78’ler Girişiminden Diyarbakır Cezaevi çağrısı: Vahşetin yaşandığı yer ‘İnsan Hakları Müzesi’ olmalı
Artı Gerçek- 12 Eylül 1980 darbesinin ardından 5 Nolu Askeri Cezaevi olarak kullanılan, ağır işkencelerin uygulanan yer olarak toplumsal hafızada yerini alan Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nin boşaltılarak kültür merkezine dönüştürülmesine tepkiler sürüyor. O tarihte cezaevinde kalan ve ağır işkencelere maruz kalanlardan oluşan 78'liler Girişimi, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi önünde basın açıklaması yaptı.
“Diyarbakır cezaevi insan hakları müzesi olmalıdır" pankartının açıldığı açıklamaya, 1980 darbesinde cezaevinde ağır işkence görenlerin yakınları, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu yanı sıra, HDP, DBP, MED-DER, MEBYA-DER), KESK, 78'liler Derneği Urfa, Mardin ve Batman temsilcileri katıldı. Polisin yoğun önlem aldığı alanda konuşan 78’liler Derneği Sözcüsü Celalettin Can, cezaevi önünden Diyarbakır’a gelecek olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben yazdığı açık mektubu okudu.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A AÇIK MEKTUP
Bu konuşmayı Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu ve Türkiye 78’ler Girişimi adına yaptığını belirten Celalettin Can, siyasi kimliğine vurgu yapmadan “Yarın bu memlekete bu cezaevini yıkma kararını veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gelecek. Onu muhatap alacağız, ona sesleneceğiz. Çünkü bu kararı o verdi” ifadelerini kullandı.
CELALETTİN CAN’DAN ERDOĞAN’A: DOĞRU YAPMIYORSUNUZ
Mektubunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Temmuz 2021’de Diyarbakır ziyareti sırasında “Diyarbakır cezaevini boşaltıyor, Kültür merkezi yapıyoruz. Böylece kötü bir anıyı ortadan kaldırıyoruz” açıklamasını hatırlatan Can, “Emin olun ki doğru yapmıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin belki de en kritik bir döneminde seçime gidiyor. Seçimler üzerinden demokrasinin evrensel yolculuğuna çıkarken toplumun tüm kesimlerine saçılmış camdan kırıklar sizin bu kararınızla maalesef Kürtlerin kapanmayan yaralarını deşiyor ve o yaraları kanatıyor. Biliniz ki Diyarbakır cezaevi Kürtlerin toplumsal hafızasında yoğun acı yüklü bir yere sahiptir. Kürtlerin uğradığı katmerli haksızlığın, adaletsizliğin, ama her şeye rağmen bir halkı halk yapan direniş ruhuyla cisimleşmiş ifadesidir Diyarbakır cezaevi. Türkiye’nin batısında yaşayan halk içinse Diyarbakır cezaevinde yaşananlar ve bunların gözden ırak tutulduğu içindir ki yeterince bilinmez. Böylece yıkıcı bir görüşü oraya attığınıza göre Diyarbakır 5 Nolu cezaevi sizden de ırak olmalı. Olmalı, çünkü çözüm sürecinde Diyarbakır Cezaevine ilişkin damardan girerken uygulanan vahşetin boyutları hakkında Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu'nun çalışması ile ilgili bilgi sahibi olduğunuzu bizzat biliyorum” dedi.
SORUŞTURMA DURDURULDU
Can, konuşmasında Diyarbakır Cezaevinde uygulanan işkence ile ilgili açılan soruşturmalara da değindi. Diyarbakır Cumhuriyet Savcısının, Diyarbakır Cezaevi çıkışlı bin 500 siyasi tutsağın suç duyurularını ciddi bularak soruşturma başlattığını hatırlatan Can, “Cumhuriyet Savcısının bitmek üzere olan çalışmasının durdurularak başka bir ile tayin edilişini sizde biliyorsunuz. Soruşturma dosyasının yok sayılması, belgelerle ve yeni kayıtlarla ısrarımız karşısında zaman aşımı ihtimaliyle karşı hiçbir işlem yapılmayışını da biliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti kanunun 77’nci maddesinde yere alan, insanlık suçunda zaman aşımı olmaz maddesine rağmen, yapılamayışı nedeni hakkında hiç kendinize soru sordunuz mu? Neden bütün bunlar yapılmadı? Hiç araştırdınız mı? Sayın Cumhurbaşkanı, konuşmanızda ve Diyarbakır Cezaevini kapatma gerekçenizde ‘Kötü bir anıyı ortadan kaldırmış oluyoruz’ diyorsunuz. Hatırlatalım. Partinizin belediye başkanı olduğu bir İstanbul semtine dikilen Devlet kahramanları anıtının başına bahsettiğiniz kötü anının uygulayıcısı Oktay Esat Yıldıran adının yazılmasının başka bir anlamı ve izahı var mı? Buda kötü bir anı değil mi?” diye sordu.
'NESİLDEN NESİLE ANLATILAN BU ACILAR NASIL UNUTULUR?'
Diyarbakır cezaevini kültür merkezine dönüştürerek yaşanan vahşetin unutturulamayacağını söyleyen Can, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Somut olarak yaşanmış, hakkında yüzlerce kitap, binlerce makale yazılmış, mahkeme kayıtlarına geçmiş, yaşananlar nesilden nesile anlatılarak bu günlere kadar gelmiş somut olarak işlenmiş insanlık suçları yok sayılamaz.
'SIRADANLAŞTIRILAMAZ'
Yandan dolanmalarla Diyarbakır Cezaevi sıradanlaştırılamaz. Yaşanmış hakikatlerle yüzleşme ihtiyacı orta yerde dururken, içi boş kültür merkezi ve benzeri cilalı imajlarla toplumun ilerici güçleri tarafından aydınlatılmaya çalışılan toplumsal hafızanın karanlıkta kalması dayatılamaz. Bunlar size yakışmaz.
'DİYARBAKIR CEZAEVİ ‘İNSAN HAKLARI MÜZESİ’ OLMALI'
Hakikatle yüzleşme konusunda Diyarbakır Cezaevinin çok özel ve çok kritik bir önemi vardır. Türkiye’de toplumsal barış ve adalet isteniyorsa yakın tarihin böylesi karanlık sayfalarının bütün ayrıntılılarıyla gerçek ortaya serilmelidir. Sorunlar tespit edilmelidir. Bu bilgi toplumsallaştırılmalıdır. Mağdurlardan resmen özür dilenmeli ve bir daha asla diyebilmek için kötülüğün sembolü haline gelmiş olan bu tip yerleri İnsan Hakları Müzesi yapımı üzerinden koruyarak iyiliğin sembolü haline getirmelisiniz. Getirilmelidir. Türkiye iyiliğe ancak böyle koşabilir.
'DİYARBAKIR CEZAEVİNDE YAŞANANLARLA YÜZLEŞİN'
Biliniz ki, Kürtler ve Türkler olarak birbirimizi anlamanın yolu Diyarbakır Cezaevinde yaşanan insanlık dışı uygulamaları sorgulamaktan ve onlarla yüzleşmekten geçiyor. Diyarbakır vahşetinin sorunlarını toplum vicdanında ve insanlığın ortak değeri hukukta yargılanmasını sağlayarak toplumsal yaraları adalet duygusuyla sarmaktan geçiyor. Adalet ve toplumsal barış için bu ülkenin tüm demokrasi güçlerini yok edici karanlıkları var edenleri ve bu karanlıkta var olanları, insanlık kişiliğini ve onurunu yok edenleri, insanlık suçu işleyenleri demokrasinin aydınlığında gün ışığına çıkarmaktan geçiyor.
'KARANLIĞA İTMEK BİR CUMHURBAŞKANINA YAKIŞMAZ'
Karanlığa itmek bir Cumhurbaşkanına yakışmaz. Diyarbakır Cezaevini insan Hakları Müzesi yapmaktan geçiyor, herhangi bir kültür merkezi yapmaktan değil. Diyarbakır Cezaevinin karanlık sayfasını kapatmanın yolu budur. Yapıcı bir barışa gitmenin yolu da budur. Vicdan hakikatin yolunda ışık olursa bu topraklarda çoktan unutulan adalet kazanır. Bu memleketin insanı kazanır, büyük insanlık kazanır. Emin olun ki Sayın Cumhurbaşkanı sizde kazanırsınız. Bir gün bu adalet size de gerekli olur.”
'ALMANYA’DA NAZİLERİN İZLERİ HALA DURUYOR'
Erdoğan’a hitaben hazırlanan açık mektubu okuduktan sonra Can, Dünya’da benzer örnekler hakkında bilgiler verdi. Dünyanın hiçbir yerinde katliam, işkence ve kötü uygulamaların yapıldığı mekanlardan izlerin silinmediği ifadelerini kullanan Can, “Orada ölenin heykelini yaparlar. Cezaevi ile o cezaevini yaşatıp müze haline getirirler. Niye yaparlar biliyor musunuz? Bu ülkede kötü insanlar, faşistler, işkenceciler bir daha işkence yapmasın, işkencesiz bir toplum ortaya çıksın. Örnek olsun diye yaparlar. Almanya’da hala Nazilerin izi duruyor. Fransız direnişinde katledilenlerin hayatı Fırınsa sokaklarına baktığımızda görürüz. Ama maalesef biz Türkiye’de Sultan Ahmet Cezaevini turistlik bir yer yapıyoruz. Diyarbakır Cezaevini kapatıp cilalı bir imajla herhangi bir kültür merkezi yapıyoruz” dedi.
'35 BİN KİŞİ DİYARBAKIR CEZAEVİNDEN GEÇTİ'
Diyarbakır Cezaevinde yaşananların asla unutulamayacağını yenileyen Can, önünde durduğu cezaevinden 30 bin kişinin geçtiğini, düzenli olarak 5 bin kişinin ise kaldığını söyledi. Cezaevinde çok sayıda kişinin öldüğünü söyleyen Can, “35 kişi deniliyor ama 60 kişi öldü. 30 kişi bu ülkede işkence gördü ve 30 bin kişinin bir tarafı bu cezaevinde kaldı. Ne diyeceksiniz bu ailelere? Ne diyeceksiniz burada acı çekenlerin bu toplumla, bu toplumla, bu devletle barış ve demokrasi içinde yaşama görüşüne. Hangi yüzle diyeceksiniz? Nasıl inanacağız size biz” dedi.
'DİYARBAKIR CEZAEVİNE SAHİP ÇIKMAYANA OY YOK'
Diyarbakır Cezaevinin kültür merkezi olmasına ilişkin kararı tanımadıklarını, bu kararı meşru görmediklerini vurgulayan Can, tüm siyasi partilere seslendi:
“Bütün Türkiye’de Diyarbakır Cezaevi müze olsun diye 100 bin imza topladık. Mecliste dilekçe komisyonuna verdik. 100 bin imzayı esas alacağız, 100 binlerce imza toplayacağız, Diyarbakır Cezaevinin rastgele bir müze olmasından kurtulması için. Seçime gidiyoruz. Oylarımız öyle ucuz değil. Diyarbakır Cezaevine destek vermeyen hiçbir politikacıya, hiçbir partiye oy verilmemesi çağrısı yapacağız. 78 kuşağı olarak yapacağız. Diyarbakır’ın demokratik kuruluşları olarak yapacağız. Partileri olarak yapacağız. Buna sahip çıkmayan, yok edilmesine destek veren hiçbir partiye oy vermeyeceğiz. Seçimde bunu değerlendireceğiz. Biz unutmayacağız Diyarbakır Cezaevini. Kemal Pir’i, Hayri Durmuş’u, Mazlum Güler’i, hiç birini unutmayacağız. Ali Çiçek’i unutmayacağız. Ali Çiçek’in kardeşi de burada. Ölülerimizi unutmayacağız. Bizde şimdi onların yerinde olabilirdik. Onları unutmayacağız. Unutturamayacaksınız.”
Erdoğan'ın ziyareti öncesi Diyarbakır E Tipi Cezaevi boşaltıldı