Ahmet Nesin
Ben bu dediğimi demedim ki, dedi Erdoğan!..
Hem "Dediğim dedik, çaldığım düdük" diye önüne gelene hava atacaksın, hem de "Ben bu dediğimi demedim ki" diye edebiyat parçalayacaksın ve en azından belli bir kesime rezil olacaksın... Yazılarımı takip edenler "Erdoğan Alzheimer Oldu" başlıklı yazımı anımsayacaktır. Ben bu yazıyı yazdığımda okuyanların büyük bir kısmı mizah yaptığımı sandı, oysa ben mizah filan yapmıyordum, ciddiydim konumda.
Bu kanıya nasıl vardım? Gazze'ye yardım için gemiyi herkes anımsayacaktır. İsrail hep gelen gemiyi askerle durduracağını söyledi. Bunun doğru yada yanlış olduğunu tartışmayacağım ama bunu bir devlet yetkilisi söylüyorsa ve sen başbakan olarak ciddiye almayıp, hem de o gemiye yolcu olarak çocuk bindirilmesine izin veriyorsan söyleyecek laf çok olur. Sonuçta gemi yola çıktı ve ondan sonra olanları biliyoruz. Erdoğan sonuçta İsrail'den özür diledi, aynı Rus uçağı düştükten sonra Putin'den özür dilediği gibi.
Ancak burada daha sonra ilginç bir olay gelişti. Erdoğan'ın o gemiyi götüren ekiple arası açıldı. Hangi şehirde yaptığı konuşmaydı anımsamıyorum ama Erdoğan halka hitaben "O gemiyi Gazze'ye götürürken dönemin başbakanına mı sordunuz" diye fırça attı. Bunu söylediğinde Erdoğan cumhurbaşkanı, başbakan da Ahmet Davutoğlu'ydu. Yani olay Erdoğan'ın o mitingde anlattığı gibi değildi, gerçekten dönemin başbakanı Erdoğan'dı ve kendisine sorulmuş, izin de alınmıştı...
Herkes Erdoğan bunu söylerken suçu kendi üzerinden Davutoğlu'na atıyor zannetti. Oysa, bence durum hiç de öyle değildi. Erdoğan cumhurbaşkanı olduktan sonra kendisini aynı Fikret Kızılok'un şarkısındaki gibi, "Cumhurbaşkanı, hep cumhurbaşkanı" zannetmeye başlamıştı.
Erdoğan geçen günkü konuşmasında "Son günlerde bakıyorsunuz. Din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup, dinimizde yeri olmayan kendine göre içtihatta bulunanlar var. Bunları anlamak mümkün değil. Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada zamanda yaşıyorlar. Çünkü İslamın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslamın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam'ı 14 – 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız. Böyle bir şey yok. Onun için de bugün İslam'ın uygulanması yer zaman koşullar her şeyiyle o da değişiyor. İslam'ın güzelliği burada zaten." dedi.
Aradan çok geçmedi, tamıtamına 1 gün, hatta belki de 24 saat bile dolmadan bir açıklama daha yaptı Erdoğan, "Biz dinde reform aramıyoruz. Haddimize mi?" Buyurun, buradan yakın, şimdi ben cumhurbaşkanı Erdoğan'a güveniyorsam hangi dediğine inanacağım.
İş bununla da kalmadı ve en son Erdoğan da parmaklarıyla kurt kafası işareti verdi. Bu olay büyük bir olasılıkla AKP tabanını rahatsız etti. Bunu Erdoğan'a ilettiler ama onların farkına varmadıkları bişey vardı, o da Erdoğan'ın kendisine "REİS" dedirtmeye başlamasından itibaren kendisini gerçek bir ülkücü sanmasıydı. Kimse ondan daha iyi ülkücü ve milliyetçi olamazdı. Baktılar ki kendisinden bir açıklama gelmeyecek, AKP'nin basın sözcüsü Mahir Ünal aldı sazı eline ve "Cumhurbaşkanımız rabiamızı sayıyordu, kadraja öyle bir görüntü girdi" diye dahiyane bir açıklama yaptı. Bence o zaman Erdoğan'ın AKP'deki çevresi artık başkanlarının kendisini bozkurt zannettiğini anladılar ama iş işten geçmişti.
Hani derler ya "Adamın ağzı torba değil ki büzesin", Erdoğan da son dönemde aynen öyle oldu. Hiç ara vermeden bir açıklama daha yaptı ve yine herkesi aldı bir düşünce. Haberi Artı Gerçek'ten aynen alıyorum: "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün muhtarlara yaptığı konuşmada "Temenni ederim ki akşama kadar Afrin düşer" sözlerinin ardından adını gizli tutan bir Cumhurbaşkanlığı kaynağı Erdoğan'ı düzeltti.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, Fransız haber ajansı AFP basına mesaj atan ve adının açıklanmasını istemeyen kaynağın "Cumhurbaşkanının konuşmasındaki 'Temenni ederim ki akşama kadar Afrin düşer' sözleri 'Kuşatma bu akşam tamamlanır' şeklinde anlaşılmalıdır" dediğini aktardı..."
Böyle konuları konuşmak için kendini başkomutan zannetmek yetmiyor, bu konuları askeriyeye sormak gerek. Sanırım askeriyeden bir düzeltme geldi ve adının açıklanmasını istemeyen bir kişi bu düzeltmeyi yaptı.
Esasında sadece Erdoğan da değil, mesela dışişleri önceki gün ABD'yle aralarının çok iyi olduğunu söyledi ama o da gecikmedi ve ertesi gün ABD'yle aralarının bu aralar kolay düzelmeyeceğini söyledi. Bunun neden olduğunu anlamaya çalıştım ama çok da anlam veremedim. Çavuşoğlu ABD eski dışileri başkanı Tillerson ile yaptığı görüşmeden memnun ayrılmıştı oysa ve Mımbiç konusunda anlaştıklarını ve sanki paylaşacaklarını söylemişti. Dün sabah bir de baktım ki ABD dışişleri bakanlığından bir açıklama geldi ve aralarında böyle bir diyalog geçmediği açıklandı.
Şimdi ne diyeyim kardeşim, böyle reislik olmaz, böyle tek adamlık olmaz, bunu beceremeyeceksen ısrarın bir anlamı yok. Ben hâlâ Alzheimer konusunda ısrar ediyorum, çünkü sabah masasında istediği bir yazıyı, masasında görünce "Bunu neden koydunuz masama" diye sorduğu dedikodusunu duydum. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, bunun devamı da var ama çok dedikoduya girer, o da benim işim değil.