Yeni sinema yasası, Saray’daki sahne, kırmızı halıda Nazi kampı

Yeni sinema yasası, Saray’daki sahne, kırmızı halıda Nazi kampı
Yeni sinema yasası, içeriğine uygun bir şekilde, Saray’da kurulan sahnede onaylandı.

Aslı ULUŞAHİN


ARTI GERÇEK - AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başrolünde kurulan sahnede, sinema sektöründen temsilciler yan rollerde yerini aldı. Herkesin yüzünde gülümseme. Neden olmasın? Yapımcıların yükselen sesi bir çırpıda karşılık buldu, tartışmaya vesile mısır patlaklı promosyonlar yasaklandı vb. 

Saray’a sevgisini sergilemekte mahir Yılmaz Erdoğan bile şaşmış bu hıza. Gösterdiği hassasiyet için Erdoğan’a teşekkür etmiş, "sorunların çözümü noktasında daha önce böyle bir ivme ve hız görmediklerini" söylemiş. Belli ki, Başkanlık sistemi geldi, sorunlar çözüldü, demek istiyor. 

Dünya, sinemada kadın varlığının artırılması/eşitlik talebiyle ayağa kalkmışken, masanın çevresinde onlarca erkek arasında birkaç kadın oturuyor, temsilen. Oyuncular Sendikası Başkanı Demet Akbağ "işçi sağlığı, sigortalılık, can güvenliği, sendikal örgütlenme" gibi sorunları aktarmak için toplantıya katılmış. Yıllardır çözüm arayan bu sorunlara aynı hızla yanıt verilmiyor olmasını dert etmiyor gibi. Onun da yüzü gülüyor.

Promosyonlar vb dışında ne var yasanın içinde? 2004 yılındaki (şimdi üzerinde kimi değişiklikler yapılan) yasada yer alan sansür maddesi aynen korunuyor: "Değerlendirme ve sınıflandırma sonrasında uygun bulunmayan filmler ticari dolaşıma ve gösterime sunulamaz."  

Değerlendirme ve sınıflandırma kurullarının kimlerden oluşacağı da önceden belirlenmişti: Kültür, İçişleri ve MEB’den birer üye, Kültür Bakanlığı’nın seçeceği meslek birliklerinden üç üye ile yine Bakanlığın belirleyeceği sosyolog, psikolog ve çocuk gelişim uzmanı. Yani her şey Bakanlığın/Saray’ın iki dudağı arasında. 

Meclis’te bu maddenin değiştirilmesi için çalışma yürütülürken, AKP’liler "Aman canım, 2004’ten bu yana kaç film yasaklandı ki?" diye kendilerini savunmuş. Söz ettikleri filmlerden biri 2015 yapımı Bakur belgeseli: Türkiye’de yönetmenlerine hapis istemiyle dava açılan ilk film olarak tarihe geçti.

Basında -ısrarla- yazılıp çizilenin aksine, yeni yasa değerlendirme ve sınıflandırma kurullarıyla ilgili düzenlemeler içermiyor. Sansürcü kafa 2004’te neyse, şimdi de o. Asıl itiraz da bu noktada yükselmeli: Yapımcıların kâr paylaşımlarına deva olmak için bir haftada yasa hazırlandı, 15 yılda sansüre karşı bir arpa boyu yol yok. Cem Yılmaz’dan Kaan Müjdeci’ye "çok olumlu bulunup" alkışlanan hal bu.

Yeni yasada asıl, destekleme kurullarıyla ilgili düzenlemeler var. Yine Meclis’te yürütülen çalışmalarla kanun teklifi değiştirildi, kurulda (psikolojik) eşitlik sağladı: Dört meslek birliği temsilcisi, bir bakanlık temsilcisi ile bakanlığın seçeceği üç üye. Bu kadro, hangi filmlerin destekleneceğini, bir anlamda gelecekte nasıl filmler üretileceğini belirleyecek. 
Kime gidecek devlet desteği? Tayyip Erdoğan toplantıda "Türk kültür ve tarihini yansıtan filmlerin sayısının artması gerektiğini" söylemiş.

Emin Alper Kızkardeşler filmi için devletten destek alamamıştı. Filmi önümüzdeki hafta Berlin’de Altın Ayı için yarışacak. Babamın Kanatları filminin yönetmeni Kıvanç Sezer de yeni filmi için destek göremeyenlerden. Kelebeler’in yönetmeni Tolga Karaçelik dayanışma için filmin yapımcısı olmuş.

Yeni yasayı doğuran tartışmanın taraflarından biri -büyük miktarda destek gören- Ayla ile Müslüm filmlerinin yapımcısı Mustafa Uslu’ydu. Uslu, daha yasa çıkmadan, yine tartışmaya konu Mars Group ile anlaştı, "Türk kültür ve tarihini yansıtan" Çiçero filmi gösterime girdi. Galada Nazi toplama kamplarını kırmızı halı çevresinde canlandırmışlar, yola da gaz odalarında öldürülenleri temsilen ayakkabılar, oyuncaklar yığmışlar. (Al sana promosyon.) Kırmızı halıda yürüyenlerin yüzü de Saray’dakiler gibi gülüyor.   

Hep söylüyoruz: Türkiye kültürel dönüşümün arifesinde. Çünkü çok iyi biliyorlar ki, yönetim sistemini değiştirmek yetmiyor, kültürü dönüştürmek gerekiyor. (Bakınız Hitler Almanya’sı.) Bunu yaratmak için de aktörlere ihtiyaç var.

Saray’a giden sinemacılara Barış Atay "bu yasa sizin eseriniz" diye tepki göstermiş. Mesele, bir kâğıdın üzerindeki kuru kelimelerde kalsa iyi. Saray’da yan rollere çıkanlar, sansürcü yasayı onaylayanlar, gelecekte hangi filmleri üretecek, hangi filmlerde oynayacak, hangi kırmızı halıda boy gösterecekler bakalım? Kültürel iktidar mücadelesinin hangi ucundan tutacaklar?

Picasso’nun Guernica için "bunu siz yaptınız" demesi aklımızda.

Öne Çıkanlar