Eser Karakaş
Anormal Türkiye, Yekta Saraç, YÖK Kanunu
Senelerdir yazıyoruz, anlatıyoruz, Türkiye’nin en temel sorunu anormal bir ülke olması.
Her meselede karşımıza bir biçimde bu anormal yasal, kurumsal, siyasal yapı çıkıyor.
Çözüm belli, Türkiye’nin acil bir biçimde normalleşmeye ihtiyacı var.
Tabii, böyle bir cümle yazdıktan sonra üniversite kökenli biri olarak "normalleşmeyi" tanımlamak lazım.
Normalleşme demek kanımca iyi çerçevelenmiş, iyi tanımlanmış bir kamusal alanın evrensel hukuk ilkeleri ile bezenmesi, yönetilmesi demek.
Ama Türkiye’nin kamusal alanı, siyasi perspektifiniz ne olursa olsun, hep anormalliklerle dolu.
Ayasofya’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, TBMM Başkanı'nın da içinde bulunduğu bir cami cemaati karşısında konuşan bir sözde imam bu durumu fırsat bilip kurucu kadrolara küfür ediyor; dikkatinizi çekerim, eleştiri değil, açık ve çirkin hakaret.
Atatürk’ün makamında oturan Cumhurbaşkanı'nın anında tepki vermemesi de anormal.
Bunlara alışıyoruz maalesef, anormal dediğim bu sözde imam değil.
Sonra öğreniyoruz ki bu sözde imam YÖK Başkanı'nın kayınpederi imiş.
YÖK Başkanı'nın babası da pandeminin en sıkıntılı günlerinde kalabalık cenaze töreni ile, Sağlık Bakanı'nın özrü ile gündeme gelmiş idi.
Rahmetli Muhammed Emin Saraç’ı tanımam ama saygıdeğer bulduğum az sayıdaki muhafazakardan olumlu sözler işittim hakkında; böyle küfürlerle gündeme gelmedi en azından.
Prof. Yekta Saraç, El Ezher (Kahire) eski talebesi Emin Saraç’ın oğlu, bu küfürbaz sözde imamın da damadı, Alo Fatih’in de kardeşi.
Böyle bir profilin YÖK Başkanı olması tartışılır ama ben sadece aile profili üzerinden de bir profesörü tartışmayı çok sağlıklı bulmam.
Ancak, mesele biraz daha farklı.
YÖK Başkanı da babası, kayınpederi gibi çok muhafazakar bir çizgide, buna kuşku yok ama bence, işini evrensel hukuk standartlarında yapabildiği sürece bir sakıncası da yok.
Ama, YÖK’ün başında böyle bir muhafazakarın bulunması da bir anormallik.
Niye mi?
YÖK Başkanı işini evrensel hukuk ve evrensel akademik standartlar ama aynı zamanda da Anayasaya ve YÖK Kanunu'na uygun yapmakla mükellef.
Şimdi size YÖK Kanunu'nun 4. Ve 5. Maddelerinin başlangıç bölümünü kopyala-yapıştır yöntemiyle sunuyorum:
Amaç:
Genel Hükümler
Madde 4 – Yükseköğretimin amacı:
a) Öğrencilerini;
(1) ATATÜRK İnkılapları ve ilkeleri doğrultusunda ATATÜRK milliyetçiliğine bağlı,
(2) Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan,
(3) Toplum yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisi ile dolu,
(4) Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren,
(5) Hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı,
(6) Beden, zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş,
(7) İlgi ve yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek, aynızamanda kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bilgi, beceri, davranış ve genel kültürüne sahip, vatandaşlar olarak yetiştirmek,
b) Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak, refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak ve hızlandıracak programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı haline gelmesini sağlamak,
c) Yükseköğretim kurumları olarak yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yap- mak, bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi haline gelmek, evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır.
Ana ilkeler:
Madde 5 – Yükseköğretim, aşağıdaki "Ana ilkeler" doğrultusunda planlanır, programla- nır ve düzenlenir:
a) Öğrencilere, ATATÜRK inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda ATATÜRK milliyetçiliğine bağlı hizmet bilincinin kazandırılması sağlanır.
b) Milli Kültürümüz, örf ve adetlerimize bağlı,kendimize has şekil ve özellikleri ile evren- sel kültür içinde korunarak geliştirilir ve öğrencilere, milli birlik ve beraberliği kuvvetlendirici ruh ve irade gücü kazandırılır.
c) Yükseköğretim kurumlarının özellikleri, eğitim - öğretim dalları ile amaçları gözetilerek eğitim - öğretimde birlik ilkesi sağlanır.
d) Eğitim - öğretim plan ve programları, bilimsel ve teknolojik esaslara, ülke ve yöre ihtiyaçlarına göre kısa ve uzun vadeli olarak hazırlanıp sürekli olarak geliştirilir.
e) Yükseköğretimde imkan ve fırsat eşitliğini sağlayacak önlemler alınır.
f) (Değişik: 3/4/1991 - 3708/2 md.) Üniversiteler ile yüksek teknoloji enstitüleri ve bunlar içindeki fakülte, enstitü ve yüksekokullar, Cumhurbaşkanınca yapılan yükseköğretim planlaması çerçevesinde (...) (1) kanunla kurulur.(1)
YÖK Kanunda yükseköğretimin Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak yapılacağına yönelik hüküm kanımca gereksiz bir hükümdür çünkü her yasa, YÖK yasası dahil, Anayasaya uygun olmak zorundadır, Anayasa'nın ikinci maddesinde de Cumhuriyetin temel nitelikleri, laiklik dahil olmak üzere belirtilmiştir (iyi ki de vardır bu ikinci anayasa maddesi), bu devlet mecburiyetinin bir öğretim yasasında tekrarı anlamsızdır.
Ancak, bu durum, bu gereksizlik de bir anormalliktir ama YÖK Başkanı'nın durumunu da anormal kılmaktadır.
Madem yasada vardır bu hüküm, YÖK Başkanı da ya bu hükme akademik ahlak gereği karşı çıkar ya da kendi pozisyonunu dikkate alıp istifa eder.
YÖK Başkanı kendi anayasal konumunu belirleyen bu yasa maddesi (Madde 4) hakkında ne düşünmektedir.
Çok dindar bir ailenin oğlu YÖK Başkanı Saraç altı bin öğretim elemanının yargı kararı olmadan üniversiteden atılmalarını hangi ahlaki çerçeveye oturtmaktadır?
Anormallik sadece bu durum ile de sınırlı değildir.
5. maddenin f fıkrasının sonuna bakın, fakültelerin kanunla kurulacağını açıkça belirtmiş iken Boğaziçi Üniversitesi Hukuk ve İletişim fakülteleri nasıl kurulmuştur?
Bu durum karşısında YÖK Başkanı ne yapmıştır?
Hangi meseleye el atsak karşımıza bir anormallik çıkmaktadır bu ülkede.
YÖK yasasının amaçları içinde belirli ilke ve inkılapların yer alması da bir anormalliktir.
YÖK Başkanı'nın pozisyonu da anormalliktir.
Boğaziçi Üniversitesi Hukuk ve İletişim fakülteleri de birer anormalliktir.
Türkiye’nin normalleşmeye ihtiyacı vardır.