Hayvan hakları savunucuları Meclis önüne yürüdü: ‘Memleket koca bir hayvan mezarlığına dönüştü’

Hayvan hakları savunucuları ‘ölüm yasasına hayır’ demek için Meclis önüne yürüdüler. Polisler tarafından yolu kesilen DEM Parti Milletvekili Perihan Koca, ‘Bizim değil, katillerin önüne barikat kurun’ dedi.

Seda TAŞKIN


ANKARA - AKP‘nin, Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yaparak, sokakta yaşayan hayvanların toplatılması ve ‘hasta’ olanların ‘tehlikeli’ bulunanların hemen öldürülmesini içeren taslağın Meclis’e sunulması bekleniyor. Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi çağrısıyla hayvan hakları savunucuları, yasa teklifini protesto etmek için Cemal Süreyya Parkı’ndan Meclis Dikmen Kapısı yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşe DEM Parti Milletvekili Perihan Koca’da katıldı.

Yürüyüş esnasında polisler tarafından engelleyemeye çalışan Koca, “Şu an anayasal bir suç işleniyor. Polislere milletvekili olduğumu, anayasal haklarımızı gasp edemeyeceklerini söyledim. Haftalardır Meclis’in önünde, ülkenin dört bir yanında hayvan hakları savunucuları Meclis’e gelen ‘Katliam Yasası’na karşı nöbet tutuyorlar. Yurttaşı engellemezsiniz. Bizim değil katliam yapanların önünde barikat kurun” dedi.

‘MEMLEKET KOCA BİR HAYVAN MEZARLIĞINA DÖNÜŞTÜ’

Daha sonra Meclis önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı Yerel Hayvan Koruma Gönüllüsü Güliz Gündüz yaptı. Gündüz, dün Ankara’da bir binada işkence edilerek öldürülen 15 köpeğin bedenini çıkardıklarını belirterek, “15 köpek işkence edilirken neler hissetti, kaçmak istedi, kaçamadı. Bir kere sadece bir kere o köpeklerin yerine koyun kendinizi. Zorla bir yerde tutulduğunuzu, sürekli işkenceye uğrayan bedeninizin son bir umutla kaçmaya çalışıp bağlandığını düşünün. Ne hissederdiniz?” diye sordu. Memleketin kocaman bir hayvan mezarlığına dönüştüğünü söyleyen Gündüz, şöyle konuştu:

“Bütün bunlar olup biterken Yenişehirlioğlu açıklama yaptı: ‘saldırgan hayvanların öldürülmesini içeren yasa tasarısını sunduk’ dedi. Her gün şiddete uğrayan, taşla sopayla kovalanan hayvanlardan ne yapmasını bekliyordunuz Yenişehirlioğlu? Bir kere siz aynı şiddete uğrasaydınız ne yapardınız? Abdullah Güler de bu konu hakkında açıklama yapmış, açıklamasına göre ‘Kuduz riski taşıyan, rehabilite edilemeyecek şekilde azgınlaşmış, barınaklarda diğer hayvanlara zarar veren, hastalık riski noktasında barınakta kalma imkanı kalmayan hayvanları ötenazi yoluyla öldüreceklermiş’ Pardon? Siz kimsiniz?”

‘HAYVANLARI BELEDİYELER TEDAVİ EDEMEDİ DİYE ÖLDÜRÜECEKSİNİZ ÖYLE Mİ?’

Barınaklarda hayvanların aç bırakıldığı, şiddet gördüğü için birbirlerine saldırabileceğini belirten Gündüz, ”Yine çalışmayan berbat belediyelerinizin faturasını hayvanlara mı keseceksiniz?” diye sordu. Barınakların virüs yuvasına dönüştüğünü ve sağlıklı giren hayvanların hasta çıktığını aktaran Gündüz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bizlerin evleri barınaktan hastalık kapmış, ölümcül hastalığa yakalanmış ama iyi hekimler sayesinden iyileştirilmiş hayvan dostlarımızla dolu. Yaşama umudu olan, iyileşme umudu olan hayvanları berbat belediyeleriniz tedavi edemedi diye öldüreceksiniz öyle mi? Mama ihaleleri açıp hayvana mama vermeyen belediyelerinizin suçunu bu hayvanlar hayatlarıyla ödeyecek öyle mi? Bir kez bile barınak gezmemişsiniz, belli. Gidin, habersiz gidin ve gözlerinizle görün, birazcık adalet duygunuz varsa ne öldürmeyi ne de toplamayı savunabilirsiniz.”

‘TEHLİKELİ OLANLAR HAYVANLARI GÖZÜNÜ KIRPMADAN ÖLDÜRENLERDİR’

“Sokaklarda tehlikeli olan ataerkil sistemizin kurduğu bozuk düzendir.” Diyen Gündüz, sokaklarda tehlikeli olanların hayvanları gözünü kırpmadan öldürenler olduğunu söyledi. Gündüz, “Sokaklarda tehlikeli olan çocukları küçük yaşta evlendirmek isteyenlerdir. İstanbul Sözleşmesi’ni lav ettiğinizden beri kadın cinayetleri arttı. Şimdi de 5199’u değiştirmeye çalışıyorsunuz ki hayvan cinayetleri artsın. Dün köpeklerin öldürüldüğü bölgedeki çocuklar köpekler yüzünden değil, katiller yüzünden güvende hissetmediklerini söylediler” dedi.

Halkın adalet duygusunu zedelemeyin diyen Gündüz, sözlerini şöyle tamamladı:

“İnsanların adalet duygusunu bu kadar incitmek doğru değildir, çünkü korku denilen şeyin bir sınırı vardır, eğer o sınırı aşarsanız, insanlar da korkuyu aşar ve bağırır: ‘Gelin canımızı da alın!’ diye. İşin fenası bunu haykıran, siyasetle ilgisi olmayan, işten eve gidip gelen sade yurttaştır. Canına öyle bir tak eder ki insanın bir gün haksızlık, korkunun, tehdidin, her şeyin üstüne çıkar ve bağırır koro halinde ‘ölümden öteye yol var mı?’” (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar