Anayasada 2. Maddeye dokunmadan hukuk devletini bitirmek

Anayasa Mahkemesi hukuk devletini ve laikliği önemli kararlarında defalarca tanımlamıştır ama yeni AYM kompozisyonu içtihadı dahi değiştirebilir, zaten bir sene içinde AYM’ye atanacak üç hakim ile AYM’nin görünümünde de çok büyük değişiklikler olacaktır.

Geçen hafta aynı konuyu laiklik üzerine yazmıştım, Anayasada ilk dört madde ile oynamadan laiklik ilkesini nasıl bostan korkuluğuna dönüştürmek istediğini birilerinin(!).

Bugün sıra Anayasanın ikinci maddesinde ifadesini bulan Cumhuriyetin temel niteliklerinden hukuk devletinde.

Malum, Anayasanın ikinci maddesinde Cumhuriyetin dört temel niteliği, demokrasi, laiklik, hukuk devleti, sosyal devlet tanımlanmadan belirtiliyor.

Erdoğan ve AKP’nin bu dört temel nitelikten ikisi ile çok büyük meseleleri yok.

Demokrasi ilkesi ile meseleleri yok gibi duruyor çünkü demokrasiden anladıkları evrensel standartlarda bir demokrasi değil, onlar demokrasiden 14 ve 28 Mayıs sürecinde yaşananları anlıyorlar.

İktidarda oldukları için seçim sürecinde devlet olanaklarını, hazine yardımı dışında kamu parasını sorumsuzca kullanıyorlar, TRT’yi adeta parti borazanına çevirmişler, basının zaten çok büyük bölümünü kamu bankaları kredileriyle kendilerine yakın isimlere emanet etmişler, YSK Anayasanın çok sarih, amir metnine rağmen üçüncü dönem adaylığı kabul ediyor, ortada kimsenin görmediği bir diploma var, bu koşullarda da Erdoğan ve AKP’nin anladıkları standartlarda demokrasi ile bir sorunu olmuyor çünkü bu mekanizma sayesinde meşruiyet kazandıklarını zannediyorlar.

Benzer bir biçimde sosyal devlet ilkesi ile de Erdoğan ve AKP’nin bir derdi yok, fakirliği, işsizliği ortadan kaldırmak yerine fakirliği ve işsizliği kullanmak, yönetmek istiyorlar, sosyal devletin vazgeçilmez ilkesi anonimayı (şahsileştirmeme) ayaklar altına alıyorlar, göstere göstere yardımlar dağıtıyorlar, Erdoğan en son olarak 28 Mayıs’ta oy verdiği okulun bahçesinde cebinden çıkardığı kaynağı belirsiz iki yüz liralık banknotları insanlara dağıttı.

Geriye kalıyor laiklik ve hukuk devleti ilkeleri, laiklikle ilgili görüşlerimi geçen hafta sundum.

Anayasada öyle düzenlemeler yapılabilir ki, hukuk devleti ilkesi Anayasanın ikinci maddesinde bostan korkuluğu gibi kalır, anlamsızlaşır.

Zaten son senelerde benzer durumların sayısız örneklerini yaşıyoruz, Anayasanın amir hükmüne rağmen Anayasa Mahkemesi kararlarını takmayan, takmama cüretini gösteren hakimler Yargıtay’a terfien atanabiliyorlar ve böylece Yargıtay gibi bir yüce makam Anayasayı paspas yapan sözde hakimlerle doluyor, sonra da 107’si Yargıtay’da bir dosyanın kapağını açmayan İrfan Fidan’ı Yargıtay kontenjanından Anayasa Mahkemesi'ne gönderebiliyorlar.

Diyelim Anayasanın ikinci maddesinde hukuk devleti ilkesi bostan korkuluğu gibi dursun ama aynı Anayasanın 138. Maddesinden aşağıdaki iki paragrafı çıkarıp atarsan ortada ne hukuk devleti kalır ne de anayasal düzen

“Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”

…………………..

“Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

Benzer bir biçimde mesela Anayasanın 153. Maddesinden aşağıdaki son paragrafı atarsanız ortada yine ne hukuk devleti ne Anayasa Mahkemesi ne de anayasal düzen kalacaktır.

“Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün, ikinci madde orada bostan korkuluğuna dönüşür, Erdoğan da “Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerine dokunmadık, dokunmayacağız” diyebilir ve böylece Türkiye’nin bir Afrika ülkesine dönme sürecinde epey bir mesafe alınmış olur üstelik zevahiri koruyarak.

Evet, Anayasa Mahkemesi hukuk devletini ve laikliği önemli kararlarında defalarca tanımlamıştır ama yeni AYM kompozisyonu içtihadı dahi değiştirebilir, zaten bir sene içinde AYM’ye atanacak üç hakim ile AYM’nin görünümünde de çok büyük değişiklikler olacaktır.

Bu ekonomik kriz ortamında Erdoğan önümüze şimdi bir yeni ve sivil anayasa oyuncağı atıyor, bakalım içinden neler çıkacak, Vallahi merak etmiyorum dersem burnum uzar.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi