Nasıl bir muhalefet? (Yumuşak mı sert mi?)
Kemal S. ÇÖZÜM
Son günlerde "Muhalefet" kavramı anlamı, işlevi ve durumuyla temel gündem maddelerinden biri haline geldi. AKP iktidarına ha bitti ha bitecek gözüyle bakıldığı için herkes, gelecek "iktidar"ın resmini çıkarmaya çalışıyor. Bu nedenle de gündem: Muhalefet!
Derin tahliller ışığında "Tayyip’e yol göründü" tespiti yapanlar hemen ardından bunların gidişini hızlandırmak için uygulanacak strateji ve taktiklerin belirlenmesine kafa yormaya başlıyor. Ve tüm bu strateji-taktik arayışları sonuçta iki seçenek ortaya çıkarıyor: sert mi olmalıyız yoksa yumuşak mı?
Her neyse, biz bu tahlillerin derinliğini, stratejik-taktik açılımların zenginliğini, sertlik ve
yumuşaklıktan ne anlaşıldığını - daha sonra ele almak kaydıyla- burada bırakıp en başa, muhalefet kavramına dönmek istiyoruz. Belki bu derdimizi daha kolay anlatmamıza yardımcı olur.
Muhalefet’in Zındıklığı
Muhalefet, Arapça’dan dilimize giren ve Arapça "xlf" kökünden türetilen bir isim (1). Bu kökün "Halef" biçiminde okunuşu "birinin ardından gelme, yerine geçme" anlamına gelirken, "Hilaf" biçiminde okunuşu ise "karşı olma, zıtlık-karşıtlık" anlamına gelir. Ve ilginçtir her ikisi de aslında bugün kullandığımız muhalefet kelimesini karşılar. Muhalefet yerine geçecek olandır ve muhalefet aynı zamanda karşı olandır.
Burada, her iki anlamda da bir olumsuzluk var, ilkinde, yani "yerine geçme"de kastedilen aslının yerine geçmedir, vekildir, zorunluluktandır; ikincisinde ise "karşı olma" bir aykırılık, ayrılık-bölme anlamındadır. Özellikle İslami kaynaklara bakıldığında bu olumsuzluk daha net ortaya çıkar.
Türkiye Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi’nde:
"’ayrılmak, geri kalmak; aykırı davranmak, uyuşmamak’ gibi anlamlara gelen muhâlefet
…"(2) denilirken, bu kelimenin köklerinden biri olan Halef kelimesi ise aşağıdaki biçimde tanımlanmaktadır:
"’bir şeyin yerine geçen şey, bedel’ ve selefin karşıtı olarak ‘sonraki nesil veya kişi’ anlamlarına gelir."
"Halef İslâm hukuk literatüründe asıl karşıtı olarak kullanılmaktadır."(3)
Hilaf kelimesinin tanımı ise:
" ‘karşı gelmek, aykırı davranmak, muhalefet etmek, zıtlaşmak’(…)(4)
" olarak konulmaktadır.
Görüldüğü gibi muhalefet kelimesi daha baştan etimolojik olarak olumsuzluklarla yüklenmiştir. Muhalefet, tek başına bir kavram olarak da ayrılıkçı, gerici, uyumsuz vb. sıfatlarla yüklüdür. Keza bu kelimenin kökeni olan halef de yukarıda belirttiğimiz gibi bir takım zorunluluklar nedeniyle "asıl"ın yerini alan, hatta yukarıda da belirtildiği gibi "asıl"ın karşıtı olandır. Hilaf ise karşı gelen, aykırı, zıtlaşan vb. olumsuz anlamlarla yüklüdür.
Bu durumda somut gerçekler ve tarihsel deneyler ışığında, İslam’ın muhalefeti karşı olma, ayrılık-zıtlık boyutunda kesinlikle kabul etmediğini ancak zorunluluklardan dolayı, aslının yerini alma boyutunda bir muhalefete razı geldiğini söyleyebiliriz.
R. T. Erdoğan’ın muhalefete olmadık hakaretlerle saydırırken bu denli rahat olmasının temelinde, dilbilimsel yönünü bir kenara bırakırsak, asıl olarak dini bir temel varmış dersek haksızlık etmiş olmayız sanırım.
Öyle ya herhangi bir zorunluluk yokken, hele ki "Emir" daha yaşıyorken bu "zındık" muhaliflerin onu devirip yerine geçmek istemeleri tümüyle İslam’a aykırıdır. Ki "Emir" gerek görürse veya herhangi bir zorunluluk olursa kimin kendi yerine geçeceğini (halefini) zaten belirleyecektir.
Hayır, karikatürize etmiyoruz, mantık aynen bu şekilde işlemekte ve kendini İslami referanslarla haklı çıkarabilmektedir.
"Majestelerinin Muhalefeti"ne Dönüş
Neredeyse bütün Batı dillerinde muhalefetin karşılığı olarak Latince oppositio kavramından türetilmiş kelimeler kullanılır(5) ve hepsi de "karşı, karşıda olan" anlamını taşır. Türkçeye de bu anlamıyla yerleşmiştir aslında (en azından İslamcılar gelip de muhalefeti zındık durumuna düşürünceye kadar böyleydi).
İşte TDK sözlüğünde de bu Batı kaynaklı ve daha politik olan tanımlar vardır:
"1. Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık.
2. Karşı görüşte, tutumda olan kimseler topluluğu.
3. Demokraside iktidarın dışında olan parti veya partiler."
Ancak bütün bu "muhalefet" tanımları, tümüyle bir durumu anlatan, bir konuma verilen isim olmaktan öteye gitmez. Var olana, belirleyiciye (yönetime-iktidara) karşı olan, yerine (yönetime-iktidara) aday olan veya sırasını bekleyenin adı ve durumudur. Tümüyle edilgen tanımlardır bunlar.
Bu anlamıyla da muhalefet, Emir’in veya Kral’ın karar ve uygulamalarına mırın-kırın eden aşiret reislerinin veya vasalların "muhalefeti" olmaktan da, "Emir" veya "Kral"ın dizinin dibinde
iktidar sırasını bekleyen veliaht şehzade veya prens’lerin "muhalefeti" olmaktan öteye gidemez ve gidemiyor da.
Ancak "Muhalefet" aynı zamanda bir "eylemeyi" de kapsar. Arkasına "etmek" fiili eklenmese de, tek başına "Muhalefet" kelimesi, karşı çıkmayı ve yerini almayı hedefleyen politik etkinliklerin toplamını ifade eder.
Eğer politikayı, pratik-pragmatist bir bakışla, "güç yaratma ve bu gücü belli bir hedef doğrultusunda yönetme sanatı" olarak tanımlarsak, bu tanımın pratik görüngüsü "program, örgütlenme ve eylemler"den oluşur. Bunlar yoksa politika da yoktur ve dolayısıyla da muhalefet de yoktur.
Toparlarsak muhalefet, tüm sözlük anlamlarındaki edilgenliğe rağmen, politik bir etkinliktir ve bu etkinliğin temelinde; iktidarı hedefleyen bir program, ciddi bir örgütlülük ve seçim kampanyalarına sıkıştırılmamış, sürekliliği olan bir eylemlilik vardır.
Bu noktada somuta dönüp sorabiliriz: Böyle bir muhalefet var mı ülkemizde?
Veya başka bir şekilde sorabiliriz: Öncelikle muhalefetin varlığı-yokluğu mu tartışılmalı, sertliği-yumuşaklığı mı?
"Majestelerinin Muhalefeti" benzetmelerinin artık günlük dile yerleştiği; birilerinin "Yerli ve Milli" olduklarını kanıtlama yarışına girdiği böylesi bir dönemde "Muhalefet" kavramını daha geniş ve somutlaştırarak tartışmaya devam etmemiz gerekiyor.
Yazının ikinci bölümünde bunu yapmaya çalışacağız.
1) Halef, Hilaf ve Muhalefet dışında Halife, Hilafet, Muhalif, Muhtelif, İhtilaf vb. bir çok kelime aynı kökten
türemiştir.
2) TDV İslâm Ansiklopedisi 2005, Cilt 30, Sf. 402
3) TDV İslâm Ansiklopedisi 1997, Cilt 15, Sf. 233
4) TDV İslâm Ansiklopedisi 1997, Cilt 17, Sf. 527
(5) Fransızca: Opposition, İngilizce: Opposition, Almanca: Gegnerschaft-Opposition, İtalyanca: Opposizione,
vb…