Avrupa’nın plastik çöplüğü olduk

Sınırları içinde plastik kullanımına kısıtlama getiren AB ülkeleri, plastik atıklarını Türkiye’ye gönderip sorumluluktan kaçıyor. Avrupa’dan plastik atık ithalatımız 15 yılda 173 kat arttı.

Pek çok zengin ülke, geri dönüştürülebilir atıklarını denizaşırı ülkelere gönderiyor. Çünkü bu hem ucuz hem ülkelerin geri dönüşüm hedeflerine ulaşmasına yardım ediyor hem de yerel depolama alanını azaltıyor. 

Bu çöpleri alan gelişmekte olan ülkeler için ise ithal edilen bu plastik atıklar bir gelir kaynağı. Ama plastik atıklar ancak yüzde 100 kapasite ile geri dönüştürülürse, özellikle de ‘yukarı dönüştürülürse’ (upcycle) bir ekonomik girdi olarak kabul edilebilir. Ama bu mümkün değil. Bunların tasarımı, kalitesi, ayrıştırılması ve varış noktası konusunda çok sıkı standartlar ve kontroller olmayınca, malzemenin daha düşük kalite ve işlevsellikte olması, yani ‘aşağı dönüşüm’ (downcycle) riski çok yüksek; bu noktadan sonra da daha fazla geri dönüşüm imkanı pek yok. 1950’den beri üretilen plastiklerin sadece yüzde 9’u geri dönüştürüldü. Geri kalan plastik atıklar çöp sahalarına, çevreye dağılıyor ya da yakılıyor. 

Yakın zamana kadar, dünyada plastik atıkların büyük kısmı Çin’e ihraç ediliyordu. Ancak 2018’de Çin yurt dışından plastik atık alımına yasak koyunca, plastik atık ithalatı önce Güneydoğu Asya’ya kaydı ve oradaki etkileri sarsıcı oldu: Kirlenmiş su kaynakları, ekinlerin yok olması, aşırı plastik atığa maruz kalma ve bunların yakılmasından kaynaklı solunum yolu hastalıkları ile atığın en yoğun olduğu bölgelerde organize suç bolluğu. Buralarda yaşayanlar ve gelecek nesiller, bu kirliliğin ekonomik, sosyal ve çevresel bedelini ödüyor. 

PLASTİK ATIKLARIN YENİ ADRESİ TÜRKİYE

Önce Çin, sonra Malezya, Vietnam ve Tayland’ın plastik atık ithalatına kısıtlama getirmesiyle Türkiye Avrupa’nın yeni plastik çöp rotası haline geldi. Kendi ülkelerinde plastik kullanımına kısıtlama getiren Avrupa ülkeleri, baş edemedikleri plastik atıkları başka ülkelere göndererek sorumluluklarından kaçıyorlar. 

Türkiye’ye 2004 yılından bugüne AB ülkelerinden ithal edilen plastik atıklar 173 kat arttı. Türkiye’nin ithalatı 2016 başında ayda 4 bin ton iken, 2018 başında aylık 33 bin tona, 2019’da ise en yüksek seviye olan 48 bin 500 tona çıktı.

Greenpeace Akdeniz’in Eurostat’dan derlediği verilere göre; Avrupa’dan plastik çöp almada birinci olduk. AB ülkelerinden 2019’da 582 bin 296 ton plastik atık ithal edildi. Bu atıklar sırasıyla İngiltere (153,967 ton), İtalya (89,047 ton), Belçika (85,843 ton), Almanya (67,466 ton) ve Fransa’dan (56,824 ton) geldi. Bu rakamlar, her gün 213 kamyon dolusu plastiğin ülkemize boşaltıldığı anlamına geliyor. 

Oysa atık yönetimi kapsamlı altyapı ve denetim mekanizmaları gerektiriyor. Ve Türkiye, henüz kendi çöpüyle baş edemeyen bir ülke. Kendi plastik çöplerini bile kaynağında ayrıştıramayan ve dönüştüremeyen bir ülkede, plastik atıklar ekonomik girdiden ziyade, çevresel bir tehdit. Çin'in yasağının ardından birdenbire gelişmiş ülkelerin çöplerinin yeni adresi olan ülkemizde, kontrolsüz, denetimsiz ve şeffaf olmayan çöp ithalatı kendi geri dönüşüm sistemimizde var olan sorunların daha da artmasına neden oluyor. 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bir süredir Sıfır Atık politikasıyla plastik kirliliğine karşı mücadele verirken, diğer yanda ülkemize girilmesine izin verilen bu atıklar denizlerimizi ve topraklarımızı kirletmeye devam ediyor. 

MALEZYA’DAN DERS ALMAK GEREK

Plastik atıkların çevreye zararları devasa boyutta. Makro veya mikroplastik formda plastikler, tarımsal ve kırsal topraklarda, sucul yaşamda gıda zincirlerini kirletiyor; deniz canlılarının ölümüne neden oluyor; besin zincirine girerek insan sağlığını tehdit ediyor. İnsan dışkılarında mikroplastiklere rastlanması, çevremizdeki plastiklerin her yere nüfuz ettiğini apaçık gösteriyor. 

Yakma, gazlaştırma ve piroliz de dahil olmak üzere tüm plastik atık yönetimi teknolojileri ise asit gazlarını ve toksik maddeleri havaya, suya ve toprağa salıyor. Plastik yakma işlemi başka kirliliklere yol açarken, aşırı üretim sorununu göz ardı ediyor. Plastikleri yakmak hava kirleticileri, uçucu kül, taban külü ve kazan külü cürufu oluşturuyor; solunum krizlerine ve kansere neden olan dioksinleri/furanları, cıva, kadmiyum ve kurşun gibi ağır metalleri yayıyor. Ayrıca, sera gazlarını yayarak iklim krizine katkıda bulunuyor; hem insan sağlığına hem de gezegene zarar veriyor. 

Tüm bu teknolojilerin yol açtığı kirlenmiş havayı soluyan, kirlenmiş toprak ve suyla doğrudan temas eden ve bu ortamda yetiştirilen yiyecekleri yiyen insanlar, toksik maddelere doğrudan veya dolaylı maruz kalıyorlar. Plastik atıklar yakıldığında açığa çıkan emisyonlar, uçucu kül ve cürufun toksinleri uzun mesafelere seyahat edebiliyor; toprakta ve suda, bitkilerin ve hayvanların dokularında biriktikten sonra insan vücuduna girebiliyor. 

Greenpeace Malezya, daha yaygın olarak küresel plastik atık ticareti olarak bilinen bozuk bir geri dönüşüm sisteminin uzun vadeli etkileri hakkında geçtiğimiz günlerde yeni bulgular yayımladı. Greenpeace Malezya’nın Malezya'daki dört bölgede su ve toprak örneklemesini içeren bir dizi araştırmasını ortaya koyan ‘Geri Dönüşüm Miti 2.0’ raporunda, insan sağlığına ve çevreye potansiyel olarak zararlı maddeler ve kimyasallar bulundu.

CIEL'in yakın tarihli bir raporunda da, sadece 2019'un sonuna kadar küresel plastik üretiminin ve plastik atıkların yakılmasının 189 kömürle çalışan elektrik santralinin emisyonuna eşit olacağı tahmin ediliyor.

TÜRKİYE PLASTİK ÇÖPLÜĞÜ OLMASIN

Greenpeace Türkiye, ‘Türkiye plastik çöplüğü olmasın’ diyerek başlattığı imza kampanyasıyla plastiklerin çevreye, deniz canlılarına ve insan sağlığına yönelik tehlikelerine karşı plastik atık ithalatının yasaklanmasını talep ediyor. 

Türkiye’nin kendi çöpüyle baş edemezken başka ülkelerden plastik atık ithal ederek daha büyük çevre sorunlarına kapı açmaması gerektiğini vurgulayan Greenpeace Akdeniz Plastik Proje Sorumlusu Nihan Temiz Ataş, şunları söylüyor: 
"Yıllarca plastik atıklardan kurtulmanın çok basit gibi gösterilen bir çözümü vardı: Geri dönüşüm. Ancak geri dönüşüm zahmetli ve pahalı, üstelik sanılanın aksine plastik türlerinin çoğu geri dönüştürülemiyor. Bu yüzden çok geçmeden ülkeler plastik atıklarını başka ülkelere satmanın daha kolay ve ucuz olduğunu keşfetti. Tam burada Çin devreye girdi. Ancak Çin’in plastiklere yönelik ithalat yasağı, küresel geri dönüşüm sisteminin zararlı doğasını süpürülen halının altından dünyaya ifşa etti. Plastik çöp ithal ederek sıfır atık ülkesi olamayız. Kontrolsüz plastik atık ithalatı Türkiye’nin kendi geri dönüşüm sistemindeki sorunların artmasından başka bir işe yaramayacak. Bunu tonlarca plastik atığın bulunduğu İzmir Kemalpaşa vakasında da gördük. Üstelik Covid-19 salgınında bu plastik atıkların virüsü yayma riski de gündeme geldi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın plastik atık ithalatını yasaklamasını, atık geri dönüşümüne ilişkin şeffaflık ve denetim mekanizmalarının artırılmasını talep ediyoruz. Türkiye plastik çöplüğü olmasın!"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Melis Alphan Arşivi