Eser Karakaş
2008 krizi bugünün dünyasını açıklıyor mu?
Çok emin değilim.
Doğrudur, 2008 küresel krizi çok ağır geçti, büyük tahribat oluşturdu ama geleneksel olarak sistematik üretim ve istihdam düşüşü diye tanımlanabilecek krizin artık eski şiddeti çok azaldı, ABD ekonomisi, dünya ekonomisinin motoru denebilir, kendi cesametine göre hızlı büyüyor, Almanya’da da sorun yok, AB ortalaması ise kriz öncesini yakaladı, küresel yatırım sermayesi eski seviyelerinde.
Ancak, küresel siyasette çok ilginç manzaralar var, sorun çok büyük.
Siyasi krizin iktisadi kriz kriterlerinin gerisinden geldiği de iddia edilebilir ama yine de bu konunun yeterince tartışıldığı kanısında değilim.
Dünyada büyük çılgınlıklar yaşanıyor, ABD’de Trump, Brezilya’da Bolsonaro (ikinci turun çok güçlü adayı) seçim kazanıyorlar.
Brexit çok anlamsız, her iki taraf (Birleşik Krallık ve AB) için de büyük zarar üretecek bir karar oldu; kazan-kazan değil tam tersine kayıp-kayıp durumu, İngilizler neden böyle bir sürece girdiler, neden bu sonuç çıktı, anlaşılabilir gibi değil, işin biraz içine dalarsanız Brexit’i anlamlı gösterecek bir alan pek yok.
ABD’de Clinton değil Trump seçmen-i sani oylarıyla başkan seçildi, ABD hem kendisi, hem de küresel ekonomi için inanılmaz zararlı kararlar alıyor, korumacılık dönemlerine geri dönülüyor, küresel ekonominin büyük umudu ABD-AB ortak gümrük-ekonomi bölgesi fikri göreve geldiğinde Trump’ın elinin tersiyle ittiği ilk büyük proje oldu.
Son yüz senedir hukuk tarihinin yüzünü ak çıkaran ABD Yüksek Mahkemesi’ne Brett Kavanaugh gibi biri Trump tarafından aday gösterildi ve Senato Kavanaugh’ın adaylığını onadı ve Yüksek Mahkeme üyesi oldu.
Soğuk savaş yıllarında dünyaya umut veren eylemlere konu olan Macaristan ve Polonya, bugün iki ülke de AB üyesi, AB hukuk standartlarını dibe çekmekle meşguller son senelerde.
İtalya gibi bir ülkenin başında bugün AB sürecine açıktan karşı çıkmayan ama ilkeler bazında bu ortama temelden karşı bir yönetim var.
Türkiye’de Erdoğan var diyelim ve çok detaya girmeden geçelim.
İsveç gibi sosyal demokrasinin kalesi bir ülkede ırkçı bir sağ parti yüzde on altı oy alabildi; böyle bir gelişme otuz sene önce söylense idi, söyleyenin aklını kaçırdığına hükmedilebilir idi.
Brezilya’da Jair Bolsonaro ilk turda yüzde 46 oy alarak seçilmeye en yakın aday olduğunu gösterdi, Bolsonaro’yu izleyen İşçi Partili Haddad yüzde 28 oranında oy alabildi.
Bolsonaro da Brezilyalı seçmen de ilginç; Bolsonaro’nun beş çocuğu var, dördü erkek, biri kız ama dört erkek çocuktan sonra bir kız sahibi olmasını "bir anlık zayıflık" diye tanımlıyor ama kadınlardan aldığı oy da artıyor.
Doğrusu ilginç bir dünya.
İzleyebildiğim kadarıyla dünyanın içinden geçtiği bu siyasi krizi dört başı mamur bir biçimde açıklamaya yönelik kapsamlı bir çalışma hala yayınlanmadı.
Dört başı mamurdan vazgeçtim, kısmi ama öğretici açıklamalar bile pek orta yoklar.
Meselenin mutlaka 2008 küresel ekonomik krizi ile bir bağlantısı var ama buraya takılıp kalmanın bazı şeyleri iyi anlayamamak anlamına gelebileceğini düşünüyorum.
Bu büyük siyasi çalkantının kökeninde acaba sanayi toplumundan internet dünyasına, bilgi ekonomisine geçişin yarattığı sıkıntılar mı var?
Bu dönüşüm mutlaka çok olumlu bir dönüşüm ama her geçiş döneminin sarsıntılarını mı yaşıyor acaba dünya?
Türkiye’de biz hala Erdoğan’ın ve AKP’nin 2010 sonrası yaşadığı çok talihsiz değişimi bile çok etraflı bir biçimde analiz edemedik.
ABD’de Trump fenomenini Clinton’ların kibri ve kimlik siyasetleri üzerinden açıklama gayretleri var ama bu analizler acaba ne kadar doğru?
Trump’ların, Bolsonaro’ların iktidar şansı olmadığı, olmayacağı bir dünya için neler yapmalı?
Ama önce, mevcut durumun net bir analizi gerekiyor.
Acaba, elimizdeki entelektüel alet kutusunun içindekiler mi yaşadığımız dünyayı anlamak, analiz etmek için yetersiz kalıyorlar?