Ahmet Nesin
Aynı delik, aynı su felsefesi
Başbakan Binali Yıldırım "Müslüman aynı deliği 2 kez ısırtmaz" dedi. Heraklitus bunu M.Ö. 500’lü yıllarda söylemiş,bizimkiler de evirmişler çevirmişler bu hale getirmişler
Ahmet NESİN
Başbakan olmak saçmalamaksa, zart gibi konuşup, zurt gibi demeç verip, zort gibi haykırmaksa, 12 Eylül darbesinden sonra başa geçen başbakanlar bunun neredeyse alasını yaptılar. Eskiden makama bir saygı duyma zorunluluğu ve sorumluluğu vardı ama artık kendimi öyle hissetmiyorum. Ne zaman konuşsalar aklıma 12 Mart darbesi öncesi sevgili Çetin Altan’ın meclis başkanına "Orada, benden yüksekte olmanız sizin değil marangozun hatasıdır…" deyişini anımsıyorum. Bu kadar siyasetin içindeyim ama meclis başkanının adını anımsamıyorum.
Geçenlerde başbakan Binali Yıldırım "Müslüman aynı deliği 2 kez ısırtmaz…" dedi. Bunu okuduğumda yanımda bir arkadaşım vardı, Cenevre’de otobüsteydik ve bana dönüp garip garip bakmaya başladı. Sadece o olsa iyi, yakınımda oturan ve ayakta duranlar işlerini güçlerini bırakmış bana bakıyorlardı. Arkadaşım beni dürttü ve "Ne yapıyorsun…" anlamında işaret etti. Suratının kızardığını fark ettim, benden utanmıştı…
Telefonu uzattım ve Yıldırım’ın demecini okumasını istedim. Okudu ve kahkahayı patlattı ama hâlâ o yazıyla benim yaptıklarım arasında bağlantı kuramamıştı. "Bak kardeşim elimle ufak bir delik yapıyorum ve ısırmaya çalışıyorum ama elim dışında her yeri ısırabiliyorum. Büyültüyorum olmuyor, küçültüyorum olmuyor, ne yaparsam yapayım, delik benim tarafımdan ısırılma şerefine nail olamıyor…"
Bana garip garip baktı ama biraz sonra fark ettim ki o da benim gibi şekilden şekle girerek delikler yapıyor ama bitürlü ısıramıyor. Otobüstekiler gülmekten kırılacaklar, gülme krizinden ölecekler neredeyse. Karşılarında 2 adam, değişik şekillerde delik yapıp ısırmaya çalışıyor. O kadar konsantre olmuşuz ki bir ara arkadaşımın alnını ısırdığımı fark ettim.
İneceğimiz yere geldiğimizde otobüsün yarısı bizim gibi delik yapıp ısırmaya çalışıyor yarısı da Fransızcaya çevirdiğimiz başbakanın ne demek istediğini çözmeye çalışıyor ve bize acıyarak bakıyordu.
Neyse, otobüsten inip arkadaşımızın cafesine gittik, onlara da anlattık, herkes işini bırakıp delik ısırma yarışına girdi. Ben de oturdum ve bu konuyla ilgili düşünmeye başladım. Düşünmeye başladım, çünkü tümce yabancı gelmiyordu. Biyerden kulağıma çalınmıştı ama tıpatıp uymayabilirdi.
Birden aklıma geldi ve "Evreka, evreka, buldum…" diye havaya zıpladım. Herkes olduğu yerde durdu, etrafımı sardılar, dört gözle beni seyrediyorlardı. Hayran hayran bakışları hissettim üstümde, ne de olsa farklıydım onlardan, ne de olsa gazeteci ve yazardım, tabi ki ben bulacaktım, bakışlar beni buna mecbur etmişti. Dört gözle bana bakıyor, birazdan bir deliği dünyada ilk kez ısıracak insanın arkadaşı olmanın gururunu yaşıyordu hepsi. Hatta biri arkadaşına, "Ben bir kez ısırdım ama ikinciyi yapamıyorum…" diye serzenişte bulundu…
Büyük bir gururla onlara döndüm ve "Aynı sularda, nehirde iki kez yıkanılmaz…" dedim. Bütün arkadaşlarım bana garip garip bakıyordu, ne olduğunu yada ne dediğimi anlamaya çalışıyorlardı. "Ne bakıyorsunuz öyle, Efesli Heraklitus bunu milattan önce 500’lü yıllarda söylemiş, bizimkiler de evirmişler, çevirmişler bu hale getirmişler."
Heraklitus bu sözünde değişimin sürekli olduğunu anlatıyor, anlatıyor anlatmasına da bizimkiler inatla benzeri bişeyi söyleyip ama yaşamı sadece kazık yemek yada yememek üzerinden kurduklarından ve hiç değişmeyeceklerine inandıklarından böyle açıklamalar yapıp, demeçler veriyor.
Haberi ilk okuduğumda yandaş gazetelerden biri Flaş Flaş Flaş diye vermişti. Ben de ne oluyor diye meraktan okudum ve Müslümanın aynı deliği iki kez öptürmediğini öğrendim. Esasında hazır buradayken Hıristiyanların durumunu merak ediyorum ama hem başbakanın söylediği bu tümceyi açıklamaktan utanıyorum –Çünkü nasıl anlayacağını ve tepki vereceğini bilmiyorum- hem de adama gidip "Siz… delik yani… işte şey… kaç kere… ne nesi ya…. Kaç kere ısırtırsınız…" diyemem ki… Hem Fransızcam da yetmez be bu kadarına…