Bir vurgun ve yağmanın adı mı vatan?

Bir vurgun ve yağmanın adı mı vatan?
Bir insanın vatanını sevmesinin ölçüsü nedir. Böyle bir ölçü hangi kriterlere göre belirleniyor? Sahi vatan neydi?

Vatan sadece üzerinde yaşadığımız toprak parçası mıydı sadece?

Vatan, adına kültür dediğimiz, binlerce yıldır hep beraber biriktirdiğimiz, özene bezene koruduğumuz yaşanmışlıklarla birlikte bir anlam ifade etmiyor muydu?

İçinde insan olmayan, onun küçümsendiği, horlandığı, yok sayıldığı bir toplumsal sistem vatan olabilir mi, kabul edilebilir mi bu durum?

Özgürlüğün olmadığı ülke, yoksulluk ve sefalet neden insanların kaderi olsundu.

Adına Cumhuriyet dediğimiz olgu, imkanların nispeten adil paylaşıldığı, birlikte yaşam kültürünün adı değil miydi?

Dedelerimiz, ninelerimiz bu topraklarda, yedi düvele karşı bunun için savaşmamış mıydı? İstanbul’da, Çanakkale’de, Ege’de, Akdeniz’de, tüm Anadolu topraklarında bunun için kanlarını dökmemişler miydi?

Softaların, din bezirgancılarının, sultan Abdülhamitlerin, İskilipli Atıf hocaların ‘Emperyalist egemenliğe boyun eğelim’ nidalarını bu nedenle ellerinin tersiyle itmemişler miydi?

Kuvayı - milliyeye karşı direniş gösterenlere karşı birlikte durmamışlar mıydı?

Gerektiğinde vatan için ölünürdü. En küçük bir tereddüt göstermeden. Öldüler de, hem de yüz binlercesi.

Neydi insanların istediği. Çok şey mi istiyorlardı? Üzerinde huzurla yaşayacakları, insanlığa aydınlık kafalı yeni kuşaklar yetiştirecekleri bir yurt değil miydi?

Çok şey mi isteniyordu? Neden insanın büyük çoğunluğu bunlardan yoksundu. Yaşamlarının büyük bölümü bu basit isteği karşılamak için geçirmiyor muydu zaten. Oysa yaşamda daha farklı şeyler de vardı. Eşini, çocuklarını yanına alıp dolaşmak, seyahate çıkmak, güzel restoranlarda yemek yemek gibi. Sahi neden olmuyordu bunlar?

Neydi vatan sevgisinin özü? Bir insanın vatanını sevmesinin ölçüsü nedir. Böyle bir ölçü hangi kriterlere göre belirleniyor? Örneğin bir insan herhangi bir yere 30 metre boyunda bir bayrak diktiğinde ‘vatansever, milliyetçi’ mi oluyordu. Kaz Dağlarında siyanürle altın arayıp, toprağı, yer altı sularını zehirleyen Kanada firması ve onun ‘yerli’ ortakları böylesi bayrak diktiğinde milliyetçi mi oluyordu?

Örneğin her konuşmasında vatan diyen, Rize’de canım doğayı katleden, maden arama uğruna dereleri kurutan, doğayı katleden Cengiz İnşaat milliyetçi mi oluyordu. Hani cukkalı ihaleyi aldığında ‘’vatandaşın a…. k…k diyen adam.

Bunlar vatanseverse, Çanakkale’de emre uyarak vatan savunması için tümden şehit olan 57 alay neydi? Kişisel hiçbir çıkarı olmadan, doğasını, ormanlarını korumak için, 75 yaşına bakmadan dozerin önüne yatan Hafize ana mı vatanseverdi, Cengiz mi?

Geçenlerde bir arkadaşım "bu ülke bu kadar çok gerici, fanatiği nasıl üretti, şaşıp kalıyorum" dedi. Ben bu tanımlamaya, eksik bıraktığını düşündüğüm bir ek yapmak istiyorum; Türkiye insanı nasıl olurda, devletin bu ölçüde çürümesine, hak ve özgürlüklerden tutun da adaletsizliğe, bir gurup kişinin çıkarının toplumun bütününün çıkarının önüne geçmesine bugüne kadar nasıl göz yumabilmişti?

Haklı olarak ülkenin içinde bulunduğu duruma, devletin, yaşamın her alanına bu kadar müdahale etmesine, şiddetin ve fanatizmin, ekonomik yıkımın, ülkemiz insanlarının ezici çoğunluğunun sefalete sürüklenmesine bakarak söylüyor bunu.

Görünüşe göre haklı. Haklı da, aynı şekilde, yaşamın her alanında, toplumsal ilişkilerde, özellikle siyasette boş bırakılan alanlar, kazanılamayan haklar birileri tarafından hemen doldurulmuyor mu? Toplumsal, sınıfsal yapıların ortaya çıkmasından bu yana bu böyle değil miydi??

Bu nedenlerle değil midir ki yoksulluk, sefalet süregidiyor? Hukuksuzluk diz boyu. Bu nedenle değil midir ki, kendi koydukları yasaları, imza koydukları uluslararası sözleşmeleri tanımıyorlar. Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, bu nedenle değil midir ki 4-5 yıldır cezaevindeler. Gazeteciler, hukukçular, düşünce insanları yargılanmıyorlar mı? Belediye başkanları sudan sebeplerle görevden alınarak içeri atılıp, halkın iradesi yok sayılmıyor mu?

Tüm bu olgulara rağmen, özellikle ekonominin alt üst oluş ortamında, erken seçim talebinin güçlü sayılabilecek şekilde dillendirilmesi karşısında siyasi iktidar ve ortakları, devlet gücünün tüm birimlerini kullanarak, muhalefete siyasi alanları kapatma planını uygulamaya koymuşa benziyor.

HDP’nin kapatılma girişiminin gündeme yeniden alınması, Metin Gürcan üzerinden Deva partisinin sıkıştırılması, ilgisi olmamasına rağmen Türkeş anması üzerinden Ankara belediye başkanının baskı altına alınmaya çalışılması, yakın dönemde İYİ Parti yöneticilerin tartaklanması bunlardan bir kaçı değil mi?

Hamasi milliyetçi ve dini nutuklarla perdelenen sınırsız bir vurgun ve yağmanın adı mıydı vatan? Sahi, vatan neydi?

Torun Ahmet Türkmen

 

 

Öne Çıkanlar