Yeni çözüm süreci tartışmaları... Mesut Yeğen: Kürt kamuoyunda prestiji yüksek aktörler sürece dahil edilmeli

Yeni çözüm süreci tartışmaları... Mesut Yeğen: Kürt kamuoyunda prestiji yüksek aktörler sürece dahil edilmeli
Prof. Dr. Mesut Yeğen, Yeni çözüm süreci tartışmalarını Artı Gerçek'e değerlendirdi. İsrail'in bölgede kurduğu dengenin iktidarı Kürt sorununun çözümüne zorladığını belirten Yeğen, "Kürt kamuoyunda prestiji yüksek aktörler sürece dahil edilmeli" dedi.

Rojhat ABİ


DİYARBAKIR - Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 1 Ekim'deki açılışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve parti yöneticileriyle tokalaşması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'iç cephede uzlaşma' vurgusu yeni dönemin işaretlerini verdi. Bahçeli'nin 22 Ekim'deki grup toplantısında "Öcalan gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini açıklasın, sonra da umut hakkı için başvurusunu yapsın" sözleri 'yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?' tartışmalarını beraberinde getirdi. Bahçeli'nin çağrısından bir gün sonra DEM Parti Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, amcası PKK Lideri Abdullah Öcalan ile İmralı'da görüştü. Öcalan, 43 ay sonra yapılan ilk görüşmede "Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim" mesajını iletti.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, "Siyaset hazır, Öcalan da hazır, devlet hazır mı?" derken Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise "bizim terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur" diyerek Irak ve Rojava'da operasyonların süreceği mesajını verdi. Kent uzlaşısıyla yüzde 49 oyla seçilen CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ise PKK soruşturması kapsamında tutuklandı ve yerine kayyım atandı.

Prof. Dr. Mesut Yeğen, yaşanan gelişmeleri ve yeni çözüm süreci tartışmalarını Artı Gerçek'e değerlendirdi.

'BAHÇELİ'NİN ÇIKIŞI SÜPRİZ OLDU'

- MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin tecridin kaldırılması, PKK lideri Öcalan'ın Meclis'ten çağrı yapması açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Ben de herkes gibi şaşırdım. Şaşırdım çünkü son dönemde Türkiye devleti Kürt hareketi karşısında etkili olmuş gibi görünüyordu. Hem Türkiye sahasında hem Irak ve Suriye'de. Hem PKK’ye hem de DEM’e karşı. Dolayısıyla bunca etkili olabilmişken böyle bir sürece başlaması sürpriz oldu. Aslında bir açıdan da tabii ki sürpriz değil. Çünkü Kürt meselesi, Kürt hareketinin etkisiz hale getirilmesine rağmen bütün cüssesiyle orada olmaya devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye devletinin yeniden Kürt meselesine dönmek zorunda kalmasının sürpriz olmayan bir tarafı da var. Ama böyle aniden ve biraz geniş görünen bir perspektiften yani Öcalan'ı merkeze alan bir perspektiften Türkiye devletinin Kürt meselesine yeniden dönmesi çok beklenen bir şey değildi."

'İSRAİL'İN BÖLGEDE KURDUĞU DENGE KÜRTLERİN STATÜKOYU ZORLAMASININ ÖNÜNÜ AÇABİLİR'

- Sizce bu tartışmaların başlamasında hangi koşullar etkili ya da zorlayıcı oldu?

"Kendi adıma 7 Ekim'den sonra bölgede yaşanan gelişmelerin Kürt meselesinin akışına etkisinin ne olacağı üzerine çok düşünmemiş olduğumu fark ettim. Devlet ise belli ki bunun ne olabileceği üzerine düşünmüş ve tedbir almak istemiş. Bahçeli'nin bu yeni süreci açıklarken ardından da Erdoğan ona destek verirken yaptıkları açıklamalar, kurdukları çerçeve, kullandıkları kavramlar, ‘Kürt kardeşliği’, ‘bin senelik tarihimiz’, ‘ortak tarihimiz’ vs. kavramları şunu gösteriyor; Devlet yeni süreci 7 Ekim’den sonra bölgede yaşanan gelişmelerin yarattığı riskleri düşünerek başlattı. Bu itibarla yeni süreç bir kısmıyla sürpriz, bir kısmıyla değil. Çünkü 7 Ekim'den sonra İsrail’in bölgede kurduğu denge, daha çok İran vekillerinin bölgeden geriletilmesine yaslanan yeni bir denge. Hem Suriye'de hem Irak'ta ve belki ileride İran'da da bu yeni denge Kürtlerin mevcuttakinden daha hareketli olmasının önünü açabilecek gibi görünüyor. Bu hareketli olma hali de bu üç coğrafyada birden Kürtlerin daha talepkâr, maruz kaldıkları statükoyu daha zorlayıcı olmalarının önünü açabilir. Ki bu bir kartopu etkisiyle Türkiye Kürtlerine de yansıyabilir. Anladığım kadarıyla Türkiye devleti böyle bir risk analizi yaptı ve bu süreci başlatmış oldu."

'7 EKİM SONRASI BÖLGEDEKİ DENGELER SÜRECİN ARKA PLANINI OLUŞTURDU'

- Bu durum Kürtler için bir avantaj olurken Türkiye açısından da risk haline mi geliyor?

"Evet, Türkiye açısından İran'ın bölgeden geri çekilmesi risk demek. Türkiye esas olarak bu riski önlemeye çalışıyor. Aslında baktığımızda bir açıdan durum, 2011'e benziyor. 2011'deki Arap Baharı, çözüm sürecinin arka planını oluşturmuştu. 7 Ekim sonrası bölgedeki yeni dengelerin ve yeni ihtimallerin de bugün konuşulan adına çözüm süreci denmekten kaçınılan sürecin arka planını oluşturuyor diye düşünüyorum."

'DEVLET YA SÜREÇTEKİ RİSKLERİ CİDDİYE ALIYOR YA DA HIZLICA HALLETMEK İSTİYOR'

- İktidar bu çağrıyı neden Bahçeli üzerinden yaptı?

"Eğer bir süreç olacaksa hem kamuoyu nazarında hem de Kürt aktörler nazarında çözümü daha etkili kılabilecek olan bu. Çünkü Bahçeli ve MHP, 2013-2015 arasındaki çözüm sürecine kökten karşı çıkmıştı ve 2016 sonrasındaki bu güvenlikçi siyasetin de mimarlarından biri. Dolayısıyla bu işte en şahin pozisyonu almış aktörün çözüm sürecinin hamisi olması herkes nazarında daha ikna edici olabilir. Bu durum hem milliyetçi kamuoyunu yatıştırmak açısından hem de Kürt aktörlere, ‘bakın size en sert karşı çıkan aktör işin içinde’ güvenini verebilmek açısından önemli. Bir yan çıktısı da şudur; Erdoğan’ın bir sonraki seçimde de aday olup cumhurbaşkanı olmak isterse bu türden bir çözüm sürecinin yaratacağı memnuniyetsizliklerden oluşacak oy kaybından sakınmış olur. O açıdan herkes açısından rasyonel bir tercih. Burada tabii ki aslında şaşırtıcı olan Devlet Bahçeli'nin bunu kabul etmiş olması. Bu ya söylediğimiz süreçteki risklerin çok ciddiye alındığını gösteriyor ya da devlet bu işi çok hızlıca halletmek istiyor ki Bahçeli böyle üst perdeden hem kendisi bu işin içine girerek hem de ‘Öcalan gelsin Meclis'te konuşsun’ diyerek çok üst perdeden eli açmış oldu."

'TARAFLAR BİRBİRLERİNİ KONTROL AŞAMASINDA'

- Bahçeli, bu çağrısının hemen ardından bu hafta 'Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır' açıklaması yaptı. Erdoğan ise Rojava ve Irak'taki operasyonları süreceğini belirterek, "terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur" dedi. Bu söylemler başlatılması planlanan süreçle çelişmiyor mu?

"Evet, çelişkili açıklamalar var ama bu sürecin bittiği anlamına gelmez. Daha önceki süreçlerde veya dünyadaki örneklerde de dönem dönem çelişkili açıklamalar hep olmuş. Öte yandan bu açıklamalar birikir birikir ve sürecin bitirilmesi için de kullanılabilir. Buna bir itirazım olmaz ama devletin bu kadar hesapsız kitapsız bu işlere girmiş olabileceğini düşünmüyorum. Bence bu açıklamaların birkaç nedeni var. Bunlardan biri kamuoyuna, ‘merak etmeyin süreçte kontrol bizde, çok açılıp saçılmayacağız’ mesajı vermektir. İkincisi de muhataplara, ‘çok heyecanlanmayın o kadar geniş çerçeveli düşünmüyoruz’ mesajı veriyor. Şu an bence tedirgin olmaya gerek yok. TUSAŞ saldırısından sonra süreç bitti demek daha kolaydı ama arkasından sürecin devam edeceğine yönelik açıklamalar geldi. Ama şu da doğru ‘Kürt sorunu yoktur'dan çok daha küçük bir sebep üzerinden bile bitirilebilir bu süreç. Daha taraflar birbirlerine kontrol aşamasındalar.

'TEK MUHATAP KÜRT HALKI OLURSA BU HİÇ BAŞLAMAMIŞ BİR SÜREÇ OLUR'

- Bahçeli'nin "Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın" söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz? İktidar neden bir muhataplık tartışması yaratmak istiyor?

"Bu konu bu sürecin belki de en zorlayıcı konularından biri olmaya aday olacak görünüyor. Şu ana kadar yapılan açıklamalar devletin en fazla İmralı'yla Kürt vatandaşları muhatap almak istediğini gösteriyor. Bir ara DEM Parti işaret edildi ama oradan gelen açıklama sonrasında, orada da biraz ton düşürüldü. Dolayısıyla İmralı ve sonra da Kürt vatandaşlara hitap ediliyor gibi görünüyor. Yarın İmralı'nın da devletin kafasındakini icra edemeyeceği anlaşılırsa o da devreden çıkarılabilir. Bu kez tek muhatap Kürt halkı olabilir. Ama bu olursa hiç başlamamış bir süreç olur. Zaten Kürt vatandaşların şimdiye kadar verdiği tepki süreçten hiç de heyecanlanmadıklarını, aksine bir temkinlilikle ve hatta neredeyse güvenmezlikle süreci izlediklerini gösteriyor. Dolayısıyla yarın bir gün diyelim ki devlet İmralı'nın da olmadığına kanaat getirirse ve sadece Kürt vatandaşlara dönerek ‘biz kardeşiz’ vs. diyerek gitmek isterse bu işlerin olmayacağı da açık.

- İmralı’dan Abdullah Öcalan’ın gönderdiği ilk mesajdan sonra DEM Parti’den 'Siyaset hazır, Öcalan da hazır, devlet hazır mı?" açıklaması geldi. Sizce, devlet Kürt sorunun çözümü konusunda hazır mı?

"O kadar emin olamayız tabi ki ama dediğim üzere başlatan bizzat devlet. Bölgesel arka planı düşününce de devletin bir tedbir alması gerekiyor. Yani KCK'den, DEM’den ve Öcalan’dan gelen sürecin içinde olmaya hazırız açıklamasından sonra devletin halen geri durması ve bir şeyler yapmaktan kaçınması şu an için beklenmedik bir durum. Bence sabırlı ve temkinli olmakta fayda var. İhtiyatlı olmakta fayda var. Bekleyip görmek lazım. Biz çok sahnenin önündekilerle ilgileniyoruz. Sahnenin önündekiler de her zaman iki farklı yoruma da izin verecek şeyler üretir. ‘Buradan bir şey çıkmaz ya da bir şeyler olabilir’ şeklinde iki farklı yorum da yapılabilir. Ama biz sahnenin arkasında neler olduğunu bilmiyoruz. Öcalan’dan sadece bir cümlelik bir açıklama var. Ömer Öcalan iki saat kaldı orada. Şimdi o iki saatte konuşulanlar bir cümleden ibaret değildir. Dolayısıyla henüz Ömer Öcalan tarafından kamuoyuna aktarılmayan belki de muhataplarına ulaştırılan bir şeyler var. Dolayısıyla yapılacak bir, iki görüşmeyi daha beklemek gerekir. Eğer görüşme olmazsa ya da birkaç ay gecikirse o zaman tabii ki gidişattan endişe duymak da gerekebilir.

'ESENYURT'A KAYYIM ATANMASI İMAMOĞLU'NUN ADAYLIĞINI ENGELLEMEYE YÖNELİK BİR HAMLE'

- Süreç tartışmaları sürerken'kent uzlaşısı ile seçilen CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklandı ve yerine kayyım atandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise yeni çözüm süreci tartışmalarına destek veren CHP lideri Özel'e teşekkür etti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Bunun daha çok İmamoğlu'na, onun cumhurbaşkanlığını engellemeye yönelik bir hamle olduğunu düşünüyorum. İmamoğlu'nun siyasi yasak dosyasını kalınlaştırmaya, o yasak gerçekleştirildiğinde onun meşruiyetini artırmaya yönelik hamlelerdir. Ama öte yandan da şöyle bir mana çıkarılabilir; devlet, DEM’e ‘biz CHP'ye bile kayyım atıyoruz, dolayısıyla size hayli hayli atarız’ diyor da olabilir. Kayyım kılıcı zaten DEM’in üzerinde sallanmaya devam ediyor. Ama kendi adıma bunun süreçle bir ilgisi kurulmasının çok doğru olmayacağını düşünüyorum. Esenyurt’a kayyım atanmasının İmamoğlu'nun 29 Ekim'de yaptığı konuşmaya bir cevap olduğunu düşünüyorum."

'KAMUOYUNUN GERÇEKTEN İKNA EDİLMESİ GEREKİYOR'

- Çözüm için yeniden bir süreç fiilen başlatılırsa bu süreç sizce nasıl yürütülmeli? Kürt aktörleri hangi adımları atarken daha dikkatli olmalı?

"Kürtlerin zaten yeterince tecrübesi, bilgisi ve birikimi var. Kürt aktörler yeterince ehliyetli. Neyi istediklerini, ne yapmayacaklarını bizden daha iyi biliyorlar. Burada sorun yok. Ama sürecin özellikle silahsızlanmayla ilgili kısmının perde arkasından yürütülmesini doğal buluyorum. Öyle olması gerekir. Lakin Kürtlerin hakkı hukuk meselesinin kamuoyunda tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Orada kamuoyunun gerçekten ikna edilmesi gerekiyor. Kürtlerin eşit vatandaşlık meselesini, Kürtlerin haklarının ve hukukunun ihlal edildiğini ve bu hakların iade edilmesi konusunda kamuoyu ikna edilmeli. Bir de sürecin şu ana kadarki gidişatından anladığımız bazı aktörlerin muhatap alınması bazı aktörlerin muhatap alınmaması gibi tartışmalar eğer bir süreç olacaksa Kürtler nazarında ikna edici olmasını engeller. Dolayısıyla Kürt kamuoyu nazarında prestiji yüksek aktörlerin de bu sürecin içerisine dahil edilmesi gerekiyor. "

MESUT YEĞEN KİMDİR?

Urfa'nın Siverek ilçesinde 1964’te doğan Mesut Yeğen, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans ve yüksek lisans yaptıktan sonra Essex Üniversitesi Sosyoloji bölümünden doktora derecesini aldı. Yeğen, Anadolu Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin ardından İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapıyor.
Türk milliyetçiliği, Kürt sorunu ve Türkiye’de yurttaşlık meseleleri üzerine çalışan Yeğen, 'Devlet Söyleminde Kürt Sorunu', 'Müstakbel Türk’ten Sözde Vatandaşa: Cumhuriyet ve Kürtler', 'Son Kürt İsyanı', 'İngiliz Belgelerinde Kürdistan' kitaplarını yazdı.

Öne Çıkanlar