Hükümetin sivil toplumla imtihanı

Hükümetin sivil toplumla imtihanı
OHAL’le birlikte sivil toplum örgütlerine dönük kapatma, baskı, gözaltı ve tutuklamalar Büyükada baskınıyla tavan yaptı.

Fatma YÖRÜR 


Demokrasi ve evrensel hakların korunması için sivil toplum örgütleri faaliyetlerini her geçen gün uluslararası ağlarla geliştirirken Türkiye'de artan baskılar koşullarını güçleştiriyor.

Demokrasinin önemli unsurlarından sivil topluma dönük baskılar artarken bir yandan da insan hakları için çalışan bu örgütler hakkında yürütülen algı ile bu hareketlere uluslararası misyonerlik ve ajanlık faaliyetleri gibi fantastik roller biçiliyor.

Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek bu durumu 19. yüzyıldan kalma sivil toplum algısı olarak yorumluyor ve "Türkiye'nin yaşadığı sorunlar sivil toplumun özgür olmasından değil baskı altında olmasından kaynaklanmaktadır" diyor.

Büyükada buluşması ile gözaltına alınan insan hakları savunucularının görev aldığı örgütlerin amaçları ve son dönem faaliyetleri ise şöyle:

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ: İLK KEZ ÜYESİ TUTUKLANDI

İdil Eser'in Türkiye direktörlüğünü yaptığı Uluslararası Af Örgütü, insan haklarına saygı gösterilmesi, insan hakları ihlallerinin engellenmesi ve bu hakların korunması için çalışan küresel bir harekettir. Vizyonunu, her insanın İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi tarafından kabul edilen insan haklarına ve diğer tüm uluslararası insan hakları standartlarına erişebilmesini sağlamak olarak duyurur.

Temel insan haklarına herkesin sahip olduğu, insan haklarının herkes tarafından benimsendiği, uygulandığı ve korunduğu bir dünya için çalışıyoruz diyen örgüt uluslararası dayanışma temelinde kampanyalar yürüterek, insan haklarını geliştirmek için mücadele veriyor.

Uluslararası Af Örgütü dünyada 216 ülke ve bölgede, 7 milyondan fazla insanla faaliyet gösteriyor. Üyeleri arasında daha önce başka bir ülkede tutuklanan bulunmuyor.

1961 yılında kurulan örgütün son dönem Türkiye’de güncel kampanyaları arasında basın özgürlüğünü ve haber alma özgürlüğünü savunan "Gazetecilik suç değildir", Sur ve Güneydoğu gibi bölgelerde zorla yerinden edilenlere karşı "Zorla yerinden edilenler" çalışması, 28 Kasım 2015'te Diyarbakır'da "Silah, çatışma, operasyon istemiyoruz" taleplerini dile getirdiği bir basın açıklamasının hemen ardından vurularak öldürülen insan hakları savunucusu Av. Tahir Elçi cinayetinin aydınlatılması için yürütülen kampanyalar var. Ayrıca örgüt 12 Ağustos 2015'de Ağrı'nın Diyadin ilçesinde çalıştıkları fırının odun deposunda polis tarafından vurularak öldürülen iki genç, Muhammet Aydemir (16) ve Orhan Arslan (19) olayını araştırılsın diye kampanyalar yürüttüler. Örgüt Türkiye’nin de dahil olduğu ağda mülteci hakları konusunda da çalışmalarına devam ediyor.

Örgütün Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç da hala tutuklu olarak yargılanıyor.

YURTTAŞLIK DERNEĞİ

Özlem Dalkıran ve Nalan Erkem'in üyesi olduğu Yurttaşlık Derneği, faaliyetlerine uluslararası Helsinki Yurttaşlar Meclisi girişimiyle eşzamanlı olarak 1990 yılında başlayan Yurttaşlar Derneği, temel hak ve özgürlükler, barış, demokrasi, çoğulculuk alanlarında çalışmalar yapan bir sivil toplum kuruluşudur. Önceki isminde yer alan Helsinki adı 1975’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı sonucunda imzalanan Helsinki Nihai Senedi Kararlarına tarihsel olarak bir gönderme yapar ve 2016 yılına kadar derneğin adında yer alır.

Helsinki Nihai Senedi Avrupa’da, barış ortamına elverişli şartların geliştirilmesine zemin hazırlayan, Doğu-Batı bloklarına ayrılmış bir dünyada insan haklarını, bütün toplumların saygı göstermesi gereken ortak bir değer haline getirmeyi amaçlayan uluslararası bir sözleşmedir.

Dernek uluslararası sözleşmelerde de ifade edilen haysiyetli bir yaşam, hukukun üstünlüğü ve adalet, hesap veren, şeffaf ve katılımcı kamu idaresi, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi değerlerin; toplumsal dokuyu, şehirleri ve gezegeni tahrip etmeyen bir ekonominin; çatışma ve sorunların barışçı müzakere, istişare ve diyalog yöntemleriyle çözümlenmesi gibi usullerin gündelik hayatta benimsenerek sivil tabanda somutlaşmasını ve yaygınlaştırılmasını hedefliyor.

Yurttaşlık Derneği, yerel düzeyde ve sınıraşan bölgesel ölçeklerde çalışmalar yapıyor; benzer alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri, düşünce kuruluşları ve akademik camia ile iş birliğinde bulunuyor, kamu kurumlarıyla temaslar geliştiriyor.

Helsinki Yurttaşlar Derneği Kurucusu Prof. Dr. İştar Gözaydın 20 Aralık 2016’ta gözaltına alındı ve üç ay sonra yurt dışı yasağıyla serbest bırakıldı, Gözaydın'ın yargılaması sürüyor.

KADIN KOALİSYONU

İlknur Üstün'ün üyesi olduğu Kadın Koalisyonu da misyonunu şu şekilde tanımlıyor: Kadınların toplumsal ve siyasal katılımını artırmak, güce ve şiddete dayalı, ayrımcılıktan beslenen mevcut siyasete karşı eşitlikçi, adaleti hedefleyen bir siyaset pratiğini mümkün kılmak amacıyla bir araya gelen yerel ve ulusal düzeyde örgütlenmiş bağımsız kadın örgütlerinin oluşturduğu platform.

Kadın Koalisyonunun amacı kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşamın her alanına eşit katılımlarının sağlanması ve dolayısıyla kaynakların dağıtımıyla ilgili karar alma süreçlerinde belirleyiciliklerinin güvence altına alınmasıdır.

Yasamaya, seçime, kamuya müdahale hakkını kendinde görerek süreçlere dönük izlemeler yapan örgüt yerine göre karar alma süreçlerine müdahil olmayı amaçlıyor.

Aksu Bora’nın oluşum hakkındaki tanımı şöyle: Kadın Koalisyonu, 120 kadın örgütünden oluşuyor. Farklı şehirlerde, farklı alanlarda çalışan kadın dernekleri, 2001’den beri Koalisyon içinde farklı bir örgütlenme modeli geliştiriyorlar. "Farklılıklarımızla birlikte", "güç birliği" türünden epeyce klişe sloganlarla çözülemeyecek bir model bu. Yerel çalışmanın kolaylaştırdığı ortaklaşma ve iş birliğini hiyerarşik olmayan bir ağ içinde geliştirmeye ve derinleştirmeye çalışıyorlar. Yerel yönetimlerin çalışmalarını cinsiyet eşitliği açısından izliyorlar. Bu işi birbirinden epey farklı örgütler birlikte yapınca, izleme de teknik ve steril bir şey olmaktan çıkıp politik bir araca dönüşüyor.

İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ DERNEĞİ

Veli Acu ile Günal Kurşun'un üyesi olduğu İnsan Hakları Gündemi Derneği, ulusal ve uluslararası alanda faaliyet göstermek üzere, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden insan hakları savunucuları ile, 2003 yılında İzmir’de kurulan dernek, insan haklarının her türlü siyasi ideoloji ve dünya görüşünün üzerinde bir değer olduğunu kabul eder.

İHG, hakların ilerletilmesinin ancak sorunların kaynağına ilişkin gerçek bir kavrayışın geliştirilmesi ve somut çözüm önerilerinin uygun taktik ve stratejiler kullanılarak hayata geçirilmesiyle mümkün olabileceğine inanıyoruz, diyor.

Her türlü şiddeti kategorik olarak reddediyoruz diyen İHG, hak ihlallerinin temel failinin devletler olduğunun bilincindeyiz, diyor ve silahlı muhalif gruplar tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlallerine de eşit derecede karşı durduğunu beyan ediyor.

İHG, işkence, ifade hürriyeti vb. gibi Türkiye’nin insan hakları sorunlarının yanı sıra azınlık hakları, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi konuları da ele alıyor.

Güncel kampanyaları arasında, Zihinsel Engellilerin Hakları, İnsan Hakları için Ceza Yasası Reformu, Türkiye'nin yeni Türk Ceza Kanunu'nu, "İşkencenin Stratejik Haritalanmasını Yapmak" çalışması STRA-MAP var. STRA-MAP, Türkiye'de işkence/işkence faillerinin cezasızlığı konuları üzerinde çalışan insan hakları topluluğunun kapasitesinin arttırılmayı amaçlıyor.

Örgüt ayrıca, "Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü'nün Türkiye tarafından onaylanması ve uygulanması" konulu toplantıya katılarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi Ulusal Koalisyonun aktif bir ortağı olmuştur.

EŞİT HAKLAR İÇİN İZLEME DERNEĞİ

Nejat Taştan'ın üyesi olduğu Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (ESHİD), 2010 yılında insan hak ve özgürlüklerinin herkes için tanınması ve eşit fırsatlarla sağlanması amacıyla kurulmuştur. ESHİD’in yegane çalışma alanı; ayrımcılığın önlenmesi, insan hakları ve farklılıklara saygının geliştirilmesi ve demokratik bir toplumun yaratılması için izleme ve raporlama çalışmalarıdır.

ESHİD, hak ihlallerinin ve ayrımcılığın önlenmesi için, savunuculuk yapan sivil örgütlerle birlikte ve dayanışma içinde ortak çalışma alanları yaratmayı ve bilgi paylaşım ağının güçlenmesini amaçlıyor.

ESHİD’in kampanyaları Ayrımcılık İzleme Platformu tarafından yürütülen, seçimlerin şeffaflık içinde yürütülmesi, 2011 Yılı Engellilere Yönelik Ayrımcılık ve Hak İhlalleri, "Göz Ardı Edilenler" kampanyasıyla kamp dışında yaşayan Suriye’den gelen sığınmacılar ile ilgili çalışma ve "Yok Sayılanlar" (Ekim 2013) raporu ve Barışçıl Toplanma Özgürlüğü İzleme Raporu yer alıyor.

HAK İNİSİYATİFİ

Şeyhmus Özbekli'nin üyesi olduğu HAK İnisiyatif iMAZLUMDER'in Nisan 2017’de Doğu ve Güneydoğu’da kapatılan 16 şubesinin oluşturduğu HAK İnisiyatifi insan hakları alanında hak ihlallerine müdahale etmeyi amaçlıyor.

Örgüt, polis panzerinin öldürdüğü çocukların ailesine taziye ziyaretinde bulundu; iddialarla ilgili aile ve görgü tanıklarını dinledi. HAK İnisiyatifi yaptığı açıklamada yaşam hakkı ihlallerini kınayarak adil ve etkin bir soruşturma çağrısında bulundu.

Hak İnisiyatifi heyeti, Silopi’de polis panzerinin bir evin duvarını yıkarak içeri girip, uykudaki Muhammet ve Furkan kardeşlerin ölümüne neden olması sonrası olay yerinde incelemede bulunup, delillerin karartılması endişesini paylaştı; adil soruşturma çağrısında bulundu.

‘İKTİDARIN SİVİL TOPLUM YORUMU 19. YÜZYILDAN KALMA’

Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek iktidarın sivil toplum kavramına yaklaşımını Soğuk Savaş döneminden kalma ve arkaik olarak yorumluyor ve sivil toplumun misyonunu belirtiyor:

"Özellikle Gezi Protestoları'ndan sonra sivil toplum kavramı hükümet çevreleri tarafından amacı dışında yorumlandı. Bu yoruma göre, 'devlet dışı aktörlerin temsil ettikleri siyasi taleplerin sivil bir ihtiyaçtan kaynaklanması mümkün değil. Sivil alan kaçınılmaz olarak devletlerin kontrolü altındadır ve sivil toplum örgütleri aslında devletlerin siyasi ajandalarını takip etmektedirler. Dolayısıyla bu örgütler, devlet ile vatandaş arasındaki ilişkileri değil devletin diğer devletlerle olan ilişkilerini etkilemeye çalışmaktadır.'

Bu yorum oldukça sorunlu ve 19. yüzyıldan kalma bir ulus devlet paradigmasını temsil ediyor. Siyasi veya sosyal taleplerle ortaya çıkan sivil örgütlenmeleri mevcut devlet otoritesine meydan okuyan, hatta onun güvenliğini tehdit eden kurumlar olarak kabul ediyor. Bu anlayış sivil topluma, ya siyasal otorite ile uyumlu olmayı ya da kriminalize olma ihtimalini kabul etmesi gerektiğini vazediyor.

Sivil toplum üyeliği temel hak ve hürriyetlerin bir parçasıdır. Ancak yasaların temel amacı ve yaşadığımız siyasi atmosferin önceliği bu hak ve hürriyetleri korumaktan ziyade devleti güvenli tutmaya odaklanmış durumda. Böyle olunca da insan hakları aktivistlerinin devlet güvenliğini tehdit ettiği ve devleti dış politikada zor duruma düşürdüğü anlayışı hakim oluyor."

‘MAKBUL SİVİL TOPLUM İLE HAİN SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN TANIMI SIKLIKLA DEĞİŞİYOR’

Bilgehan Özpek’e göre: "Sivil toplumun baskı altında ve pasif kaldığı bir ülkede evrensel hakların sağlanması mümkün değil. Evrensel değerler yerel dinamiklerden ve üretebileceği sonuçlardan bağımsızdır. Coğrafyaya veya dönemin olağanüstü şartlarına göre değişmezler.

"Örgütlülük sayesinde, iktisadi, sosyal ve siyasi talepler barışçıl bir mecrada dile getirilir. Türkiye'nin yaşadığı sorunlar sivil toplumun özgür olmasından değil baskı altında olmasından kaynaklanmaktadır. Bu baskıyı daha da dramatik kılan, Türkiye gibi ülkelerde makbul sivil toplum ile hain sivil toplum örgütlerinin tanımının sıklıkla değişmesidir.

"Siyasi konjonktüre göre, hangi sivil toplumunun ne zaman kriminalize edileceği veya makbul hale geleceği belirsizdir. Bugün katıldığınız bir toplantı başınıza büyük işler açabilir veya sizin için ikbal kapısına dönüşebilir. Bu belirsizlik, insanları usta ve sezgileri kuvvetli birer politikacıya dönüştürür veya buna enerjisi olmayanları sivil toplumdan uzaklaştırır.

"Bu bakımdan, hal ve özgürlüklerin anayasal garantilere kavuşmadığı ortamda sivil toplumun varlığının da bir anlamı yoktur. Zira, böyle sistemlerde sivil toplum var gibi görünse de aslında asli amacından sapmıştır ve fiili olarak yok hükmündedir."

Öne Çıkanlar