Küçük Menderes suyu tarımda dahi kullanılamaz durumda

Küçük Menderes suyu tarımda dahi kullanılamaz durumda
İzmir'in Ödemiş ilçesinde doğup Ege Deniz'ine dökülen Küçük Menderes Nehri'nin suyu kullanılamaz durumda.

Tire, Torbalı, Ödemiş, Bayındır, Kiraz ve Selçuk ilçelerinden geçen nehrin suyu Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan, ‘Küçük Menderes Nehir Havza Yönetim Planı’ verilerine göre  nehrin su kalitesi birçok noktada ilgili mevzuata göre en kötü dereceli kalite sınıflandırması olarak tanımlanan ‘dördüncü sınıf çevresel kalite değerlerini’ aşmış durumda.

Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İzmir Şubesi Başkanı Helil İnay Kınay, "Bu noktada nehirden içme, kullanma, tarımsal kullanım kaynaklı kriterler uygun değildir" dedi.

Kınay, İz Gazete'den Yağız Barut'a yaptığı açıklamada, "İzmir’in su yönetimi sürecinde Küçük Menderes Nehri; özellikle Tire, Torbalı, Ödemiş, Bayındır, Kiraz ve Selçuk ilçeleri için su kullanımı açısından hayati önem taşımaktadır. Bu yerleşim alanlarında ‘kentsel, endüstriyel ve tarımsal’ alanlarda ihtiyaç duyulan su ihtiyacını karşılayan Küçük Menderes Nehri’nin üzerinde mevcut durumda 8 adedi işletmede bulunan, 17 adet de ön inceleme ve inşaat aşamasında olmak üzere toplamda 25 adet baraj bulunmakta ve planlanmaktadır. Bu barajlardan birisi de İzmir’in içme suyu ihtiyacının yaklaşık %40’ını tek başına karşılayan Tahtalı Barajı’dır. Dolayısı ile K. Menderes Nehri, İzmir’in içme ve kullanma suyu ihtiyacı için korunması gereken çok önemli bir doğal varlık" ifadelerini kullandı.

HAVZADA ONLARCA SANAYİ İŞLETMESİ VAR

ÇMO İzmir Başkanı Kınay kirliliğin nedenlerini ise, "Doğrudan evsel atık su deşarjları, düzensiz katı atık depolama tesislerinden kaynaklanan kirlilik, yetersiz endüstriyel atık su arıtımı, zeytincilik işletmeleri kaynaklı sızıntı suları, kontrolsüz pestisit ve gübre kullanımı, madencilik faaliyetleri ile jeotermal faaliyetlerinin oluşturduğu kirlilik ve diğer sebepler olarak sıralanabilir" şeklinde gösterdi.

Kınay nehir havzasında, "20 tanesi gıda sektörü olmak üzere 35 tekil sanayi tesisi, 54 adet zeytincilik tesisi ve 4 adet organize sanayi bölgesi bulunmaktadır" diyerek tarımsal faaliyetlerin geride bıraktığı gübre, azot ve fosfor kimyasallarına da dikkat çekti.

İZMİR'İN İÇME SUYU TEHLİKEDE

 

Kınay, Nehir eğer rehabilite edilmezse biyolojik çeşitliliğini kaybetmenin yanı sıra, İzmir halkının içme suyu ihtiyacını karşılayamayacağını ve yeraltı kuyularında çekilen sulardan kaynaklı tuzlu suyun nehre karışacağını vurguladı. Tuzlu su ise doğrudan tarımda kullanıldığında çoraklaşma meydana getirecek.

Kınay, "İzmir’in içme suyunun %40’ını sağlayan Tahtalı ile Gördes su havzalarındaki kirlenme baskısının artması, kirlilik seviyesi zaten yüksek olan Gediz, Küçük Menderes, Büyük Menderes Nehirleri ve Kuzey Ege havzaları daha da korumasız hale gelmesi yaşamsal risklerimizin başında yer alıyor" dedi.

YETKİ KARMAŞASI VAR, DENETİM YAPILMIYOR

Nehir havzasının bütününde acil ve öncelikli bir çevresel iyileştirme ve ilave tedbirlerin uygulaması kararlılığına ihtiyaç olduğunu söyleyen Kınay, "Ülkemizde çok parçalı bir yapıya sahip olan Su Yönetimi sürecinde Tarım Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve birçok kurum kendi alanları içerisinde çalışmalar yapmakta ancak birbiri ile ilişki ve koordinasyon sağlanamamaktadır. Yetki ve sorumluluk karmaşası da göz önünde bulundurulduğunda ise yapılan planlar sözde kalmış, nehir havzaları bazında etkili uygulamalar gerçekleşmemiştir" ifadelerini kullandı ve yapılan çalışmaların ise takip ve denetiminin yapılmadığına işaret etti.

MADENCİLİK FAALİYETLERİNE İZİN VERİLDİ

ÇMO Şube Başkanı Kınay, "İçme ve Kullanma Suyu Havzalarıyla İlgili Yönetmelik" değişiklikleri ile kirliliği önlemek amacıyla orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında yürütülecek faaliyetler sınırlanırken Maden Yasası kapsamında yürütülecek madencilik faaliyetlerine izin verildi. Bu düzenleme ile akarsu ve göllerin etrafında enerji üretiminin önü açıldı" şeklinde çelişkili durumu ortaya koydu.

SUYUN TİCARİ BİR MAL OLMASINDAN VAZGEÇİLMELİ

Kınay çevre mühendislerinin çözüm önerilerini ise, "Suyu ‘doğal hak’ olmaktan çıkarıp ‘ticari bir mal’ haline getirerek sermayeye, küresel piyasaya açan politikalardan vazgeçilmesini, doğal kaynaklarımızı, halkımızın çıkarlarını ve geleceğini korumak için kamu mülkiyeti temelinde örgütlenmiş, ulusal planlama çerçevesinde yerel kalkınmayı hedefleyen, her bireyin suya erişimine olanak sağlayan, eşitsizlikleri de ortadan kaldırarak, doğayla barışık yatırımı önemseyen ulusal su politikalarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekliliğini bir kez daha vurguluyor, yurttaşlarımızın esenliğini ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlığımızı paylaşıyoruz" şeklinde anlattı.

Öne Çıkanlar