Sezai Temelli: Evet biz bir rüya gördük, düzenle bir kez daha yüzleştik

Sezai Temelli: Evet biz bir rüya gördük, düzenle bir kez daha yüzleştik
HDP eski Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, 7 Haziran'ın ardından Kürt sorununun çözülebileceğine ilişkin inanç taşıdıklarını fakat sermaye ve devlet gerçekliğiyle yüzleştiklerini söyledi.

Halkların Demokratik Partisi eski Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, ‘çözüm süreci’ ve 7 Haziran 2015 seçimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "Temelli, "Evet biz bir rüya gördük, 2015 güzel bir rüyaydı, bizi hayallere sürükledi ama 2015’ten sonra biz yeniden devlet gerçekliğiyle, Türkiye’deki sermaye gerçekliğiyle, egemenlerin bu ülkede yaratmış olduğu düzenle bir kez daha yüzleştik" diyen Temelli, buna karşılık barış ve demokrasi mücadelesinin büyütülmesi gerektiğini kaydetti.

7 Haziran seçimleri sonucunda paramiliter güçlerin devlet içerisinde güncellendiğini söyleyen Sezai Temelli, "Siyasi muhalefet 7 Haziran’a bakarsa, HDP ile kurulan ilişkilerin Türkiye’nin demokratikleşmesine nasıl katkı sunduğu bir kez daha görür" dedi.

Mezopotamya Ajansı’ndan  Diren Yurtsever’e konuşan Temelli, 7 Haziran’da ilk defa vesayete ve tekçi anlayışa karşı çoğulculuğun siyaset olanaklarını var eden bir anlayışın yeşermesinin görüldüğünü söyledi. "Biz buna ‘umuda yolculuk’ adını vermiştik" diyen Temelli, 7 Haziran’ın tam olarak Kürt sorunun çözüm umudu üzerinden yükseldiğini ifade etti. Temelli, "Toplumun her kesiminde beklenti ve umut vardı. Türkiye’nin toplumsal ve siyasal anlamda bir barışa kavuşabileceği umudu yükseliyordu. Devletin tekçi anlayışıyla dayandırdığı, Kürt düşmanlığına bağlandırdığı ve bütün toplumu baskı altına aldığı bir rejimin demokratikleşebileceği umudu yükseliyordu. Demokratik Cumhuriyet’in mümkün olduğu herkes tarafından benimsendiği bir dönemdi. HDP tam da bunun öncülüğünü yapıyordu. Buna karşı direnen ceberut bir iktidar vardı" ifadelerini kullandı.

‘KOBANÊ DAVASI’NIN AÇILMASI TESADÜF DEĞİLDİR’

Kobane davasının açılmasının tesadüfi olmadığını söyleyen Temelli, "Bizim ne denli güçlü bir örgütselliğe, değişim ve dönüşüm iradesine sahip olduğumuzu gösterdi. Çünkü iktidarın hayal ettiği şey, IŞİD gibi selefi örgütlerle girmiş olduğu ilişkiye bağlı olarak bir Arap kuşağı yaratmaktı. Kürt gerçekliğini yok saymak ve bu sayede yüz yıldır sürdürdükleri ittihatçı akılla bu ülkede baskı ve vesayet rejimini devam ettirmek istiyordu. Bunu değiştirecek olan şey Kürt sorununun çözümünden geçiyordu. Çözüm sürecini ayakta tutabilmenin yolu da direnişten geçiyordu. Bugün Kobanê Davası’nın açılması tesadüf değildir. Bu dava, çözüm sürecine, Kobanê direnişine ve 7 Haziran’a devletin karşı koymasıdır. Bunu izliyoruz" diye belirtti.

‘PARAMİLİTER GÜÇLER, MAFYA İLİŞKİLERİ, BUNLARIN HEPSİ DEVLETE İÇKİNDİR’

Temelli, şöyle devam etti: "Çözüm süreci sadece bir çatışmasızlığın yaratıldığı bir süreç değil, bunun ötesinde Öcalan’ın tezleri ile ortaya konmuş olan bir değişimin siyasetidir. Böyle baktığımızda devletin tepkisi aynı zamanda karşı tezdir. Burada iki siyasetin karşılaşmasını görürüz. Birisi müesses nizamdır diğeri ise hem Türkiye’ye hem Ortadoğu’yu demokratikleştirecek olan çoğulculuğu demokratik Cumhuriyeti savunan siyasettir. İki siyasetin karşı karşıya geldiği bir süreci görüyoruz. Dolayısıyla burada paramiliter güçler, mafya ilişkileri, bunların hepsi devlete içkindir. Devlete ait mekanizmalardır. Dolayısıyla çözüm sürecinde ortaya konulmuş olan fikriyat öncesinden gelen o paradigma, aslında tam da bunu reddeden bir anlayıştır. Bir mücadele sürecidir."

‘BİZİ HAYALLERE SÜRÜKLEDİ AMA 2015’TEN SONRA SAVAŞLA YÜZLEŞTİK’

7 Haziran’dan sonra yaşanılanlarla devletin kodlarının asla Türkiye’de çoğulcu, demokratik, laik bir rejime uygun biçimlendirilmediğinin görüldüğünü belirten Temelli, "Evet biz bir rüya gördük, 2015 güzel bir rüyaydı, bizi hayallere sürükledi ama 2015’ten sonra biz yeniden devlet gerçekliğiyle, Türkiye’deki sermaye gerçekliğiyle, egemenlerin bu ülkede yaratmış olduğu düzenle bir kez daha yüzleştik. Suruç’ta, Ankara katliamında, Cizre’de, Sur’da yüzleştik, savaşla yüzleştik ve savaş sürüyor. O zaman bizde barış mücadelesi ile savaşa karşı direnişi örgütlemeye ve bunu sürdürmeye devam etmeliyiz" diye belirtti.

‘FAŞİZM KURUMSALLAŞTI’

7 Haziran’dan sonra faşizmin kurumsallaştığını ifade eden Temelli, "7 Haziran, 1 Kasım ve sonrasını belli bir kurgu içinde okuduğunuzda aslıda devlet-sermaye-iktidar, bütün bu yapıların bu sürecin hafızasını silmeye yönelik topyekun bir saldırıya geçtiğini gördük. Hem demokratik siyaset alanındaki bütün yapılara hem Kürtlere karış bir savaşı ördüğünü görüyoruz. Kendi geleneğinde var olan ilişkileri de bir kez daha dönemin koşullarına uygun biçimlendirmesi doğaldır. Sedat Peker vakasını gördüğümüz gibi sosyal medyada kötü bir film olarak görüp, büyük şaşkınlıklar ortaya çıkıyor. Oysa çok şaşıracağımız bir şey değil. Çünkü Türkiye siyaset geleneğinde her zaman için mafya-siyaset ilişkileri vardır ve bunu bizzat devlet düzenler" diye konuştu.

‘ÜLKÜ OCAKLARI DA PARAMİLİTERDİR AMA BU DÖNEMDE DEVREYE GİRMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ’

Devletin, 2015 yılında paramiliter güçleri güncellediğinin altını çizen Temelli, şöyle devam etti: "Bugün karşımıza SADAT’ın çıkması aslında içinde bulunduğumuz politik iklimin bir sonucu olarak bir düzenlemeye ihtiyaç duyuyor. Çünkü devlet Ortadoğu’daki yayılmacı politikalar gerçekleştirirken, bunu özellikle İslami belli örgütlerle bir arada götürdü. Bu örgütlerin IŞİD gibi yapıları ile daha çok ilişkiye girdi, bu ilişkinin bir sonucu da içerideki paramiliter güçlerin bir şekilde dönüştürülmesi söz konusu oldu. Ülkü Ocakları da paramiliterdir ama bu dönemde devreye girmediğini görüyoruz. Temelde yöntem aynı fakat kullanılan araçlar içinde bulunulan siyasi koşullara göre yeniden güncelleniyor."

‘BAŞARAMAZSAK BU SALDIRILAR DEVAM EDER’

Muhalefetin bir an önce devletin kodlarından kurtulması gerektiğini vurgulayan Temelli, "Yan yana gelerek, bir yanı ile faşizme karşı güçlü bir direnişi ortaya koyabilecek buluşmaları, mücadele dinamiklerini yan yana getirebilecek çözümler üretmeliyiz ama diğer taraftan da bu iktidar sonrasını bu değişim dönüşümden sonrasının ne olacağına dair de toplumu ikna edebilecek siyaseti de bugünden hayata geçirmeliyiz. Bunu başarabilirsek, bu gidişatı durdurabiliriz, başaramazsak bu saldırılar devam eder. Burada da turnusol kağıdı da HDP ile olan ilişkilerdir. Siyasi muhalefet, 7 Haziran bakarsa, bütün siyasi partilerin o dönemde HDP ile kurmuş olduğu ilişkilerin Türkiye’nin demokratikleşmesine nasıl katkı sunduğu bir kez daha görür. Hafızalarında yoklasa, bugün ne yapması gerektiğinin ipuçlarını içinden çıkartıp bulabilir" şeklinde konuştu. 

Öne Çıkanlar