İbrahim Ekinci

İbrahim Ekinci

Ekonominin uluslararası performans karnesi: Çift dikişli çakma

Milli gelir, kişi başına gelir, işsizlik, enflasyon, faizler, genel devlet dengesi, CDS’ler, kredi notu… Önemli temel göstergelerde Türkiye ekonomisinin uluslararası performansı diplerdedir.

Geçen hafta 10 temel göstergede ekonominin son durumunu anlatmaya çalıştım. Hemen hiçbir gösterge olumlu bir performansa işaret etmiyordu. Bütçe, merkez bankası rezervleri, işsizlik, büyüme, enflasyon… Hiç birisi. Şimdi bir başka yönden bakmayı deneyelim. Türkiye’nin durumu, aynı gruptaki ülkelerle kıyaslandığında nasıl? Sürekli bir başarıdan, hatta mucizelerden söz ediliyor. Bunun gerçek mi palavra mı olduğunu görelim. Sadece kendi rakamlarımıza bakmak, fotoğrafın sadece bir tarafını gösterir, yanıltıcı olabilir. Onları daha büyük bir bağlam, bir dünya, ülkeler bağlamına oturtarak baktığımızda daha anlamlı sonuçlar görebiliriz. Şimdi böyle bakalım. AKP, Türkiye ekonomisini nereden nereye getirdi. Rakamlar yine Strateji Bütçe Başkanlığı’nın. Onun istatistiklerinde kapsadığı yıllar ve ülkeler itibariyle bakalım. Bir seçme, eleme yapmayalım. Türkiye’yi birçok göstergede kendi grubu ("gelişmekte olan ülkeler") içinde kıyaslayalım.

1.)  En önemli gösterge milli hasıla büyüklüğü, nereden nereye geldiği olabilir. Hangi ülke ekonomik büyüklüğünü nereden nereye getirdi? Devletin rakamları… Türkiye ekonomisi söylendiği gibi şahlanmış mı? Uçmuş mu? Strateji Bütçe Başkanlığı’nın tablosunda 2007 - 2019 rakamları verilmiş.

Ben de aynı dönem için bakıyorum. Tablosu sayfada. Çin ekonomisi bu dönemde 3.5 trilyon dolarlık bir ekonomiden 14.7 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmış. Endonezya ve Hindistan ekonomileri iki kattan fazla büyümüş. Krizlerle başı dertte olan Arjantin ekonomisi bile bu 12 yıllık dönemde yüzde 54.2 büyüme göstermiş. G. Kore, Rusya, Polonya, Brezilya, Meksika… Hepsi Türkiye’den daha fazla bir ekonomik büyüklüğe erişmişler. Türkiye’nin 2007 milli hasılası 680 milyar dolar. Geldik 12 yıl sonrasına… 761 milyar dolar. Artış yüzde 11.9’la grubunun en düşük oranı. Burada şahlanmış bir ekonomi tablosu mu var?

2.) Kişi başına gelire bakalım. Rakamlar aynı kaynaktan. Tablo gerilemenin çarpıcı bir resmini veriyor. Türkiye kendi grubu içinde kişi başına geliri gerileyen tek ülkedir. Çin 2007 - 2019 arasında kişi başına gelirini yaklaşık üç kat artırdı. Endonezya, Hindistan iki katına çıkardı. Batmış kabul edilen Arjantin’de bile kişi başına gelir bu dönemde yüzde 35 arttı. Rusya, Brezilya, Meksika… Bu üç ülkede de arttı. Bir tek Türkiye’de kişi başına gelir geriledi. 2007’de 9 bin 643 dolar’ken, 2019’da 9 bin 151 dolara (-%5,1) düştü. Daha kötüsü, bu gerileme devam etti. 2020 rakamları daha açıklanmadı ancak hükümet projeksiyonlarına göre (YEP beklentisi) kişi başına gelirin 8 bin 400 dolar seviyelerine gerilemesi bekleniyor.

3.) Diğer önemli bir gösterge işsizlik olabilir. Rakamlar yine Strateji ve bütçe Başkanlığı’nın. Türkiye kendi grubunda kabul edilen ülkeler içinde en yüksek işsizlik oranına sahip. En son sıradadır. İşgücüne katılım oranı yönünden de Türkiye yine dipte. Tablodaki rakamlar 2019 itibariyle. Ekim 2020 dönemi işgücüne katılım oranı daha da düşmüş, yüzde 50’ye gerilemiştir. Türkiye bu oranda iş gücüne katılımla, eğer verimlilikte olağanüstü bir seviye sözkonusu olmadıkça, ilanihaye rakip ülkelerin gerisinde kalmaya mahkumdur.

4.) Kadınların iş hayatına katılımına bakalım…  Kadınlar yönünden durum felaket boyutundadır. Erkeklerle işgücüne katılım oranı yüzde 72.6 ile görece yüksek düzeydeyken, kadınlara gelince durum tamamen tersine dönmekte, Türkiye, kadınların iş gücüne katılımı yönünden yüzde 34’le en dipte yer almaktadır. Bu düşük oranda kadınları "ev kadını" rolüne kilitleyen İslamcı tasallutun payının büyük olduğu söylenebilir. Kadınların iş gücüne katılımı sadece iktisadi açıdan büyük sorun değil aynı zamanda kadınların eşitliği, özgürlüğü yönünden de çok temel bir sorundur. Türkiye’de iktisadi ve sosyal kalkınmayı bastıran en önemli durumlardan biri budur.

5.) Enflasyon liginde Türkiye nerededir? Strateji Bütçe Başkanlığı’nın ülke karşılaştırmaları tablosunda 2007 yılında Ukrayna, Rusya, Güney Afrika ve Arjantin’in enflasyon oranları Türkiye’den yüksektir. Peki sonra ne olmuş? Bütün ülkeler 2019’a doğru enflasyon oranlarını aşağı çekmiş. Hepsi yüzde 10’un, hatta yüzde 5’in altına indirmişler. Enflasyon oranını artıran iki ülke var: Birisi moratoryum ilan etmiş Arjantin, diğeri Türkiye! 2019 enflasyonu yüzde 11.8’di. 2020’yi yüzde 14.6 ile kapattık. Bu yıl ocak ayı itibariyle yüzde 14.97 düzeyinde. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, dünyada çift haneli enflasyonu olan sadece 20 ülke var. Türkiye, bu grupta 15’inci sıradadır. G20 ülkeleri içinde en yüksek enflasyon oranı Türkiye’dedir. Türkiye aynı zamanda açık ara Avrupa şampiyonudur. Üstelik bu TÜİK’in tartışmalı rakamlarına göre böyledir.

6.) Politika faizi… Merkez bankalarının piyasaları fonlama faizi. Yandaki tabloda durumun vahameti görülüyor. Gelişmiş ülkeleri geçtik, Türkiye ile aynı grupta kabul edilen ülkelerden de kopmuştur. Türkiye’den sonra en yüksek politika faizi uygulayan Rusya’nın oranı yüzde 4,25 yani Türkiye’nin dörtte biri kadardır. Bu yüksek faize Türkiye yüksek dış borçlar ve açıklar yüzünden mahkum oldu. Bilindiği gibi dolar kuru 8.50 seviyesini bulunca, Merkez Bankası’nın rezervlerini eriterek kuru tutma yoluna gidildi. Birkaç ay içinde politika faizinde toplamda 10 puanlık artış yapıldı ve yüzde 17’ye geldi. Şimdi de 11 milyon işsiz varken, iktisadi büyüme bu yüksek faizle boğuluyor.

7) Türkiye, genel devlet dengesi en bozuk ülkedir. Ülkelerin genel devlet dengesi, merkezi yönetim bütçesi, mahalli idareler, sosyal güvenlik kuruluşları, genel sağlık sigortası, fonlar, döner sermayeler ve işsizlik sigortası fonu dengelerinin toplamından oluşuyor. Uluslararası karşılaştırmalarda açık veya fazlanın milli hasılaya oranı önemli bir gösterge.  Tablosu sayfadadır. Türkiye rakamları verilen ülkeler içinde en yüksek açığı veren ülkedir.

8.) Kredi notlarına bakalım. En önemli kuruluşlardan birisi olan Standard and Poor’s’un notları üzerinden gidebiliriz. Dünyada en yüksek kredi notuna sahip ülkenin, (hacıyatmaz iddialarına göre Türkiye’yi kıskanan) Almanya olduğunu belirttikten sonra, Türkiye’nin kendi grubu ülkelere bakalım. Tablosu sayfadadır. Kuruluşun, en son notlarına göre sıralama yapıldığında, en düşük kredi notuna sahip ülke Türkiye’dir. Yüksek spekülatif düzey demek, yatırım yapılamaz demek anlamına geliyor. (S and P, Arjantin için en son kredi derecesini 2013 yılında CCC+ olarak vermiş. Bu bir bakıma iflas notu.)

 9.) CDS’lere bakalım… Ülke risk primleri. Türkiye grubunun en kötü ülkesi. CDS primi 291. Bu rakam, biliyorsunuz, Merkez Bankası’nın faiz kararı öncesinde 589 seviyesini görmüştü. Düşmesine karşın Türkiye şampiyonluğunu bırakmadı. Bu rakam, CDS primi bu kadar yüksek olduğu için dünyada faizler çok düşük, sıfır hatta bazı ülkelerde negatif düzeyde iken Türkiye dolar bazında yüzde 5.95’le borçlanabiliyor. Yani eşek yükü ile faiz vererek ancak para bulabiliyor. Bu yüzden Türkiye’ye yatırımcı sermaye değil, sadece faiz ve kur farkından nemalanmak isteyen vur – kaç’cı sıcak para geliyor.

Sonuç olarak, Türkiye ekonomisinin uluslararası karnesi, son birkaç yıldır sürekli kötüleşiyor. Bu açıdan bakıldığında karnesinin çift, hatta bazı göstergelerde üç dikişli sınıfta çakma olduğunu görüyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Ekinci Arşivi