Post-Modern Gazetecilik Kılavuzu 1

Post-Modern Gazetecilik Kılavuzu 1
Kimi bilim insanlarına göre ideolojilerin döneminin bittiği kabul edilir. Bence de bitmiştir ve bunun sebebi ideolojilerin felsefi düşünceler ile yakınlık kurmak yerine iç içe geçmesidir.

Oktay Cansın EMİRAL


Maslow’un ‘‘İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teosi’’ne göre bir gazetecinin hedef kitlesi hangisi olmalıdır? Maslow’un teorisinden hareketle daha iyi bir gazetecilik nasıl mümkün olur? Dijital teknolojilerin medya alanını kuşattığı günümüz şartlarında gazetecilik mesleğini zorlaştıran unsurlar nasıl avantaja çevrilebilir? Bu yazı serisinde bu soruları kullanarak daha iyi gazetecilik pratiklerinin nasıl olabileceğine dair cevaplar arayacağım. Aslında gayet iyi gazetecilik pratiklerine medyada rastlamaktayız; fakat  bu pratiklerin daha iyi ve doğru olabilmesinin teorik yollarını ortaya koymaya çalışacağım.

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisine göre insanın ilk tatmin edilmesini beklediği ihtiyaç grubunu fizyolojik ihtiyaçlar oluşturur. Bunlar: Nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı bir metabolizma ve boşaltım ihtiyaçlarıdır. İkinci kategoride ise güvenlik gereksinimleri vardır. Bunlar: Beden, iş, ekonomik kaynak, ahlak, aile, sağlık, mülkiyet güvenliklerinin sağlanmasını içeren gereksinimlerdir. Üçüncü kategori ise ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimleri olan arkadaşlık, aile, cinsellik gibi gereksinimlerin tatmin edilmesi  gibi ihtiyaçları kapsar. Dördüncü kategoride saygınlık gereksinimi vardır. Beşinci kategori ise kendini gerçekleştirme adı verilen erdemlilik, yaratıcılık özelliklerinin pratik olarak hayata geçirilmesini mümkün kılan gereksinim grubudur. Maslow’un teorisine göre bir kişi belirli bir kategorideki gereksinimleri karşılamadan bir üst kategoride bulunan ihtiyaçların tatminini isteyemez. Örneğin, bir kişi fizyolojik ihtiyaçlarını tatmin etmeden güvenlik ihtiyaçlarının tatmini için çabalamaz; hatta bir kişi güvenlik ihtiyaçlarının olduğunu  fizyolojik ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fark eder diyebiliriz. Kısacası fizyolojik ihtiyaçlarını, güvenlik ihtiyaçlarını vb. kategorik ihtiyaçlarını karşılayamayan kişiler kendilerini gerçekleştirmek olarak ifade edilen bir değişim yaratmaya yönelik kültürel eylemlerde bulunamazlar. Bu pratik alanda konumuzla alakalı olarak şöyle bir ifade doğurur: Günde on iki saat karnını doyurmak için çalışan ve iş güvenliğini garantilememiş bir kişinin gazete, dergi vb. kültürel ürünlerden faydalanma olasılığı çok düşüktür. Bu yüzden çağımızda yazı, makale, sanat eseri vb. kültürel ürünleri yaratan kişiler alanlarındaki başarılarının meyvesini toplayabilmek için doğru  gruba ve doğru ifadeler ile hitap etmesi gerekmektedir. 

Şimdi ise en doğru grupların hangileri olduğunu bazı özelliklerini ortaya koyarak açıklamalıyız. Birincisi hitap edilecek en avantajlı grup çalışma yükünden azade bulunan ailesinin desteği ile fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılayan 15-19 yaş grubudur. Bu grubu sırası ile öncel ihtiyaçlarını kendisi karşılamaya muktedir olan yüksek gelirli üst toplumsal sınıflara mensup bireyler grubu ve sonrasında ise aylık bin dolar üzerinde geliri olan süper emekliler sınıfı gelmektedir. En çok okuyan ve entelektüellerin öncel muhatabı olan üç grubu tanımladık. Bu grupların niceliksel ve niteliksel  parametrelerini ortaya koyarak içlerinden en avantajlısını bulacağız.

TÜİK verilerine göre 15-19 yaş grubu arasında Türkiye’de altı milyon üç yüz elli bin kişi bulunmaktadır. Emeklilik yaşını doldurmuş 55-74 yaş arasında bulunan kişi sayısı ise on iki milyon altı yüz bin’dir; fakat bizim ilgilendiğimiz süper emekliler bu grubun çok az bir kesimini oluşturuyor. Bu durumda en avantajlı seçenek grubundan süper emeklileri şimdilik eleyebiliriz. Gelir dağılımına göre ekonomiden en çok  pay alan kesimin oranı ise yüzde yirmi; yani on altı milyon altı yüz bin kişi. Söz konusu parametreler altında birinci en avantajlı grup toplumda ekonomiden en yüksek payı alan yüzde yirmilik kesim; yani on altı milyon altı yüz bin kişinin oluşturduğu grup; ikincisi ise 15-19 yaş grubu; yani altı milyon üç yüz elli bin kişilik grup. Niceliksel olarak en avantajlı iki grubu saptadıktan sonra niteliksel özellikleri açısından bakarak hangisinin dijital çağda entelektüel gazetecilerin hitap edeceği avantajlı kitle olduğunu saptamaya çalışacağız. Bu iki grup arasında bir kıyas yapmanın doğru olup olmayacağını da tespit etmeye çalışacağız.

Öncelikle saptadığımız iki grup içerisinden niteliksel analiz yapmaya yeterli olacak bilimsel bilgi verilerinin elimizde olup olmadığına bakmalıyız. Birinci avantajlı grup olan ekonomik açıdan en yüksek geliri elde eden on altı milyon altı yüz bin kişilik grup bize niteliksel açıdan ilk bakışta tanımlanamaz görünmekte. Bu gurubu niteliksel olarak tanımlamak için elimizde yeterli kriterler olmadığını ilk bakışta anlamaktayız; ancak ikinci avantajlı grup olan 15-19 yaş aralığındaki altı milyon üç yüz elli bin kişilik grup daha yalın ve genelleme yapmaya daha müsait görülüyor. Kılavuz metnimizin deseni  Maslow’un psikolojik bir kuramı ile başladığı için aynı deseni sürdürmenin faydalı olacağını söyleyebiliriz. 15-19 yaş aralığında bulunan bireyleri post-modern kişiliği olan bireyler olarak tanımlayabiliriz ve bu konuda açıklama yapmaya elverişli bilimsel kaynak bulabiliriz. Bu kaynak örneğin, Rainer Funk’un ‘ben ve biz- postmodern insanın psikanalizi’ isimli çalışması olabilir.

Konunun gelişiminin daha iyi anlaşılması açısından bir meseleye değinmeden devam etmenin pek uygun olmayacağını düşünmekteyim. 29.04.2020 yılında yazdığım ‘Yargı erki ve yürütme erki arasında kılıçlar çekildi’ isimli yazımda gazetecilerin herhangi bir ideoloji ile bağdaşamadıklarını öne sürmüştüm. Değerli bir gazeteci büyüğümün ‘gazetecilerin ideolojisi vardır’ ifadesinin geçtiği televizyon programını izledikten sonra ideoloji kavramını ve günümüzde aldığı güncel anlamını ifade etmeden bu yazımın devamının pek anlaşılır olmayacağı kanaatindeyim. 

İdeolojiler tarihe damgasını vurmuş düşünsel yapıtlardır. Toplumsal düzlemde ideolojiler siyasi nitelikli her yapı tarafından kullanılmıştır ve kendine has özellikler taşırlar. Bunlar içerisinde bir felsefi düşünce ile yakınlığının olması şartı en belirgin özelliklerinden biridir. İdeolojiler tarihsel olarak değişmez nitelikte pratikler sunarak toplumun önüne çıkmıştır; yani pratikte bir ideolojiyi taşıyan siyasi gruplar zenginden alıp fakire veriyor ise yüz yıl sonra bile aynı şeyi yaparlar; ancak dijitalleşme ile ortaya çıkan ‘‘Bilgi Çağı’’nda kimi bilim insanlarına göre ideolojilerin döneminin bittiği kabul edilir. Bence de bitmiştir ve bunun sebebi ideolojilerin felsefi düşünceler ile yakınlık kurmak yerine iç içe geçmesidir. Felsefi tutumlar ideolojik pratiklerin içerisine aşı olmuştur ve bu sonuç ideolojilerin bir metotlar bütünü anlamında metodolojilere dönüşümünü sağlamıştır; artık sosyal ve siyasal alanlarda katıksız, yalın ideolojilerden çok, iç içe geçmiş felsefi ve ideolojik pratiklere; yani metodolojik pratiklere rastlamaktayız. Gazetecilik alanında da söz konusu değişim kendisini özellikle dijital medya alanlarında göstermektedir. Özellikle sosyal medya alanında yapılan gazetecilikte kamusal faydanın daha çok üretilip demokratik başarı sağlanması için bu değişimi iyi analiz etmek ve medyanın ortaya koyduğu kültürel ürünlerde bu metotları kullanmalıyız. Devam edecek…

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar