Ahmet Nesin
AKP’nin yalanlar dizisi - 1
Hükümet kurma ve bakan değiştirme konusunda AKP ve Erdoğan söylediğinin aksine diğerleriyle yarış halinde. Öyle bir sistem ki her vekile sanki bakanlık sözü verilmiş gibi bişey.
Ahmet NESİN
Başkanlık sistemi ne zaman tartışılmaya başlandı, gerçekten emin değilim. Bildiğim tek şey, ne zaman bir parti başkanı iktidarı kaybetmekle karşı karşıya kaldı yada öyle olacağını hissetti, işte başkanlık sistemi tartışılmaya başlandı. Başkanlık sistemi öyle bir sistem ki -Yada öyle olduğu sanılıyor- hükümeti yada hükmetmeyi kaybedecek olanlar başkanlık sistemiyle bir kez yada son kez daha yönetimi kazanacaklarını sanıyor.
Bunun en bariz örnekleri Turgut Özal ve Süleyman Demirel’dir. Onlar da baktılar ki parti anlamında devam edemeyecekler, başkanlık diye konuşmaya başlamadılar mı? Kiminle olduğunu anımsamıyorum ama Recep Tayyip Erdoğan’la yapılan bir söyleşide kendilerine 3 dönemin yeteceğini söylüyor. Esasında bu sadece Türkiye’ye has bişey de değil, bunun en bariz örneği ABD değil midir? Ronald Reagan ve arkasından baba Bush haricinde, bilhassa son 30 yıl hiçbir parti üçüncü dönemi kazanamıyor. Bugüne değin Cumhuriyetçi Parti 19, Demokrat Parti’de 16 başkan çıkartmış. Buna baktığımızda bile esasında neredeyse 2-3 kez haricinde hep 2 dönem sonra değişmiş.
Aynı sistem esasında Fransa ve Almanya için de geçerli, yani bütün ülkelerde, faşizmin olmadığı yerlerde bu geçerli. Türkiye’de tek parti dönemini incelediğinizde de buna yakın şeyler görürsünüz. Bütün siyasi grupları tek parti çatısı altında düşündüğünüzde, başbakanlıkta İsmet İnönü dönemi farklıdır, Bayar dönemi yada diğerleri farklı. İnönü’nün görevden alınma nedeni Dersim katliamına karşı çıkmasıdır. Çözümün 10-15 kişinin asılması ve hapsedilmesiyle hallolacağına inanır ve katliama karşı çıkar. Yerine gelen Celal Bayar katliam döneminin başbakanıdır. Zaten daha sonra da 2 ayrı parti başkanı olurlar ve İnönü, zoraki de olsa Ortanın Solu diye bir yol çizerek CHP’yi kendince sola açmıştır.
Erdoğan bunu fark etmeye başladığında, belediye başkanıyken karşı çıktığı başkanlık sistemini savunmaya başladı. Buradaki en önemli tartışma ve eleştirilerinden biri Cumhuriyetten günümüze çok hükümet kurulduğu ve koalisyon yapıldığıdır. Esasında burada ciddi bir kandırmaca var, çok okuyan ve araştıran bir halk olmadığımızdan dolayı, buna çoğunlukla inanıyoruz. Şimdi size bazı istatistikler vereceğim ve onları tartışmaya çalışacağım.
Cumhuriyetten bu yana kurulan hükümetler:
Yukarıdaki çizelgeye baktığımızda cumhuriyet kurulduğunda İsmet İnönü 14 yılda 8 hükümet kurmuş, Demokrat Parti de 10 yılda 5 hükümet. Baktığımızda çok gibi gözüküyor, esasında gözükmüyor, bence de çok. Cumhuriyetten günümüze ayrıca 16 ayda bir de hükümet değişmiş. Bunun türlü gerekçeleri olabilir, bir siyaset bilimci bunları açıklarsa belki tam olarak yada en azından yarı yarıya ikna olabiliriz ama bu konuyu AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan söyleyince ikna olmuyorum. AKP genel başkanı diye yazmamın nedeni, bunları iddia ettiği dönemdeki görevinden dolayı.
Neden Erdoğan söyleyince ikna olmadığım esasında çok açık, burada yazmasam bile tabloya baktığınızda siz de görüyorsunuz, aynı süreç içerisinde Erdoğan da 8 hükümet kurmuş, yani neredeyse 16 ayda bir hükümet. Esasında Demokrat Parti ve başbakan Adnan Menderes ikisinden de daha istikrarlı. Çizelgeyi verdiğim için bütün partiler arası bir kıyaslama yapmıyorum, CHP’nin ilk dönemini yapmamın nedeni ikisinde de ciddi bir çoğunluk olmasından kaynaklanıyor.
Geçenlerde bir televizyon programında yandaş gazetecilerden biri ilginç bişey söyledi dönemin getirilmek istenen faşizmini ve diktatörlüğünü savunmak için: "Bakanlar göreve geliyor ve daha çalışma arkadaşlarını tanımadan değişiyorlar." Bu söylem çok doğru esasında ve kim olduğunu anımsamadığım bu arkadaşa çok ama çok teşekkür ederim, çünkü bu araştırmayı yapmama vesile oldu.
Listede gördüğünüz gibi, işler hiç de sandığımız gibi değil, bazı konularda AKP tek parti dönemine fark atıyor. Cumhuriyetin kuruluşundan çok partili sisteme geçişe kadar hükümetler 12 içişleri bakanıyla çalışmış. 24 yılda 12 bakan, yani 2 yılda bir bakan. Gerçekten, tam çalışma arkadaşlarını tanımış bakan ama görevden alınmış. Her sene yedekler dahil bütün futbolcularını değiştiren takım gibi, başarı olanaksıza yakın.
Peki AKP 14 yıl içinde kaç bakan değiştirmiş, tamı tamına 9 bakan, 3 bakan da tarafsız olmak üzere 12 içişleri bakanı. Peki o zaman geçmiş hükümetleri eleştirmekte haklılık payı var mı sizce.
Anlayacağınız AKP 14 yılda 6 bakan değiştirmiş. Bırakın bir bakanın kendi personelini tanımasını, yabancı meslektaşlarını tanıyamamışlar neredeyse. Uluslar arası alanda dışişleri bakanları zırt-pırt görüşmediklerine göre, mesela ABD dışişleri bakanı her görüşmede ayrı bakanla sorun çözmeye çalışmış.
Size bir anımı anlatayım. Yayıncılar Birliği geçmişte daha çok ders kitabı yayınlayan arkadaşların idaresinde yönetiliyordu. Sıkı bir çalışma yaptık ve yönetimi ele geçirdik, başkanlığa da AFA Yayınevi sahibi Atıl Ant geldi. Çok ciddi bir sorunumuz vardı, bizler kitapları % 18 KDV’yle bastırıp, % 8 KDV’yle satıyoruz. Bu şöyle bir sorun yaratıyor, vergi borcumuz olsa bile aradaki tezattan dolayı KDV’den hep alacaklı oluyoruz. Satış rakamı eskiden % 1’di ve aradaki farkı varın siz hesaplayın.
Bunun için bakanlıktan randevu alındı ve sorunun çözülmesi için dönemin bakanı Fikri Sağlar’la görüşüldü. Sevgili Fikri Sağlar elinden geleni yaptı ama iş tek başına kendisinde bitmiyordu, maliye bakanlığıyla görüşmek gerekiyordu.
Bigün Atıl’ın yanına gittim, o da sekretere yazı yazdırıyordu. Yazılarda Fikri Sağlar’a bakanlığı dönemi yardımlarından dolayı teşekkür ediliyor, diğerinde de yeni bakan Timurçin Savaş’a görevinde başarılar dileniyordu.
Aradan 8 ay geçti, Yayıncılar Birliği olarak tam bakanlıktaki işlerimizi halledeceğiz bu kez Timurçin Savaş’a bakanlığı dönemindeki yardımlardan dolayı teşekkür ettik ve yeni bakan Ercan Karakaş’ı tebrik ettik. Sevgili Ercan arkadaşımızdı, sorunu kesin çözeceğimize inandık ama 3 ay sonra karşımızda bakan olarak İsmail Cem’i bulduk.
İsmail Cem’in kitaplarını Cem Yayınevi’nden Ali Oğur basıyordu. O sırada ben, Atıl, Ali ve 2 yayınevi daha (6.45 ve Kavram Yayınevi) kendi yayınevlerimiz dışında Kelepir Kitaplar’da ortağız ve çok sık görüşüyoruz. O sırada telefon çaldı, arayan yeni bakanımız İsmail Cem. Ali Oğur önceki gün telif parası göndermiş, hem teşekkür ediyor hem de neden az olduğunu soruyor. Ali’nin yanıtını aynen aktarıyorum: "İsmail Bey, telifi az göndermedim, tam gönderdim. Ama eskiden KDV oranı % 1’di ve biz bunu ciddiye almıyorduk. Ama şimdi KDV’yi % 8’e çıkardınız ve biz de doğal olarak % 8’i kitabın üst fıyatından düşüp telifi o şekilde hesaplayıp gönderiyoruz…" Bu konuşmaya İsmail Cem’in verdiği yanıtı yaşamım boyunca unutamam, "Bunu ben mi yaptım?.." Bu anlattığım süreç 4 yıl içinde oldu ve İsmail Cem’in de bakanlığı 4 ay sürdü.
Şimdi size başka bir bakanlık anlatacağım ve aklınız duracak. Başbakan Yardımcılığı olayına tek parti döneminde 1946’da başlanmış ve sadece 3 yardımcı olmuş. AKP’ninkini öğrenmeye hazır olun, 34 başbakan yardımcısı olmuş bugüne değin. Devlet Bakanlığı da 1946’da başlamış ve sadece 2 bakan olmuş tek parti döneminde.
Devlet bakanlığı için de aşağıdaki linki okursanız esasında ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız.
Aynı konuları uzatmamak için size aşağıda bazı bakanlıkların linklerini vereceğim, karşılaştırmayı siz yapın.
Sanırım AKP’nin tek istikrarlı olduğu bakanlık sağlık bakanlığı. Gördüğünüz gibi AKP öncesi devamlı hükümet değişmesi konusu başlı başına bir yalan, daha doğrusu hükümet kurma ve bakan değiştirme konusunda AKP ve Erdoğan söylediğinin aksine diğerleriyle yarış halinde. Öyle bir sistem ki her vekile sanki bakanlık sözü verilmiş gibi bişey.
Bu yazı cumartesi günü büyüme ve koalisyon yalanları üzerinden devam edecek.