Eser Karakaş
14 Mayıs seçimleri ve II. Abdülhamit’in jurnalleri
Başlıktaki sırayla yani Pazar günü yapılan seçimlerle başlayalım.
Erdoğan 2018 seçimlerinde yüzde 52 oy aldı, Pazar günkü (2023) seçimlerde ise yüzde 49.4 aldı ve bu arada da, 2018’den günümüze geçen beş sene zarfında Türkiye ekonomik olarak resmen çöktü, yolsuzluklar, haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler tavan yaptı.
Evet, Erdoğan’ın oylarında küçük bir düşüş var ama 2018’den günümüze yaşananlar düşünüldüğü zaman Erdoğan’ın siyaseten çok da başarısız olduğunu söylemek kolay değil.
Bu manzara karşısında ise muhalefet partilerine, özellikle de Meclis seçimlerinde başarılı oldular demek zor ve bu durumun bir biçimde izahı gerekiyor.
Bu konuda çok şey söylenebilir ama benim ilk aklıma gelen nedenlerin başında muhalefet partilerinin, mesela CHP ve İYİP, sıkıntılı konularda AKP ile çok da farklı pozisyonlar almıyor olmaları gelir.
Hukuksuzlukların, yolsuzlukların başında mesela kamu ihaleleri geliyor, AKP bu konuda korkunç işler yaptı ama muhalefet partileri milletvekillerinin bu konuda neler yaptıklarını iyi biliyor muyuz?
Anadolu kentlerinde acaba CHP, İYİP milletvekilleri, çok yakınları hem merkezi yönetimden hem de yerel yönetimlerden AKP yöntemleri ile ihaleler aldılar mı, almadılar mı?
En sıkıntılı, en eleştirilen konularda, en akçeli alanlarda muhalefet milletvekilleri, il başkanları, ilçe başkanları iktidarla sessizce ortak hareket ediyorlarsa Pazar günkü sonuçlara şaşmamak gerekebilir.
Erdoğan ve AKP’yi en sert biçimde eleştiren muhaliflerin kendilerine yakın belediyelerde 21-b ile ihaleler almaları ve benzer durumlar bizim siyaset geleneğinin bir parçası.
MUHBİRLERİN ÖZELLİĞİ DİKKAT ÇEKİCİ
Gelelim II. Abdülhamit döneminin o ünlü jurnallerine.
Dönem İkinci Meşrutiyet dönemi, 31 Mart vakası oluyor, İttihat ve Terakki ile mutlakiyetçi monarşist siyasal hareketler arasında büyük çekişmeler var, II. Abdülhamit tahttan indiriliyor (hal), Selanik’e gönderiliyor, Yıldız Sarayı'na giriliyor ve Yıldız’da o ünlü jurnaller, altta muhbirlerin imzalarıyla ele geçiyor.
Bu konuyla ilgili detaylı bilgi edinmek isteyen Aykut Kansu’nun İletişim yayınlarından çıkan İttihatçıların rejim ve iktidar mücadelesi 1908-913 (2 Cilt) kitabını okuyabilirler.
Hem ittihatçıların hem de bazı monarşistlerin ilk tepkisi bu jurnallerin (ihbarların) imzalarla beraber yayınlanması, bu yöntemle Abdülhamit’e insanları ihbar edenlerin kimliklerini deşifre etmek istiyorlar ama konuları galiba daha iyi bilen dönemin Sadrazamı Hakkı Paşa bu jurnallerin yayınlanmasına çok soğuk bakıyor, neden mi, çok ilginç.
Jurnaller tasnife tutulurken görülen manzara o ki, bu muhbirler (jurnalciler) hem İttihat ve Terakki hem de monarşist hareketler içinde çok yaygınlar, yani insanları Abdülhamit’e jurnalleyenler hep bilinen tanınan isimler, nazırlar (bakanlar), Meclis-i Ayan (Senato), Meclis-i Mebusan (Meclis) üyeleri yani bu jurnalleme dışında kalan pek kimse yok.
Sadrazam Hakkı Paşa durumun vahametini anlıyor, İttihat ve Terakki’nin desteğini de alıyor ve jurnallerin yayınlanmasını engelliyor.
Bu II. Meşrutiyet dönemi jurnalleme hikayesi ile Erdoğan dönemi iktidar, muhalefet milletvekillerinin, il ve ilçe başkanlarının kamu ihaleleri ortak hikayeleri ne kadar da birbirine benziyorlar değil mi?
Nedendir bilmem, 14 Mayıs seçimleri beni Aykut Kansu’nun bu harika kitabına götürdü.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniver