Üniversitelerin toplumsal rolü
Üniversiteler toplumda önemli bir yere sahip ve toplumsal gelişimin merkezini oluşturan temel eğitim kurumlarıdır. Küresel düzeyde toplumların sosyal ve ekonomik anlamda yaşamsal bilgiyi açığa çıkarıp topluma yayılmasını sağlar.
Üniversiteler kendi doğaları gereği, nitelikli potansiyelini, gücünü, doğrudan yaratıcı bir şekilde kullanmasıyla, Ülkenin ve toplumun gelişimine, huzuruna, istikrarına, ciddi katkılar sunar.
Demokrasinin gelişimi toplumun gelişim düzeyiyle paraleldir. Bilinç seviyesi gelişmemiş ve eşit düzeyde olmayan toplumlarda demokrasinin işlevi de eksik kalır Tarihten günümüze dek üniversiteler bilimin ve aydınlanmanın merkezleri olmuşlardır. Demokratik toplumların gelişmesi, yaygınlaşması üniversitelerin kendi rollerini oynamalarıyla mümkün olacaktır. Bağımsız ve özgür hareket etmeleri ile demokratik bilinç ve özgür kişilik topluma kazandırıla bilinir. Gücünü demokrasi, özgürlük ve toplumsal alıktan almayan bilimin ve aydınlanmanın merkezi olan üniversiteler sıradanlaşarak, iktidarın ve verili düzenin etkisi altına girerek toplumsallık dan, aydınlanmadan uzaklaşarak özgürlüğünü ve özerkliğini kaydederler.
Kuşkusuz üniversiteler her şeyden önce evrensel değerler ve amaçlar üzerine kurulmuş temel yapılardandır. Faaliyetleri insanlığa ve topluma hizmet içindir. Topluma hizmet etmek, sosyal ve entelektüel sorumluluktur. Gelişmiş üniversitelerde rektör belirleme siyasi otorite dışında üniversitelerin kendi iç dinamikleri ile gerçekleşir. Atamayı sembolik olarak bakan veya cumhurbaşkanı yapsa bile esas olan üniversitenin kendi kararıdır. Avrupa’daki birçok üniversitede öğrenciler rektör seçimlerinde etkin rolleri vardır. Örneğin Fransa, Almanya, İsviçre gibi ülkelerde rektör seçiminde akademisyenler, öğrenciler, öğretim üyeleri yapıyor. Yani bütün Avrupa Birliği ülkelerinde rektör seçimi ne üniversite öğretim üyeleri ve birçok ülkede öğrenciler de seçime katılıyor. Örneğin Harvard Üniversitesi'nde rektör ataması Mezunlar Derneği tarafından yapılıyor.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi 2006 yılında kabul ettiği akademik özgürlüğe ilişkin kararında ‘’ Akademik özgürlük hiçbir sınırlama ya tabi olmadan ifade ile eylem özgürlüğünü araştırma yapma ve bilgi ve gerçeği yayma özgürlüğünü kapsar. Tarihte kanıtlanmıştır ki akademik özgürlüğün ve üniversitelerin özerkliğinin ihlali entelektüel gerilemeye bunun sonucu toplumsal ve ekonomik duraksamaya yol açar’’
Rektör seçimi ile üniversitelerin özerkliği ve ona bağlı olarak akademik özgürlüğün ortadan kaldırılması, toplumsal ve ekonomik gerilemenin yanı sıra entelektüel gerilemeye de yol açıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Prof. Dr. Melih Bulu’yu Boğaziçi Üniversitesi rektörü olarak atamasının ardından düzenlenen protesto gösterileri yaygınlaşarak devam ediyor. 2002 yılından bu yana AKP içinde çeşitli görevlerde yer alan Prof. Dr. Melih Bulu Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör yapılması öğrencilerin tepkisine neler oldu. Öğrenciler, öğretim üyeleri, kayyum rektör atamasını protesto etmek için demokratik gösteriler düzenliyor. Demokratik ve barışçıl protestolar, basın açıklaması, oturma eylemi, sırt çevirme, yürüyüş ve benzeri eylemler Anayasal haktır. Barışçıl bir protestoya polisin müdahale etmesi antidemokratiktir. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar ve ortağı öğrencileri adeta terörist olarak nitelendirmesi, öğrencilerin demokratik, barışçıl protestolarını bastırma yaklaşımıdır. Oysa iktidarın Öğrenciler ile görüşüp taleplerini dinlemesi ve bir çözüm bulması gerekirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘’ Ben neden öğrenciler ile görüşeyim öğrenciler bu işin içinde değil bu işin içinde teröristler var öğrencilerle alakası olmayan CHP'nin İstanbul İl Başkanı orada. Kendisi DHKP-C militanıdır. Bunlar öğrenci değildir…’’ değerlendirmesi öğrencilerin öncülüğünde gelişen demokratik tepkilerini terörize ederek öğrencileri yalnızlaştırma, başta siyasi partiler olmak üzere, devrimci ilerici, demokrat, aydın, sol sosyalist çevrenin duyarlılığını engelleyerek şiddetle bastırmaktır. Cumhurbaşkanının gözünde siyasi bir partinin il Başkanı militan sa sıradan bir yurttaş ve öğrencilerin terörist muamelesi görmesi, gözaltına alınması, hatta tutuklanması kaçınılmazdır. Ki en son Boğaziçi Üniversitesi'ne Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör atanmasını protesto edenlere destek vermek amacıyla Kadıköy'de toplanarak protesto gösterisi yapan, gözaltına alınan Şilan Delibalta ve Anıl Akyüz adlı öğrenciler tutuklandı.
Bir tarafta iktidar öğrencilerin protestolarına ve Melih Bulu’nun görevden alınmasına kulaklarını kapatarak, görevden alma bir yana sahip çıkarak, kararından direnirken bir taraftan istenmeyen rektör ilan edilen Melih bulunun ‘’istifa etmem’’ yaklaşımıyla demokratik bir çözümü tıkamaktadır.
Bu sorun ortada dururken diğer tarafta öğrencilerin protesto gösterilerine destek veren siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve bazı marjinal çevreler, yapılan demokratik barışçıl protestoları, kendi siyasal amaçları popülist yaklaşımlarıyla amacından saptı ırmaktadırlar. Öğrencilerin haklı ve meşru demokratik taleplerini gölgeleyen bu çevrelere dayanışma içerisinde olan yapılanın müsaade etmemesi gerekir. Bu tür eylem ve etkinlikler provokasyonları da ciddi anlamda bağrında taşır. Dayanışma içerisinde olan siyasi parti temsilcileri bazı marjinal gruplar kendi ideolojik yaklaşımlarını bir kenara bırakarak mücadeleye omuz vermeleri gerekir. Her siyasi partinin, sivil toplum örgütünün, sol, sosyalist yapıların kendi gündemleri vardır. Bunların öğrenci eylemlerinde gündemleştirmek yanlış olduğu kadar, demokratik barışçıl protestoları müdahaleye açık hale getirir. Tek talep tek amaç, tamamen rektörlüğün istifa etmesi veya geri çekilmesidir. Onun dışındaki dar ideolojik yaklaşımlar başta öğrenciler olmak üzere ülkeye ve topluma kaybettirir.
Nasıl ki üniversitelerin toplumsal rolü kaçınılmaz bir gerçekse, örgütlülüğünü ve gücünü toplumsallıktan alan yapıların da meşru demokratik zeminde üniversitelere ve öğrencilere sahip çıkması destek olması toplumsal sorumluluktur.