AKP’nin din sosyolojisine katkısı: Vicdansız dindarlık(?)

AKP Türkiye’de bir “vicdansız dindarlık” kategorisi ve bu kategorinin adamlarını, kadınlarını yarattı. Depremin ikinci gecesi bölgede bant daraltma kararının nedeni sorulunca, “Gerekli bir durum vardı ki, yapıldı” diyebilen Ulaştırma Bakanı gibi.

Haksızlık yapmayalım, son on bir senedir AKP olumlu hiçbir şey yapmamış dahi olsa bir şey yapmış (bu formül nereden aklıma geldi acaba?) ve din sosyolojisine büyük bir katkı gerçekleştirmiş.

Nasıl mı, anlatacağım.

Geçen hafta HaberTürk TV kanalında başarılı gazeteci Mehmet Akif Ersoy, Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu ile çok önemli bir söyleşi gerçekleştirdi ve herkesi, daha doğrusu vicdanı olan herkesi çok rahatsız eden o tiksindirici “depremin ikinci gecesi bölgede bant daraltma” kararının nedenini sordu.

Konuyla ilgili olarak Sayın Füsun Sarp Nebil 8 Nisan günü t24’de çok detaylı ve bilgilendirici bir yazı yayınladı ben de bu yazıdan aşağıdaki alıntıyı yapıyorum:

“Karaismailoğlu'na, depremde enkaz altındaki insanların Twitter üzerinden yardım çağrıları yapıldığı bir dönemde "Twitter'a bant genişliği daraltılmasının nedeni" sorulduğunda, Adil Karaismailoğlu şöyle cevaplıyor: "Gerekli bir durum vardı ki, yapıldı. Sonuçta yapılması gereken konuydu. Teknik olarak izahı vardı. Olağanüstü bir afet durumu var. Orada böyle bir şey yapılması gerekiyordu demek ki."”

Ben bu söyleşiyi canlı olarak dinledim, Mehmet Akif Ersoy’un sorusuna Ulaştırma Bakanı’nın verdiği cevap, buna cevap denebilir ise, beni şaşkına çevirdi, bu cevabın bir bölümünü Sayın Nebil’den yaptığım alıntıda görebilirsiniz.

İnsanlar enkaz altında hayatlarını kaybetmişler ama daha depremin ikinci gecesi, enkaz altında çok sayıda canlı var, çok büyük bölümünün ellerinin altında cep telefonları mevcut, nerede olduklarını, nasıl olduklarını yakınlarına bildirmek istiyorlar ve yardım bekliyorlar, dış dünya ile kurabildikleri yegane bağlantı o telefonlar ile.

Dışarıda da insanlar kayıplarına, ailelerine, hastanelere ulaşmak istiyorlar, ellerindeki en güçlü enstrüman da yine cep telefonları.

Ama, bölgeye bir gün sonra muhtemelen Cumhurbaşkanı, bakanlar falan gelecek, polis ve jandarma büyük bir tepkiden çekiniyor ve önlemler alınmasını talep ediyor; ilk akıllarına gelen vicdansız önlem de bir tepki örgütlenmesinin önüne geçmek için bant daraltma yani insanların birbirleriyle haberleşmesini çok zorlaştırmak; insanlığın bittiği nokta.

Bu yazdıklarımı siz okurlar da zaten muhtemelen hayretle, biraz da tiksinerek izlediniz.

YENİ BİR DİNDARLIK KATEGORİSİ

Mehmet Akif Ersoy’un söyleşisini izlerken aklıma Ulaştırma Bakanı’nın bu inanılmaz açıklaması üzerinden dindarlık kavramı geldi.

Başta Ulaştırma Bakanı’nın bizzat kendisi olmak üzere ve bu bant daraltma kararının her aşamasında dahli olanlar muhtemelen kendilerini dindar olarak tanımlıyorlar.

Enkaz altındaki çocukların büyüklere ulaşmasını engelleyen, dolayısıyla da ölümlere neden olan bu bant daraltma kararının bir aşamasında rolü olan birisinin dindar olması mümkün müdür?

Bu adamlar ya da kadınlar kendilerine dindar diyorlarsa bizim söyleyecek bir şeyimiz kalmıyor gibi bu dindarlık anlayışı için, insanların beyanlarını esas almak esastır.

Ben de haddimi aşıp bu insanlara “sizden dindar mı olur?” falan diyemem.

Ancak, söylenecek bir şeylerin olması lazım.

Ortada galiba yeni bir dindarlık kategorisi var, bu kategori de ülkemizde AKP’nin din sosyolojisine bir katkısı.

Bu bant daraltma vicdansızlığı tek örnek değil, daha önceleri de sayısız benzer örnekleri yaşandı, Soma’da yerde yatan ve polisin tartakladığı bir madenci yakınına bir bürokratın (???) tekme attığına, yerde yatan adama attığı tekmeden sonra da hastaneden “ayağım incindi” diye rapor alan ve sonra da bir dış göreve tayin edilen bir adama bile rastladı bu ülke ama bu bant daraltma rezaleti galiba vicdansızlıklar zincirinin en önemli halkası.

AKP Türkiye’de bir “vicdansız dindarlık” kategorisi ve bu kategorinin adamlarını, kadınlarını yarattı.

Yerde yatan bir madenci yakınına tekme atan sözde bürokratın, bant daraltma kararının en tepe noktası olan Ulaştırma Bakanı’nın bu olayları izleyen ilk Cuma günü cuma namazına gittiklerine eminim, nasıl bir namaz kılmak ise bu.

Ramazan’da da yine muhtemelen oruç tutuyorlardır.

Ancak, acaba Ulaştırma Bakanı’mız bu bant daraltma kararı sonucu kaç kişinin kurtarılabilecek iken enkaz altında hayatını yitirdiğini hiç düşünüyor mu?

Hiç zannetmiyorum.

“Vicdansız dindarlık” dediğim de tam da bu.

Bir devlet büyüğü bölgeye gelecek ise sadece onun güvenliği, canının sıkılmaması, protestoya uğramaması esas, enkaz altındakiler teferruattır.

Bu yazıyı neden mi yazdım?

Ekranlarda bir babayı dinledim, kızı enkaz altında imiş bu bant daraltma günlerinde, sonra maalesef cenazesi çıkarılmış, cenazenin yanındaki cep telefonunu da babaya teslim etmişler, babanın söylediği şu: “Kızım bana mesaj atmış ama bu mesajın benim cebime ulaşması dört gün sürmüş”.

Neden acaba?

İyi Cumalar Sayın Ulaştırma Bakanı’mız.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi