Eser Karakaş
Asgari ücret, marketlerde fiyat dondurma ve sorumsuzluk
Asgari ücrette önemli bir artış yapıldı, 2022 senesi genel asgari ücret artışı yüzde yüz dolayında, TÜİK ve İTO fiyat endekslerindeki artışın üzerinde.
Erdoğan ve AKP seçim ekonomisinin gazını sonuna kadar körüklemiş görünüyorlar.
Her çözüm bütçe üzerinden aranıyor, önümüzdeki aylarda çok büyük ihtimalle çok önemli bütçe açıkları ile karşılaşacağız.
EYT konusu da bu konuda bir örnek, sosyal güvenlik dengeleri üzerine önemli bir yük getirecek, sosyal güvenlik bütçesi açıkları da zorunlu olarak genel bütçeden finanse edilecek.
Yine muhtemelen perakende sektöründe belirli bir dönem için fiyat tavanlamaları ile karşılaşacağız, isterseniz fiyat dondurma da diyebilirsiniz.
Tamamen seçime yönelik bu eylemlerin, burası önemli, orta vadede enflasyonu azdıracağından hiç kuşku yok.
Bu konularda kalem oynatanların, konuşanların önemli bir bölümü tümü enflasyonist olan bu önlemlerin gelir politikasında yapılan iyileştirmeleri çok kısa bir sürede eriteceğini ve başlangıç noktasından da geri götüreceğini ifade ediyorlar.
Doğru ama kısmen doğru ve enflasyonist politikaların gelir politikaları ile gelirleri artan insanları daha da fakirleştireceği iddiasının altında kanımca önemli bir “vade” değerlendirme hatası mevcut.
Yine doğrudur, enflasyonun bu kadar yüksek olduğu, gıda ürünleri enflasyonunun daha da yüksek olduğu, üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasında makasın bu kadar açıldığı bir ülkede verimlilik artışı temelli olmayan gelir politikaları ile insanların satın alma güçlerini yükseltmek mümkün değildir.
Ama, bu mümkün olmama keyfiyeti, hadi uzun vadeyi unutun, orta vade içindir.
Kısa vadede ise durum çok değişiktir.
Bir insanın cebine giren para bir gecede ikiye katlanırsa aynı gece fiyatlar genel seviyesi de ikiye katlanmıyor ve bu nedenle insanlar kendilerini zenginleşmiş(!) hissedebiliyorlar, iktisatçılar bu duruma “parasal yanılsama” (Money illusion) diyorlar.
Burada anahtar kavram vade.
Ocak başına geldik, en geç beş ay içinde Türkiye iki seçim birden yaşayacak, biri Cumhurbaşkanlığı, diğeri TBMM seçimi.
Bugün gaza basılan gelir artışlarının dört, beş ay için insanlara suni bir refah artışı yanılsaması yaşatması çok normal.
Orta vadede enflasyonist olacağı, reel gelir artışlarını sıfırlayacağı kesin olan politikaların siyaseten kısa vadede iktidara avantaj sağlayabileceğini düşünmek çok yanlış olmasa gerek.
Ancak, şu da bir gerçek ki, tüm bu sorumsuz politikaların seçim sonrası Türkiye ekonomisini bir cehenneme çevireceği çok açık ama, işte buna sorumsuzluk diyoruz, seçim sonrası yaşanacaklar bugün için Erdoğan’ın hiç umurunda değil.
On yıl önce “bundan sonra asla seçim ekonomisi uygulamayacağız” sözü verenlerin yutup yedikleri kaçıncı söz acaba bu?
Yapılacak yeni anayasada bu tür sorumsuzlukların da önüne set çekebilmek için anayasal ve yasal önlemlere ihtiyacı var Türkiye ekonomisinin.
Mali kural uygulaması akla gelen ilk önlem ama mali kural ilkesi de başka önlemlerle mutlaka desteklenmeli, denetlenmeli.
Seçime bu kadar az süre kalmış iken “ bu önlemlerin, suni refah artışları yanılsamalarının hepsini enflasyon yutup, silecek” demek kanımca çok vahim bir “vade analizi” hatası yapmak demek.
Yapılması gereken bu gelir önlemlerinin uzun değil orta vadede nasıl bir tahribata yol açabileceğini çok net bir biçimde seçme anlatmak; seçmenin bu parasal yanılsamadan kendiliğinden kurtulacağını sanmak çok doğru olmaz.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor