bunu da belirtelim ama Erdoğan "benim mesleğim iktisattır" dedi, artık söz bitti.

Diyelim faizler bir dizi yapay önlemlerle baskılandı, sermaye hareketlerinin serbest olduğu yerde kurların sıçramasının önüne geçmek zor artık.

Bu aşamada da, Mundell’in kuramını bilmez ve dolar satarak kuru baskılamak istersen Mundell’in imkansızlık üçlemesinin tuzağının tam da göbeğine düşmüşsün demektir.

Faizlerin ilginç bir iktisat yaklaşımı (!) ile baskılandığı ve sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ülkede kurları da dolar satarak baskılarsan iki ayağı ile aynı anda tekme atmaya çalışan adamın başına gelen şekilde pardon Türkiye’de görüldüğü gibi senin de başına gelir ve yere oturursun.

Ne diyordu Mundell-Fleming modeli?

"Bir ülkede hem sermaye hareketlerinin serbestisi, hem sabit kur rejimi hem de para politikalarının bağımsızlığı bir arada olamazlar. "

Erdoğan yönetimi, maalesef bunun içine Merkez Bankası başkanları da dahiller, sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ülkede kurlara ve faize aynı anda müdahale ettiler.

128 milyar doları cahilce, kara cahilce sermaye hareketleri serbest iken ve faizler baskılanırken kurları kontrol için sokağa attılar.

Ne demiş Einstein?

Uzayın belki bir sonu var ama aptallığın sonunun olduğundan emin değilim.

Mundell modelinin anlamını iyi bilmeyen birini ekonomi bürokrasisi içinde hiçbir yere getirmemek lazım Türkiye’de.

Cumhurbaşkanının Mundell’i bilmesi şart değil ama zeka ve bilgi düzeyi bilenlere uymayı bilmeli.

Cehalet, kara cehalet 128 milyar doları aldı götürdü, iş bu kadar basit.

İşin yolsuzluk boyutu ise savcıların işi.

Savcıların cesaretleri bu işin peşine düşmeye yeterse.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi