Davutoğlu: Barış akademisyenlerinin ihracına karşı çıktım, Erdoğan ‘teröristleri savunuyorsun’ dedi

Davutoğlu: Barış akademisyenlerinin ihracına karşı çıktım, Erdoğan ‘teröristleri savunuyorsun’ dedi
Gazeteci Murat Sabuncu'ya konuşan eski Başbakan Davutoğlu, Erdoğan’ı Gezi Parkı eylemleri sırasında parka götürmek istediğini ancak Erdoğan’ı gitmeyi reddettiğini de aktardı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yaşadığı görüş ayrılıkları hakkında yeni açıklamalar yaptı. 

Davutoğlu, Gezi Parkı eylemleri sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, parka götürmek istediğini ancak Erdoğan'ın bu isteğini reddettiği söyledi.

Ahmet Davutoğlu, barış bildirisine imza atan akademisyenlerin ihracına karşı çıktığını ve bildiriyi desteklemese bile ifade özgürlüğü kapsamında gördüğünü, bunu Erdoğan'a da ifade ettiğini ancak önünde ihraç edilecek olan akademisyenlerin listesi bulunan Erdoğan'ın kendisine "Sen ‘teröristleri savunuyorsun" dediğini anlattı.

T24’ten Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Davutoğlu, konuşulanların tamamının yayınlanmaması şatını koştu. Sabuncu, Davutoğlu’na "Gezi’den Barış Akademisyenleri’ne, 17-25 Aralık sürecinden bugüne suskun kalmasının sorumluluğuna dair bir dizi soru sordum. Yazılmamak kaydıyla uyardıkları hariç bir özet şeklinde konuşmaları aktarmak istiyorum" notunu düşerek bir yazı kaleme aldı.

Yazı şöyle: 
"Türkiye’nin içinden geçtiği sıkıntılı süreçlerde, bakanlık yaptığım, Başbakanlık yaptığım günlerde sustuğum, eleştiri yapmadığım söyleniyor. Bu doğru değil. Gezi’den 17 Aralık sürecine her konuda fikirlerimi söyledim, itiraz ettim, dönüştürmeye çalıştım. Bunların bir kısmında başarılı oldum, bir kısmında istediğimi elde edemedim. Gezi sırasında Tayyip Bey’i Taksim’e, o gençlerin arasına götürmek, onlarla görüştürmek için uğraştım. İkna edemedim. Taksim Dayanışması’ndan isimlerle görüştüm, buluşma ayarladım."
 
"17 ARALIK’TA YÜCE DİVAN OLMALIYDI"

"17-25 Aralık açık seçik bir FETÖ darbe girişimiydi. Daha önce 7 Şubat’ta MİT’e ve müsteşarımıza hamle yapmışlardı. Buna karşı dik durmuştuk. Ancak arkadan bu hamleyi yaptılar. 17 Aralık’ta itham edilen bakan arkadaşlarla ilgili ise benim farklı bir duruşum oldu. Bu arkadaşların Yüce Divan’a giderek aklanması gerektiğini düşünüyordum. Hatırlarsınız 17 Aralık’ı araştırmak için Meclis’te bir komisyon kurulmuştu. İçlerinde 9 AK Partili üye de vardı. Onlar belgeleri incelemişti. Ben hem onlardan bilgi aldım, hem belgelere baktım, hem de komisyon başkanı Kastamonu Milletvekilimiz Hakkı Köylü ile görüştüm. Hepsi ‘Bir bakanınki usulsüzlük (dönemin Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar, M.S), diğerleri ile ilgili iddialar ciddi, Yüce Divan’a gidilmeli’ diyordu. Üç bakanı (Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler, M.S) ofisime çağırdım. Tartışmalı bir görüşmeden sonra ertesi gün saat 11’de basın toplantısı düzenleyip gönüllü olarak Yüce Divan’a gitme konusunu açıklamalarında anlaştık. Ben o günlerde ‘Kim milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim hangi şekilde harama bulaşırsa, kardeşimiz de olsa, onunla mücadeleye kararlıyız’ demiştim. Ertesi gün öğlen saatleri oldu. Açıklama yapılmadı. Ne olduğunu sordum. Bakanların Tayyip Bey ile görüştüklerini ve onun ‘yapmayın’ dediğini öğrendim. Hemen yanına gittim. Neden böyle yaptığını sordum. Önemli kırılma noktalarından biriydi. (Yazılmamak kaydı ile söylenen bölümler eklenmemiştir, M.S)"

"‘TERÖRİSTLERİ SAVUNUYORSUN’ DEDİ"

"Barış Akademisyenleri bildirisi yayımlandı. Eleştirilerim oldu, diline, ifade tarzına. Ama sonuçta fikir özgürlüğü idi. Tayyip Bey beni davet etti. Gittim. Bana ‘Bu bildiriye karşı niye daha sert tavır almıyorsun, adeta teröristleri savunuyorsun’ diye çıkıştı. Ben de bu akademisyenlerin terörist olarak tanımlanamayacağını, esas onun yaptığının fikir-ifade özgürlüğüne karşı bir tavır olduğunu söyledim. O adalet mekanizmasını işin içine sokmak istedi, ne yazık ki soktu da. Önünde bir liste vardı. ‘Sizin de kurulmasında katkısı olduğunuz Şehir Üniversitesi’nden isimler de var’ dedi. Ben de bunun onların doğal hakkı olduğunu söyledim."

"FETÖ’CÜLER TEK BENİM ODAMI DİNLEDİ"

"Bakanlığım sırasında FETÖ’cüler Başbakan dışında bir tek benim odamı dinledi. O yapılanmayla ilgili rezervimi hep koydum. O yüzden AK Parti ile iyi gittikleri dönemlerde bile benim tavrım yüzünden bana şüpheyle davrandılar."

"DEMOKRASİYİ İSTEYENLERİN BİR ARADA DURMA ZORUNLULUĞU VAR"

"Kadromuza baktığınız zaman bizim yeni harekette neler yapmak istediğimizi görürsünüz. Farklı siyasi görüşlerden, dünya görüşlerinden kişilerin bir arada var olduğu bir yapı burası. Parti öncesi detayları konuşmak, yol haritamızı hazırlamak için yaptığımız toplantıda bir yanda şu anda genel başkan yardımcımız olan Etyen Mahçupyan’ın 1915’te yaşananlarla ilgili anlattıklarını dinleyip not alıyorduk. Hemen karşısında Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşı Selçuk Özdağ oturuyordu. Kemalisti, solcusu, muhafazakârı, milliyetçisi bir arada oturup farklılıklarımızdan beslendik. Türkiye’nin böyle bir ortama ihtiyacı var. Bakın bizim partideki isimlere de dikkat etmeden tespitler yapılıyor. Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir bey partimizin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı. İnsan haklarından sorumlu genel başkan yardımcımız saygın Kürt isimlerinden Vahdettin İnce. Ekonomiye bakışındaki netlikle Kerim Rota. İletişim başkanımız Neslihan Çevik hanım.15 Temmuz gecesi çağrı beklemeden sokağa çıkan Selim Temurci ve Nedim Yamalı, Musa Arat gibi il başkanları, Abdullah Başçı, Ömer Ünal gibi daha birçok AK Parti’de eleştirilerini dile getirmiş vekiller, gençler, düne kadar siyasete soğuk bakan profesyoneller, gençler, kadınlar… Tüm bu isimler mütevazı ama alanlarında son derece saygın ve değerli fikirleri olan kişiler."

"KURUCULARA VERGİ İNCELEMESİ"

"Partinin kurucularının her biri saygın olduğu kadar korkusuz da isimler. Kurucular kurulu açıklandığı andan itibaren kimine vergi incelemesi gitti, kiminin vakfına soruşturma… Ama bunlar bizi yıldırmayacak. Doğru bildiklerimizi söyleyeceğiz." (HABER MERKEZİ) 

Öne Çıkanlar