HDP’den açlık grevleri raporu: Cezaevlerindeki hukuksuzluk 80'leri-90'ları aratmıyor
ARTI GERÇEK -Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi 149’uncu gününde. Güven’in yanı sıra yaklaşık 7 bin tutuklu cezaevlerinde, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere bir çok ülkede çok sayıda siyasetçi ve aktivist de açlık grevi eylemlerini sürdürüyor.
HDP AÇLIK GREVİ RAPORUNU AÇIKLADI
HDP Merkezi Açlık Grevi Koordinasyonu, devam eden açlık grevleri ile ilgili hazırladığı raporu HDP Diyarbakır İl Binasında açıkladı. Diyarbakır’da açlık grevini sürdüren milletvekillerinin de katıldığı basın toplantısında raporu HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü Ayşe Acar Başaran açıkladı. Açlık grevlerinin Türkiye’nin en yakıcı gündemi olarak karşılarında durduğunu ifade eden Başaran, "Uzun bir süredir ikili bir süreç yürütüyorduk. Bugün bir taraftan seçim gündemi Türkiye’nin dört bir tarafında konuşulurken, seçimden önce 8 Kasım’da DTK Eş Başkanı ve Hakkari milletvekili Sayın Leyla Güven’in başlattığı, 1 Mart’a kadar 335; 1 Mart’tan sonra binlerce tutsağın dahil olduğu açlık grevleri devam ediyor. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında Strazburg’dan Galler’e Maxmur’dan Kanada’ya kadar yayılan açlık grevi gündemi Türkiye’nin en yakıcı gündemi olarak karşımızda duruyor" dedi.
"TALEP TÜRKİYE’NİN KENDİ ANAYASASINA DÖNMESİ TALEBİDİR"
Açlık grevi eylemcilerinin Türkiye’nin kendi yasalarını uygulamayı talep ettiğini hatırlatan Başaran, şunları söyledi: "Bugün hangi televizyon programını açsanız, hangi gazete sayfasını karıştırırsanız Türkiye’nin birinci gündemi seçim iken, en esaslı gündem olan açlık grevleri maalesef geri planda kalmıştır. Ama artık bir seçim de atlatıldıktan sonra Türkiye halkları tavrını demokrasiden, barıştan ve nefret söylemi karşısında yer almaktan yana bulmuşken açlık grevlerini gündemimize almamız gerekmektedir. Binlerce tutsak tek bir talep ile Sayın Öcalan üzerinde yürütülen mutlak tecridin kaldırılması amacıyla günlerdir ve hatta aylardır açlık grevinde. Bu meşru talep günlerdir, aylardır görmezden geliniyor, yok sayılıyor. Bu talep çok zor bir talep değil. Bu talep Türkiye’nin kendi kanunlarına kendi anayasasına imzaladığı uluslararası sözleşmelere dönün talebidir.
"AÇLIK GREVİNİN ETKİLERİ HER GEÇEN GÜN DERİNLEŞİYOR"
İşte binlerce tutsak günlerdir iktidara bu talebi iletmek için bedenlerini açlığa yatırdı. Ve gelinen aşama itibariyle Sayın Leyla Güven 8 Kasım’dan bu yana 149 gündür açlık grevinde. Onunla birlikte Nasır Yağız 136 gündür, siyasi tutsaklar 111 gündür açlık grevindeler. Ve daha önce çokça ifade ettiğimiz gibi her geçen saniye her geçen gün kritik aşama daha da derinleştirmekte ve tutsaklar ile açlık grevi eylemcilerinin üzerindeki etkileri derinleşmektedir.
Şu durumda açlık grevcileri uzmanların da uyardığı kritik aşamayı çoktan aştı. Vücutlarında geri döndürülemez hasarların ortaya çıkacağı aşikar. Durumu ağırlaşmış tutsaklar tek kişilik hücrede tutuluyor. Bu talebe bu çığlığa aylardır sessiz kalan iktidar direnişçiler üzerinde her gün baskıyı artırarak iradelerini kırmaya yönelik taleplerini görmezden gelirken onları ölüme sürüklemektir. Özellikle tek başına tekli hücrelerde tutulan tutsaklar artık kendi ihtiyaçlarını gideremez duruma gelmişlerdir. Bu tutsaklar kasıtlı bir şekilde ölüme davetiye çıkaracak şekilde tek başına tutuluyor.
"İKİ KOLU OLMAYAN AÇLIK GREVİNDEKİ AKTAŞ TEK KİŞİLİK HÜCREDE TUTULUYOR"
Bunların en acısı, en kabul edilemez edileni Engin Aktaş'tır. Aktaş, Menemen R Tipinde bugün 133’üncü günü. İki kolu yok tek başına bir hücrede tutuluyor. İdare kendisine işkence uygulamak adına kullanması gereken limonu bölmeden kesmeden kendisine veriyor. Yani bu aslında hakaret ve işkencenin geldiği boyutu gösteren bir işarettir. Edirne F Tipinde bulunan Zerdeşt Oduncu açlık grevinin 110’uncu gününde ve tek başına tutuluyor.
"EYLEMDE OLANLARIN ERİMELERİNE GÖZ YUMULUYOR"
Engin Aktaş, artık sıvı almada dahi zorluk çekiyor kan kusuyor sol bacağını hissetmiyor, sağ bacağında da hissizleşme başlamış durumda. Kayseri T2 koğuşunda bulunan Mehmet Aydın Söğüt ve Sakıp Hazman açlık grevinde olmalarına rağmen tek başlarına hücrede tutuluyorlar. Amasya E tipinde 1 Mart tarihinde greve başlayan Kadir Kaplan, Fethi Yaşa ve Turgay Üstünbaş tekli hücrede tutuluyorlar. Verilmesi yasalarda zorunlu olan vitaminler verilmiyor, kantin kullandırılmıyor ve günbegün erimelerine göz yumuluyor.
"CEZAEVLERİNDE BASKI VE ŞİDDET ÜST BOYUTA ULAŞTI"
Şimdi cezaevinde ortaya koyduğumuz somut vakaların bir kısmı. Tarsus Cezaevi’nde Dilbirin isimli tutsak uzun süredir kan kusuyor. Kantin özellikle kullandırılmamakta, grevlerin başlamasıyla beraber karbonat kantinlerde yasaklanmış durumda, disiplin cezaları uygulanmaktadır. Elazığ gibi işkencehaneye dönen bir cezaevinde baskı ve şiddet daha üst boyuta ulaştı.
"CEZAEVLERİNDEKİ HUKUKSUZLUK 80’Lİ YILLARI ARATMAYACAK HALE GELDİ"
İktidarın yaklaşımı çok net ortada. Bir taraftan talepler yokmuş gibi davranılıp tecrit devam ettiriliyor, bir taraftan da hukuksuzluk cezaevlerinde 80'li 90'li yılları aratmayacak hale gelmiş durumda.
"İKTİDAR SUÇ İŞLİYOR"
Buradan bir kez daha sesleniyoruz iktidara ve Türkiye halklarına. İktidar her gün her an suç işlemektedir. Bugün cezaevlerinden çıkacak olumsuz bütün sonuçların sorumlusu iktidardır. Bu süreçte tecridi protesto etmek amacıyla 6 tutsak yaşamına son verdi. İktidar bu cenazelere saldıracağına, cenazelerin dini vecibeleri engellemek için kullandığı gücü bu sorunu aşmak için tecridi aşmak için kullansa biz daha aydınlık bir Türkiye’de olmuş olurduk. Ama iktidar bir taraftan tecridi derinleştirerek hukuksuzluğunu sürdürüyor, bir taraftan da siyasi tutsaklara baskıyı artırarak ölümlerini hızlandırmayı, tahribatı artırmayı amaçlıyor.
"CPT’NİN BU SESSİZLİĞİ KABUL EDİLEMEZ"
Bu yanlıştan geri dönmeye kendi hukuku ve uluslararası sözleşmeleri yerine getirmeye çağırıyoruz. CPT’ye sesleniyoruz, CPT uzun süredir sessizliğini korumaktadır. Bugün cezaevleri artık işkencehaneye dönmüşken, tecrit insanlık suçu olarak karşımızda dururken tek görevi bunu araştırmak olan CPT'nin sessizliği kabul edilemez. CPT derhal harekete geçerek ve bir heyet göndererek bu tecridin kaldırılmasını sağlamalıdır.
"ÇATIŞMA ORTAMI TECRİTTEN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR"
Türkiye kamuoyuna çağrımızdır. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu kaos, çatışma ortamı ve bu çıkmaz tecritten bağımsız düşünülemez. Bugün tecridin yansımasını biz seçim sonucunda oraya çıkan tabloda da görmekteyiz. O açıdan bu tecridin kaldırılması için, binlerce tutsağın üzerinde geri dönüşü olmayan tahribatın engellenmesi için sesimizi daha fazla yükseltmeye 4 duvar arasında bedenlerinden başka direnecek başka hiçbir şeyleri olmayan tutsakların sesine ses olmaya çağırıyoruz.
Bu siyasi tutsaklar grevi başlattıklarında ölmek için başlatmadılar. Bir amaç uğruna, bir hukuksuzluğu ortadan kaldırmak için bu greve başladılar. Onlar Türkiye halklarının daha özgür ve barışçıl ortamda yaşamasını sürdürsün diye bunu yapıyorsa bizim de görevimiz bu arkadaşların yaşaması için gerekli mücadeleyi yükseltmektir. Daha kötü sonuçlar ortaya çıkmadan tüm Türkiye toplumunu bu sese ses olmaya davet ediyoruz."