Ayşegül Karakülhancı
Batı’nın çifte standardı: Savaş hakkında tartışma tonu ve kurallarını da savaşın yanlıları belirler
Ukrayna'daki savaşla birlikte iyi ve kötü arasında zorunlu seçim yapılması gibi bir tutum öne çıktı. Bir yanda Batı'nın liberal demokratik devletlerinin desteklediği Ukrayna ve diğer yanda ise anti demokratik, Putin diktatörlüğü ile yönetilen Rusya. Rusya liderine, Kremlin yönetimine karşı çıkan herkes iyi insan olduğunu sanıyor. Sinema dünyasının en önemli festivallerinden, Olimpiyatlara, herkes büyük kötüye karşı tavrını ortaya koyuyor. Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy parlamentolarda, festivallerde, ekonomi forumlarında neredeyse uluslararası her etkinlikte büyük bir kötülüğe karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor ve ayaklarda alkışlanıyor.
Putin’e karşı çıkan gazetecilere, sanatçılara, diplomatlara Batı, demokratik, anlayışlı, sıcak kucağını hemen açıyor. İş veriliyor, hayatları garanti altına alınıyor. Pazartesi günü Rusya'nın Cenevre'deki Birleşmiş Milletler danışmanı Boris Bondarev, "Ülkemden hiç bu kadar utanmamıştım" diyerek istifa ettiğini duyurur duyurmaz Almanya’da sosyal medyanın en önemli gündem maddesi oldu. Bondarev’in onurlu tutumu takdir edilerek diğer Rus diplomatların da aynı onurlu duruşu sergilemesi salık verildi. Münih Güvenlik Konferansı (MSC) Başkanı Wolfgang Ischinger Boris Bondarev’in istifasını ilk duyuran isimlerden biri oldu. Bondarev’in diğer diplomatlara örnek olması için bu hafta başlayan 26 Mayıs’a kadar devam edecek olan Davos Dünya Ekonomi Forumu’na davet edilmesi gerektiğini ifade etti.
Onlara göre Rusya, önce Ukrayna'yı yok edecek, ardından Doğu Avrupa bölgesindeki devletlere doğru yeniden genişleyecek, merkez Avrupa'ya saldıracak ve en sonunda Batı Avrupa'nın geri kalan bölgelerini fethedecek. Elbette Rus emperyalizmine karşı olanlara karşı da çılgınca nükleer saldırılar planlıyor. Rus emperyalizmine karşı en büyük güçle karşı durmak gerekiyor. Çünkü Putin liderliğindeki Rusya kendi bölgesindeki büyük demokratik uyanıştan korkuyor ve onu engellemek için sonuna kadar savaşacak. Putin’in demokrasi düşmanlığından tabi ki iyi Batı korkmayarak Ukrayna'daki savaşa dur demek için ağır silahlarla karşı koymak zorunda. Rusya’ya ekonomik ve askeri olarak diz çöktürülmelidir. Kötülüğü yok etmek için Putin'den kurtulmak şart!
Gelişmiş demokrasisine ve tüm ifade özgürlüğüne rağmen Batı’nın ve NATO'nun savaşın başlamasındaki rolü hakkında görüş beyan edenler sert biçimde mahallenin dışına itilmelidirler. Onlar doğru ile yanlışı ayırt edemeyen zavallılardır. "Batı’da oldukları için rahat konuşabiliyorlar. Düşüncelerini gitsinler Rusya’da söylesinler de bakalım başlarına ne geliyor? Hatta gitsinler Rusya’da yaşasınlar."
SAVAŞ HAKKINDA TARTIŞMA KURALLARINI DA DEVLETLER BELİRLER
Savaş tartışmasının tonunu, biçimini de hükümetlerinin yanlısı olan çeşitli uzmanlar, siyaset bilimciler, hukukçu olan veya olmayan gazeteciler, Transatlantik düşünce kuruluşları kısacası iyilik için savaşanlar belirliyor. Kamuoyu tartışmasında, yalnızca temel konularla ilgilenen ve uluslararası ilişkilerin genel resmine oldukça eleştirel bir gözle bakanlar pek söz sahibi olamıyor. Eleştirel bakışın eksikliğinden belli ki kimse de rahatsız değil.
Zaten Batı'nın utanç verici savaşların, yıkımların mimarı olduğunu hatırlatmanın da hiç zamanı değil.
Ancak sorun şu ki sağlam bir bilgi tabanı olmadan sadece resimlere ve sözde gerçeklere bakarak, sorumluları tespit etmek şöyle dursun, savaşta neler olduğuna dair net bir yargıya varmanın asla mümkün olmamasıdır. Oysa günümüzden yüz yıl önce bile Birleşmiş Milletler'in (BM) temeli sayılan Milletler Cemiyeti'nin 1921'de kurulan geçici karma silahsızlanma komisyonu, 1. Dünya Savaşı sırasında savaş endüstrisi firmaları için çalışan lobicilerin, büyük ölçekli dezenformasyon kampanyaları yürüttüklerini, siyasi karar vericilere rüşvet verdiklerini ortaya çıkarmıştı.
Örneğin, 1999'da Sosyal Demokrat Partili Almanya Savunma Bakanı Rudolf Scharping ile Almanya Federal Haber Alma Servisi (BND) Yugoslav hükümetinin Kosovalı Arnavutların Kosova'dan sistematik olarak sürülmesi için askeri-stratejik plan olan Potkova planı (At nalı Planı) ortaya sürerek Kosova ihtilafına NATO askeri müdahalesi için zemin oluşturulmasını sağladılar. Böyle bir planın gerçek varlığı hala kanıtlanmadı. Fakat bugün Putin dostluğu nedeniyle neredeyse şeytanla işbirliği yapıyor muamelesi gören Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder o günlerde İngiltere'nin eski başbakanı Tony Blair ile el ele ABD'nin AB'ye dayatmasıyla BM yetkisi olmaksızın Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'ne NATO hava saldırıları düzenlendi. Bu, NATO'nun kendi tüzüğü ile çelişen egemen bir ülkeye karşı yürüttüğü bir saldırı savaşıydı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ilk defa Alman Bundeswehr'i askeri operasyona katılmıştı. Üstelik bu karar Almanya anayasasına da aykırıydı. BM ve uluslararası hukuk alay konusu oldu. Bundan sonraki başka bir adım ise 2003'te ABD’nin Irak'ta Saddam Hüseyin'in kitle imha silahlarına sahip olduğuna dair BM Güvenlik Konseyi'nde sunduğu hazırlanmış sözde kanıtlarla yıllarca süren ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olan Irak Savaşı oldu. O da ABD’nin ve dolayısıyla NATO’nun savunduğu haklı demokrasi savaşıydı. Ardından Libya, Suriye ve Yemen'deki askeri operasyonlar çorap söküğü gibi geldi.
Batılı gizli servislerin bilgi toplaması hem şeffaf değil hem de hükümetlerinin siyasi çıkarlarına hizmet ettiği için şüphelilerdir. Ama NATO’nun başlattığı savaşlar ve askeri operasyonlar bu çıkar peşinde koşan gizli servislerin topladıkları sözde bilgi ve kanıtlara dayanıyor. Batı'nın son 20 yılda uluslararası hukuka uygun hareket edip etmediğine bakmak artık kimsenin konuştuğu tartıştığı bir konu değil. Uluslararası hukuku sadece bir Putin'in çiğniyormuş gibi davranmak herkesin işine geliyor. ABD'nin, Rusya'yı kışkırtmaktan kaçınmak için şimdiye kadar her şeyi gerçekten doğru yapıp yapmadığına dair elde ne gibi bilgilerimiz var? Ukrayna’daki savaş hakkında gerçek bilgilerimiz nedir? Ukrayna AB’ye hemen üye olamayacaksa ve NATO’ya alınmayacaksa kim neyin savaşını veriyor? Batı'nın Rusya'nın güvenlik çıkarları konusundaki bilgisi nedir? Vatandaşı olduğumuz ülkelerin sürekli Ukrayna’ya ağır askeri silahlar göndermek için uğraşan politikacılarının Rusya konusunda ve Rusya’nın güvenlik endişeleri konusunda ne bildiklerini bilmiyoruz. Popülist bir savaş şahini duruşlarının, ezber Batı demokrasisinin ne kadar mükemmel olduğunun ve Rusya’nın ne derece tehlikeli olduğuna dair propagandalarının dışında ağızlardan somut bir bilgi çıkmıyor. NATO genişlemeyecek Rusya bahane ediyor denilirken Finlandiya, İsveç NATO üyesi yapılmaya çalışılıyor. Baltık denizi NATO’nun iç denizi olacak.
BATI’NIN ULUSLARARASI HUKUKU YOK SAYMASI
Rusya 2008'den bu yana NATO'nun önemli nükleer ilk vuruş yetenekleriyle birlikte genişlemesinden rahatsız olduğunu dile getiriyor. Batı'nın BM uluslararası hukukunu yok saymasının emsalleri olarak görülebilecek bir kaç örneği Münih'teki Ludwig-Maximilians-Universitesi'nden siyaset bilimci Dr. Günther Auth şöyle sıralıyor:
1) ABD'nin 2002'de Anti-Balistik Füze Antlaşması'ndan jeopolitik gerekçelerle çekilmesi, müteakip taarruz füze savunma sistemlerinin geliştirilmesi ve 2016'da Bulgaristan'da ve 2018'de Polonya'da konuşlandırılması.
2) ABD ve İngiltere'nin Irak'a karşı uluslararası hukuka aykırı savaşı ve bunun sonucunda 2003 yılındaki rejim değişikliği.
3) Kosova'nın 2008'de uluslararası ihtilaflı Yugoslavya'nın geri kalanından ayrılması ve ardından başta Batı ve müttefikleri tarafından tanınması.
4) 2008'de ABD tarafından Gürcistan'ın Güney Osetya'daki askeri taarruzunun hazırlanması ve başlatılması.
5) NATO'nun 2011'de Libya'ya karşı gerçek olmayan iddialarla askeri operasyon ve bunun sonucunda BM Güvenlik Konseyi'nin 1973 sayılı Kararı'nın ihlal edilerek rejimin değiştirilmesi.
6) 2014'te Ukrayna'da demokratik olarak seçilmiş Yanukoviç hükümetine karşı üst düzey Amerikalı yetkililer tarafından düzenlenen darbe ve ardından ABD'nin güneydoğu Ukrayna muhalefet güçlerine karşı mücadelede aşırı milliyetçi Ukrayna terörle mücadele birimlerine (gizli) askeri desteği.
Kırım'ın 2014'te Rusya tarafından ilhakı da Şubat'ta Rusya’nın başlattığı savaşı da Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne karşı uluslararası hukukun çiğnenmesidir. Ancak uluslararası hukuk ihlallerini, kontrol eden ABD ve Batı'nın şüpheli davranışlarının da yaşananlarla bağını görmemeye çalışmak, ABD’nin bir emperyal projesi yokmuş gibi davranmak da ayrıca gerçeklikten kaçıştır.
Rusya’ya karşı büyük ve topyekûn savaş başlatan sorumluluktan uzak hükümetler kendi ülkelerinde yükselen enflasyonun halkı nasıl zor durumda bıraktığı ile ilgilenmiyorlar. Aynı hükümetler pandeminin belini büktüğü sıradan vatandaşa bir de savaşın yükünü yüklemekten zerre imtina etmiyorlar. Demokrasi aşığı NATO devletleri, Türkiye’nin Suriye, Irak ve Kürdistan topraklarında askeri operasyonlarını da bu operasyonlarda Kürt halkına karşı kimyasal silah kullandığına dair bilgilerin varlığını da görmezden gelebiliyorlar. İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine Türkiye’nin "evet" demesi için nasıl bir anti demokratik pazarlık yapılacağını kestirmek de pek zor değil.