Ahmet Nesin
2 rekat arası 1 duble!
Hırs kötü bişey midir, hep ikilemde kalmışımdır, hiç hırsın olmadığını söyleyemem ama hırsım var diye de her naneyi yiyecek konuma gelmedim bugüne değin. Böyle mi olmak gerekiyor, tam olarak yanıtını veremiyorum ama insanı insani değerlerden uzaklaştırdığını biliyorum. Benim gibi birisinin boks maçında Muhammet Ali'yi yenmem olanaksız ama hırsıma kurban olursam onun yemeğine hiç çözemeyeceği bir ilaç karıştırarak evire çevire de dövebilirim. İstediğime erişebilirim ve bikaç ay dünya şampiyonu diye de dolaşırım ama kendime saygım kalır mı, işte püf noktası da burada gizli bence.
Yakında yerel seçimler var ve herkes endişeli, ne AKP ne de Recep Tamam Erdoğan tek başına bişey yapamıyor. Kimsenin desteğine gereksinim duymadan bulunduğu bölgede seçimleri kazanabilecek tek parti var, o da Kürtlerin ve sosyalistlerin üye olduğu HDP. Hatta HDP öyle bir durumdaki, geçtiğimiz seçimde kazandığı belediye başkan sayısından daha fazlasını kazanabilir. Kayyım atanması ve baskılar her zaman olduğu gibi ters tepiyor.
Ancak diğer partilere baktığımızda durum öyle değil, yanına başka partiyi almayan bir parti seçim kazanamıyor. Sonuçta en fazla oyu alan mutlaka kazanıyor ama kimisi eski yerini korumak için başka partiye gereksinim duyuyor, kimi de başkanlık kendi partisine geçsin diye. Daha da ilginç olanı şu an hükümet de, Erdoğan da aynı durumda, başka partilerin desteğiyle kendilerini tek başına iktidar sanıyorlar.
AKP'nin ve Erdoğan'ın bu seçimde ciddi bir sorunu daha var, o da istediği adayları bulamamak. İktidar partisinin aday bulamaması çok görülen bişey değildir ama Türkiye'de her şey normaldir. Nasıl artık hiçbişeye şaşırmıyorsak, anormalin de ne olduğunu unuttuk. AKP neden aday bulamıyor, çünkü AKP'ye gönül verenler artık yakın bir gelecekte iktidardan düşeceklerini ve hem Türkiye'de hem de uluslar arası arenada yargılanacaklarını biliyorlar. O yüzden daha önce kıyısından AKP'li gibi duran ve daha çok merkez sağ ve liberal sağ kesimler hızla uzaklaşıyorlar. Bunlara yavaş yavaş yurt dışına çıkmaya başlayan sanayici ve AKP'li akademisyenleri de eklersek durum esasında onların da tahmininden vahim.
Bunun en büyük örneği İzmir belediye başkanlığı için aday araştırmasında oldu. İzmir Ticaret Odası başkanı Mahmut Özgener'in adı dolaşmaya başladı AKP adayı olarak. AKP hemen bir yasa çıkarttı, bu yasaya göre adaylar seçilmediği taktirde eski görevlerine dönebilecekler, yani Özgener seçilemediği taktirde seçimlerde istifa ettiği ticaret odası başkanlığına geri dönecekti. Bu yaklaşıma ticaret odaları da karşı çıktı ama Erdoğan istedi ve yasa çıktı.
İşin ilginç yanı bu yasaya Özgener de karşı çıktı ve "Bugün TBMM'ye sunulan bir yasa teklifi ve de özellikle sosyal medyada farklı siyasi görüşlere mensup insanlar tarafından yapılan yorumların, 'yasanın şahsımın İzmir Belediye Başkanlığı adaylığının önünü açmak için hazırlandığı' iddiaları üzerine şahsıma görüşlerimin sorulması nedeni ile aşağıdaki açıklamayı yapma zarureti doğmuştur. İlk olarak yüce meclisimizde görev yapan hiçbir milletvekilimizin kişiye özel yasalar çıkarmak gibi hesaplar içinde olamayacağını hatırlatırım. Bununla beraber yasanın içeriğine ve getirdiği düzenlemeye katılmadığımı özellikle belirtmek isterim. Hazırlanan düzenlemenin ülkemizde seçim süreçlerini yeni tamamlamış olan birçok odanın yürümekte olan çalışma ve işleyişlerinde önemli duraksama ve belirsizliklere yol açabileceği düşüncesindeyim. İkinci olarak İzmir Belediye Başkanlığı için hakkımda uzun süredir devam eden spekülasyonların, bu yasayla birleştirilerek ismimin siyasi tartışmalara alet edilmesinin beni çok üzdüğünü belirtmek istiyorum. İzmir Ticaret Odası Başkanlığı, kentimizin ve bölgemizin büyük bir teveccüh göstererek beni layık gördüğü, kendim ve odamız adına hedefler koyduğum, devam etmekten büyük bir mutluluk duyduğum bir görev... Bu önemli göreve konsantre olduğumu, odamızın bütün organlarıyla ve değerli üyeleriyle birlikte başlattığımız değişim hamlesine odaklandığımı, ismimin çevresinde yapılan spekülasyonların tamamen benim dışımda geliştiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum." diye bir açıklama yaptı.
Ve bunun üzerine Erdoğan, İzmir için eski Denizli belediye başkanı ve ekonomi bakanı Nihat Zeybekçi'yi seçti. Zeybekçi'nin işi zor, bunu kendisi de anlamış olmalı ki saçmalamaya başladı. Zeybekçi bakan olarak çok bilinmemekle birlikte, belediye başkanıyken içkili yerleri Denizli'nin dışına taşımasıyla ünlendi.
Peki aynı kişi şimdi ne diyor, İzmir'i kazanma hırsı ona ne dedirtiyor, buna iyi bakmak gerek. Zeybekçi geçen günkü açıklamasında "Bugün İzmir ile ilgili şunları duymuyor değilim: 'Rakımıza dokunma'. Eyvallah. Bugün insanların özgürce içkilerini içebildiklerini ben biliyorum. AK Parti'deki arkadaşlarımız bugün içkisini içebilen, namazını da kılabilen, günü geldiğinde orucunu tutabilen bir hoş görü alanına sahiptir. Türkiye'nin bir özeti gibidir AK Parti. Demek ki biz anlatamamışız." dedi.
İşte yazının başında yazdığım hırs böyle bişey, içkiyi haram sayan zihniyet seçim kazanmak adına neredeyse içki masasına oturacak. Şaka değil, Erdoğan bütün illeri rakı içmesi şartıyla kazanacağını bilse benden beter içer. Adı da yazının başlığındaki gibi olur, 2 REKAT ARASI 1 DUBLE... Ben bunların hırs uğruna dinlerine de saygılarının kaldığına inanmıyorum. Seçime 5 kala Erdoğan salına salına kürsüye çıkıp da "N'olcek bu memleketin hali" derse şaşırmayacağım.