Çin’in yanıtı

Avrupa Birliği ile Çin arasında bir yaklaşmanın sadece ilk emarelerini görüyoruz; Trump’ın ahmaklığını ne derece sürdüreceğine bağlı olarak, AB-Çin işbirliğinde de pek ala artış görülebilir.

ABD Başkanı Donald Trump’ın komediye dönüşen tarifeleri, bizzat dayandığı sınıftan, ABD’nin en kodaman sermaye gruplarından tepki görünce, bir haftada çöpe atıldı. 40 yılda küreselleşmiş olan sanayi üretimini 4 yılda “uluslaştırmak” gerici hayali bir haftada bozguna uğradı. 9 Nisan'da bunun yerine Çin’e yönelik (bilgisayar – cep telefonu parçaları hariç) tüm mallarda % 145’lik tarife yürürlüğe girdi. Trump bu delice tarife ile Çin’i yola getirip ABD’nin rakibi olmaktan çıkarabileceğini düşünüyor. Ama gelişmeler pek o yönde değil. Çin, 9 Nisan öncesine göre ABD için çok daha tehlikeli bir rakip haline geldi.

11 Nisan’da Çin, kendi tarifelerini açıklayarak, ABD mallarına %125’lik gümrük vergisi koydu. Trump’ın ticaret savaşına Çin de aynen yanıt verdi. Trump’ın ilk dönemindeki ticaret savaşı Çin’i hazırlıklı olmaya itmiş görünüyor. Çin’in ihracatında ABD’nin payı 2018’de %19,8 idi; 2023’te bu oran %12,8’e düşmüştü 7 puanlık sistemli bir düşüş – ki bunun Çin liderliğinin olası yeni ticaret savaşına hazırlığı dışında bir açıklaması olamaz.

ABD pek çok nadir minerali Çin’den alıyor – Amerikan nadir mineral ithalatının %72’si – ve bu mineraller savaş sanayii’nin kritik ham madelerini oluşturuyor. Çin bunların ABD’ye ihracatına kısıtlama getirerek de Trump’a beklemediği ağır bir darbe vurdu. Çin ABD’nin 27 şirketine ihracat kısıtlaması getirdi (Linggong Kong, BirGün, 21/4/2025).

Ayrıca Apple, Tesla gibi dev tekellerin imalat tesislerinin Çin’de bulunması da Çin’in elini güçlendiriyor. Çin’deki Amerikan sanayi şirketlerinin faydalandığı ultra-liberal rejimin birazcık olsun sıkılaştırılması, bu şirketleri milyarlarca dolar zarara uğratabilir.

Ancak Trump’ın ahmakça tarifleri sayesinde Çin’in önünde hazır bulduğu hareket sahası, esasen dış politikayla ilgilidir. Önceki Amerikan yönetimlerinin 20 yıldır Çin’i sıkıştırmak ve çerçevelemek için kurduğu dış politika oyununun tüm kolonları, Trump’ın tarifleri ile bir anda çatırdadı. Küresel kapitalist üretim ve ticareti hedef alarak Trump, “küresel olanın muhafızı” rolünü Çin’e hediye etti. Böylece, 30 Mart’ta Çin, Japonya ve Güney Kore 5 yıldır ilk ekonomik diyaloglarını başlatarak, üçlü bir serbest ticaret anlaşması için çalışacaklarını açıkladı. Bu üç ülke arasındaki ekonomik (ve sonrasında siyasi) yakınlaşma, Amerikan dış politikasının tarihi boyunca uğrayacağı en büyük bozgun olabilir. Ama dahası da var: 11 Nisan’da Çin devlet başkanı Xi Jingpin üçü de Trump’ın tarifelerine hedef olan Asya ülkeleri Vietnam, Kamboçya ve Malezya’yı ziyaret etti ve bu ziyaretlerde “işbirliği olanakları” tartışıldı (Linggong Kong, age.) Burada özellikle kritik olan, Vietnam ziyaretidir. Çin – Vietnam ilişkileri, iki ülke arasındaki 1978 savaşından beri gergindir; ama özellikle son 10 yılda, Güney Çin Denizi’ndeki Spratly adaları üzerindeki mücadele bu gerilimi tırmandırmıştı. Trump’ın Vietnam’a koyduğu %46’lık gümrük vergisi, her ne kadar ertelense de, bu ülkenin politikalarında da değişime yol açmış görünüyor.

Avrupa Birliği ile Çin arasında bir yaklaşmanın sadece ilk emarelerini görüyoruz; Trump’ın ahmaklığını ne derece sürdüreceğine bağlı olarak, AB-Çin işbirliğinde de pek ala artış görülebilir. Avrupa Birliği ile Orta Asya Cumhuriyetleri arasında yapılan (bizde sadece Kıbrıs’la ilgili maddesi gündem olan) ekonomik anlaşma, bir yanıyla da Çin-AB ticaretinin altyapısını kuruyor.

Diğer yandan, her ne kadar Rusya’ya tarife koymamış olsa da, Trump’ın tarifeleri ve Rusya yanlısı politikaları, Rusya ile Çin arasında bir uzaklaşmaya da sebep olmadı. Kremlin Trump’ı sevinçle karşılasa da, dış politikasında ABD başkanlarına göre değişiklik yapmak niyetinde hiç değil. Böylece Çin’in, Trump sayesinde, neredeyse ABD dışındaki tüm dünya ile yakınlaşma imkanı bulduğunu görüyoruz. ABD ise Batı yarıküreye doğru çekiliyor.

Peki Çin bu yeni şartların sunduğu stratejik imkanları değerlendirerek, para birimi Yuan’ı dolara alternatif bir rezerv haline getirebilir mi? Böylece ABD’nin dolar basma ayrıcalığı (senyoraj hakkı) sayesinde elde ettiği muazzam sermaye girişinin en azından bir kısmını elde etmeye talip olur mu? Ki, Trump’ın çok büyük sorun ilan ettiği ABD dış ticaret açığı (918 milyar dolar) ile kıyaslandığında yabancıların elinde 7 trilyon dolarlık ABD hazine kağıdı ve 5 trilyon dolarlık Amerikan şirket tahvili bulunuyor – 1’e 12! Dünya parası olan doları basma ayrıcalığı ABD’ye dış alemden 12 trilyon dolarlık (Türkiye milli gelirinin 12 katı eder bu meblağ!) sermaye ithalatı getiriyor. Ancak dünya parası sahibi olmak, ancak cari açıkla mümkündür. Trump cari açığı kapatırsa, dolar da dünya parası olamaz. Eğer Çin, dolar’ın sarsılan konumunu fırsata çevirip Yuan’ı tam kovertıbl yaparak rezerv parasına dönüştürebilirse, işte emperyalistler arasındaki güç dengesi o zaman gerçekten değişir.