Koray Düzgören

Koray Düzgören

Altan Tan yolun sonu mu?

Tan, “Kürtler IŞİD’le anlaştı mı?” iddiasını sordu. Şimdi Kürtler, bu savaşta yaşamlarını yitiren yüzlerce gencin kimlik bilgilerini paylaşarak bu iddiaya cevap veriyorlar.

Son günlerde Türkiye’nin de içinde bulunduğu Katar’a yönelik krizde adı geçen İslami örgüt, İhvan Hareketi bir başka tartışmayı da gündeme taşıdı.

Katar krizinde suçlanan İhvan Hareketi’ne terrorist diyen CHP Genel Başkanı’na tepki, bu krize rağmen İhvan’cı olduğunu saklamayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan değil, HDP Milletvekili Altan Tan’dan geldi.

Tan, Kılıçdaroğlu’nu İslam ve İhvan’ın tarihini bilmemekle suçladı, İhvan’ın ve Hamas’ın terör örgütü olmadığını savundu. Orada da durmadı ve Kürtlerin gönlünün İhvan'la, Hamas’la birlikte attığını da ekledi.

Tan, geçen seçimler öncesinde başlattığı, referandum öncesi ve sonrasında devam ettiği parti programıyla uyuşmayan söylemleri ve yaklaşımlarıyla partisinin üst yönetimini ile geniş laik tabanını eleştiren tavrını yeni bir boyuta taşıdı.

Altan Tan, bunların yanı sıra son zamanlarda Kürt düşmanı bazı kesimlerce kara propaganda olarak kullanılan bir iddiayı da sahiplendi. IŞİD’in Kürtlerle anlaşarak Rakka’dan çekildiğini ileri sürdü.

Onun hem parti programıyla çelişen açıklamaları ve hem de Rakka savaşına ilişkin iddiaları değişik Kürt kesimlerinde ve HDP’nin Rojava konusunda hassas tabanında büyük eleştirilere, tepkilere neden oldu.

Altan Tan’ın HDP milletvekilliği

Bu söylemlere ve tepkilere bakacağız ama önce şunu ortaya koymak gerekiyor.

Altan Tan’ın önceki çıkışlarının onun kökenine, İslamcı geçmişine ve inandığı bazı ilkelere dayandığını varsayalım. Laik bir parti olan HDP’nin İslami hassasiyetleri fazla olan Kürt tabanına hitap edebilmek amacıyla Tan’ın Meclis’e gönderilmesini yararlı bulduğunu düşünelim.

Hatta 7 Haziran seçimlerinde, Altan Tan’ın partideki solcu unsurlara, daha doğrusu partisinin sol kimliğine yönelik ağır suçlamalarına rağmen yeniden aday gösterilip seçtirilmesinde yine aynı gerekçelerin hakim olduğunu kabul edelim.

Bu son noktada, yani artık İhvan’ın, Hamas’ın açıkça savunulduğu noktada gelinen çizgi Erdoğan’ın çizgisidir.

Altan Tan benim çok eski bir arkadaşım.

12 Eylül faşist darbesi sırasında Diyarbakır zindanındaki işkenceler nedeniyle yaşamını yitiren Bedii Tan’ın oğludur.

1987’de girdiği Refah Partisi’nden partinin MHP ile kurduğu seçim ittifakına karşı çıktığı için ayrıldı.

28 Şubat darbe sürecine onunla ve birçok İslami kökenli isimle birlikte karşı çıktık. Mücadele ettik.

Onların çoğu şimdi AKP’nin yalakası oldu ve geçmişte söylediklerinin neredeyse hepsini unuttular.

O zaman mazlumlardı ve mazlumların haklarını savunuyorlardı, şimdi zalim oldular. Zalimlerin yanında bugünün mazlumlarına yalın kılıç saldırıyorlar. İnsan haklarını savunanlara küfür ediyorlar ve bu baskı rejimine, hele de Erdoğan’a karşı çıkanları düşman ilan ediyorlar. Abdurrahman Dilipak, bugünün zalimleri olan bu sahtekarların başını çekiyor. 

Altan Tan ise hep insan haklarını savundu. Kürt meselesinin çözümünde Kürt siyasal hareketine yakın durdu.

Zaten sonunda HADEP’e katılarak HDP’ye kadar geldi ve milletvekili seçildi.

Partisi içindeki sol kesime eleştiriler

Altan Tan’ın son zamanlarda partisine ilişkin, parti içindeki sol kesime ilişkin sert eleştiriler yöneltiyor. Onun bu söylediklerine katılmak mümkün değil.

Bir noktaya kadar kendi düşünceleri ve İslami kökleri, geçmişine ilişkin inandıklarıdır diyelim.

Yalnız, özellikle referandumun sonuçlarına ilişkin açıklamaları hele de canını dişine takıp, bütün baskılara ragmen sandığa gidip "hayır" diyen Kürt seçmen açısından kabul edilir gibi değildi. Kürtlerin Erdoğan’ı ve ‘Evet’i desteklediği, HDP’nin büyük oy kaybı yaşadığı tahlilleri, eğer AKP’ye sempatik görünme amacı taşımıyorsa, tamamıyla yanlış tahlillerdi.

Bu açıklamaları partinin içinde bulunduğu durumu dikkate almadan yapılmış yanlış ve haksız açıklamalar olarak değerlendirdim. Hatta ArtıGerçek’te bu konuda, ‘Kürtler Erdoğan’ı değil umudu desteklediler’ başlıklı bir yazı da yazdım.

Bir partili milletvekili tabii ki partisini eleştirebilir. Seçim ya da referandum sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler yapabilir ama bu değerlendirmeler partiye zarar verici, suçlayıcı olamaz. Olmamalı.

Oluyorsa o milletvekilinin artık o partide kalması doğru olmaz.

Altan Tan, uzunca bir süredir bu noktada.

Partisi ile ilkesel, programsal ve düşünsel olarak yollarını ayırmış gibi görünüyor.

Özellikle İhvan ve Hamas’ı öven son açıklamaları, üstelik de partisinin içindeki İslami duyarlılığı yüksek kesimi bu görüşlerle özdeşleştirmesi hem doğru değil hem de HDP’nin tabanına uymayan yakıştırmalar.

Ayrıca İhvan’ın Suriye’deki çatışmalarda oynadığı rol, Kürtlere dost bir rol değil. Tam tersi Rojava’daki Kürt savaşçıların düşmanı bir hareketten söz ediyoruz. HDP içindeki İslami hassasiyeti fazla Kürtler niye İhvan’a ve hatta Hamas’a sempati duysun?

Kürtler Rakka’da IŞİD’le anlaştı iddiası

Gelelim Altan Tan’ın son açıklamalarının en vahim olanlarına.

"Kürtler Rakka’da IŞİD’le anlaştı mı?" diye soruyor Altan Tan.

Bir süredir ulusalcı medyada, iktidar kesiminde, CHP cenahında ve diğer cümle Kürt düşmanı ortamlarda dile getirilen bir iddia bu; "Suriye’de Kürt savaşçılar  YPG-YPJ ve onlarla birlikte savaşan diğer unsurlar, yani Demokratik Suriye Güçleri sık sık IŞİD’le anlaşıyor. Aralarında gizli anlaşmalar oluyor. Bu nedenle birçok yerleşim yeri kolayca Kürtlerin eline geçiyor" diyorlar.

Hatırlayalım, Suriye iç savaşının belli bir noktasından itibaren Türkiye’deki kirli psikolojik savaş makinesi, Kürtlerin Esad’la anlaşıp Suriye Muhalefetine karşı savaştığını yayıyordu. Kürtlerin Esad’a kurşun atmadığını ama özgürlük savaşçılarına karşı (Erdoğan’ın milislerine diye okuyun bunu) dövüştüğünü yazıyorlardı. O günlerde Türkiye’nin PYD-YPG’yi düşman olarak ilan etmesinin nedenleri arasında bu iddia kendilerince baş sıradaydı.

Sonradan Kürt güçleri ve müttefiklerinin Suriye’de Işid’e karşı savaşan en etkin güç olduğu iyice ortaya çıkınca bu kirli ağızlar susmak zorunda kaldı. Çünkü uluslar arası medya ve toplum da artık bu konudaki gerçeği öğrenmişti.

Şimdi Suriye, neredeyse Kürt güçlerinin binlerce Kürt ve Suriyeli diğer halkların çocuklarının yaptığı fedakarca mücadele sayesinde Işid’den kurtarılmak üzereyken aynı iç ve dış kaynaklar yine söylentiler yaymaya başladılar. "Kürtler Işid’le anlaşarak Tabqa’yı ele geçirdi" dediler. Bunun böyle olmadığı ortaya çıktı. Şimdi Rakka için aynı şeyleri söylüyorlar.

Kürt düşmanları ve onların da yandığı psikolojik savaş makinesi bu soruları servis edebilir. Şimdi Kürtler, bu savaşta maalesef yaşamlarını yitiren yüzlerce gencin kimlik bilgilerini paylaşarak bu iddialara cevap veriyorlar. Türkiye Kürdistan’ına Rojava’dan, Rakka önlerinden gelen ölüm haberlerini paylaşıyorlar.

Altan Tan’ın bu gerçekliği bilmemesi düşünülebilir mi? O, her şeyden önce Diyarbakır Milletvekili. Kendi seçim bölgesinde nelerin olup bittiğini bilmez mi?

Bu psikolojik propagandanın aleti olmak hem orada savaşan, hayatını kaybeden her dinden her milliyetten gençlere saygısızlıktır hem de HDP’nin tabanına, oyunu aldığı seçmenine vefasızlıktır.

Altan Tan ne bu sözleri ile ne de İhvan ve Hamas’a ilişkin açıklamalarıyla artık HDP’de kalamaz diye düşünüyorum.

Son söz HDP’ye:

Eşbaşkanı ile birçok milletvekili hapsedilmiş ve büyük baskı altında olsa da HDP yönetiminin bu konuda bir açıklama yapması gerekir.

HDP en azından İhvan ve Hamas iddialarına cevap vermelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi