Adalet Bakanlığı kapatılmalı

Bu fikrim mevcut hukuksuzlukla ilgili değil, yapısal nedenlere bağlı. Hukukun çağdaş, evrensel kriterleri var, alternatif hukuk, alternatif adalet üretmenin kendisi meşru değil. Yani adalet, hukuk bir Adalet Bakanlığı aracılığıyla üretilmemeli.

“Adalet Bakanlığı kapatılmalı” talebim son yıllardaki, en azından üç, dört senedir adalet bakanlarının sergiledikleri hukuk dışı, adalet dışı, vicdan dışı yani devlet mefhumu dışı davranışlarından, açıklamalarından, fikirlerinden (!!!!!) kaynaklanmıyor. Başka bir ifade ile de öyle kişilerden, kişilerin hukuk cehaletlerinden hatta hukuk düşmanlıklarından kaynaklanan bir öneri değil “Adalet Bakanlığının kapatılması” önerim, çok daha yapısal nedenlere bağlı.

Ülkemizde Anayasanın 90. Maddesini tanımayan, “AİHM kararlarının bazıları(!!!) uygulanamaz diyen” bir Adalet Bakanımız var maalesef ama benim önerim bu hukuk faciasından kaynaklanmıyor.

Çağdaş demokrasilerde şayet parlamenter sistem söz konusu ise tüm bakanlıklar başbakana, başkanlık rejimi söz konusu ise de cumhurbaşkanına bağlıdırlar ve bakanlıkların temel görevi de alternatifi de meşru olan siyaset üretmeleridir.

Bir örnek vermek gerekir ise; mesela Dışişleri Bakanlığı vardır, dış politika kamu hizmeti üretir, yine mesela, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği çizgisindedir, Bakanlık olarak bu hedefin gereklerini yerine getirmeye çalışır, bu hedef, bu çizgi de yasal ve daha da önemlisi meşrudur.

Ancak, aynı dönemdeki muhalefet partisinin iktidara gelirse üretmek istediği dış politika kamu hizmeti çizgisi çok daha ulusalcı bir çizgi olabilir, Türkiye’nin Avrupa Birliği tam üyeliğine karşıdır, iktidara da gelirse müzakereleri keseceğini, tam üyelik başvurusunu geri çekeceğini deklare eder, bu satırların yazarı çok radikal bir biçimde Türkiye’nin AB üyeliğinden yanadır ama Türkiye’nin AB dışında kalmasını isteyen siyaset çizgisinin de gayrimeşru olduğunu söylemek mümkün değildir, demokratik değildir. Bakanlık tanımı mutlaka alternatifi de meşru bir siyaset üretmek fikrine dayanır.

Bir siyasi politikanın tersinin meşru olmadığı durumlar çok enderdir ama yok da değildir, adalet kamu hizmeti de tersi meşru olamayacak bir kamu hizmetidir ve işte tam da bu nedenden bir Adalet Bakanlığı’nın bir demokratik hukuk devletinde varlığı anlamsızdır.

Bugünkü sistemde hakimler ve savcılar Adalet Bakanlığ’ına bağlıdırlar, HSK siyasetin emrindedir; yapılması gereken ilk şey HSK’yı da lağvedip özerk, siyasetin doğrudan müdahale edemeyeceği bir “Yüksek Adalet Kurumu” oluşturmak ve böylece gerçekten bağımsız ve tarafsız yargıçlar ve savcılara emanet etmektir adaleti. Bu görüşleri, Adalet kamu hizmetinin tersi meşru olamayacağı için bir bakanlık eliyle üretilmesinin doğru olmadığını ben yaklaşık yirmi senedir savunuyorum, bu konuda yazdığım yazılara muhtemelen internetten ulaşılabilir.

Bir süredir Strasbourg’da yaşıyorum, burası havanın genellikle kapalı olduğu bir yer ama son günlerde çok güzel bir pastırma yazı sürüyor, ben de mümkün olduğu kadar kendimi kafelerin teraslarına atıyorum.

Dün de Kléber meydanına indiğimde bir kafeye oturmadan o güzel açık hava sahaflarını dolaştım, birinde de Fransa’nın yaşayan en önemli anayasa hukuku profesörü Dominique Rousseau’nun “Demokrasiyi Radikalleştirmek-Yeni bir inşa için öneriler” (Radicaliser la Démocratie-Propositions pour une refondation-2012, Seuil yayınları) isminde bir kitabına rastladım, Prof. Rousseau’yu şahsen de tanırım, kitabı aldım ve kafede kahvemle beraber karıştırdım ve şaşkınlıkla gördüm ki kitabın 180. sahifesinde Rousseau da, gerçek bir adaletin tesisi için Adalet Bakanlığı’nın kapatılmasını savunmuş, bir hukuk konusunda (ben hukukçu değilim) Rousseau ile aynı şeyi yaklaşık aynı argümanlarla 2012’den de çok öncelerde savunmuş olmak hoşuma da çok gitti doğrusu.

Yazıyı noktalarken derdimin Anayasanın 90. Maddesini uygulamayan bakanlar (!!!) olmadığını bir kez daha hatırlatmak isterim; derdim, konusu adalet, hukuk olan bir hizmetin bir bakanlık eliyle üretilmesinin yanlışlığı.

Hukukun çağdaş, evrensel kriterleri var günümüzde yani alternatif hukuk, alternatif adalet üretmenin kendisi meşru değil; yani adalet, hukuk bir Adalet Bakanlığı aracılığıyla üretilmemeli.

Ha, adaletin alternatifi hiç mi yok yani?

Olmaz olur mu, İran’da var, Suudi Arabistan’da var, Afganistan’da var, vs.

Adalet hizmeti üretirken “bir Anayasa maddesini, Anayasa 90, uygulamayalım” diyenlerin acaba gönlü, aklı (!!!) bu ülkelerde mi?


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi