Özdemir: Faşizm güzel sözlerle susmaz, güç birliği ile sert cevaplar vermek gerekir

Özdemir: Faşizm güzel sözlerle susmaz, güç birliği ile sert cevaplar vermek gerekir
Yeşiller'in 15 Mayıs’ta yapılacak olan Kuzey Ren Vestfalya (NRW) eyalet seçimi kampanyası etkinliği Köln'de Federal Tarım Bakanı Cem Özdemir'in de katılımıyla yapıldı.

Ayşegül KARAKÜLHANCI


5 Mayıs Perşembe akşamı Köln Büyükşehir Belediye Binası'nda Yeşiller’in 15 Mayıs’ta yapılacak olan Kuzey Ren Vestfalya (NRW) eyalet seçimi kampanyası etkinliği yapıldı. Geceye Yeşiller’in liste başı adayı Mona Neubaur, eyalet seçimlerinde yeniden aday olan ve doğrudan vekilliği kazanma şansı yüksek olan Köln milletvekili Berivan Aymaz ve Federal Tarım Bakanı Cem Özdemir katıldı.

Gecede Yeşiller’in yerel politikacıları, Köln’ün çeşitliliğini yansıtan TürkiyeAlmanya Kültür Forumu, Kürt, Ezidi, Alevi kurumları temsilcileri, HDP Almanya temsilcisi ve Cizre eski Belediye Başkanı Leyla İmret, farklı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve basından davetliler katıldı.

NRW’DE SEÇİM KAMPANYASINDA RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI ANA GÜNDEM

NRW seçim kampanyasına Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaş damgasını vuruyor. Ana konu savaş ve savaşın getirdiği ekonomik maliyetler oluyor. Bu nedenle  Yeşiller’in seçim etkinliğinde de savaş ve enerji arayışı gündeme geldi. Enerji konusuna değinen Cem Özdemir, Almanya'nın bir an önce Rus gazından, petrolünden ve kömüründen bağımsız olması gerektiğini söyledi. Yakın zamana kadar Almanya ihtiyacı olan doğal gazın yüzde 60’nı Putin'den satın alırken şimdi bunu hayal etmek dahi zorlaşıyor.

Mona Neubaur ise yenilenebilir enerjilerin hızla yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulayarak "her rüzgâr türbini, her güneş enerjisi üretecek panel, bizi Putin'den ve dünyanın diğer diktatörlerinden bağımsız kılar" dedi. Özellikle bekâr anneler ve emekliler gibi sosyal açıdan dezavantajlı kişilerin hayatını devletin daha çok kolaylaştırması gerektiğini söyleyen Neubaur, "Demokrasilerde bunun adı dayanışmadır" dedi. Neubaur, ayrıca toplu taşıma ve sosyal konutların güçlendirilmesini planladıklarını ve NRW'de tüm çocukların yüzmeyi öğrenebilmesi için daha fazla kapalı yüzme havuzu sağlanması gerektiğini söyledi.

Eyalet milletvekili Berivan Aymaz, Almanya'nın Türkiye ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmesini talep etti. Türkiye'nin Irak ve Suriye'deki Kürt bölgelerine yönelik bombardımanları kabul edilemez diyen Aymaz, "siviller ölüyor ve bölge onlarca yıl geriye gidecek " dedi. Aymaz, ayrıca Federal Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un hala Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunmadığına da dikkat çekti.

Cem Özdemir, Mona Neubaur ve Berivan Aymaz seçimlerle ve güncel konularla ilgili Artı Gerçek’in özel sorularını yanıtladı:

ÖZDEMİR: ALMANYA VE AVRUPA’DA BİR GIDA SIKINTISI YOK, EKONOMİSİ İYİ OLMAYAN ÜLKELERE DESTEK OLUYORUZ



Cem bey birkaç gün önce yapılan bir anket çalışmasında Almanya’da en sevilen politikacılar arasında ilk üçe girdiniz. Ülkenin de ilk Türkiye göçmen kökenli federal bakanı oldunuz. Bu gelişmeler karşısında ne hissediyorsunuz?

Aslında bunları o kadar çok önemsediğimi söyleyemem ayrıca bu sadece benim başarım da değil. Yanımda çalışan tüm ekibime, danışmanlarıma bunu borçluyum. Keşke annem ve babam da ilk defa Almanya’da göçmen kökenli birinin bakan olduğunu görebilseydi. Beni en mutlu eden Berivan gibi arkadaşları görmek. Demek ki bundan sonra arkamızdan gelenlerin sayısı hızla artıyor.

Az önce üçlü konuşmanızda da belirttiğiniz gibi Ukrayna savaşı hayatın merkezine oturmuş durumda. Almanya’da da dünyada da insanlar da ciddi anlamda bir besin sorunu olur mu endişesi var. Mesela ülkede ayçiçeği, kanola yağı sorunu yaşanıyor. Almanya’nın kendisine yetecek gıdası var mı?

Almanya’nın fazlasıyla gıdası var. İhtiyaç ötesinde alış veriş yapmaya hiç gerek yok. Almanya kendi ihtiyacını giderebiliyor hatta dışarıya gıda ürünleri satabiliyor. Hatta Avrupa genelinde bir gıda sorunu yok. Ama Avrupa dışına baktığınızda Rusya’nın Ukrayna halkına, Ukrayna’nın bağımsızlığına karşı başlattığı iğrenç savaş tabi ki zaten zor şartlarda olan ülkeleri etkiliyor. Dolayısıyla burada bizlere de görev düşüyor. İmkânlarımız doğrultusunda yardım ediyoruz. Özellikle ekonomisi iyi olmayan ülkelere açlığın artmaması için biz de yardımları arttırdık. Diğer AB ülkeleriyle birlikte, ABD, Kanada, Japonya gibi G7 ülkelerini haftaya Stuttgart’a davet ettim. Almanya başkanlığında toplanacağız. Ukrayna tarım bakanını da davet ettim sağ olsun o da davetimi kabul etti, çok önemli bir mesaj. Toplantıda dünyada zor şartlarda olan insanların durumunu hafifletmek için biz ne yapabiliriz onu konuşacağız.

Ukrayna’nın Berlin Büyükelçisi Andriy Melnik Şansölye Olaf Scholz’a "alıngan sosis" dedi. Bu çok sayıda siyasetçi tarafından tepkiyle karşılandı. Siz Büyükelçinin bu sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Keşke olmasaydı. Gereksiz buluyorum çünkü bu tür yan konularla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Asıl uğraşmamız gereken, ilgilenmemiz gereken konular Putin’in başlattığı savaş, insan hakları ihlalleri, soykırım. Dolayısıyla herkesi sağduyulu olmaya davet ediyorum. Konumuz Ukrayna halkını nasıl destekleyebiliriz? Olmalı. Onların özgürlük mücadelesi hepimizin özgürlük mücadelesidir. Onların önünde eğiliyorum. Oradaki insanların cesaretini iftiharla izliyorum. Oradaki insanlar savaşı kaybederse sıra başkalarına gelecek. Dolayısıyla Putin’e orada dur deme zamanı geldi de geçiyor. Biraz öz eleştiri de yapmak lazım. Benim partim en başından beri insan hakları, Putin konusunda baltan beri netti. Küçük Putinleri de buna ekleyelim. Bazı arkadaşlar biz Putinlere karşı yumuşak davranırsak, medeni muhatap olarak kabul edersek onlar da belki daha ılımlı hareket edebilirler ama tersi oldu. Bunu Ukrayna’da gördük. Daha önce Belarus’ta, Çeçenistan’da gördük ve bu hep tekrarlandı. Bundan ders çıkarılmadı. Sonuçta Ukrayna’daki bu korkunç durumla karşı karşıyayız. Umarım bundan sonra herkes gereken dersi çıkarır. Gün liberal demokrasiyi müdafaa etme günü. Liberal demokrasiler bir araya gelmeli kendilerini müdafaa etmeliler. Aksi takdirde otoriter rejimler bundan sonraki dünyayı belirleyecek. Bu, hepimizin aleyhine olan bir konudur. İnsanlığa inanan, hümanizme inanan, doğruluğa inanan insanların ortaklaşa endişe duyması gereken bir konu.

Almanya’nın tanınmış entelektüellerinin geçtiğimiz hafta Ukrayna’ya ağır silah gönderilmemesi için Scholz’a yazdıkları bir açık mektup var. Siz o mektubu nasıl yorumladınız?

Saygım var. Demokrasilerde herkes görüşünü ifade edebilir. Ama tabi o mektubu Rusya’da yazamazlardı burada yazabilirler. Biz onların da özgür ifade hakkını, onların bizi eleştirme hakkını da savunuyoruz. Demokrasinin özü budur. Ama görüşlerini asla paylaşmıyorum. Biri birine tecavüz ederse ve siz üçüncü taraf olarak ya katilin, tecavüzcünün ya da mağdurun yanında tarafsınızdır. Ben asla katilin, tecavüzcünün yanında taraf olmam. Mağdurun yanında taraf olurum. Almanya olarak yolumuzu seçtik. Mağdurun yanında yer alıyoruz.

Diplomasiyi devreye sokmayı istemeleri yanlış mı?

Diplomasiyi devreye sokmak için önce silahlar susmalı. Silahların susması için Ukrayna’yı müdafaa etmeliyiz bu kadar basit. Hitler’i güzel sözlerle durdurmadık. Faşizm güzel sözlerle susmaz. Faşizmin karşısında ancak karşı güç birliği ile birlikte sert cevaplar vermek gerekiyor. Sert cevaplara hazır olmayanlar olabilir. Ben o ekolden gelmiyorum. Benim geldiğim ekol her türlü diktatörlüğe karşı. Ama anlıyorum solun bir kısmı maalesef iyi ve kötü diktatörleri ayırt eder. Bize göre her türlü insan hakları ihlali her türlü işkence kötüdür. Biliyorum bazı arkadaşlar insan hakları ihlalleri konusunda sınırlandırma yapıyor bu benim dünyam değil.

NEUBAUR: İNSANLARA İYİ İŞ İMKANLARI SUNARSAK TOPLUM OLARAK GÜVENDE OLURUZ



Seçim anketleri Hristiyan Demokrat Parti'yi (CDU) önde gösteriyor. Olası bir koalisyon durumunda NRW'de CDU ile bir koalisyon kurar mısınız? Bu koalisyon için şartlarınız ne olur?

Anlıyorumi bu sorunun net bir cevabının olmasını insan duymak istiyor. Ama bu soruya şimdi cevap veremiyorum çünkü biz şimdi Yeşiller için bağımsız bir seçim kampanyası yürütmek istiyoruz. Sonunda CDU'nun veya Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) erkek liderlerinden birinin eyalet Başbakanı olması önemli değil. Karar verici olan bir sonraki eyalet yönetiminin doğru yönde olup olmadığıdır. Bu doğru yön daha çok adalet ve eşitlik, daha çok nötr iklim, daha çok özgür ve açık bir toplumdur. Bunların gerçekleşmesi için de Yeşiller çabalıyor. Kim Yeşil politika istiyorsa Yeşilleri seçer. Seçmenler karar verip seçtikten sonra demokratik partiler de birbirleriyle konuşmak ve ortak çözümler üretmek zorundadır. Biz, bu doğrultuda demokratik partilerle konuşmaya hazırız.

Yeşiller grubu olarak eyalet parlamentosunda geçtiğimiz yıl NRW'de yaşanan ciddi hasar ve kayıplara neden olan sel felaketi esnasında CDU'lu eyalet Çevre Bakanı Ursula Heinen-Esser'in  Mallorca'da eşinin doğum gününe gittiği ortaya çıkınca istifasını istediniz. Bakan istifa etti. CDU ve Yeşiller arasında sert tartışmalar yaşandı. Gelecekte yine de bu partiyle çalışmaya hazır mısınız?

Demokrasiyi özel kılan şey, özellikle bu konudaki parlamenter çalışmalarda, fikirlerde yolunda gitmeyen şeyler üzerinde çalışıyor olmak ve doğru olmayan fikirleri söylemektir. Ama bu artık birbirinizle konuşamayacağınız anlamına da gelmemelidir. Dolayısıyla önemli olan geçmişte yapılan hatalardan birlikte ders çıkarmak, gelecek için diğer demokratik partilerle daha iyisini yapmaktır. Demokraside sahip olduğumuz ayrıcalık budur.

Seçmenlere vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

NRW, birçok büyük bölgeye ve çok çeşitli endüstri ve iş alanlarına sahip güçlü bir eyalettir. Ancak bu farklı endüstri ve ekonomi gelecekte de iyi iş alanları, imkanları sunmaya devam ederse, birlikte çocuklara ve gençlere iyi bir gelecek vaat edebiliriz. Böylece toplum olarak güvende oluruz. Bu nedenle azınlıklara saldırıldığında savunma gücümüz olmalıdır. Çeşitliliğin topluma da yansıması gerekiyorsa, ayaklarımız üzerinde durmamız, enerji arzı için güneşi ve rüzgârı enerjisinden faydalanmayı genişletmemiz, gezegeni korumamız önemlidir. Ekonomi dünyası ve insanlar geleceğin bu olduğunu anladılar, şimdi siyasette de bu düşünceyi yükseltmenin zamanı.

AYMAZ:  SADECE ALMANYA’NIN DEĞİL AB’NİN ORTAK BİR KÜRT POLİTKASI OLMASI GEREKİYOR

Olası bir koalisyon durumunda NRW'de CDU ile veya başka partilerle koalisyon kurmaya siz nasıl bakıyorsunuz?

Biz bu seçimde özellikle herhangi bir koalisyonu ön plana çıkarmamayı vurguluyoruz. Tamamen kendi konularımızla seçime giriyoruz. Hedefimiz de NRW’de en iyi sonucu almak. Rekor bir sonuç elde etmek istiyoruz. Biliyoruz ki ne kadar güçlü bir sonuç alırsak o kadar güçlü bir şekilde hangi konselasyonda olursa olsun güçlü bir şekilde kendi politikalarımızı, hedeflerimizi koalisyon ortaklarımızla da gerçekleştirebileceğiz.

CDU’nun istifa eden eski çevre bakanı Ursula Heinen-Esser'in tekrar aday. Parti grubu olarak istifasını istediğiniz birinin tekrar seçilmesi sizi etkilemeyecek mi?

Sayın Esser evet aday hem de benim bölgemden aday ama adaylığı prosedür gereği sürüyor. Direk listeden seçilse bile kendisi seçildikten sonra milletvekili olmayacağını istifa edeceğini söyledi.

Yeşiller eyalette tek başına hükümet olursa veya koalisyon ortağı olarak hükümette yer alırsa sizin de bir bakanlığınız olacak mı?

Şu aşamada bakanlıklar konusuna, hangi alanlarda bakanlık alacağımıza ve personel tartışmalarına girmiyoruz. O konuda çok titiz davranıyoruz. Neticede ilk önce iyi bir sonuç almamız gerekiyor. Hükümet ortağı olmamız gerekiyor. Koalisyon görüşmelerinde de kaç bakanlık elde edeceğimizin belli olması gerekiyor.

Yenilenebilir enerjiye geçme kamuoyunda konusu oldukça tartışılıyor. Her eve bir güneş paneli yerleştirme fikri ve bunun da zaten yüksek olan kiraları daha da yükselteceği konuşuluyor. Bununla ilgili nasıl bir planınız var?

Hedefimiz 2040’dan önce hatta tamamen yenilenebilir enerjiye geçmiş olmak. O hedefi tamamen göz önünde bulunduruyoruz. Bunun için kiralar artacak mı vs. gibi tartışmalar için çok geniş kapsamlı konseptlerle gitmek gerekiyor. Bunu şimdi izah etmek zor ama örneğin Köln’de ödenebilir kira sorunu var. Kiralar aşırı yüksek. Bir başka sorun da boş arazi yok. Ev sayısı az bununla ilgili çok somut önerilerimiz, konseptlerimiz var. Boş olan arsaları önce Köln belediyesi satın alma hakkını elde etmeli ki belediyeler üzerinden sosyal güvenceli kiraları göz önünde bulundurarak belediyeye bağlı ev şirketleri konut yapabilsin.

Tüm partilerin vaadi ödenebilir kira oldu.

Evet, ama konseptlerimiz farklı, SPD’nin konsepti başka. Biz arsa sorununu çözmeyi yeni alanlar keşfedilmeli, tespit edilmeli gerekirse çok ailenin yaşayacağı toplu konut tarzında evler yapılmalı. Mesela şu an görevde olan hükümet müstakil evleri desteklemek için özel fonlar sağlamıştı. Bu fonu iptal edip sosyal evlerin yapılmasını desteklemek için fon oluşturmayı hedefliyoruz.

Özellikle göçmen olanlar arasında en çok tartışılan konu Ukraynalılara uygulanan göç kolaylığı. Ayrıca onların ellerinde herhangi bir diploma olmamasına rağmen sözle beyan ettikleri mesleklerin kabul edildiği yönünde haberler yayılıyor. Diğer göçmenler ise diploma denklik için aylarca bekliyorlar. Ukraynalılara tanınan hızlı iş alımları, bürokrasi kolaylığı diğerlerine tanınmıyor bu da göçmenler arasında kutuplaşmaya neden oluyor. Bu sorunu nasıl çözeceksiniz?

Ukraynalılar hemen işe başlamıyor iş alanında da sorunlar var. Onların da diplomaları hemen tanınmıyor. Yeni gelen diğer insanlar gibi dil kursuna gitmeliler, diplomalarına denklik yapılmalı. Sadece diğer mültecilerden farklı olarak Ukrayna’dan gelenler hemen çalışma iznine sahipler. Bu gerçekten büyük bir avantaj, biz bütün mültecileri için talep ettiğimiz bir uygulama.

Türkiye neredeyse iki haftadır Güney Kürdistan’da hava saldırıları yapıyor. IKBY yönetimindeki KDP’de Ankara ile işbirliğini sürdürüyor. Akıllara Avrupa yeni enerji arayışı içerisinde ve o bölgedeki petrol Türkiye üzerinden Avrupa’ya mı getirilecek sorusu geliyor. Bu nedenle Avrupa’nın, özellikle de zAlmanya’nın Türkiye’nin agresyonuna ses çıkarmadığı düşünülüyor. Sizce bu doğru mu?

Bu sessizliğin enerji politikasıyla bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Biliyorsunuz Güney Kürdistan da Rojava da Türkiye tarafından ilk defa bombalanmıyor. Daha önce de Türkiye uluslar arası hukuk kurallarını ihlal etti. Daha önce de bu olaylar dünya kamuoyunda tepki görmemişti. Bu konuda çok netim özellikle Ukrayna Savaşı’ndan sonra uluslar arası hukuku korumak hepimizin çok daha fazla görevi olmalı. Türkiye, şu anda Güney Kürdistan ve Rojava’yı bombalayarak uluslar arası hukuku ihlal ediyor. Bütün bölgeyi anti Kürt politikasıyla destabilite ediyor. Parti olarak bu konuda çok yakın bir sürede parti kongremizde geçirdiğimiz bir karar vardı. Ama Yeşiller olarak tek başına Almanya’nın dış politikasını belirlemiyor. Uluslar arası konjüktürde Avrupa düzeyinde ortak bir Avrupa politikası geliştirmek hedefimiz. İlk olarak belki Osman Kavala’nın yargılanmasından sonra aldığı haksız müebbet cezasından sonra bir Almanya Dışişleri Bakanı Türkiye Büyükelçisini çağırıp nota verdi. Bununla birlikte bütün AB üye ülkelerine de birlikte hareket edelim diye çağrıda bulundu. Kürt sorununda da bence sadece Almanya’nın değil AB’nin ortak bir politikasının olması gerekiyor. Şu anda tabii ki Rusya’nın saldırısı ilk olarak göz önünde bulunduruluyor. Avrupa için çok hassas bir konu ama Ortadoğu’da ve Kürdistan’da olanların asla göz ardı edilmemesi gerekiyor.

Fotolar: Bülent Kilic / Artı Gerçek
 


 

Öne Çıkanlar