İrfan Aktan
Ahmet Alphan Sabancı: Twitter artık tehlikeli bir meydan, faydadan çok zararı olacak
Seçimlerden önce iktidarın sosyal medyayı kapatacağı, çünkü muhalefetin bu macralardaki etkinliğinin kendisi açısından büyük riskler barındırdığı söyleniyordu. Fakat bu senaryo gerçekleşmediği gibi, seçimlerden sonra sosyal medyanın aslında muhalefetin gazının alındığı, insanların oy kullanma davranışını sanıldığı kadar belirlemediği yönünde tartışmalar yapıldı.
Derken yakın zamanda Elon Musk’ın ticari hesaplarla Twitter’ı tamamen bir manipülasyon sahasına çevirdiği söylendi. Böylece Twitter’dan başka sosyal medya alanlarına göçler veya sosyal medyadan kopmalar başladı.
Peki sosyal medya nereye gidiyor? Bizi nasıl bir gelecek bekliyor? Muhalefet sosyal medya algoritmasına nasıl hapsoldu? Teknoloji, medya ve toplum araştırmacısı Ahmet Alphan Sabancı’ya bağlanıyoruz…
Başta Twitter olmak üzere sosyal medya nerden geldi, nereye doğru gidiyor?
Ağırlıkla Twitter üzerinden gördüğümüz ama Reddit dâhil pek çok etkili sosyal medya uygulamalarında ıskaladığımız esas şey, bunların ticari birer şirket olduğu gerçeği. Bu şirketlerin temel motivasyonu ticari kâr. Fakat pandemi döneminde küresel ölçekte enflasyonun yükselmesi, ABD başta olmak üzere pek çok ülkede faizlerin artırılması, teknoloji şirketlerinin ve genel olarak Silikon Vadisi’nin şimdiye kadar diledikleri gibi hareket etmesini sağlayan, yatırımcıların büyük paralar döktüğü kapitalist modeli bir anda tepetaklak etti.
Yatırımcılar neden bu şirketlere büyük paralar akıtıyordu?
Çünkü faizler düşüktü ve sosyal medya dâhil teknoloji şirketleri iyi birer yatırım mecralarıydı. Özellikle Silikon Vadisi’nin yarattığı atmosfer, bu alanda çok büyük gelirler elde etmeyi kolaylaştırıyordu. Sosyal medya şirketlerinin bunca zamandır sadece reklam gelirleriyle bize bunca ürün sağlamasının arkasında da bu yatırımlar bulunuyordu. Fakat enflasyonun yükselmesi, faizlerin artırılması, küresel ölçekteki iktisadi daralma bu yatırımları hızla düşürdü. FED’in faiz artırmaya başlamasıyla diğer yatırım araçları daha cazip görüldü. Böylece Amerika’daki büyük yatırımcılar paralarını sosyal medya ve teknoloji şirketlerinden çekip başka alanlara götürmeye başladı. Bu da bahsettiğim teknoloji şirketlerini şoke etti. Silicon Valley Bank’in (Silikon Vadisi Bankası) bu yılın başında iflas etmesi bunun en önemli göstergelerinden biriydi.
ELON MUSK’IN TİCARİ HESAPLAR KADAR POLİTİK HESAPLARI DA VAR
Peki Elon Musk’ın Twitter’da yapmaya çalıştığı şey ne?
Musk satın aldıktan sonra Twitter’da ekonomik çıkar hesaplarını daha fazla öne çıkardı ama onun ticari hesaplar kadar politik hesapları da var.
Nasıl bir politik hesapları var?
Dünyaya kendisini yeni teknolojik devrimlerin öncüsü, teknoloji dahisi olarak pazarlamada son derece başarılı görülen Musk’ın en büyük özelliği tipik bir ABD’li sağcı müteşebbis olması. Tesla’yı satın alıp sanki kendisi yaratmış gibi gösterdi, SpaceX’te kendi katkısı çok az olduğu halde uzay teknolojilerinde tek başına çığır açtığı algısı oluşturdu. Musk’ın kendisiyle ilgili parlatma ve PR kampanyasının yarattığı imaj, onun dünyaya nasıl baktığını, nasıl bir kapitalist, sağcı motivasyona sahip olduğunu görünmez kılıyordu. Fakat Twitter’ı satın alıp başına geçtiğinde, onun uygulamaları bir anda on milyonlarca Twitter kullanıcısının hayatına doğrudan etki etmeye başladı ve Musk’ın kim olduğuna dair bilgi kamusallaştı.
TWİTTER SAĞCILARIN TOPANDIĞI BİR SOSYAL MEDYA PLATFORMUNA DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR
Yani?
Musk’ın bir dahi, temel motivasyonunun da teknolojik devrimlerin öncülüğü olmadığı, aksine eline para geçmiş, zenginleşmiş, ideolojik açıdan da ABD’deki aşırı sağ gruplarla yakın, ortalama bir sağcı olduğu herkesçe görüldü. Twitter’ı satın aldıktan hemen sonra sırf canını sıkıyor diye ABD’li gazetecilerin hesaplarını kapatmaya başlamasıyla, birçok ABD’li aşırı sağcının, Neo-Nazi’nin, aşı karşıtı komplo teorisyenlerinin kapatılmış hesaplarını açmasıyla bunu tekrar tekrar gösterdi.
Trump’ın da kapatılan hesabını tekrar kullanıma açtı…
Gerçi Trump herhangi bir paylaşım yapmadı ama doğru, Musk’ın Trump’ın hesabını açması da sembolik açıdan zaten çok şey anlatıyordu. Ayrıca Trump’tan çok daha radikal sağcılar Musk’ın onlara kapıyı açmasıyla Twitter’da diledikleri kötücüllüğü yayabiliyorlar. Esasen Musk, satın almadan evvel bir türlü kabul ve takdir toplayamadığı bir sosyal medya mekânını, parayı basıp altüst etti. Musk’ın Twitter’ı aldıktan sonra yaptığı bütün hamleler, Twitter’ı Twitter yapan her şeyi ortadan kaldırmaya başladı. Böylece Twitter, Gab.social veya Trump’ın kurduğu Truth Social gibi sağcıların toplandığı bir sosyal medya platformuna dönüştürülüyor. Nitekim Musk, ne kullanıcıların güvenliğini sağlayan güvenlik ekibini, ne moderasyonu sağlayan ekipleri bıraktı, ne de platformun kendisi doğru-düzgün çalışıyor.
“MAVİ TİK” TWİTTER’IN EN ÖNEMLİ GÜVENLİK İCRAATLARINDAN BİRİYDİ AMA…
Nasıl yani?
Örneğin ağırlıkla Musk’ın sevmediği ve ABD’li sağcıların tabiriyle “liberal” medyanın sahip olduğu “mavi tik” paralı hale getirildi. Oysa o “mavi tik” Twitter’ın en önemli güvenlik icraatlarından birisiydi. Eğer Twitter tüm dünyada giderek güvenilir bir haber kaynağına dönüştüyse, bunun en temel nedeni Twitter’ın kendisinin denetlediği ve “bu hesap gerçekten bu kişiye aittir” güvencesini verdiği “mavi tik” mekanizmasıydı. Ama şu anda “mavi tik” mekanizmasını troller, kripto para dolandırıcıları dâhil herkes parayı verip satın alabiliyor, Zamanla güvenilirlik kazanan, kazandıran “mavi tik” artık suistimale açık hale geldi. İnsanlar Twitter’ı devlet kurumlarından, örgütlerden, yerellerden hızlı haber alabildikleri bir platform olarak kullanıyordu. Buna olan ihtiyaç bitmedi. Ama Twitter artık insanların alternatifini aradığı bir maziye dönüştü.
Sırf bu “mavi tik” uygulamasının paralı hale gelmesinden dolayı mı?
Hayır, Twitter’da ciddi bir dinamik değişimi var. Hem Twitter hem de diğer sosyal medya mecralarının algoritmaları aşırı biçimde kullanması kullanıcıların istediklerini bulmalarını zorlaştırırken platformların görmemizi istedikleri mesajlar öne çıkıyor. Ayrıca troller, sağcılar algoritmayı manipüle ederek daha fazla önplana çıkabiliyor. Bu nedenlerle sadece Twitter’dan değil, genel olarak sosyal medyadan soğumaya başladık. Eğer Musk herhangi bir konuda öncülük ettiyse, insanlardaki bu soğumaya neden olmakla etti. Musk, Twitter’daki uygulamalarıyla, zaten algoritma manipülasyonları benzeri nedenlerle sosyal medyadan duyulan soğumaya ivme kazandırdı.
TWİTTER ARTIK TEHLİKELİ BİR MEYDAN
Bunun geri dönüşü veya alternatifi olmayan bir yol olduğunu düşünüyor musunuz? Yani artan bir hızla sosyal medyayla aramıza mesafe mi koyacağız?
En azından Twitter açısından böyle olacağını düşünüyorum. Twitter artık tehlikeli bir meydan.
Neden?
Şu haliyle Twitter sağlıklı bilgiye ulaşabileceğiniz, rahatça sosyalleşebileceğiniz, kendiniz gibi düşünen insanları bulup onlarla bir şeyler paylaşabileceğiniz bir mecra olmaktan çıktı. Twitter şu an algoritmayı manipüle eden politik partizanların, sosyal medya fenomeni olmaya çalışanların ırkçı, ayrımcı, hedef gösterici söylemler dâhil kafalarına eseni paylaşabildiği, doğru bilgiye, hatta takip ettiğiniz insanlara ulaşmanızın çok çok zorlaştığı, para vermediğiniz sürece doğru-dürüst kullanamadığınız bir platform. Ayrıca teknik anlamda da Twitter’ın altyapısı günden güne zayıfladığı için hem kullanılabilirliği zorlaştı hem de kullanıcı güvenliği açısından ciddi riskler oluşturmaya başladı.
BUNDAN SONRA TWİTTER’I KULLANMANIN FAYDADAN ÇOK ZARARI OLACAK
Bu alanda çalışan bir uzman olarak günde kaç saatinizi Twitter’da geçiriyorsunuz?
Saat değil, günde bir dakikadan fazla bakmıyorum artık. Açıp baktığımda karşıma çıkartılan tüm o paylaşımlar, o yeni akış, aklı başında insanlar açısından çıldırtıcı geliyor artık. Yanlış bilgiden manipülasyona, sırf algoritmayı manipüle etmek için her şeyin paylaşılabildiği bir yere dönüştü Twitter. Bundan sonra Twitter’ı kullanmanın faydadan çok zararı olacak.
Sosyal medya platformlarında hakkımızda elde edilen bilgiler nasıl kullanılıyor? Örneğin Twitter platformdaki davranışlarımıza göre profil oluşturup bunları satıyor mu?
Twitter aracılık yapıyor tabii. Esasen Twitter’ın bir şirket olarak değeri, bize dair verilerin analizini reklamcılara satabiliyor olmasından geliyor. Örneğin şirketlere “Türkiye’deki kullanıcılarım içinde şu-şu yaşlardaki şu kadar milyon insan, şu ürünlerle ilgileniyor ve senin reklamlarını onlara gösterebilirim” diye bilgi satıyor. Şirketler reklam verirken bu kategorileri seçiyor ve istediği hedef kitleye Twitter’ın para karşılığı yaptığı aracılıkla ulaşabiliyor. Sosyal medya platformları her bir kullanıcının ilgi alanlarını, yaşadıkları bölgeleri, ihtiyaçlarını, hedeflerini, kısaca sosyal medyaya yansıyan tüm kişisel eğilim ve bilgilerini derliyor. Yani Twitter dâhil bu şirketler açısından biz kullanıcılar pazarlanabilen birer reklam verisiyiz.
TWİTTER VE BENZERİ SOSYAL MEDYA ŞİRKETLERİNİN SATTIĞI ASIL ÜRÜN BİZİZ
Yani aslında Twitter bizi satıyor, öyle mi?
Evet, Twitter ve benzeri sosyal medya şirketlerinin sattığı asıl ürün bu; yani biziz. Şu anda Musk’ın esas olarak Twitter Blue ile para kazanmaya çalıştığı söyleniyor ama bu, Twitter gelirleri içinde çok düşük bir oran. En son baktığımda Twitter Blue’nun abone sayısı, aktif aylık kullanıcı sayısının on binde 1 ila 2’si civarındaydı. Yani Musk aslında oradan bir para kazanmıyor. Ama Musk’ın hem moderasyon mekanizmasını tahrip etmesi hem de aşırı sağcı, ırkçı, aşı karşıtı gruplara kapı açması sonrasında reklam veren büyük şirketler de Twitter’a sırtını döndü. Musk bunların bir kısmını geri getirmeyi başarsa da Twitter, Musk öncesinden çok çok daha az para kazanıyor. Az önce söylediğim gibi, Twitter artık ne sahibi açısından büyük paralar kazandırıyor ne de kullanıcılar açısından temel işlevini görüyor.
Son zamanlarda Twitter gibi işlev gören sosyal medya uygulamaları artmaya başladı. Mastodon’dan sonra Meta şirketi de Threads uygulamasını kullanıma açtı. Sosyal medya şirketleri arasındaki bu rekabetin olumlu sonuçları olur mu?
Aslında bu rekabet yeni değil ama son zamanlarda kızıştı. Bir ara Google birkaç farklı rakip çıkarmaya çalışmış, becerememişti. Facebook da benzer girişimlerde bulunmuş ama sonuç alamamıştı. Fakat bana göre heyecan verici olan, internetin daha iyi bir noktaya gitmesi olasılığını yeniden artıran şey, insanların herhangi bir şirketin sahipliğinde olmayan alternatiflere yönelmeye başlaması. Bluesky ve Mastodon bu alanda öne çıkan iki platform.
HERHANGİ BİR ŞİRKETE BAĞLI OLMAYAN ALTERNATİF SOSYAL MEDYA ARAÇLARI ÜRETİLİYOR
Bunlar belli şirketlere ait değil mi?
Mastodon kâr amacı gütmeyen bir kurum, Bluesky kamu yararına faaliyet yürüten bir şirket olarak faaliyet yürütüyor. Bluesky ve Mastodon, verilerinin tümünün bir şirkete ait olduğu sosyal medya tecrübesi değil, aksine, isteyen herkesin istediği şekilde, istediği kurallarla parçası olabileceği bir sosyal medya protokolü sunuyor. Nasıl ki Gmail hesabınızdan Yahoo, Hotmail vb, hesabı olanlarla e-mailleşebiliyorsanız, Bluesky ve Mastodon gibi platformlar da böylesi bir protokolü sosyal medyada uygulamak istiyor. Yani hangi web sitesinde hesabınız olmasına bakmaksızın, herhangi bir Mastodon veya Bluesky kullanıcısıyla dilediğiniz gibi sosyal medyayı kullanabilmeniz sağlanmaya çalışılıyor.
Bunun avantajı ne?
Örneğin Meta’nın getirdiği Threads uygulaması, Mastodon’un kullandığı protokolü kullanıyor. Böylece örneğin kendi Mastodon hesabınızdan Threads kullanıcısının mesajına yorum yazabileceksiniz. Facebook hesabı olan bir kullanıcıyı takip etmek, onun paylaşımlarına yorum yazmak için vs, ayrıca bir Facebook hesabı açmak zorunda da kalmayacaksınız. Bana göre bu, şu anda yaşadığımız pek çok sorunu çözebilecek.
DÜNYANIN DÖRT BİR YANINA TROLL HİZMETİ İHRAÇ EDEN ŞİRKETLER VAR
Nasıl?
Çünkü kullanıcılar olarak kontrolü ele alabileceğiz. Mesela şu anda Bluesky kendi algoritmalarımızı yazabildiğimiz, belirleyebildiğimiz yollar deniyor. Örneğin bir kullanıcı sadece kedi paylaştığı postları gösteren bir akış oluşturabilecek. Keza Mastodon’da uygulamanın kurallarını beğenmediğinizde, bütün verinizi alıp başka bir uygulamaya geçebiliyor, hiçbir kopukluk yaşamadan kaldığınız yerden devam edebiliyorsunuz. Yani herhangi bir şirkete bağlı olmayan alternatif medya araçları üretiliyor. Bu tür adımlar kullanıcıların kontrolü daha fazla ellerinde tutabildikleri bir sosyal medya sistemini yaygınlaştırabilir.
Sizce insanlar kolay kolay Twitter, Facebook gibi uygulamalardan, bu alışkanlıklarından vazgeçer mi?
Görünen o ki şimdiye kadar kullandığımız sosyal medya platformları hem şirketlerinin hem de başındaki kişilerin yönelimi dolayısıyla giderek daha da kullanılmaz veya tehlikeli hale gelecek. Bu platformları kullanmaktan vazgeçmenin zor olacağını biliyorum ama bahsettiğimiz uygulamaların hayatımızda bu kadar büyük yer kaplamasının tarihi ne ki! On yıl önce biz internette farklı şekillerde sosyalleşiyor, forumlarda vakit geçiriyorduk. Tabii yeni alternatif mecralara yönelinmesi konusunda teknoloji medyasının çabaları ve bu yeni mecraların hiç de karmaşık olmadığına dair bilgilendirmeler de çok belirleyici olacak. Mevcut uygulamalardaki kirlenmeye karşı ortaya çıkan alternatifler yeni fırsatlar doğuruyor. Büyük ihtimalle yeni alternatif sosyal medya uygulamalarının bazıları, tıpkı bir zamanlar Facebook ve Twitter’da olduğu gibi, bizim açımızdan vazgeçilmez hale gelecek.
Resmin geneline tekrar dönersek; on milyonlarca sosyal medya kullanıcısı şu anda bu şirketler açısından ne ifade ediyor?
Türkiye’de çok sık “troll ordusu” diyoruz ya; bunun ihracatını yapan uluslararası şirketler var. Bu şirketler dünyanın dört bir yanına “troll hizmeti” sunuyorlar. Bir savaş, çatışma veya ticari ürün söz konusu olduğunda bu şirketler binlerce hesap üzerinden gündem manipülasyonu yapıyor. Bu hesaplar bir hafta önce örneğin tamamen Rusça veya İngilizce twitler paylaşırken, başka bir ülkeden belli bir güç onların “troll hizmetini” satın aldığında, bu sefer o ülkeden ve o ülkedeki dilden paylaşımlar yapmaya başlıyor. Bu paylaşımları da, az önce bahsettiğim kullanıcı verilerini analiz ederek şekillendiriyorlar. Biz sıradan kullanıcılar paylaşımlarımız, etkileşimlerimiz vs, ile bu şirketler açısından birer veriden ibaretiz.
MEVCUT, YAYGIN UYGULAMALARIN HİÇBİRİ VAZGEÇİLMEZ DEĞİL
Bu kuşatmaya, verileşmeye, metalaşmaya karşı sosyal medyayı tümden bırakmayı teşvik etmek politik bir tutum olarak isabetli olmaz mı?
Bu çerçevede değerlendirmeler yapan ve bunları politik bir bağlama oturtan bir çok insan var ama günümüz koşullarında sosyal medyayı bırakmanın artık gerçekçi olmadığı kanaatindeyim. Twitter’ı, Facebook’u vs, bıraktırsanız bile, örneğin Türkiye’de kimseye kolay kolay WhatsApp’ı bıraktıramazsınız. Oysa WhatsApp da bir sosyal medya uygulaması.
Bir ara verileri sattığı, devlet tarafından rahatlıkla dinlendiği ortaya çıkınca, üstelik de kullanıcı sözleşmesini buna açık hale getirip dayatınca çok sayıda insan WhatsApp’tan çıkmış ama bir süre sonra geri dönmüştü. İnsanlar izlendiklerini, verilerinin kullanıldığını bile bile bu uygulamalardan vazgeçemiyorsa bu, sosyal medyaya zincirlendiğimiz anlamına gelmiyor mu?
Böylesi bir çaresizlik, mecburiyet, bağımlılık atmosferi yayılmaya çalışılıyor ama mevcut, yaygın uygulamaların hiçbiri vazgeçilmez değil. Zaten bunların önemli bir kısmı da gelecekte yok olacak ve yeni iletişim kanalları ortaya çıkacak. Bir zamanlar Myspace vardı, şu an kimse adını bile hatırlamıyor. Dolayısıyla Twitter, Facebok, Instagram, WhatsApp gibi uygulamalar ve onları yöneten şirketler PR kampanyalarıyla, çeşitli hamlelerle vazgeçilmezlik imajı yaratsalar da, inisiyatif hâlâ biz kullanıcıların elinde. Bırakabiliriz, alternatif ve bağımsız uygulamalara geçebilir, oraları güçlendirebiliriz.
SİLİKON VADİSİ NE ÜRETTİYSE, SORGUSUZCA, DENETİMSİZCE KULLANMAYA BAŞLADIK
Bu mecraların on yıl önce olmaması, bizim onlardan kopmamızı kolaylaştırmıyor. Milyonlarca insanın WhatsApp’ta aile, arkadaş, iş grupları var. Bunlar on yıl önce belki ihtiyaç değildi veya bilmediğimiz için ihtiyaç da duymuyorduk ama artık bunlar var ve vazgeçmek de mümkün görünmüyor. Bu açıdan bakıldığında teknolojik ilerlemenin, iletişim devriminin aynı esnada bizi köleleştirdiğini söylemek ne kadar yanlış?
Elbette işin böyle bir yanı var. Ama sorun ilerlemenin kendisi, ortaya çıkan araçlar değil, bunların kimler tarafından, nasıl yönetildiğidir. Mücadele alanı bunlardan vazgeçmekle bağımlı kılınmak arasında değil, bu araçların yönetilme ve kullanılma biçimleri üzerinden şekillenmeli. Şu ana kadar ıskaladığımız konu bu. Silikon Vadisi ne ürettiyse, sorgusuzca, denetimsizce kullanmaya başladık. Ama bunların nasıl kullanılması gerektiğine dair tartışmaları tali mesele olarak gördük. Artık bunun böyle yürümeyeceği, yürümemesi gerektiği ancak Avrupa Birliği’nin bu konuda çeşitli tedbirlerden bahsetmeye başlamasıyla gündeme geldi. Bundan sonra sürecin insanlar lehine şekillenmesi alternatif mecralar üretilip geliştirilmesine, mevcut sosyal medya şirketlerinin denetimi konusundaki çaba ve itirazların büyümesine bağlı.
BUGÜN YAŞADIĞIMIZ HER ŞEY ÖNGÖRÜLMÜŞTÜ AMA MÜCADELEYİ ISKALADIK, BUGÜNE HAZIRLIKSIZ YAKALANDIK
Peki akademi veya bu alanda mücadele yürüten aktivistler, sosyal medyanın şu anki vaziyetini neden öngöremedi?
Bugün yaşadığımız her şey öngörülmüştü. Dönüp baktığımızda hem akademinin hem de aktivistlerin daha ilk zamanlarda bugün karşılaştığımız sorunlara işaret ederek uyarılarda bulunduğunu görüyoruz. Fakat “internet başka, gerçek hayat başka” algısı uzun süre hakimiyetini koruduğu için bu alandaki mücadeleyi ıskaladık ve bugüne hazırlıksız yakalandık. Hazırlanabilir miydik, evet, çok rahat hazırlanabilirdik.
Nasıl?
Sosyal medya şirketlerinin bizi, bilgilerimizi ticari metaya dönüştürmesinin en azından hızını yavaşlatabilir, tepkilerimizle onları şekillendirebilir ve dahası alternatiflerin ortaya çıkmasını erkene aldırabilirdik. Sivil toplum örgütleri, belli baskı grupları devletlerin, iktidarların sadece sansürlemek üzere internete müdahil olduğu bir eğilimi dönüştürebilir, kullanıcılar lehine tedbirler alınması konusunda zorlayıcı olabilirlerdi.
DEVLETLER VE SAĞ POLİTİK GRUPLAR OCCUPY, ARAP BAHARI, GEZİ GİBİ TOPLUMSAL HAREKETLERLE SOSYAL MEDYANIN BİR MÜCADELE SAHASI OLDUĞUNU İDRAK ETTİ
Ama mevcut sosyal medya ve internet sistemi iktidarların daha çok işine yaradığına göre, böylesi düzenlemeler yapmaya niye yanaşsınlar ki?
Şu anda böyle ama başlarda öyle değildi. Ne zaman ki Occupy, Arap Baharı, Gezi gibi toplumsal hareketler ortaya çıktı ve sosyal medyayı aktif şekilde kullanmaya başladı, devletler ve diğer sağ politik gruplar buranın da bir mücadele sahası olduğunu idrak etti. Bunun üzerine de iktidarlar elbette kullanıcı hakları için filan değil, kendi çıkarları için sosyal medya şirketlerini yönlendirmek üzere hamlelere girişti.
Bu da şaşırtıcı değil; büyük istihbarat teşkilatları, ajanlar üzerinden toplumsal hareketler, muhalifler hakkında bilgi elde etmeye çalışan devletlerin işi, sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla kolaylaştırmadı mı?
Kâr amacı güden şirketler devletlerin vergiler dahil çeşitli yaptırımları karşısında kullanıcıların haklarını değil, kendi şirket çıkarlarını önemser ve devletlerle uzlaşırlar. Özellikle Arap Baharı’nda, Gezi’de kullanıcılar “bizim devletimiz ABD’li bu şirketlere hiçbir şey yaptıramaz” inancındaydı. Nitekim ilk başlarda iktidarlar bu şirketlere söz de geçiremedi. Twitter’ın ilk dönem sloganı “biz ifade hürriyetinin en uç savunucularının bulunduğu kanattayız” şeklindeydi. Ama belli bir aşamadan sonra işin ticari kısmı, kapitalist sistemin doğal bir sonucu olarak baskın hale geldi ve bu platformlar devletlerin ticari yaptırımlarına boyun eğdi. O zaman sosyal medya şirketlerinin ifade hürriyeti söyleminin kapitalist düzenin dışında işlemediğini gördük.
İKTİDARLAR BİLDİĞİMİZ SOSYAL MEDYA PLATFORMLARINDAKİ HAKİMİYET MÜCADELESİNİ KAZANMIŞ GÖRÜNÜYOR
Bu açıdan bakıldığında iktidarların muhalif birey ve gruplara karşı sosyal medya alanındaki mücadeleyi kısmen de olsa kazandıkları söylenebilir mi?
İktidarlar bildiğimiz sosyal medya platformlarında hâkimiyet mücadelesini kazanmış görünüyor. Ama az önce söylediğim gibi, alternatif alanlar da oluşturuluyor. Ayrıca İnternet’in sadece mevcut sosyal medya platformlarından, dolayısıyla da mücadele sahasının buralardan ibaret olmadığını unutmamalıyız. İnternet hâlâ alternatif toplumsal hareketler açısından önemli bir mücadele alanı ve buralarda çok sayıda mevzi noktaları bulunuyor. Şimdi tam da bu mücadele alanlarına, mevzi noktalarına dönüp bakmanın, bunları geliştirmenin zamanındayız. Üstelik yeni alternatif sosyal medya oluşumlarının önünde artık kötü, olumsuz, ders alınabilecek örnekler var ve bundan sonra tedbir ala ala yol alınacağını düşünüyorum. Nitekim tam da bu nedenle bazı alternatif oluşumlar özellikle şirketleşmiyor. Örneğin Mastodon bir şirket gibi değil, tamamen bir vakıf gibi işliyor.
14-28 Mayıs seçimlerinden sonra muhalefet cenahında sosyal medyaya dair şüpheler arttı. Sosyal medyadaki dalgaların toplumun politik eğilimi konusunda bir illüzyon yarattığını düşünenler var. Sizce de böyle mi?
Sosyal medyada daha fazla görünür olan genelde politik açıdan uç noktadaki mesajlar. Görünürlüğü ve etkileşimi fazla olan uç noktalardaki mesajların, seslerin toplumsal zeminde de yaygınlaştığına dair algının çok doğru olmadığını söyleyebiliriz. Bunun üzerine sosyal medyada manipüle edilen algoritmayı da eklediğimizde, hakikaten de toplumsal gerçeklikle sosyal medyadaki dalga arasındaki makas daha da genişliyor. Zira toplumun veya kullanıcıların geneli bu sesleri özümsemek yerine sadece takip ediyor. Algoritmalar daha çok doğrudan ve hızlı bir biçimde tepki almaya odaklı fikirleri, görüşleri, komplo teorilerini vs, önplana çıkarttığı için, uç noktalardaki gruplar, ki bunların önemli bir kısmı sağ gruplar, gerçekte olduklarından çok daha fazla ve yaygın zannediliyor.
MUHALİF SİYASETLER DE SOSYAL MEDYANIN MANİPÜLE EDİLMİŞ ALGORİTMASINA OYNUYOR
Muhalifler de bu yanılgıya mı kapılıyor?
Evet ama iş sadece bir yanılsamayla kalmıyor.
Nasıl yani?
Normalde toplumsal örgütlenmeye, tek tek insanlarla temas etmeye dayalı siyaset biçimi giderek terk ediliyor ve muhalif siyasetler de sosyal medyanın manipüle edilmiş algoritmasına oynuyor. Ona göre hareket etmeye, sosyal medyada sesi daha çok duyulan uç noktalardaki kesimleri cezbetmeye veya onlarınki gibi bir “etkileşim” yaratmaya odaklanıyor. Türkiye dâhil bir çok ülkedeki siyasi muhalifler toplumsal örgütlenmeye ağırlık vermek yerine sosyal medyada kullanıcıların gönlünü kazanma çabasına girişiyorlar. Bir kere toplumdaki yaygın eğilimlerin sosyal medyaya doğrudan yansıdığı yanılsamasına düştüğünüzde, sosyal medyada sesi en çok çıkan kesimleri topluma genellemeye başlıyorsunuz. Oysa gerçek bu değil.
Gerçek ne?
Toplumun çoğunluğu politik görüşlerini sosyal medyada görünür kılmayanlardan oluşuyor.
Ama siyasi muhalifler sosyal medya üzerinden de örgütlenmelerini genişletmiyorlar mı?
Bunun kalıcı sonuçlar yaratmadığını gördük. Sosyal medyada önplana çıkmanın bir matematiği var.
SOSYAL MEDYANIN MUHALİFLERİ ÖRGÜTLEMEDEN ALIKOYMASI, ALGORİTMANIN CAZİBESİNDEN KAYNAKLANIYOR
Nasıl bir matematik bu?
YouTube’da videonun süresi, kullandığınız görsel, attığınız başlıktır. Twitter’da mesajınızı paylaşma anı, kullandığınız dil, duygusal ifade biçimidir. Ama bunların yeterince etkileşim alabilmesi için verdiğiniz mesajın hızlı ve yaygın bir tepkiye açık olması lazım. Bu da genellikle daha uç, ekstrem mesajlardır. Politik kesimlerin siyasi mesajları bu algoritmaya şekillenmeye başlıyor. Dolayısıyla sosyal medya algoritması siyasi söylemi belirler hale geliyor. Bu da giderek sosyal medyadaki etkileşimin sokaktakinden çok daha etkili olduğu sanrısı yaratıyor. Sosyal medyanın muhalifleri sokaktan, toplumsal örgütlemeden alıkoyması, algoritmanın cazibesinden kaynaklanıyor. Politik gruplar toplumun çoğunluğuna seslerini duyurmaktan ziyade sosyal medya algoritmasının sevdiği içeriklerle hareket etmeye başladı.
Ama bu sadece sol muhalifler için geçerli değil, değil mi?
Elbette ama sağ siyasetin argümanları, dili, retoriği sosyal medya algoritmasına daha müsait. Çünkü sağın net çizgilere, duygusal mesajlara daha yatkın dili algoritmada daha avantajlı bir retorik. Dünyada sağ siyaset bunu 2010’lardan itibaren fark etti ve algoritmayı kendi çıkarları için daha etkili kullanmaya başladı. Siyasetin perspektifi de bu tarihten itibaren değişmeye başladı. Sol muhalefet de sağla asli mücadele sahasının sosyal medya olduğu yanılsamasına düştü.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu öncesinde daha sağ söyleme, mülteci karşıtlığına başvurmasının arkasında Zafer Partisi gibi yapıların sosyal medyada elde ettiği ivme olduğunu söyleyebilir miyiz?
O stratejinin nasıl belirlendiğini bilmiyorum ama genel olarak seçim döneminin tamamında sağ siyasetten aktörler sosyal medyada elde ettikleri görünürlükle, gerçekte sahip oldukları toplumsal güçlerinden çok daha büyük bir güce, etkiye sahip oldukları yanılsaması yaratmayı başardılar. Büyük ihtimalle Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur söylemi üzerinde bunun da etkisi oldu.
SOSYAL MEDYADAKİ SALDIRILARIN SOKAKTAKİYLE AYNI OLDUĞU GERÇEĞİNİ HALA KAFAMIZA OTURTAMADIK
Sosyal hayatta kolay kolay kullanılamayacak sözler, tehditler, kin ve nefret söylemi sosyal medyada vakayı adiye. Hangisi gerçek yüzümüz?
İkisi de gerçek ama insanlar hâlâ internet dünyasını, orada olup biteni gerçeğin dışına konumlandırıyor. Dolayısıyla kendisinin yaptığı saldırganlığın gerçek bir saldırı, saldırıya uğrayanın gerçek bir insan olduğu konusunda idrak eksikliği var. Sosyal medyadaki saldırıların, kin ve nefretin sokaktakiyle aynı olduğu gerçeğini hâlâ kafamızda oturtamadık.
Saldırı fiziki olmadığı için mi?
Aslında sokakta birine hakaret etmek de doğrudan fiziki değil. Ama insanlar sosyal medyada yapacakları saldırıları sokakta yapacaklarına göre, muhtemelen fiziki bir karşılığının olmayacağını düşündükleri için çok daha az bir ön muhasebeye tabi tutuyor. Öte yandan sosyal medyada algoritmalar ekstrem mesajları sever ve insanlar da bu algoritmaya oynuyor. Ne kadar abartılı, ne kadar uç şeyler yaparsanız o kadar fazla etkileşim alıyorsunuz. Bazı insanlar bu ilginin iyisine-kötüsüne değil, kendisine bakıyor. “İçeriği ne olursa olsun yeterince etkileşim aldıysam her şey yolunda” diye hissediliyor.
TEKNOLOJİK GELİŞMELER HAYATIMIZI OLAĞANÜSTÜLEŞTİRMEYECEK, HAYATIMIZ İÇİNDE OLAĞANLAŞACAK
Bir de anonim kalabilmenin avantajları da var tabii..
Evet ama bu illa negatif bir şey değil. Sosyal medyada anonim kalarak, maske takarak pozitif şeyler yapan da çok fazla insan olduğunu unutmamalıyız. İnsanlar bir devlet memuruyken veya ifade hürriyeti kısıtlıyken söyleyemediği şeyleri, aktaramadığı bilgileri sosyal medyada anonim kalarak aktarabiliyor örneğin. Keza sosyal hayatta, siyasal veya toplumsal nedenlerle gerçek kimliğini yaşayamayan insanlar açısından da sosyal medya önemli bir araç. Neticede kimileri sosyal yaşamda olamadığı kimliğini orada yaşamaya, kimisi yapamadığı iyi şeyleri orada yapmaya, kimisi de edemediği kötülükleri orada etmeye çalışıyor. Ama bunların hiçbiri gerçek hayattan ayrı bir gerçeklik değil.
Son zamanlarda yapay zeka teknolojisinin inanılmaz düzeyde geliştiği, hatta bazı meslekleri ortadan kaldıracağı söyleniyor. İnternet nereye doğru gidiyor?
Bir kere yapay zeka şu haliyle herhangi bir mesleği ortadan kaldıracak kapasitede değil ama bazı kapitalistler yapay zekayı bahane ederek işten çıkarmalara yöneliyor. Evet, teknoloji çok büyük hızla gelişiyor ama buna dair yapılan aşırı propagandanın çoğunun altı boş. Teknolojik gelişmeler hayatımızı olağanüstüleştirmeyecek, tıpkı önceki icatlar gibi hayatımızın içinde olağanlaşacak. Bu gelişmeler hep olacak ve esas mesele teknolojik gelişmeler değil, bunları yöneten kapitalist sistemde. Bunu görmemek insanı teknoloji karşıtı haline getirir. Oysa yapacağımız şey teknoloji karşıtlığı değil, insanlığın teknolojiden daha adil bir biçimde yararlanması için mücadele etmek.
EKRAN BİR BAĞIMLILIK DEĞİL, ZORUNLULUK
İnsanların telefon ekranlarından başını kaldıramamasının, sosyal medya bağımlılığının, ekranlara zincirlenmeye başlamasının gelecekteki sonuçları ne olur sizce?
Elbette özellikle çocukların ekran kullanımı konusunda ebeveynlerin, ailelerin, eğitim sisteminin üstüne düşen görevler var. Gerçekten bir bağımlılık da söz konusu. Fakat burada ince bir ayrım yapmak gerekiyor; pek çok insan için telefon ve ekran bir bağımlılık değil, zorunluluk. Çünkü insanların önemli bir kısmı yeni dünya sisteminde işlerini bu ekranlardan yürütüyor, burayı bir işyeri olarak kullanıyor, kullanmak zorunda. Aynı şekilde ağır yaşam ve çalışma koşulları içinde ancak telefonla sosyalleşebilen büyük bir nüfus var. Sosyal, kültürel paylaşımın, eğlencenin aşırı pahalı veya gerçek hayattaki erişiminin zor olduğu koşullarda telefon eğlencenin yaşandığı cihazlar haline de geldi.
Yani insanların ekrandan kurtulması olasılığı artık yok mu?
Maalesef çoğumuz ekranları kapatma lüksüne sahip değiliz. Bugün tüm telefonları kapatsanız, toplumun büyük bir kesimi işsiz kalacak. Milyonlarca insan sosyalleşmekten, kültürel, siyasal, ekonomik gelişmelerden bihaber kalacak. Dolayısıyla kısa yoldan buna bağımlılık demek, özellikle alt-orta sınıflara haksızlıktır, sınıf okuması yapamamaktır.
Twitter'a rakip çıkan Threads 70 milyon kullanıcıyı aştı
Meta'nın Twitter'a rakip platformu Threads'e 'gizlilik' eleştirisi