Gezi Davası 6 Ağustos'a ertelendi: Türkiye'nin en onurlu direnişini yedirmeyiz

Gezi Davası 6 Ağustos'a ertelendi: Türkiye'nin en onurlu direnişini yedirmeyiz
İstanbul 30'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya sona erdi. Osman Kavala'nın tutukluluğuna devam kararı verilirken, mahkeme 6 Ağustos'a ertelendi.

Yağmur KAYA


ARTI GERÇEK- Gezi Davası'nda yargılanan 16 sanıktan, aralarında tutuklu iş insanı Osman Kavala'nın da bulunduğu 9 kişi hakkında verilen beraat kararlarının istinaf mahkemesince bozulması üzerine davanın yeniden görülmesine bugün İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi (ACM)'de görüldü.

Mahkeme, 43 ay üç gündür yani tam 1811 gündür tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala'nın tutukluluğuna oy çokluğuyla karar verirken, mahkeme 6 Ağustos'a ertelendi.

Davanın Çarşı davasıyla birleşip birleşmeyeceği önümüzdeki süreçte değerlendirilecek.

Tutuksuz yargılanan Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay ile çok sayıda avukat, milletvekilleri ve uluslararası gözlemciler salonda yerini aldı. Osman Kavala duruşmaya cezaevinden SEGBİS ile katıldı.

Mahkeme heyeti yerini aldı. Başkan, bu şartlarda duruşmaya devam edilemeyeceğini, nispeten daha uygun hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Duruşmaya 10 dakika ara verildi.

HEYET SALONA DÖNDÜ, MAHKEME BAŞLADI

Mahkeme Hakimi izleyicilere sessizlik olmaları uyarısında bulunarak, "Sözlü savunmanın önemini biliyorum. Duruşmayı yapmak istiyorum sessiz bir şekilde. Daha büyük bir salon ayarlayamadık. Salon pandemi koşullarına uygun değil. 'Bu celselik böyle olsun' diyelim" dedi.

Mahkeme başkanı, istinaf mahkemesinin bozma kararını okudu. Mahkeme başkanı tutuksuz sanıkları, Osman Kavala'yı ve avukatları dinleyeceğini söyledi.

YAPICI: BERAATİMİ TALEP EDİYORUM

Mahkeme başkanı, Mücella Yapıcı'ya bozma kararına karşı ne söyleyeceğini sordu. Yapıcı, "Bozma ilanını reddediyorum. Beraatimi talep ediyorum. Ben iki kere beraat etmiş, beraati kesinleşmiş biriyim. Bu kararın derhal geri alınmasını talep ediyorum" dedi.

ATALAY: YARGITAY GÖKYÜZÜNÜN ALTINDAKİ HER ŞEYİ DOSYAYA TOPLAMAYA ÇALIŞIYOR

Can Atalay'a da bozma kararına karşı ne söyleyeceği soruldu. Atalay: "Ben bu karara uymak zorundayım' diye başladınız. Ama şunu anımsatmak isterim; bozma sonrası serbestlik uyarınca bu dosyadan beraat kararı verilmesi gerektiği açık. Atalay: "Bozma kararına uymak zorunda olabilirsiniz ama bozma sonrası serbestlik ve uyma sonrası serbestlik ilkeleri gereğince beraat kararı vermeniz gerekir. Beraat kararı temyiz görmeden savcılık makamı temyiz etmeden kesinleşti. 

Yargıtay gökyüzünün altındaki her şeyi dosyadaymış gibi toplamaya çalışıyor. Bu dosyada bir şey beklenmeden beraat verilmeli. Biz gölgede kalıp yorganı başımıza çekip bize beraat verin demiyoruz" dedi.

Atalay, "Türkiye'de hukuka ilişkin içtihat üretir Yargıtay. Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi'ni Fethullahçılara kim emanet etti tartışmasını açmıyorum. Ama bizim dosyamızı açan o. Yargıtay 16'ıncı Ceza Dairesi de bunda kendisini ilgilendiren hiçbir şey yokmuş gibi, kendi dosyasında yine olmayan bir hususu çekip alıyor ve diyor ki 'Burada örgüt var bu örgütün araştırılması gerekir'" ifadelerini kullandı. 

'TÜRKİYE'NİN EN ONURLU DİRENİŞİNİ YEDİRMEYİZ'

"Daha dün Fethullahçı çeteyle ilgili içtihadını Yargıtay 16. Ceza Dairesi 'Ooo! Gezi mi dediniz? Gökyüzünün altındaki her şey bunlara yapışacak' diyor. Burada söylemedikleri suçu söylemek istiyorum" diyen Atalay, "Kavala'yı ilk tutukladıkları an itibariyle tek soruşturma vardı. Beraat edince cezaevi nizamiyesinden çıkamadan 'Yok bunun hakkında 15 Temmuz vardı o soruşturmadan şey yapıyoruz' dediler. Sabahına bu ülkenin en üst makamı Cumhurbaşkanı Erdoğan kükredi, 'El çabukluğu marifetiyle beraat ettirdiler, ben bu işi böyle bırakmam" dedi. Bırakmasın. Yargıya bu kadar açıktan müdahale varken bu ülkede yaşayamayız. Türkiye'nin en onurlu direnişini, Cumhuriyet tarihinin en yaygın halk tepkisini Fethullahçı çeteyle ilişkilendirilmesine izin veremeyiz.

Gezi direnişi bu ülkenin kendi halklarının kendi haklarına sahip çıkışının nişanesidir. Ülkenin 12 Eylül cuntasından tamamen çıktığının tabelasıdır. Özgürlüğün, eşitliğin, adaletin bir ihtimal olduğunun kanıtıdır Gezi. Geziyi savunmaya devam edeceğiz" dedi.

KAVALA: BOZMA KARARININ ALTINDA YATAN GEREKÇE... 

Bozma kararına karşı diyecekleri sorulan Tayfun Kahraman, "Daha önceki savunmamda da belirtildiği üzere, bu dosyada hiçbir şekilde hukuki olarak değerlendirilebilecek bir iddia bulunmamakta" dedi. 

Bozma kararına karşı söyleyecekleri sorulan Osman Kavala ise, "Bozma kararının altında yatan gerekçe farklı davaların birleştirilmesininin önünü açmaktır. 

Hiçbir delile dayandırılmadan benim ve diğer sanıkların hükümeti devirmek için gizli bir yapılanma içinde olduğumuz iddia ediliyor. Eğer Çarşı ile birleştirilirse siyasi amaçlarla yapılan bu suçlama örneğinin çarpıcı öğesi ortaya çıkacaktır. Beraat kararının bozulması davaları birleştirmek amacındadır. Davaların birleştirilmesi, sekiz yıl önce algı için hazırlanmış ama mahkemelerin verdiği beraat kararıyla inandırıcılığını kaybetmiş bir senaryoyu canlandırma teşebbüsü olacaktır" dedi.

SÜRE TALEP EDİLDİ 

Ali Hakan Altınay'ın avukatı Tora Pekin yaptığı savunmada, "Sanıkların yararına delil toplanmaması istinafı asla ve asla rahatsız etmiyor. Ama şimdi 'hükme esas alınmayan savcılık delillerinin değerlendirilmemesini' istiyor. Bu aşamada delil toplamak için süre talebimiz var" dedi.

'SİZE DİYORLARKİ 'BÜTÜN DOSYALARI BİRLEŞTİRİN'

Yapıcı, Kahraman ve Atalay'ın avukatı Fikret İlkiz yaptığı savunmada,  "Beraat kararına karşı bozma kararına direnme hakkınızı vermeyen bir hukuk içinde üçüncü ceza dairesi bu hakkın önüne geçmek için karar verdi. Gerekseydi, İstinaf Ceza Dairesi duruşma açar, o dosyayı açar, Yargıtay'a gitmeden ya da yerel mahkemeye göndermeden önce değerlendirirdi. Siz ne hakla ilk derece mahkemenizde tartışın diyorsunuz? Size direnme hakkı vermeyen bir hukuk sistemi içinde biz ceza dairesi hakkında ne dersek diyelim. Size diyorlarki 'bütün dosyaları birleştirin'. Biz durduğumuz yerde duruyoruz, Osman Kavala da" diye konuştu.

MAHKEMEYE ARA VERİLDİ

Çiğdem Mater'in avukatı Hürrem Sönmez:, "Müvekkilim zaten çekmediği bir filmle ilgili olarak savcının hayalinde yarattığı bir filmden dolayı hükümeti devirmeye teşebbüsten yargılandı ve beraat etti."

Mine Özerden'in avukatı Tuğçe Duygu Köksal: 'Müvekkilim koronavirüs aşısı etkileriyle nedeniyle istirahat raporu aldı, kendisi Türkiye'den de dışarı çıkmadı ama hakkında adli kontrol kararı verildi." 

Yiğit Aksakoğlu'nun avukatı Serdar Laçin: "Müvekkil hakkında Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı var. Kararda, kuvvetli suç şüphesi olmadığını belirtti, müvekkilin şiddet kullanmadığı, azmettirmediği, şiddet eylemlerini desteklemediği belirtildi. Ama adli kontrol kararı verilirken bunlar dikkate alınmadı. Bunun kaldırılması talebini tekrarlıyorum."

Mahkemeye 20 dakika ara verildi. 

ALABORA'NIN AVUKATI: KAYITLARIN İNCELENMESİNİ TALEP ETTİ

Oyuncu Memet Ali Alabora'nın avukatı Kaan Karcılıoğlu, Müvekkili Alabora'nın  olduğu söylenen konuşma kayıtlarının incelenmesini talep etti. 

İnanç Ekmekçi'nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan yaptığı savunmada:  "Müvekkilim operasyonun başladığı gece yani 16 Kasım 2018'de annesini kaybetti. Sonrasında yurtdışındaki babasının yanına gitti. Ardından eşi yurtdışında olduğu için çocuğuyla onun yanına gitti. Anayasa insanlara seyahat özgürlüğü hakkı veriyor. İnanç Hanım kaçmadı. Gelebilseydi beraat edecekti. Almanya'da işe girdi. Heyet değişince gıyabi tutuklama nedeniyle yakalama çıktı" dedi. 

Avukat Fikret İlkiz yeniden söz aldı alarak "Yeniden bir duruşma yapıldığına göre bir önceki katılma taleplerinin reddine karar verilmesini talep ediyorum" dedi.

'BU DAVA ÇARŞI DAVASI BİZİMLE İLGİLİ DEĞİL'

Osman Kavala'nın avukatı Köksal Bayraktar söz alarak bozma kararı üzerine, "Bu dava, Çarşı Davası bizimle ilgili değil ki. Çarşı davasını bilmiyorum, kimler sanıktır bilmiyorum. İstinaf 3. Ceza Dairesi nasıl biliyor? Yargıtay dairesi nasıl biliyor?" diye sordu. 

Bayraktar, "Yargının tarafsızlığından ve bağımsızlığından bahsediyoruz. Gerçekten istinaf mahkemesi bağımsız ve tarafsız mı? Beraat kararı alınmış, diyor ki Çarşı'yla bunu karşılaştırın. O zaman ben kendimi savunamayacak durumdayım" dedi.

SAVCI, KAVALA'NIN TUTUKLULUĞUNUN DEVAMINI TALEP ETTİ

Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı'nın avukatları da istinaf kararında belirtilen eksillerin giderilmesi talep etti.

Duruşma savcısı, Çarşı davası dosyasının incelenmesini ve Kavala'nın tutukluluk durumunun devamına karar verilmesini talep etti.

'GEZİ İDDİANAMESİ FETÖ'DEN YARGILANANLARA AİT'

Savcı talebinin ardından Osman Kavala bir daha söz aldı. Kavala, "Davaların birleştirilmesiyle, Gezi olaylarının hükümeti devirmeye yönelik bir komplo olduğu senaryosu temelinde 3,5 yıl önce başlayan yargı süreci yeni bir aşamaya girecek. Daha önce hatırlattığım gibi Gezi İddianamesi senaryosunun telifi FETÖ üyeliğinden yargılanan Emniyet ve Yargı mensuplarına ait. İddianamenin ekinde bulunan 14 ve 15 Haziran 2013 tarihli yazılardan görüleceği gibi, Gezi olaylarının benim baş aktörlerinden olduğum bir komplo olduğu kurgusu Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda üretilmiş. 

Adalet dışı gerekçelerle gerçekleştirilen ve adaleti yanıltmak amacıyla kullanılan hukuksuz dinlemeleri yapanlar da aynı ekip. Gezi protestolarının bir komplo olduğu kurgusu iktidarca benimsendiği ve siyaseten kullanıldığı için, bu anlatıya ters düşen beraat kararlarının bozulması benim için şaşırtıcı olmadı.

'GEZİ DAVASI'NDA BERAAT ETMEME RAĞMEN...'

Gene bu anlatı gereği, bir komplo olarak Gezi protestolarını planladığım, yönettiğim ve finanse ettiğim algısının canlı tutulması için; aleyhime hiçbir delil olmamasına rağmen Gezi davasından beraat etmiş olmama rağmen, AİHM’nin tutuklanmamın hak ihlali olduğuna hükmetmesi ve derhal serbest bırakılmamı talep etmesine rağmen, cezaevinde tutulmam gerekli görüldü. Suçlamalar değişiyor, bayrak yarışlarında bayrağın elden ele geçmesi gibi farklı yargıçlar ve mahkemeler yere düşürmeden tutukluluğumu birbirlerine geçiriyorlar.

'SAVCI DA BİLİYOR, İTİRAF EDİYOR'

AİHM kararının etrafından dolanmak için icat edilmiş olduğu aleni hale gelmiş olan casusluk suçlamasıyla ilgili hiçbir bulgu olmadığını iddianameyi hazırlayan savcı da biliyor, hatta itiraf ediyor. Bir taraftan bu durumu, casusluk faaliyetlerinin çok gizli yürütülmüş olmasıyla açıklıyor. 

'CADI KAZANI'

Aynen Arthur Miller’ın McCarthy döneminde kaleme aldığı "Cadı Kazanı" adlı oyunda, savcının doğası gereği görülemeyecek bir faaliyet olduğundan cadılık suçlaması için delil ve tanık aranmasına gerek olmadığını söylemesi gibi.

Diğer taraftan da, sivil toplum kuruluşlarının casusluk için kullanıldığına dair demokrasi karşıtı bir komplo teorisine başvurarak, sözlük anlamından farklı bir casusluk suçu kavramı geliştiriyor. İddianamedeki casusluk tanımı, yasalarımızdakinden oldukça farklı. 

NAZİ ÖRNEĞİ

Muğlaklığı ve keyfi uygulamalara müsait olması bakımından Almanya’da Nazi döneminde casusluk suçlamaları için kullanılan "Landesverrat", yani devlete ihanet kavramını hatırlatıyor. O dönem Almanya’sında halkın vicdanına uygun biçimde hareket etmediği için cezalandırılması düşünülen kişinin eylemi yasalardaki suç tanımına girmiyor ise yargıcın görevi en kullanışlı yasayı seçerek o kişiyi cezalandırmaktı. Siyaset yargı sürecinin her aşamasında etkiliydi, halkın vicdanının ne olması gerektiğini belirlemekte, hatalı bulduğu mahkeme kararlarını düzeltmekteydi.

Örneğin Nazi rejimini eleştiren rahip Martin Niemöller’in beraat kararı siyaset tarafından sakıncalı bulunduğundan, kendisi savaş bitene kadar toplama kampında tutulmuştu. 1947 yılında yürütülmüş olan Nazi dönemi yargıç ve savcılarının yargılandığı Adalet Davası’nda "suikastçının hançeri, yargı görevlisinin cübbesi altında gizlenmişti" değerlendirilmesi yapılmıştı. AİHM’nin tespit ettiği gibi yetkiyi kötüye kullanarak kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakmak ve bu davranışı devam ettirebilmek için yasaların dışına çıkarak adaleti yanıltmak da, yukarıdaki değerlendirmeyi düşündürmektedir. Bu eyleme son vermenizi ümit ediyorum" dedi.

'BÖYLE MANTIK OLUR MU?'

Kavala'nın avukatı Köksal Bayraktar, " Herhangi bir savcı, herhangi bir yargıç, herhangi bir avukat sanığın alacağı cezaya göre tutukluluğu ölçülüdür dememiştir. Bu verilecek kararın önceden beyanıdır. O zaman bu mantıkla gidersek Osman Kavala 15 yıl tutuklu kalacak. Böyle mantık olur mu? Bu mantık bizi çağdaş adalet anlayışından uzaklaştırıyor.

Müvekkilim tam 43 ay üç gündür yani tam 1811 gündür tutuklu. Bu tutukluluğu içinde cezaevinde söylenen ya da söylenmeyen pandemi salgınları, hastalık salgınları vardır. Müvekkilim sadece fiziken değil ruhen de yıpranmış durumdadır" diye konuştu.

Avukat Bayraktar, "Bir kişinin cezaevinde tek bir odada tek başına bırakılması daha ne kadar sürecek?" diye sordu.

Kavala'nın avukatı Tolga Deniz Aytöre, "Birisi bana Çarşı dosyasıyla bu dosya arasında nasıl bir irtibat olduğunu anlatabilir mi? Bunun tek bir sebebi var: Kitlesel yargılamalarla kalabalık oluşturularak Kavala'nın tutukluğunu uzatılmaya çalışılıyor" dedi.

Mahkeme heyeti duruşmaya 30 dakika ara verdi. 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar