Ali Mahir Başarır, beşli çete, Kılıçdaroğlu, tersaneler

14 Mayıs seçimleri ile iktidara gelecek kadroların ilk işinin kamu alımları ve iş güvenliği dosyalarını AB ile müzakereye açmaları olmalıdır Türkiye’nin senelerdir içinde debelendiği, sistemi kirleten bu konuların çözümü için AB çıpası bir zorunluktur.

Çok önemli iki seçime iki haftadan da az süre kaldı.

Temennim, bu seçimlerle hem cumhurbaşkanlığında hem de TBMM’de siyasi iktidarın el değişmesi ve böylece de Türkiye’nin normalleşmeye bir biçimde başlaması, demokratik hukuk devleti ile yüksek büyüme oranlarını birlikte sürdürebilmesi.

Ancak, bu da benim kuvvetli kanaatim, hukuk ve devleti ve büyümenin nitelikli birlikteliği, bu birlikteliğin sürdürülebilmesi için bir çıpaya ihtiyacı var. Bu çıpa da Türkiye’nin AB tam üyelik müzakere sürecini yeniden harekete geçirmesi ve çok uzun olmayan bir vadede de AB’ye tam üyesi olması.

Yıllardır, binlerce kez yazdığım bu noktaları bugün neden yazının başına aldım?

Daha önce de değinmiştim ama bugün bir kez daha konuya girmek istiyorum.

CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır “Beşli Çete” diye bir kitap yayınladı, Kılıçdaroğlu da galiba dün gece bir video yayınında Türkiye’nin tersanelerini çok daha büyüteceklerini, bugün imal edilen gemilerden çok ama çok daha büyüklerini bu tersanelerde üreteceklerini ve tüm dünyaya satacaklarını ifade etti.

Birbirleriyle ilgisi olmayan iki konu gibi duruyorlar Başarır’ın “Beşli Çete” kitabı ve Kılıçdaroğlu’nun tersane açıklaması ama benim kanaatime göre bu iki konunun çok ama çok belirgin bir ortak yanı var, anlatacağım.

Epey bir süredir yurt dışında yaşıyorum, Ali Mahir Başarır’ın Beşli Çete kitabını basından duydum ve o günlerde buralara yolu düşecek bir dostumdan rica ettim, kitabı bana getirdi, ben de satır satır okudum.

Bendeniz kamu maliyesi-bütçe profesörüyüm, dolayısıyla kamu alımları konusu benim özel merakım değil, uzmanlık alanımın bir parçası, bütçenin hatırı sayılan bir bölümü kamu alımları ile harcanıyor.

Ali Mahir Başarır’ın kitabını çok beğendim, bir döneme tanıklık ediyor, kitapta yazan her şeye adeta tümüyle katılıyor, kendisini kutluyorum bir döneme tanıklık çabası için.

Ancak, kitapta hiç katılmadığım bir alan da var, bu alan da Sayın Başarır’ın kitapta yazmadığı alan.

Kitapta yazmayan bir alanı nasıl eleştiriyorsunuz demeyin, bu pekala mümkün.

“Beşli Çete” kitabında büyük soygun, kamu bütçesinden birilerine büyük kaynak aktarımı tüm belgeleriyle çok net anlatılmış ama, kanımca şerhini koyarak yazayım, bu hırsızlığın nasıl kalıcı bir biçimde çözümleneceğine yönelik öneriler yok, belki de o kadarı da Sayın Başarır’ın işi değildir artık.

KAMU ALIMLARINDA AB ÇIPASI

Muhalefet cephesinde başka konularda da benzer bir tavır gözlüyorum, büyük hukuksuzluk ve adaletsizliklere çok doğru bir biçimde parmak basılıyor ama bu konuların daha dürüst, daha ehil kadroların göreve gelmesi ile çözüleceğine yönelik tam da doğru olmayan bir kanaat var sanki.

Doğrudur, bürokrasinin her aşamasında ve siyasi kadrolarda hem liyakat hem de görev ahlakı esastır, matematik deyimiyle mutlaka gerekli koşuldur bu vasıflar ama yeterli koşul olduğuna yönelik bendenizde kuşkular var.

Yeterli koşul liyakat ve görev ahlakının yolsuzluğa siper çekecek bir kurumsal yapı ile ancak yaşama geçecektir.

Kamu alımları konusunda liyakat ve görev ahlakına ilaveten devreye girmesini şart gördüğüm konu AB müzakere sürecinde kamu alımları müzakere dosyasının mutlaka tüm gereklerini hemen yerine getirerek müzakerelerinin başlatılması, tamamlanması ve geçici olarak da kapatılmasıdır.

Bu gerçekleşmediği sürece konunun liyakat ve görev ahlakı ile çözülmesi bana mümkün görünmemektedir.

Türkiye’nin senelerdir içinde debelendiği, sistemi kirleten kamu alımları rezaletlerinin çözümü için AB çıpası bir zorunluktur.

TERSANELER BÜYÜTÜLMELİ AMA İŞ GÜVENLİĞİYLE BİRLİKTE

Gelelim Kılıçdaroğlu’nun açtığı tersanelerin kapasitesinin genişletilmesi ve büyük gemilerin bu tersanelerde üretilip dünyaya satılması konusuna, bu hedefin de doğru bir hedef olduğuna kuşku yoktur.

Ancak, burada da kamu alımlarına benzer bir sorun yok değildir.

Türkiye’de günde ortalama beş işçi adına iş kazası denen cinayetlerde yaşamını yitirmektedir ve bu cinayet mahallerinin başında tersaneler gelmektedir maalesef.

AB müzakere sürecinde bir de “Çalışma hukuk ve iş güvenliği” başlıklı, önünde siyasi engel olmayan bir dosya vardır, Türkiye bu dosyayı da, aynen kamu alımları dosyası gibi müzakerelere açmakta ayak diremiştir.

Maalesef ve maalesef, iş güvenliği konusunda ahlak ilkelerini aşan kurumsal yapılanmalar hayata geçirilmeden, devreye sokulmadan tersanelerin kapasitelerinin arttırılması gerçekleşir, çok büyük gemilerin üretimi başlarsa bu tersaneler birer işçi mezbahasına dönüşebilir.

Çok açık söylüyorum, iş güvenliği dosyasının gerekleri yerine getirilmeden tersanelerin kapasitelerinin büyütülmesine karşıyım çünkü insan yaşamından daha değerli şey yoktur.

BU İKİ DOSYA AB İLE MÜZAKEREYE AÇILMALI

14 Mayıs seçimleri ile iktidara gelecek kadroların ilk işinin bu iki dosyayı, kamu alımları ve iş güvenliği dosyalarını AB ile müzakereye açmaları olmalıdır.

Bu iki dosyanın gerekleri yaşama geçirilirse Türkiye’de yolsuzlukla mücadelede çok büyük bir aşamayı geride bırakır ve günde beş işçiyi iş kazalarında (???) kaybettiğimiz çirkin gerçeğin utancından kurtuluruz.

Bu iki dosyanın gerekleri nedir derseniz, Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı sitesine girin, temel belgeler bölümünden Ulusal Eylem Planı 2021-2023’ü indirin, kamu alımları ve iş güvenliği dosyalarını inceleyin diyeceğim ama Dışişleri burada resmi evrakta tahrifat yapmış (inanılmaz ama gerçek) kamu alımları dosyasını sansür etmiş, çıkartmış listeden ama Allah’tan hemen aşağıda bir önceki Ulusal Eylem Planı var, oradan bakabiliyorsunuz.

AB çıpası olmazsa Türkiye yolsuzlukla mücadelede mesafe alamaz, güvenli iş ortamlarına kavuşamaz, patinaj yapar durur.

Ve hatta anlı şanlı bakanlıkların resmi belgelerde tahrifat yapmasına bile engel olamazsınız.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi