Ayşegül Karakülhancı
Avrupa’nın Rusya çıkmazı: Enerji krizi, seçmenine ihtiyacı olmayan politikacılar ve AB değerleri
Çekya'nın başkenti Prag'da gerçekleştirilen AB Dışişleri Bakanları Gayri resmi Toplantısı'na katılan Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock bir panelde yaptığı İngilizce konuşmada Ukraynalılar’a bir söz verdiğini ve Ukraynalılar’ı sonuna kadar destekleyeceğini, Alman seçmenlerinin bu konuda "ne düşünürse düşünsün, buna bakılmaksızın" bunu yapacağını açıkladı. Tartışmalara neden olan cümlenin orjinali "no matter what my German voters think." Sosyal medyada Baerbock'un istifasını isteyen binlerce paylaşım yapıldı. Elbette ana akım medya sadece bu kısmın bağlamından koparılarak cımbızlayarak kullananların, Rus trolleri olduğunu yazdı. Baerbock "aslında kendisini seçen Yeşiller seçmenini kastetti, tüm Almanya seçmenlerini değil" gibi açıklamalar da yapıldı. Öyle olsa bile, enerji sorununu sadece Baerbock’un seçmeni yaşamıyor. Bu açıklama nereden tutulursa tutulsun olmuyor. Sırf Ukrayna’da Rusya’nın tüm politik çözümlere kapalı olduğuna inanmamız için görevden alınan eski Ukrayna Berlin Büyükelçisi Andriy Melnik'in de neredeyse hakarete varan açıklamasını uzun zaman Rus trolleri, Putin yanlıları çarpıtıyor vs. diye açıklamaya çalışmışlardı. Ta ki artık açıklama ve bahane bulma noktası aşılana kadar. Aynı şey şimdi Baerbock'un açıklamaları için yapılıyor. O kadar garip bir hal aldı ki, "İngilizce konuştuğu için tam anlaşılamamış" bile yazan oldu. Almanya medyasının İngilizce bilgisi dahi, Baerbock haklı çıksın diye masaya yatırıldı.
Başta Baerbock olmak üzere herkesin dilinden düşmeyen değer, net duruş öyle bir hal aldı ki vatandaşının kışın üşümesini, enerji tasarrufu yapması için haftada bir duş almasını öneren hükümet ve artık onun yanlıları, AB değerlerinin hepsini bir Ukrayna’da Ruslar’a karşı koruyor. Arada bir de ekonomik yardım paketleri açıp, nasıl mültecileri para karşılığı Türkiye’de tutuyorlarsa, kendi halkının da küçük yardımlarla gözünü boyamaya çalışıyor.
AB DEĞERLERİNİ ÖNCE AB KENDİSİ ÇİĞNİYOR
Avrupa Birliği (AB) genelinde durum Almanya’dan farklı değil. AB, kendisini değerler topluluğu olarak tanımlar. Uzun zaman önce AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borell Avrupa Birliği'ne jeostratejik özerklik kazandırma sözü vermişlerdi. "AB’nin dünyada kendi bağımsız politik pozisyonu" olacaktı. Fakat artık AB’yi Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) olduğu gibi entegre etme fikri ardından koşuyorlar. AB’nin memurları tüm NATO toplantılarına katılıyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve onun danışmanları da AB parlamenterleriyle, danışmanlarıyla Brüksel’de her daim hasbi halde. Nedir AB politikacılarının ve özellikle Almanya hükümetinin, Almanya politikacılarının ve Almanya medyasının dilinden düşmeyen ve başta Putin olmak üzere tüm "diktatörlere" karşı canhıraş bir biçimde savundukları AB değerleri?
Mesela, NATO’ya katılmak için feminist dış politikayı bulduğunu ve uyguladığını iddia eden İsveç’in, bilindiği kadarıyla yaklaşık yetmiş üç (73) Kürt politik aktivisti Türkiye’ye her türlü işkence ve hukuksuz yargılanma ihtimali olduğunu bile bile gözlerini kırpmadan satmaları mıdır? Feminist değerlere uygun dış politika yapan bir ülkenin, sonuna kadar maskulin bir ülkeye Kürt aktivistleri iade etmeye karar vermesi midir? Ya da demokrasisi ile ün salmış İskandinav ülkelerinden biri olan Finlandiya’nın tıpkı İsveç gibi geleneksel tarafsızlık politikasından vazgeçmesi midir?
Almanya, İsveç, Finlandiya ve diğer demokrasisi gelişmiş ve değerlerini korumaya çalışan AB ülkeleri için NATO’ya üye olan Türkiye’nin, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) topraklarına veya Suriye’nin kuzeyinde yer alan Rojava, Afrin gibi Kürtler’in yaşadığı ve kendi yönetimlerini kurdukları bölgelere askeri harekat yapmasına, düzenli olarak bombalamasına, Dağlık Karabağ’a Suriyeli cihatçı grupların Ermenistan’a karşı savaşmaya göndermesine ve bunun gibi daha nice uluslar arası hukuku çiğniyor olmasında, AB değerlerinin önemi belli ki kalmıyor.
Türkiye’de yetmiş dokuz (79) gazeteci tutuklu bulunuyor. Bu sayı demokrasi dersi verilmeye çalışılan Rusya’dakinden çok daha fazla. Türkiye’de can güvenliği olmadığı için yüzlerce gazeteci ise yurt dışına gitmek, sürgünde yaşamak zorunda kaldı. Gözaltılar, gazetecilere açılan tazminat davaları, haberin takibini engelleme, haberlere erişimin engellenmesi… yani sansür de cabası. Ama Rusya’nın demokrasisi ile o kadar meşgul ki Batı, ne AB sathındaki politikacılar, ne de Almanya’da hükümete gelmeden önce Türkiyeli muhaliflerin oylarına talip olan Yeşiller, seçimden önce her fırsatta dile getirdikleri Türkiye’nin sorunlu basın özgürlüğünden artık hiç kimse bahsetmiyorlar.
Batı değerlerini savunmak için göz yumulan somut örneklerden, 2 Eylülde Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Semra Güzel’in saçı çekilerek, ters kelepçelenerek gözaltına alınmasıdır. Almanya’da gündem dahi olmadı. Veya demokrasinin ve ifade özgürlüğünün beşiği, NATO’nun önemli bir başka gücü İngiltere’nin 2019'dan beri cezaevinde tek kişilik hücrede, kişilik hakları ihlal edilerek tutulan Wikileaks kurucusu ve gazeteci Julian Assange. Londra'daki mahkeme, Nisan 2022'de can güvenliği riski olduğu halde ABD'ye teslimi yönünde karar aldı. Peki, AB değerlerini savunanlardan ses çıktı mı? Elbette hayır. Mesela Almanya’daki genel seçimlerden önce Assange’ın tutukluluğuna karşı olan ve bir önceki Merkel hükümetini ifade özgürlüğüne sahip çıkmamakla suçlayan Yeşiller’den, üstelik Dışişleri Bakanlığı koltuğunda bir Yeşil bakan oturduğu halde ses çıktı mı? Cevap vermeye gerek bile yok.
Merkel’i ve hükümetini Türkiye ile yaptığı mülteci anlaşması nedeniyle yerden yere vuranlar şimdi iktidardalar ve o kirli anlaşmadan bahsetmiyorlar bile. ABD’nin güdümünde güdük bir politika yürütüyorlar. Göçmen haklarını savunduklarını iddia edenler, İngiltere'ye yasadışı yollardan girenlerin, sığınma başvurusunda bulunmak üzere Ruanda'ya gönderilmesi kararına tek kelime etmediler.
AB’nin kendi değerlerinde söz konusu Rusya ise ne derece ikiyüzlü olduğunu göstermek demek uzun zamandır Putin yanlısı olmak, aşırı sağcı veya aşırı solcu olmak demek. Rusya’ya karşı hangi Batı değerleri savunuluyor? NATO üyesi bir ülkenin azınlıklarına uyguladığı baskı ve şiddet mi? Basın ve ifade özgürlüğünün Batı’da bile her geçen gün azalması mı? ABD’de kadınların elinden kürtaj hakkının alınması mı? İngiltere’de mülteci haklarının çiğnenmesi, Ruanda’ya gönderilmeleri mi? AB sınırında mültecilerin Frontex tarafından öldürülmesi, çoluk çocuk demeden denizde boğulmalarına göz yumulması mı? Çatışmalı bölgelere silah satmak mı? Petrol uğruna Suudi Arabistan’daki idamlara ses çıkarmamak mı? Körfez ülkelerindeki insan hakları ihlallerini görmezden gelmek mi? Rusya politikasını eleştirenleri aşırı olmakla suçlamak mı? İnsanları yaftalamakla korkutup susturmak mı? Gerçekten hangi değerler savunuluyor!