Hüseyin Çakır
Atatürkçülük ile Sistem Değişikliği Menkıbesi
Gelecek vizyonu kuramayan siyasiler, bugünü korumaya veya geçmişe dönerek tarihi bugüne taşımaya, tarihsel kişilikleri yücelten popülizmle var olmaya çalışıyorlar.
Dört yüz fetihlerle dört kıtaya yayılmış Osmanlı imparatorluğu; üç yüz yıl boyunca da parçalanma bölünmeyi durdurmaya çalışmış ama başaramamış. Cumhuriyet ve Türkiye bu geleneğin çoğunluklu reddi mirası üstüne kurulmuş. Dün ve bugünkü siyaset dünyası bu tarihsel süreç ve bütünlükten kendine menkıbeler seçti.
Cumhuriyetin kuruluşu imparatorluktan birçok anlamda radikal kopuş, birçok anlamda kırılmaların toplamı olmuştur. Siyaseten bütün bu süreçlerin sürdürücüleri, savunucuları hep oldu, olmaya da devam edecektir. Cumhuriyetle birlikte siyasal ve sosyolojik ama akım modernlik, Mustafa Kemal ve Türkleri atası Atatürk, Atatürkçülük ve Kemalizm oldu.
Anayasaların ruhu/felsefesini Atatürkçülük belirledi. 1961 Anayasası "Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahib olarak" derken, 1982 Anayasasında "Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;" diyor ve bugün bu anaya altında "sistem değişikliğine" gidiliyor.
SİSTEM DEĞİŞTİRME ARACI OLARAK ATATÜRKÇÜLÜK
12 Eylül 1980’den sonra yeniden Atatürk, Atatürkçülük büyük harflerle gündeme getirildi. Kendini muhafazakâr, İslamcı olarak tanımlayan iktidar, Kemalistlerin elinden Atatürk ve Atatürkçülük hegemonyasını alma hamlesine başladı.
Atatürk yaşasaydı Atatürk veya Kemalist olur muydu? Tarihte "izm" le ilgili Marx, Fransa devrimciler reformist ve devrimci olarak ikiye bölündükten sonra kavga ediyorlar, devrimcinin lideri Jules Guesde’yi Marx'tan emir almakla suçlandıklarıda Marx, Lafargue'ye "Eğer Marksizm buysa ben Marksist değilim" diyor.
"Şeyh uçmaz müritler uçurur" özdeyişinde olduğu gibi, Atatürk adına "izm", "düşünce sistemi" vs, değişik tarihsel koşullarda müritler ve Atatürk araçsallaştırmasından nemalananlar tarafından üretildi. Devletler ve toplumların önder nitelik kazanmış kişiler ortaya koydukları teorikleri veya pratikleriyle önder-lider olmuşlardı. Öldükten sonra bu kişiler iktidar savaşlarını aracı haline getirilip, düşünceleri veya pratikleri dogmalaştırılmış, "İZM" olmuşlardır.
Mustafa Kemal ve Atatürk ister birleşik, ister ayrı ayrı olsun bütün hayatı boyunca düşüncelerini toplam 14 yazılı/yazılmış eser toplandı. Üç başlıkta toplamak gerekirse 1) Siyasal alana ilişkin: Nutuk, mektuplar demeçler;
2)Hatıra defteri; 3) Askerliğe yönelik yazılardır.
Atatürkçülük ve Kemalizm bu eserlerin ötesinde zamanın ruhu ve iktidarın amaçları neyi gerektiriyorsa buna göre şekillendirilerek süreklilik kazandırılmıştır.
ATATÜRK O YA DA BU BİÇİMDE MAYMUNCUK YAPILDI
Mustafa Kemal’in Kemalizm haline getirilmesi 1930’lar dünyasında topluma yeni bir kimlik yaratma sürecinin ürünü olarak ortaya çıkmış, tarih, kültür, modernlikle bütünleştirilen ideolojinin siyasal taşıyıcısı Demokrat Partiye kadar CHP olmuştur.
Çok partili hayatla birlikte, Atatürk, Atatürkçülük ile Kemalizm iç içeliği 1960’lardan sonra ayrışmaya başlamıştır. 1930’larda Kadrocularca teorileştirilip ideoloji haline getirilen Kemalizm; 1960’larda Milli Demokratik Devrimcilerin "yeniden ulusal kurtuşçuluk, bağımsızlık, anti-emperyalizm: [anti emperyalizm aynı zamanda ulusalcılık adı altında Türk milliyetçiliği olmuştur]" teori ve politikalarında ‘68’in sol Kemalizm’i olarak ortaya çıktı.
1960 darbesi ve bütün darbelere temel gerekçe olarak Atatürkçülükten sapılması ve devlet bekasının tehlikeye girmesi gösterildi.
Öyle ki, körün fili tarif etmesi gibi herkes durduğu siyasal pozisyondan bir Atatürk, Atatürkçülük tanımı yaptı. Genel olarak bu tarif, modernist, laik, cumhuriyetçi, solun bütün kanatlarınca sahiplenen ve eleştirilen bir Atatürkçülük ve Kemalizm oldu. Peki, neye yaradı bütün bunlar, koskoca bir hiç. Çünkü Kemalizm’i ne sol, ne sağ, ne muhafazakârlar aşamadılar. Bira aralar Necmettin Erbakan "Atatürk sağ olsaydı bizim partiye üye olurdu" dedi.
Nihayet oyları aşağıya doğru giden AKP, muhafazakâr-İslamcı, modern-laik kutuplaşması olduğunu gördü. İslamcı muhafazakâr alanın sekülerleşmesi ve muhafazakâr modernlerin sosyal, kültürel, sınıfsal ve siyasal çoğulculaştı. AKP’nin propagandist İslam söylemi, iktidar ve çevresinin görünen zenginliği karşında, AKP’ye karşı muhafazakâr muhalefet 2010’dan sonra boy gösterdi ve yeni siyasal arayış hızlandı. Aynı mahalle içinde iç içe yaşanan süreçte ortaya çıkan muhalefeti AKP geri kazanması mümkün görmedi.
Abdullah Gül’ün iktidara ve AKP’ye mesafeli ve kendine göre ilkeli duruşu muhalefeti cesaretlendirici motivasyon oluyor. Abdullah Gül üstünden sürekli AKP alternatifi senaryolar gündeme taşınıyor. En son Saadet Partisinden Cumhurbaşkanı olacağı da bunlardan birisi.
Erimeyi gören AKP yönetimi ve bu yönetime akıl verenler akiller belki de yeni sistemin radikal savunucusu siyaset dışı devlet erkânı; 10 Kasım 2017 öncesinden başlayarak yeni bir Atatürk’ün sahiplenilmesi paradigması için düğmeye bastılar.
Cumhurbaşkanı 10 Kasım töreninde " Birileri çıkmış biz Atatürk’e Atatürk dedik diye bir sürü senaryolar yazıyor. Adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise bizim bunu ifade etmemizden daha doğal ne olabilir. Söylemi Marksist, faşist çevrelerin tekeline mi bırakacağız. CHP gibi amorf bir partinin Atatürk’ü milletimizinden kaçırmasına rıza göstermeyeceğiz" dedi ve ilk adım böyle atarak Kemalizm’e/ Kemalistlere karşı savaş ilan etmiş oldu. Bu savaşın CHP üstünden II. Adam (İnönü) yü hedef alınarak, CHP’yi yeni sistemde, sistem dışı ilan eden sözleri 2019 seçimlerine kadar çok duyacağız.
Cumhurbaşkanı "Atatürk’ün mirasçısı olduğu iddia edilen CHP’nin Atatürk’le olan ilişkisi 10 Kasım 1928’de kesilmiştir" tanımlamasıyla CHP’nin "tarihsel miras" hikâyesini tartışmaya açmış oldu. Tek parti dönemiyle yüzleşemeyen CHP, Atatürk CHP ilişkisi kopartılarak marjinalleştirmeye zorlanacak. Yakın zamanlarda Erdoğan’dan Celal Bayar ve Menderes’in CHP’liliği, cumhuriyetçilik ve modernlik laflarını da duyabiliriz.
Yeni sayfa açan Erdoğan şöyle devam ediyor: "Cumhuriyetimizin, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma mirasına sahip çıkarak Atatürk’ün mirasını ve hatırasını bu mirasçıların zulmünden kurtarıyoruz."
Bu sözün özeti: "Hakiki Atatürkçü biziz" demektir. Eyyy Atatürk severler oyunuzu bana verin çağrısıdır.
Şimdi kimi sağ köşeye, kimi sol köşeye yatırdığını çok beklemeden göreceğiz. Atatürk ve Atatürkçü söyleminin öne çıkartılması hesabı "evdeki bulgurdan olmayı" da getirebilir. AKP’ye oy veren Cumhuriyet, modernleşme karşıtı hatırı sayılır bir sosyal kesim ve seçmen var. Bunlar AKP’yi terk edebilir ve yuvaya Saadet Partisine dönebilir.
Erdoğan ve akilleri, Atatürk’e yeni anlam yükleyip sahiplenmeyi ön plana çıkartarak bir taşla iki kuşa sahip olmak istiyor. Önce muhafazakâr/seküler/modern İslamcıların kaçışı Atatürkçü, modern söylem durdurulacağı düşünülüyor. İkincisi Atatürk sahiplenmesiyle CHP’yi Atatürkçü bulmayanların Atatürk sevgisi, ona bağlılık ve Atatürkçü milli birlik ve bütünlük ortaya konuluşa bu kesim kazanılır sanılarak, Cumhurbaşkanı 10 Kasım töreninde AKP’ye oy veren dindarlara ve laik Atatürkçülere şöyle seslendi: "Ülkemizde eskiden beri hep Atatürk ve Atatürkçülük tartışması yaşanmıştır. Milletimizin gönlündeki Atatürk ile sonradan kavramlaştıran Atatürkçülük ile fark ortaya çıkmıştır. Milletimizin Mustafa’ya saygısında en küçük tereddüt yoktu, Milletimizin Kemal’le de en küçük sorunu bulunmuyor. Atatürk konusunda da hiçbir sıkıntısı olmadığını gayet iyi biliyoruz."
Aynı zamanda bu söylemden "milletin Atatürk’ü, Milletin Adamı" propagandasına geçileceği çıkartılabilir. Ve milletin I. Adamı Atatürk’ten sonra milletin II. Adamı Erdoğan bağlamı kurularak, sistem değişikliği ile Atatürk’ün "gerçek mirası" biz sürdürüyoruz teziyle CHP’den memnun olmayan laik kesimin bir kısmının kazanılacağı hesaplanmış olmalı.
2019’DA BAŞARILI OLMAK İÇİN HER YOL "MUBAH" SAYILIYOR
Atatürk’e dönüş her halde anketlerden AKP-MHP ittifakının %51 artı 1 için yeterli olmadığını gösteriyor.
AKP’nin akil kurmayları Cumhuriyetçi, Atatürkçü, laik kesime uzanmak için Atatürk söyleminin "iş yapacağı" sonucuna varmış olmalılar.
Cumhuriyet tarihinde toplumsal davranışın sosyolojik kalıplara ve matematik hesaplara dayanmadığını gösteren çok pratik var. Aynı biçimde bir yerlerde hesabı, kitabı yapılan siyasal mühendisliklerde pek tutmuyor.
AKP geriye gidişi ideolojik manevralar, otoriter baskıcı yöntemler, milliyetçi- dini duyguları kışkırtarak durduracağı hesabını yapıyor. Meşru ve hakiki olmayan bu manevralar hep ters tepti.
Bu manevralar sonucunda gelenler gidecek olanlardan fazla olur mu olmaz mı şimdilik muamma. Atatürk söyleminin karşılığının ne olduğu anketleri yapılıp, sonuçlar masaya konduğunda bu sonucu bizler Cumhurbaşkanının önümüzdeki günlerdeki söyleminden, neyi hedef alıp neyi almadığı konuşmalarından göreceğiz.
Pragmatistliği herkes tarafından kabul edilen Erdoğan’ın manevralarını, yön değişliğini çok kolay yaptığı çok sık gördük.
Bir kere daha altını çizmek gerekirse: Sistem değişikliğinin AKP-MHP İslamcı-Milliyetçi ideolojik ittifakıyla ile gerçekleşmesinin kolay olmadığı görülmüş olmalı ki, Kemalist, laik, klasik modern kesimlerin desteği alınmadan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması imkânsız görünüyor. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığında sistem değişikliği için %50 artı 1’i elde edecek her yol mubah görülüyor.
Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanından laiklik, modernlik, cumhuriyetçilik… ağırlıklı çok söz duyacağız demek ki. Şiirler, alıntılar, tarihsel örnekler değişebilir.
Peki, Erdoğan Cumhurbaşkanı olamazsa ne olur şıkkı devlet aparatlarıyla kapı arkalarında konuşuluyordur mutlaka. Ama Erdoğan’a en yakın çevre de bile bunu kimsenin konuşmaya cesaret edemeyeceğini Erdoğan’ı tanıyan herkes bilir.
Erdoğan’ın sık sık söylemeye başladığı: "Selametle 2019’u geçip sistem reformuna devam edelim" sözü aynı zamanda bir uyarıyı da işaret ediyor. Bunca seçim yapmış devletin 2019’da neden "selamet" le seçim yapması duası yapılıyor? Bunun uyarının anlamı Erdoğan’ın kazanamayacağı seçimi "selameti" yok demektir.
Buradan şu sonuç çıkartılabilir? Popüler deyimle 80 milyonun yararına olması gereken sistem değişikliği, iktidar olan partinin ve onun liderinin çıkarına bir değişiklik mi olacak? Bu parti ve lideri siyasal varlığını sistem değişikliğine bağlamışsa "seçimin selametle yapılması" uyarısında çok tehlikeli sonuçlar çıkartılabilir.
Düşünülmesi bile tüyleri ürpertecek şöyle bir yol seçilebilir: "Atatürk’ün yoluna dönmek" adına seçimler iptal edilerek mevcut meclis aritmetiğinde MHP ile anlaşarak (MHP içinden geçtiği süreçte bekası için her şeye razı görünüyor) yeni sisteme geçişi sürece havale ederek, kanunlarla, kararnamelerle mevcut durumu sürekli hale getirebilirler.
Bu Türkiye için felaket olur, daha ötesini düşünmek istemem.