Akkuyu bilirkişi raporunda denenmemiş reaktör oyunu

Bilirkişi raporunda faaliyete girer girmez arıza yapan bir reaktör tipi örnek verilerek, denenmemiş Rus teknolojisi denenmiş gibi gösterildi.

Akkuyu nükleer santralinin yer lisansının iptaline ilişkin sivil toplum örgütlerinin Mersin İdare Mahkemesi'nde açtığı dava dosyasına skandallarla dolu bir bilirkişi raporu girdi. Bilirkişi raporunda yer alan bilgiler, bilimsellikten ve araştırmadan yoksun. Raporda yer alan ifadelere bakıldığında genel anlamda ne nükleeri biliyorlar ne de günümüzün ekolojik sorunlarını...

Rapor neresinden tutsanız elinizde kalıyor ancak raporda yer alan en temel yanlışlardan ve çarpıtmalardan biri, sürekli dile getirdiğimiz üzere Akkuyu'ya yapılacak reaktör modelinin denenmemişliğini denenmiş gibi göstermek... 

Bilirkişi raporunda, bu reaktörlerin başta Rusya olmak üzere Çin, Hindistan, İran, Çekya, Macaristan ve Finlandiya gibi Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere pek çok yerde kullanıldığı şeklinde son derece yanıltıcı bilgiler yer alıyor. 

Hatta "Söz konusu reaktörlerin uluslararası bir kurumdan veya Avrupa Birliği'nden lisans alma şartı yoktur. Ancak her ülke kendi nükleer güç santralinin lisansını kendi yetkili Kurumu (Türkiye'de TAEK) tarafından vermek durumundadır. Bununla birlikte VVER teknolojisi reaktörlerin AB ülkelerinde halihazırda kullanılmaktadır" gibi gerçeklikten uzak ifadeler bulunuyor.

Bilirkişilerin, Akkuyu için reaktör modeli olarak seçilen VVER-1200'e ilişkin değerlendirmeleri tamamen yüzeysel bilgilere dayanıyor. Sadece Rusya'da prototip düzeyindeki VVER-1200 reaktörünün, Akkuyu nükleer santral projesinde kullanılması, TAEK kriterlerine göre, nükleer güç santralinin güncel ve kanıtlanmış teknolojik yenilikleri kapsaması gerekliliğine ters düşüyor. ÇED raporundaki önemli ölçütlerden birisi olan 'sınanmışlık' maddesi ihlal ediliyor. Dolayısıyla daha önce bir örneği olmayan bu nükleer santralin, hava, su ve toprağa radyasyon etkileri konusundaki veriler de gerçeği yansıtmıyor.

Son yıllarda dünya nükleer enerji pazarına girmek için uğraşan Rusya'nın Bulgaristan, İran, Hindistan ve Çin'deki uygulamaları, nereden elde edildiği bilinmeyen reaktör malzemeleriyle ilgili yolsuzluklar gecikmelere ve bazı projelerin iptaline neden oldu. 

Bugüne kadar referans gösterilen, Akkuyu'nun ikizinin olduğu ifade edilen Türkiye'de nükleer propogandası için işadamı ve politikacıların götürüldüğü Novovoronezh'in hikayesi epey ilginç. Özetlemeye çalışalım...

2008'de Rus Federal Hükümeti ile Kaliningrad Bölgesi arasında bir anlaşma yapıldı. Anlaşma gereği VVER-1200 tipi reaktör kurulacaktı. Temel amaç, Avrupa'ya elektrik ihraç etmekti.

Rosatom, Türkiye'de olduğu gibi Kaliningard'da Baltık NPP adlı bir şirket kurarak, şirketin yüzde 51 hissesini kendisi aldı, kalan yüzde 49 hisseyi ortaklığa açtı. Bu hisseler için Litvanya, Polonya ve Almanya'ya teklif götürdü, fakat bu ülkeler teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Rosatom hisseleri, İtalyan Unicredit, Alman HypoVereinsbank ve Fransız Société Générale bankalarına pazarlamaya çalıştı.

Üstelik, Rosatom aynı Türkiye'de olduğu gibi ÇED raporu olmadan inşaata başladı. ÇED raporu olmadan başlanan bu inşaata Litvanya ve Polonya, uluslararası konvansiyonlar kapsamında sınır ülkelerinin sahip oldukları haklara dayanarak itiraz etti. Temel itirazlar, ÇED raporunun olmamasıyla, reaktör tipinin teknolojisi ve güvenlik tasarımlarının Avrupa standartlarına uygun olmamasıydı. 

Sadece Litvanya, 12 kez resmi olarak Rosatom'dan ÇED raporu istemiş, ancak cevap dahi alamamış.

Litvanya, Polonya ve Almanya Avrupa standartlarına uymayan, ÇED raporu ve tasarım belgeleri olmadan yapılacak bu santralde üretilen elektriği almayacaklarını ve enerji hatlarını ülkelerinden geçirmeyeceklerini ilan etti. Bu gelişmeler neticesinde projenin inşaatı durdu, Avrupalı bankalar da bu projeden çekildi.

Novovoronezh nükleer santralinin test çalışmaları sırasında arızalanmasının ardından faaliyeti durduruldu. Rusya, bu arızayı altı gün sonra açıkladı. Rusya açısından bu santrali çalışır göstermek artı bir itibar ve inada dönüştü. 

Üstelik Novovoronezh projesi başladığından beri bu projede iş yapan Rus firmalarının, Rosatom görevlilerine rüşvet ve naylon fatura vererek kullanılan malzeme ve ekipmanlarda yaptıkları hırsızlıkların ortaya çıkması ile Rus devletini zarara soktukları için 20 üst düzey Rosatom görevlisinin işten atılması ve bazılarının tutuklanması da cabası...

Yani, Rus nükleer teknolojisinin uluslararası kriterlere uygun şekilde Avrupa'daki makamlarca kabul edilmiş ve nükleer güvenlik değerlendirmesi sonucu onaylanmış bir planı ya da projesi yok. Rus nükleer sanayisi uzun zamandır Avrupa'da bir nükleer santral inşa edecek yeterliliğe kavuşmaya çalışıyor. 

Epey uzun bir hikayesi olan Bulgaristan'ın Belene bölgesinde kurmak istedikleri VVER-1000 tipi reaktör projesi de güvenlik önlemlerinin yetersiz olması nedeniyle AB içerisindeki gerekli kurumlardan yeterli kabulleri göremedi ve lisans alamadı. Proje de zaten sonrasında iptal edildi.

Uzun lafın kısas şu ki, bilirkişi raporunda faaliyete girer girmez arıza yapan bir reaktör tipi örnek verilerek, denenmemiş Rus teknolojisi denenmiş gibi gösterildi. Yani, Akkuyu'da kurulmak istenen VVER-1200 tipi reaktörün, temelde VVER-1000 teknolojisine dayanıyor ve bu reaktörün de birçok ülkede kullanıldığı tezi nükleer enerji gerçekliği ile uyuşmuyor. Bir reaktörün güvenilirliğini ispatlaması için yıllar geçmesi gerek.

Aralarında 200 MW güç farkı olan iki reaktörden bahsedilince elbette soğutma suyu miktarından tutun da güvenliğine kadar her şey değişiyor. Zaten, raporda VVER-1200 tipi reaktörün çalışan ilk örneği diye gösterilen reaktörlerin durumu da ortada.

Sonuç olarak, Akkuyu ve TAEK, Rosatom'un büyük hissedarı olduğu Kaliningrad Baltık NPP'nin yapacağı VVER-1200 tipi reaktörün dünya standartlarına uymadığı için Avrupa'da geçerliliği olmadığını sakladığı gibi Akkuyu'nun dünyada en güvenli santral olacağını iddia ediyor.

Bu bilirkişi raporunun değil dava dosyasına girmesi, bir an önce yırtılıp çöpe atılması gerekiyor. Aslında bu da yetmez hem mahkemeleri hem de kamuoyunu yanıltan, bilerek yalan söyleyen bu kendini bilmez kişiler hakkında da görevi kötüye kullanmaktan soruşturma açılmalı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi