İşxan Miroyev
Anlaşma imzalandı peki bundan sonra ne olacak?
Bir süre devam eden Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ savaşı Rusya’nın aracılığıyla Dağlık Karabağ Barış Anlaşması'nın 10 Kasım günü başlamasıyla son buldu. Bu anlaşmayla 1993 yılı Ağustos ayında Ermenistan’a geçen bazı topraklar tekrar Azerbaycan’a geri verilecek. Anlaşma Azerbaycan ordusunun bölgenin büyük kısmını kontrol etmeye ve bölgenin başkentine yaklaşmasından sonra imzalandı. Anlaşmaya göre sınır bölgelere Rusya barış gücü yerleştirilecek ve herhangi bir çatışmanın önüne geçilecek.
Çatışmasızlığın bozulmaması için 1960 askerin olduğu Rusya Barış Gücü kontrolü sağlayacak ve Rusya askeri polisi ile sınır muhafızlarının yerleştirildiği 16 kontrol noktası oluşturulacak. Rusya Barış Gücü'nün bölgeye yerleşmeye başlamasına rağmen çatışmanın tarafları Dağlık Karabağ’la ilgili bazı önemli konularda tartışmaya devam ediyor. Bakü yönetimi Dağlık Karabağ’da Türkiye Barış Gücü'nün de olması gerektiğini ısrarla dayatıyor. Büyük ihtimalle Moskova ve Ankara arasında Azerbaycan’da oluşturulacak olan ateşkesi sağlama merkezi konusundaki tartışmalar da devam ediyor. Türkiye’nin barış gücünü kullanarak Dağlık Karabağ’da bulunmasının resmiyet kazanma girişimlerine Türkiye’nin bölgedeki rakibi olan İran karşı çıkıyor. Ankara barış gücünü Dağlık Karabağ’a yerleştirmeyi dayatıyor ama Moskova buna karşı ve Türkiye güçlerinin ancak Azerbaycan topraklarında bulunan Barışı Sağlama Merkezi'nde bulundurabilir diyor.
Erdoğan’ın stratejik ortağı olan ve kendi başarısıyla övünen İlham Aliyev ön plana çıkıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı askerlerini ancak bulundurduğu yerlerde etki sağlayabileceğini herkesten daha iyi biliyor. Bundan dolayı Ankara ve Bakü bir olup Dağlık Karabağ’da Türkiye Barış Gücü'nün bulunmasını ısrarla dayatıyor. Moskova ise bir Türk askerinin bile tartışmalı bölgeye ayak basamayacağını iddia ediyor ve ancak Azerbaycan topraklarında bulunan denetleme merkezinde Türk askeri bulunabilir diyor. Moskova, Türkiye ve Rusya güçlerinin yollarının kesişmeyeceğini söylüyor. Erdoğan ısrar etmeye devam ediyor. Türkiye ordusunun zaten Dağlık Karabağ’da bulunduğu mesajını veriyor Rusya ise bunun sorunu anlamada ciddiyetten uzak bir yaklaşım olduğu fikrinde. Yani Rusya Barış Gücü daha çok Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin ordusunun denetiminde bulunduğu bölgelerde olacak.
En önemli olan nokta ise Dağlık Karabağ’ın statüsüdür, bu konuda herhangi bir netleşme yok. Ateşkes anlaşması her an bozulabilir; mesela Ermeni güçlerinin geri çekilmediği gerekçesiyle... O zaman Rusya çekilmek mecburiyetinde olacak ki bunu kabul etmek Rusya’nın imajına zarar verir. 2 bin askerle çekilme dışında bir seçenek kalmayacak o zaman. Peki savaş seçeneğini tercih edebilir mi o da mümkün gözükmüyor. Ya Ermenistan nasıl davranacak? Partizan savaşının olasılığı daha çoktur ve hatta kaybedilen toprakları geri alma girişimi de olabilir.
Türkiye Rusya’nın geleneksel etki alanları olan bölgelerde Kafkaslarda etkisini daha çok arttırmaya devam ediyor. Moskova buna karşı olmasına rağmen Türk askerlerini durdurabilmesi de zor gözüküyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan açık bir şekilde Türk askerlerinin de aynen Rusya askerleri gibi Dağlık Karabağ’da barış anlaşmasının izlenmesi ve denetimini sağlayacaklarını açıkladı. Böylelikle tarihte ilk kez Türkiye askerleri sayesinde NATO üyesi olan bir ülkenin ordusu BDT topraklarında hareket etmeye başlayacak. Azerbaycan da Ermenistan da BDT üyeleridir. Kanımca Rusya mecburen Türkiye’nin burada bulunmasını kabul edecek. Durum pek Kremlin'in sunmaya çalıştığı gibi değil, barış gücü barış anlaşmasının şartlarının yerine getirilmesini uygulamalı. Bu çatışma sürecinde belirleyici rolün Türkiye’nin oynadığını ve bunun sayesinde Azerbaycan ordusunun başarı kazandığı bir gerçektir. Bu destek olmadan Azerbaycan Ermeni güçlerini geriletemezdi ve ileri adım atamazdı. Azerbaycan ordusu Ermenilere karşı geniş çaplı operasyonu Türkiye’nin askeri-teknik desteği sayesinde başlatabildi. Bunun sayesinde 26 yıldır alamadığı sonucu alabildi. Tabi ki mesele sadece Türkiye’den alının yardım değil. Bir de bölgesel ve uluslararası boyuta aldığı lojistik-teknik ve politik destek sayesinde bunu yapabildi. Bu sayede dış politika dengesinde Avrupa’ya daha yakın olan Ermenistan’ı geriletebildi.
Ankara’nın bu çatışmaya karışmasının nedenleri nelerdir?
Türkiye’nin Azerbaycan’a desteğinin birçok etnik-dini ve tarihi sebepleri var ve bir de ekonomik ve politik çıkar. Her şeyden önce aynı dili konuşma, aynı dine ve etnik gruba ait olma gibi bir temel yatıyor ki bu da 'Bir millet iki devlet' gibi politik bir sloganla her iki devletin liderleri tarafından ifade edilmiştir. Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı gibi tarihi bir konumu ve stratejik konumu var. Rusya, İran ve Ermenistan gibi ülkelerle çevrili olan Türkiye için Azerbaycan dünyaya açılan bir kapıdır aynı zamanda. Ankara için Bakü Ermenistan’a karşı bölgede denge sağlama unsurudur. Tabii ki bu dengenin en çok ekonomik boyutu var. Türkiye’nin enerji kaynakları konusundaki bağımsızlığı en çok Azerbaycan’la bağlantılıdır, ki Azerbaycan dünyada doğal gaz ihracatında en büyük ülkelerden biridir. Böylelikle Ankara enerji kaynaklarına ulaşım konusundaki imkanlarını artırmak, İran ve Rusya gazına olan bağımlılığını azaltmak istiyor. Türkiye ve Azerbaycan arasında başka projelerde var. Büyük bazı projeler, Bakü-Ceyhan arasındaki elektrik hattı ve Bakü-Kars arasındaki demiryolu. Azerbaycan’a karşı yapılan herhangi bir saldırı Türkiye’nin çıkarlarına zarar verir. Her iki ülke arasında karşılıklı savunma anlaşmaları var ve bu çerçevede Türkiye askeri okullarında Azerbaycan askerleri okutuluyor. Türkiye Azerbaycan’ın en büyük ekonomik ortaklarından biridir.
Türkiye’nin Kafkaslardaki etkinliğini artırma istekleri Rusya sınırında yeni bir çatışmaya yol açabilir.