Dersim'deki arkeolojik kazılar sona erdi: Kentteki yaşam 6 bin yıla dayanıyor
Remzi Budancir
+GERÇEK- Dersim, doğal yaşamının zenginliği ve sarp dağlık alanlarının yoğun olması ile ile bilinen bir kent. Kentteki yaşamın tarihçesine ilişkin pek bilgi yoktu. Kentte süregelen yaşamın ne kadar eskiye dayandığı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle kent merkezi ve ilçelerinde 2015 yılından bu yana yapılan arkeolojik yüzey araştırmaları ile ortaya çıktı.
ESKİ YAŞAMA İLİŞKİN YENİ İZLER
2020 yılında Ovacık İlçesi’nde yapılan yüzey araştırmasında orta/üst paleolitik ve epipaleolitik döneme ait yontma taş aletlerinin bulunması ile Anadolu'nun kuzeydoğusunda insana ait en eski izler de tespit edilmiş oldu. Dersim’de kazı çalışmasının bir diğer adresi Pertek ilçesinin Tozkoparan (Tanz) köyünde bulunan höyüktü. Tozkoparan Höyüğü'nde 2021 yılında başlayan arkeolojik kurtarma kazısı çalışmalarının ikinci etabı bu yıl da devam etti.
5 BİN 500 YILLIK TARİH
Tunceli Müzesi Müdürü Kenan Öncel'in başkanlığında Düzce, Erzurum, Diyarbakır ve Çorum’daki çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin danışmanlığıyla 15 kişilik personelle gerçekleşen kurtarma kazısında ‘Geç Kalkolitik’ ve ‘Erken Tunç’ çağlarına ait olduğu düşünülen 5 bin 500 yıllık mimarı yapılar keşfedildi. Tozkoparan Höyüğü'nün yüzeyi ve çevresinde yapılan incelemelerde ise bölgede neolitik döneme ait 9 bin yıl öncesi bulgular da tespit edildi. Pertek, Tozkoparan Höyüğü'nde İki yıldır devam eden kazı çalışmaları tamamlandı.
BULUNAN MİMARİ KALINTI ANITSAL BİR YAPI
Kentte yapılan kazı çalışmasında bölgede ‘İlk Tunç Çağı’ dönemine ilişkin veriler elde edildiği gibi, çanak, çömlek verileri ise bölgenin önemli bir geçiş noktası olduğunu da ortaya koydu. En önemli bulgu ise Pertek Tozkoparan Höyüğü’nün Mezopotamya ve Trans Kafkasya ile bağlantılarıydı. Yapılan çalışmaları +Gerçek’e değerlendiren Tunceli Müze Müdürü ve Kazı Başkanı Kenan Öncel, Pertek Tozkoparan Höyüğü’nde yaptıkları kazı çalışmasının 2021 yılında başlayan çalışmaların devamı olduğunu söyledi. Ortaya çıkarılan mimarı yapı ve Tozkoparan Höyüğü’nde elde edilen bulgularla kentin tarihinin milattan önce 5000’lere doğru indiğini vurgulayan Öncel, "Tozkoparan bir merkez bizim için. Daha erken dönemlerde bekliyoruz. Ama tabi şu anda bir şey söylemek için erken. Çıkan mimari kalıntılarda anıtsal bir yapı ile karşı karşıyayız. Bu anıtsal yapı bir yöneticinin kullandığı bir yapı mı, yoksa dini bir alan mı, bu aşamada onunla ilgili bir şey söylemeyiz. O alan genişledikçe, alt tabakalara indikçe bu netleşir" dedi.
MEZOPOTAMYA VE TRANS KAFKASLAR ARASINDAKİ GEÇİŞ BÖLGESİ
Bölgede yapılan yüzey araştırmasında elde edilen bulguların heyecan verici olduğunu ifade eden Öncel, birkaç yıl öncesine kadar Elazığ-Keban’dan sonra bu bölgede, özellikle Fırat’ın kuzeyinde bir araştırma yapılmadığına dikkat çekti. Tunceli’nin bu güne kadar kapalı bir bölge olduğunu, Türkiye'nin arkeolojisinde en saklı, en bilinmez ve araştırmaları en az olduğu bir il olduğunu hatırlatan Öncel, yapılan kazılarda bölgenin Trans Kafkaslar ile Mezopotamya arasında bir geçiş olduğunu ortaya çıkardıklarını söyledi.
DERSİM BÖLGE İLE BAĞLANTILI
Tunceli’nin tarihsel serüvenindeki, Kafkaslarla Mezopotamya arasındaki geçişini kazılarla somut delillerle ortaya çıkartmaya başladıklarını ifade eden Öncel, Elazığ Keban’da Trans Kafkaslarda görülen Kafkas kültürüne ait bulguların bir birçok benzerlerini Tozkoparan’da bulduklarını söyledi. Yüzey araştırmasında elde edilen bulguların bununla sınırlı olmadığını ifade eden Önce, "Bingöl, Karacadağ bölgesinden, Orta Anadolu obsidyenlerinden alet edevat yapıldığını biz Tunceli’de gördük. Bu bölgenin çevresi ile, Kuzey ve Güneyi, hatta İç Anadolu ile yoğun bir bağlantısının olduğunu gördük" ifadelerini kullandı.
NEOLİTİK TOPLUMLARIN MUNZUR DAĞLARINA YASLANDIĞININ KANITI
Arkeolojik kazılarda elde edilen bulgular bölgedeki yaşamı yaklaşık 6 bin yıl önceye dayandığını ortaya çıkarıyor. Yeni bulguların neyi ortaya koyduğuna ilişkin soruya Öncel, "Bizim bildiğimiz Kuzey’deki en eski neolitik yerleşim yeri Kovancılar Çınaz Höyükteydi. Neolitikler Fırat’ın Kuzeyine, Tunceli bölgesine geçmediği konuşuluyordu. Türkiye, hatta Dünya’da en iyi arkeologlardan olan Mehmet Özdoğan hoca, ‘Neolitikler Munzurlara kadar, paleolitik toplumlar Munzurlara kadar yaslanmış olması lazım. Bu toplumlar Tunceli bölgesinden geçmiş olması lazım’ demişti. Ama bu sadece bir tezdi. Orada araştırmalar yaptığımızda bu tezin doğru olduğunu gördük. Tunceli bölgesinde yapmış olduğumuz çalışmalarda, yüzey araştırmalarında Neolitik toplumların Tunceli bölgesine geldiğini, hatta paleolitik dönemler Munzur Dağlarına kadar yaslandıklarını gördük. Bir anlamda bilgiler değişmeye başlıyor. Bazı bilgiler eksikti, biz o eksik hatları tamamlıyoruz. Daha alt tabakalara indikçe, daha erken dönemlere inmeyi umuyorum. Tunceli arkeolojisinin daha eskiye gidebileceğine dair öngörülerimiz var. Tüm kanıtlar bize onu gösteriyor" dedi.
NEOLİTİK DÖNEMİNDEN GÜNÜMÜZE KESİNTİSİZ YAŞAM
Elde edilen bulguların bölgenin tarihsel serüvenini ortaya çıkardığını ifade eden Öncel, şunları söyledi: "Tunceli arkeolojisi en belli olmayan yerlerden biriydi. Biz orada tarihsel bir serüvenin olduğunu, ta paleolitik toplumlardan, ilkel toplumlardan günümüze kadar kesintisiz bir yaşamın olduğunu ortaya çıkardık. Neolitiklerin, paleolitiklerin, Tunç ve Demir çağların, medeniyetlerin hepsinin kesintisiz bir şekilde, nasıl ki Elazığ, Erzincan’da, Malatya’da, yâda daha güney ve batıdaki bölgelerdeki gibi aynı şekilde aynı kaderleri yaşadığını, o serüvenin tam olduğunu, eksiksiz olduğunu biz Tunceli’de ispatladık. Oradan gelecek veriler bize neyi söyleyeceği ileriki yıllar gösterecek. Bakanlığımızın, bizim kültür varlıklarımızın stratejileri doğrultusunda bu çalışmalar büyüyebilir. Çünkü Tunceli daha yeni başladı. Bizim için, bakanlığımız için, Anadolu ve Türkiye arkeolojisi içinde çok çok önemli bir bölge."