Ahmet Nesin
18 yıl mı yalancı yoksa iktidar mı!..
Benim yaş grubum Türkiye'de çok partili dönemi başından günümüze kadar yaşayan bir nesil. Bu çok önemli değilmiş gibi gözükse de detaylarını düşündüğünüzde ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Bunun sonucunda iki önemli nokta ortaya çıkıyor siyasette, birincisi iktidardaki daha önce muhalefet yaşamadığından sadece iktidarı biliyor. Muhalefetteki partiler de daha önce aynı parti içinde olduklarından sadece iktidar yaşamış ve muhalefeti bilmiyor.
Devlet bu sistemi çok iyi kullanıyor, o da muhalefet edilmesi konuların başına "MİLLİ" sözcüğünü ekliyor ve dolayısıyla eleştirilmesi vatan hainliğiyle eşdeğer oluyor. Bunu bazı bakanlık yada kurumlarda da yaptığından onların da yanlış yapabilme yada eleştirilme olasılıklarını yok ediyor. Eğitim bakanlığımız ve savunma bakanlığımız milli mesela, neden milli bilmiyorum ama milli. Türkiye'nin savunma bakanlığı başka neyi savunacak da başında milli var, hiç düşündünüz mü? Tek parti döneminde muhalefet parti içinde kaldığından en fazla bir bakanın yerine geçmek olarak görülüyor ve aynı partiden olduğu için de iktidarı yıkmak olarak adlandırılmıyor. Bunun en tehlikeli yanı Türkiye tek parti döneminin bütün başbakan ve bakanlarını aynı dünya görüşünde sanıyor ve o yüzden o dönemde yapılan bütün kötülükler CHP'ye yükleniyor. Daha da komik yanı CHP hepsini sahipleniyor.
O yüzden mesela CHP hep kendisiyle çelişiyor. Tabanı, bilhassa gençlik ve kadınlar barışı savunsalar da, meclisteki oylamalar hep millilik üzerinden yapılıyor ve söylemlerle çelişkiye düşülüyor.
İşte bütün bunların neticesinde bilhassa son 18 yıl hükümeti başından sonuna kadar hep yalanlar üzerine kurulmuş. Celal Başlangıç dünkü yazısında Erdoğan'ın bir tümcesini örnek olarak almış ve tümcenin neredeyse her sözcüğü yalan üzerine kurulu. Bugünün bakanlarına baktığımızda bunu çok açık görüyoruz:
Adalet bakanı Abdülhamit Gül: Adalet sıfır noktasında.
İçişleri bakanı Süleyman Soylu: Kimsenin güvenliği yok.
Aile, çalışma ve sosyal hizmetler bakanı Zehra Zümrüt Selçuk: Kadınlar ve çocuklar taciz ve tecavüz mağduru, öldürülüyorlar. Sosyal haklar aranıyor ama bulunamıyor.
Çevre ve şehircilik bakanı Murat Kurum: İnşaat sektörü devam.
Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: Yakında asker ve silah göndermediğimiz ülke kalmayacak.
Milli savunma bakanı Hulusi Akar: Hâlâ kendisini genel kurmay başkanı sanıyor.
Milli eğitim bakanı Ziya Selçuk: Okul mu, o da ne?
Hazine ve maliye bakanı Berat Albayrak: dolar dediğin nedir ki, mayış mı alıyorsun?
Enerji ve tabi kaynaklar bakanı Fatih Dönmez: Göl kalmayana kadar devam.
Gençlik ve spor bakanı Mehmet Kasapoğlu: 4 büyükler bitti cumhurbaşkanıyla damadın takımının büyüklüğü başladı.
Kültür ve turizm bakanı Mehmet Ersoy: Covid 19 var, hep beraber izindeyiz.
Sağlık bakanı Fahrettin Koca: O bir doktor, matematikten sınıfta bırakmayın, sayı saymasını bilmiyor.
Sanayi ve teknoloji bakanı Mustafa Varlık: Çok varlıklı, eski fabrikaları açtırtıyor.
Tarım ve orman bakanı Bekir Pakdemirli: Almadığımız bir ot kaldıydı, sayende bakanım.
Ticaret bakanı Ruhsar Pekcan: İflaslar yasak ulen.
Ulaştırma ve altyapı bakanı Mehmet Cahit Turhan: Erdoğan bile dayanamadı, oysa sadece yağcılığı abartmıştı.
Ulaştırma ve altyapı bakanı Adil Karaismailoğlu: Altyapı sözcüğü ağır geldiğinden müsteşar bulamıyor, hem de ne olduğunu anlamadı, ben de anlamadım.
Buyurun size bakanlar kurulu, hepsine birer soru sorun, birisi doğru cevap verirse ben bu işi bilmiyorum diyeceğim. Ama bu kadar beceriklisi nasıl biraraya geldi, anlamadığım bu.
Neden mi yazdım bunları, bizde tek partili dönemle çok partili dönem arasında bir fark yok, hep yalan ve kandırmaca üzerine geçen yaklaşık bir 100 yıl yaşamışız.