Bir asırlık muhasebe –6 |Cumhuriyet ve İşçiler: Sömürü, grev, mücadele…
Türkiye işçi sınıfının tarihi yasaklar ve mücadele ile geçti. Cumhuriyet’in sınıfsız toplum söylemi işçi mücadelesini ve örgütlenmesini de engellemeyi amaçladı. İktidarların sermaye eksenli yaklaşımı emek sömürüsünün de artarak devam etmesine yol açtı.
Çimen CAN
19. Yy. da Avrupa'da yükselen sınıf mücadelesi henüz sanayi devrimini gerçekleştiremese de Osmanlı toplumunda da hissedilmeye başlandı. Osmanlı’daki yenileşme hareketi ile işçi sınıfını etkilerken, düzenlemeler sınıf hareketlerini desteklemekten çok yasaklamayı amaçladı. Yeni kurulan Cumhuriyet’in kendi burjuvazisini yaratma çabası, kırılgan ekonomiyi güçlendirme kaygısı sınıfların inkarını içeren bir yaklaşıma evrildi. İşçiler için yasak, katliam ve mücadele ile geçen cumhuriyetin ilk yüzyılını araştırmacı-yazar Zafer Aydın ile konuştuk.
“OSMANLI’DA İŞÇİLERE GREV HAKKI TANINIYOR ANCAK SENDİKA HAKKI TANINMIYORDU”
Osmanlı Devleti’nde Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra işçi grevlerinde artış yaşanır. Aydın o dönem çıkarılan sendika kanunu ile işçilerin örgütlenmesinin önüne geçildiğini söylüyor:
“1908 Meşrutiyet’in ilanından önceki dönemde çeşitli işçi hareketleri söz konusu olsa da esas büyük hareketlenme Meşrutiyet sonrası yaşanıyor. Hürriyet grevleri dediğimiz büyük bir grev dalgasıyla o dönemde Balkanlar ve İstanbul da karşılaşıyoruz. Bu grevler ağırlıklı olarak kamu iş yerlerinde yapılıyor. Rumeli ve Anadolu’da bir grev dalgasıyla karşılaşıyoruz. Hemen arkasından 1909 da çıkartılan sendika kanunu var. Fakat bu kanun çalışanlara grev hakkı tanıyor ama sendika hakkı tanımıyor.
Dolayısıyla sendika hakkı tanımadığı için grev hakkının da bir anlamı kalmıyor. Özellikle kamuda grev yapmak yasak diyor. Dolayısıyla işçilerin sendikal özgürlüklerinin gelişmesi konusunda gerçek anlamda bir düzenleme niteliği taşımıyor. Cumhuriyet’ten hemen önce İzmir'de toplanan İktisat Kongresi’nde işçilere sendika hakkının tanınması, 1 Mayıs’ın kutlanması, kadın işçilere doğum izninin verilmesi, fazla mesainin sınırlandırılması gibi işçi lehine bir dizi karar alındı. Birçoğu oy çokluğuyla alındı bu kararların yaşama geçmesi için epey bir zaman geçmesi gerekti. “
“CUMHURİYETİN HALKÇILIK İLKESİ SINIFLARIN VARLIĞININ İNKÂRINI İÇERİYORDU”
Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının işçi haklarına yaklaşımı sınıfsızlaştırma politikası üzerine kuruldu. Bu dönemde “Sınıfsız, imtiyazsız toplum” söylemi öne çıktı. Aydın, yeni rejimin sınıfların inkârı üzerine kurulduğunu ifade ediyor:
“Cumhuriyetin ilanından sonra devletin nasıl bir ekonomik politika izleyeceğinin belli olmasına bağlı olarak çalışma yaşamı çatışmasızlık üzerine inşa edildi. Çünkü bir ekonomik istikrar arayışı vardı. Bu ekonomik istikrar, sınıf çatışmasının olmadığı, çıkarların uyumlaştığı bir ortamda sağlanabilirdi. Bunun felsefesini de sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış bir kitleyiz söylemi oluşturdu. İdeolojik arka planını da milliyetçilik oluşturdu. 1931 de o dönemin iktidar partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin kabul ettiği programda halkçılık ilkesi doğrudan sınıfların varlığını inkâr eden bir içerikteydi.”
“SİSTEM YASAK, LÜTUF VE VESAYET ÜZERİNE KURULDU”
Zafer Aydın, Cumhuriyet’in işçilere yaklaşımını ise üç başlıkta özetliyor:
“Burada kullandıkları 3 temel yöntem önümüze çıktı. Cumhuriyet tarihi boyunca birincisi yasak, ikincisi lütuf, üçüncüsü de vesayet. Yani işlerin kolektif olarak harekete geçebilme dinamiklerinin önüne geçmek için bu 3 olguya dayanan bir sistem oluşturdular. Kolektif olarak kullanabileceği sendikalaşmak, grev hakkı, toplu sözleşme hakkı çok uzun yıllar baskı altında oldu. Baskı altında olmadığı dönemlerde ise genellikle sınırlama ve kısıtlamalara tabi tutuldu. İşçilerin topluca kullanabilecekleri haklarının önüne geçen anlayış işçileri düzenin içerisinde tutmak, sistemle barışık hale getirebilmek, itirazlarını törpüleyebilmek için onlara bireysel bazı haklar tanıdı. Mesela 1936 yılında kabul edilen iş yasası, devleti ve işverenleri işçilere karşı bazı yükümlülükler altına soktu.
Sosyal Güvenlik gibi kıdem tazminatı gibi asgari ücret gibi. Ama bütün bunların yapılmasının altında yatan da yine bir sınıfçılık şuurunun gelişmesinin engellenmesi vardı. Yani bu bireysel haklar konusundaki devletin lütufkâr tutumunun arkasında işçileri bir tür sistemin içerisinde tutmak, kontrol etmek vardı. Üçüncü ayakta vesayet ayağı. Bağımsız özgür sendikacılık hareketinin ortaya çıkmasından tedirgin olan devlet zihniyeti, 1947 de Sendikalar Kanunu’nu çıkarttı. Sendikaları kendi kontrollerinde, güdümleri altında tutma çabası içerisine girdiler. Dolayısıyla böylece sistematik olarak 3 bacaklı kurumsal bir sistem oluşturuldu.”
“YÜZYIL BOYUNCA HÜKÜMETLER DEĞİŞTİ, AMACI DEĞİŞTİ AMA YAKLAŞIM DEĞİŞMEDİ”
Yüz yıllık Cumhuriyet tarihi, işçilerin mücadelesini sindirmek, sınırlamak isteyen iktidar ve sermayeye karşı itirazlarını yükselten işçi sınıfının kavgasına sahne oldu. Aydın, işçi sınıfının baskılara grev ve direnişlerle karşı koyduğuna dikkat çekiyor:
“100 yıllık sürece baktığımızda Türkiye'de çalışma yaşamı yukarıdan devletin ve sermayenin gücüyle, kudretiyle işçi hareketini bir kalıba sokma biçimlendirme çabası, buna karşılık da aşağıdan gelişen dinamiklerle, itirazla, refleksle kırılmalarla ve bunların yarattığı bir gelgitlerle şekillenmiş bir süreç oldu. Bu yüzyıl boyunca hükümetlerin programı değiştiği amacı değişti, adı değişti. Hükümeti kuran partiler değişti ama çok büyük ölçüde bu sistematik yaklaşım değişmedi. Tabi bu sistematik yaklaşım karşısında aşağıdan gelişen dinamiklerle çeşitli kırılmalar yaşandı. 1963 Kavel Grevi böyle bir kırılmaydı. 15-16 Haziran Direnişi böyle bir kırılmaydı. 89 bahar eylemleri bu sistemin oluşturulmasına karşı aşağıdan biriken tepkinin yarattığı, ortaya koyduğu itirazın sonuçlarındandı.”
“CUMHURİYETİN YENİ BİR PERPEKTİFLE İNŞASINDA İŞÇİ SINIFI BELİRLEYİCİ OLACAKTIR”
Peki işçileri ikinci yüzyılda nasıl bir Cumhuriyet istiyor?
“Cumhuriyet, eğer önümüzdeki 100 yılda başka bir perspektifle inşa edilecekse bu perspektifte belirleyici dinamiklerden birisi işçi sınıfı olacaktır. İşçi sınıfı da örgütlenme hakkını, grev hakkını yani kolektif haklarına sahip olarak yeni yüzyılda cumhuriyetin demokratik içeriğini belirleyebilecek, sahip olduğu gücü aktive edip formatlayıp yeniden dolaşıma sokabilecek bir hareket olarak ortaya çıktığında bunu yapabilecektir.”
Bir asırlık muhasebe - 5 | Cumhuriyet ve Aleviler: Katliam, yasak, baskı…
Bir asırlık muhasebe - 4|Cumhuriyet ve dindarlar: Laiklik, irtica, siyasal İslam…
Bir asırlık muhasebe – 3 |Cumhuriyet ve Kadınlar: Şiddet, baskı, mücadele…
Bir asırlık muhasebe - 2 | Cumhuriyet ve Ermeniler: Tehcir, soykırım, inkar…
Bir asırlık muhasebe - 1 | Cumhuriyet ve Kürtler: İnkar, asimilasyon, katliam…