Ahmet Nesin
Atma Recep, kardeş mardeş değiliz!..
"Rüşvetin belgesi mi olur p........nk" denildiği dönemi yeni nesil bilmez. Olay Turgut Özal döneminde olur. Yıl 1994 ve Zeynep ve Semra Özal'ın sekreteri Uğur Çakıcı'nın evine gider. Uğur Çakıcı, kabadayı Dündar Kılıç'ın kızı ve Alaaattin Çakıcı'nın daha sonra öldürttüğü eşidir. ESKA İnşaat'ın patronu Selim Edes, Emlakbank genel müdürü Engin Civan'dan 5 milyon dolar alacaklı olduğunu, faiziyle 8 milyon tuttuğunu ve alınması durumunda 2 milyon dolar alacağını söyler. Uğur Çakıcı'ysa bu rakamı yarı yarıya olarak belirtir.
19 Eylül 1994 günü taraflar Dündar Kılıç hakimliğinde bir araya gelirler ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:
Selim Edes -Ben sana 5 milyon dolar verdim.
Engin Civan -Vermedin, dese de ısrarlar üzerine, Ne yani ben sana defalarca kredi verdim. Onlara say.. Bana para verdiğine dair belgen var mı? Nasıl ispatlayacaksın? der.
Bunun üzerine Edes "Rüşvetin belgesi mi olur p....nk" der ve konuşmadan memnun kalmayan Dündar Kılıç tarafları evinden kovar.
Sonra ne mi olur, olaydan bikaç saat sonra Engin Civan Şişli'deki evinin önünde silahlı saldırıya uğrar ve 4 kurşunla yaralanır. Tetikçi Davut Yıldız'dır ve dava 7,5 yıl sonra zaman aşımından dolayı düşer. Engin Civan Amerika'ya gider, Ahmet Özal'ın yakın arkadaşıdır ve kendisini vurdurtan da Çakıcı'dır. Hani Devlet Bahçeli'nin gönlündeki cumhurbaşkanı.
Bunu niye yazdım, geçen gün Muharrem İnce Kadıköy'de gece yarısı bir miting yaptı ve halk Erdoğan'a hırsız diye bağırdı. Erdoğan bu duruma sanırım çok alınmış olmalı ki, daha sonra yaptığı mitingde İnce'ye "Kadıköy'de miting yapıyor. Tabanını bağırtıyor, 'hırsız Erdoğan' diye. Yazıklar olsun, yazıklar olsun. Kim bağırtıyor? Bay Muharrem. Belgen var mı? Terbiyesiz..." diye serzenişte bulunuyor.
Gelelim Recep Tamam Erdoğan'ın başka olayına... Erdoğan mitinglerde halka devamlı olarak "Milletle el ele, iç içe olacaksınız" diye konuşur. Oysa geçen gün verdiği bir iftarda kendi söylediğine hiç de inanmadığı ortaya çıktı. Erdoğan İstanbul Valiliği'nde bir iftar yemeği veriyor, öyle bir düzen kurulmuş ki, Erdoğan'ın kocaman masası yalnız kalmış, arkasında mavi bir şerit var ve misafirler mavi şeridin arkasında iftar açıyorlar. Abuk sabuk sınıf atlamak böyle bişey işte, kendini bişey zannetmeye başlar ve arana seni seçenle fark koymaya başlarsın. Bu iftar yemeğinin bir özelliği daha var –çünkü diğer iftar yemeklerinde bu ayrım yoktu- iftarın kime verildiği. İftar Doğu ve Güneydoğu Sivil İrade Platformu'na verilmiş, yani Kürtlere yada Kürt illeriyle ilgilenenlere.
Erdoğan bu dönem kaybedeceğini anlayınca hızlı bir şekilde saçmalama rekorları kırmaya başladı. En son 4 saat gecikmeli başlayan Bursa mitinginden ayrılırken "Ayağa kalk Sakarya" diye bağırdı. Bunun nedenini anlayan olmadı, hani dolmuş dolsun diye beklenir ya, Erdoğan da miting alanı dolsun diye bekledi ama dolmadı. Bir sonraki miting Sakarya mı, yoksa Erdoğan bulunduğu yeri mi karıştırdı, onu anlayan olmadı. Bu olayı seyredince aklıma Sabancı fıkrası geldi. Sakıp Sabancı gençliğinde bakmış şirket büyüyor ve hepsinin sonunda SA var, "Baba, LASSA'yla PİLSA'yı anladım da, Bursa'yla Manisa bizim neyimiz oluyor" demiş.
Laf lafı açmışken bir HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için söylediğini yazayım bari. Miting alanında lafı başkana getirince halkımız "İdam, idam" diye bağırıyor. Bunun üzerine Recep Tamam Erdoğan "Parlamento bunlarla ilgili kararı bana yollasaydı, ben bunu onaylardım" diyor. Kim bunu söyleyen, "Beni bir daha seçerseniz, size daha çok demokrasi, daha çok adalet, daha çok özgürlük getireceğim" diyen Erdoğan.
Bence Erdoğan kaybedeceğini anladı ve yargılanmamak için deli raporu almaya çalışıyor.