Adalet için önce cesaret sonra samimiyet gerek

Kabul etmek gerekir ki sonuçları itibarıyla, tüm muhalefetin kaderi bugün itibarıyla CHP’nin kaderiyle örtüşmüş durumda. CHP sonuç almak için mi yürüyor?

CHP’nin "Adalet" yürüyüşünü önemsiyorum.

CHP yönetiminin tüm topluma ağır bir fatura olarak dönen onca kritik hatta hayati kararlarına rağmen bu yürüyüşün, yeni rejimin mağduru olan tüm kesimlerce desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Görüldüğü üzere aydınlar, liberaller, muhafazakar kesimler, Kürt siyasi temsilcileri gibi farklı kesimlerden de olumlu mesajlar akıyor.

Ama…

Aması şu ki; CHP sonunda verdiği en doğru kararı bile başarıya ulaştıracak bir vizyon ve programdan hâlâ uzak görünüyor.

Yalnız CHP için değil bu ülkede iktidardan nemalanan küçük bir azınlığın dışındaki herkes için böylesine önemli, geri dönüşsüz ve mutlaka başarıyla sonlanması gereken bir eylemi başlatırken bile eksik, yarım ve aceleye gelmiş bir görüntü verdiler.

Madem ki, özellikle  CHP için böylesine radikal bir karar vermek zorunda kaldılar, yapılması gerekenlerin başında "Hayır"da buluşan bütün kesimlerin temsilcileriyle bir araya gelmek olmalıydı.

Ortak bir program ve ortak ilkeler etrafında alınan kararlar, yine birlikte kamuoyuna açıklanmalı, bu açıklamada bütün sivil toplum kuruluşları ve parti temsilcileri olmalıydı.

Akşam karar verip alelacele sabah eyleme geçmek, üzerinde önemle durulması gereken bir tercih. Ve bir kez daha yanlış tercih.

CHP yönetimini bu hayati yanlışlara sürükleyenlerin kimler olduğunu gerçekten merak ediyorum.

Bu ayrıntı o kadar yaşamsal ki, eylemin başarısızlığı demek toplumun umudunun kırılması, yılgınlığın artması, toplumsal muhalefetin bir kez daha yenilgi duygusuyla pasifize olması demek. 

Neredeyse bir aya yayılmış, daha şimdiden magazinleştirilmeye başlamış  yürüyüş, şimdilik hedeflenen kitleye ulaşmış görünmüyor. Ya on gün, yirmi gün sonrası?

CHP kurmayları bu yürüyüşün risklerini, etaplarını, ilgiyi diri tutmanın yollarını, olası engellemeler karşısında izleyecekleri stratejiyi, kamuoyu oluşturma yöntemlerini belirleyerek yola çıkmışlardır umarım.

Benim ciddi kaygılarım var.

Hükümet üyelerinden ve  Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelen açıklamalar kaygılarımı doğrular nitelikte.

Yürüyüş şu ana kadar yansıyan görüntüden farklı olsaydı Erdoğan’ın, ana muhalefet liderini "yargı"yla tehdit etme cesareti gösterebileceğini sanmıyorum.

Bu vahim açıklama için üç gün beklemesinin her halde bir anlamı vardı.

Önemli bir başka neden ise CHP’nin hâlâ yeterli cesareti gösterememesi.

"Şimdi bile CHP, bir itiraz pratiğinin nasıl etkili ve sonuç alacağı bilgisinden ve görgüsünden bir hayli uzakta. Biz yürüyoruz isteyen yanımıza gelsin mealindeki yaklaşımlar bir itirazı topluma mal etmek anlayışından çok gelişen taban baskısını savuşturmanın ve sönümlendirmenin bir aracı olabilir ancak" diyen Sırrı Süreyya Önder, belki erken bir ‘hüküm’ açıklamakla eleştirilebilir ama mihenk taşını CHP’nin önüne koyduğu da inkar edilemez.

Demek istediğim özetle, HDP’li Mithat Sancar’ın "Faşizme direnen onurlu insanlara yürekten selam gönderiyoruz. Dünkü hatalarına rağmen bugün adalet ve demokrasi için yürüyenler doğru yapıyor. HDP olarak birlikte yürümek için üzerimize düşeni yapmaya hazırız" sözlerine CHP’nin vereceği yanıtın, bu yürüyüşün ve tüm muhalefetin kaderini belirleyecek kadar önemli olduğudur.

Hepsi bu da değil, toplum aynı zamanda CHP yönetiminin adalet, özgürlük, eşitlik taleplerini dillendirirken ne kadar samimi olduğunu da test etmiş olacak.

Kabul etmek gerekir ki sonuçları itibarıyla, tüm muhalefetin kaderi bugün itibarıyla CHP’nin kaderiyle örtüşmüş durumda.

Bu yol hedefe ulaşırsa Türkiye’nin kaderi değişecek, tersi durumda CHP yok olur, muhalefet elbette yok olmaz ama uzun süreliğine uykuya yatar.

Bakalım CHP toplumsal muhalefetin gazını almak için mi, sonuç almak için mi yürüyor?

CHP’ye hatırlatmak da yarar olabilir, "Gezi"de dendiği gibi  -müslümanlar, dinsizler, laikler, muhafazakarlar, liberaller, Kürtler, Türkler- bir kez daha "ya hep beraber ya hiç birimiz"!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi